İntikam


Uzun zaman oldu özledimm 🤧

Yorum yapın lütfen gözlerim kör oldu yazarken wlld

Medya George ama siz daha az hormonlu birini düşünün👌

Vee ithaf veriyorm Lostris24 doğum günün kutlu olsun :') geç attığım için özür dilerim ama uzun bir bölümdü ve biraz zor yazdım.

°
°
°
°

Kamerayı otuz farklı açıdan yüzüne tutmuştum ama lanet olsun insanlar uyurken azcık çirkin falan olur, oysa bu aptalın çirkin olmaya niyeti yok belli.

Gecenin bir saatinde elimde telefon tahmin edersiniz Louis'nin yanındaki boşluğa sıkışmış Zayn'in ifşasını çekmeye çalışıyordum. Bunu yaparken de ikisi uyanmasın diye üstün bir çaba harcıyorum.

Neden mi yapıyorum? Neden olmasın? Bu pisliğe cevaplarımı geçte olsa verecektim. Öne de şu ifşa işini koymuştum kolay diye. Ama hayır Zayn uyurken dinozor sesi çıkarsa bile görünürde hala bir şey yoktu.

Uyanıkken gayet iyi yaptığı şeytanlığı Tanrı uyurken üstünden alıp onu bir meleğe falan çevirmişti sanırım.

Tanrı'nın işi belli olmaz zaten. Yani konu ben ve Louis isek bellidir ama diğer konularda baya sürpriz dolu.

Şu sürprizi bir defa da bize yapsa ne olur ki!? Sabah şaşılmadık bir şekilde babam anımıza edip aradığında mesela sürpriz falan yapabilirdi ama yapmamıştı ve biz mecbur eve dönmüştük. Üstelik ikimizde birbirimize bakamıyorduk tamam hala bakamıyoruz ama olay bu değil. Olay her seferinde babamın ortaya atlaması.

Bunun olacağını biliyordum ama henüz benim yönelimimi bilmiyor ki bu adam? Yüce İsa bilse kim bilir ne yapar?

Yani müdür onu aradığında ve "Kusura bakmayın rahatsız ettim ama senin oğlanı biri sırtına almış gidiyor da." dediğinde durumu biliyor olsaydı şuan bu odada sakince hayatımızı sürdürüyor olmayabilirdik.

Gerçi Trisha müdahale edip "Kavganızı düğünümden sonra yapın!" diye bizi kurtarmasaydı sonumuz yine aynı olabilirdi.

Ah bir de o var, babam eve döndüğümüzde bize attığı -özellikle Louis'e çünkü onun kimliğini biliyor.- korkunç denebilir bakışları sevgili müstakbel karıcığı dedi diye resmen bırakmıştı. Ve şahsen bunu yaptığı için sevinsem mi üzülsem mi bilemedim çünkü Trisha cidden babamı ele geçirebilir ama öte yandan da Trisha çok iyi bir kadın bu özelliğini sık sık kullanabilirim.

Hadi ama şu işe bakın resmen gay olduğunu bildiğin birisi oğlunu okuldan kaçırıyor sen de kıskanç birisin ama sevdiğin kadın dedi diye susuyorsun. Babam hiç böyle bir tip değildi, bu adama ne olmuş!? Büyü mü yaptılar yoksa?

Adres versinler bende Louis'e yapıcam.

Gerçi biz daha bu akşam yemekte göz göze bile gelmedik ama olsun.

İki utangaç insan yan yana olmuyor işte, evren bize karşı resmen. Böyle giderse altı yıla çıkma teklifi alamam. Evet teklif almaya baya hevesliyim ne olmuş yani, hem hevessiz olsam bile şimdiye heveslenmek zorunda kalırdım. Çünkü hadi ama bu ne biçim flört bitmiyor.

Louis korkar mı emin değilim ama şimdi evlenelim dese ben okulu bile bırakırım açık ve net. Bunu yaparım!

Ama o evlenme teklifi edene kadar biz zaten üniversiteyi bitirmiş oluruz o yüzden telaş etmeyelim.

Unutmadan şöyle de bir gerçek var, onu sevdiğimi söyledim diye barıştık sanıyorsa çok yanılıyor.

Zayn'den nasıl intikam alıyorsam aynısı onun için de geçerli. Beyefendiler tutturmuşlar bir anlayış bakalım onlar ne kadar anlayışlı. Zaten ancak bu işten "anlayışla" yırtarsa Louis beyi affederim başka yolu yok yani. Tamam evlenme teklifi ederse kabul de ederim ama bu intikam alınacak.

"Off!"

Telefonu sinirle sıkıp yanaklarımı şişirerek Zayn'i rezil edecek bir efekt bulmak için Snapchat'e girdim, Ama şeytan diyor telefonu vur şunun suratına sonra o yüz ifadesini çek paylaş.

Şeytan çok haklı bunu yapsam fena olmaz.

Ama şeytan bilmiyor. Beni asıl sinir eden şey galerimde cidden korkunç resimleri olması ama Louis'nin attığı makyajlı Zayn ya da Liam'ın telefonunda olan diğer resimleri sosyal medyaya atarsam olası bir üçüncü dünya savaşı söz konusu olur. Ve onların başını derde sokmak istemem sonuçta o yüzden bu intikam işinde yalnızım.

Gerçi Louis'nin başı belada olsa çok büyük sıkıntı olmaz -

"Harry!"

Arkamdan gelen sesle irkilip korkuyla telefonu elimden attığım saniye Zayn'in cidden suratına düşen telefon yüzünden gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım.

"Siktir!"

Louis'nin sessiz küfrünü duyduğumda daha gözlerimi bile açmamıştım ama o beni kolumdan tuttuğu gibi yatağın en köşesine yatırıp yorganı üstüme atmıştı. Sanki Zayn uyansa beni burada hiç görmeyecek...ne zekice yöntem ayakta alkışlıyorum.

"Deli misin?"

Güzel soru bende aynısını onun için düşünüyordum. Gecenin bu saatinde "arreh" diye bağıran o sonuçta. Bir de bana dikleniyor arizona kirpisi.

Üzerimdeki yorganı kaldırıp ona aşağıdan baktığımda kendisinin Zayn'ciği uyanmasın diye saçını okşarken bana uykulu ve sinirli bakışlar atıyor olması onu haklı beni haksız yapmıyor. Bunu biliyorum ama şu kısık mavi gözleriyle ve sıktığı çenesiyle  ortaya çıkarttığı görüntü beni sindirmeye yetiyor. Suçlu gibi hissediyorum! Yüce İsa bu çocuk adamı "deli" eder.

Hem cidden mi saçlarını mı okşuyor? Niall ve ben bile böyle değiliz ne bunlar sevgili falan mı?

"Neye göre kime göre?"

Bana cevap vermek yerine gözlerini devirerek Zayn'in üstüne düşen telefonumu eline aldı. Bu sırada kaşları hala çatıktı ve üstümden Zayn'e uzandığı için bir süre onun pijamasıyla bakıştım. Pijaması bile onun gibiydi, ay çok tatlı! Ağlıycam sanırım, o pijamayla neden yatıyor ki yerim ben onu hayatı tehlike altında şuan. Aptal şey.

Zayn'inki de ne uykuymuş be, açıkçası ben şimdiye ortalığı ayağa kaldırmıştım.

Gerçi benimde saçlarımı Louis Tomlinson okşasa bende uyurum.

"Uyanmaması çok büyük mucize."

Onu tam bana göre bir akşam tatlısı gibi gösteren şu mavi geceliği gözümün önünden çekilirken kendisinin daha da mavi olan gözleriyle karşı karşıya gelmiştim. Ama o kadar asabi duruyor ki onu ısırmak yerine dudağımı ısırmak zorundayım.

Beni anlaması lazım. Zayn'den mi korkucam sanki? Rampa saçlı şiddet yanlısı esmer bir ergen sadece. Uyanırsa uyansın.

Aval aval ona baktığımı fark edince somurtmuş ve kendime gelip elindeki telefonumu almak için doğrulmaya çalıştığım an beni umursamadan telefonumu yastığının altına koyup kendisi de üstüne yatmıştı.

Ne?

Bu neden şimdi?

"Aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama sakın bir daha böyle bir hataya düşme, evden cenazen çıksın istemem."

Aklınca bana ayar veriyor anladım.

Daha ilk günden paşa havalarında bu, hadi bakalım görücez evlenince kim asıl paşaymış.

Yorganı tamamen üstümden atıp Zayn'in bize arkasını dönmüş yorganına sarılarak sesli sesli uyuyuşunu kontrol ettikten sonra tekrar ona dönerek açık perdeden içeri sızan ay ışığı sayesinde parlayan gözlerine onun aksine iyice kararan yeşillerimi iliştirdim.

Ben karanlıkta kayboluyorum oysa hep ışık saçıyor Tanrı onu benim yeşil gözlerim için mavi yaratmış.

Yeni uyandığı için fazlasıyla kısık gözlerle bakmasına rağmen kirpiklerinin gölgesi bile içimin titremesine sebep oluyordu. Gözlerini her açıp kapattığında  ruhum kalbimden uçacak ve çaresizce onun kirpiklerine tutunacak gibi hissediyorum.

Ve sadece bir iki saniye, sadece bir iki saniye yetmişti sabah olanları hatırlayıp ikimizin de gözlerini kaçırmasına.

Çünkü sadece gözlerimizin değil
dudaklarımızın da o anı hatırladığını fark etmiştik. Ah içimden gözlerimi kapatıp o anı düşünmek geliyor.

Sıcak ve acı dolu bir huzur.

"Barıştık mı?"

Kısık sesi kulaklarımı delip geçerken bunu bu kadar gergin bir ortamda sorduğu için korkup yalana meyledebilirdim. Ama benim söylediğim yalandan zaten bir hayır gelmeyeceği için buna pek yanaşmıyorum.

Gözlerimi kırpıştırıp elimi kalbime koymama onun esneyişi eşlik ediyordu. Ve ben bu durumda sadece kıpkırmızı olduğuna emin olduğum kulaklarımı bir ihtimal kızarıklığını geçirir diye saçlarımı geriye atarak yatıştırmaya çalışmıştım.

"Barıştıysak birlikte uyuyalım mı?"

Gözleri nerdeyse kapanıyordu, utanmasa uyuyacak. Şurada senin kaderin söz konusu biraz ciddiyet talep ediyorum ya.

Ama onun yaptığı gözlerini ovuşturmak. Tanrım çok sevimli bu...bilerek mi yapıyor yoksa? Gerçi ne fark eder sonuç olarak yapıyor.

Onun bu insan üstü tatlılığını gölgeleyen ise benim kesin cevabım ve ben bunun gereği kollarımı bağlamak zorundayım.  Her ne kadar bunu yaparken üzerimdeki o keskin mavi ışığı hissetsem de.

Ama bu tatmin eder mi bilmiyorum, yapacak bir şey yok yetinmek lazım. Umarım ilerde bir gün evlenme teklifi falan ederken uyumaz.

"Hayır barışmadık."

Göz ucuyla dudakları şaşkınlıkla aralanmış üzgün ifadesine bakarken kendime yüksek bir iç sesle onunla yapmamam gereken şeyleri sıralıyordum. Yani yarın başına gelmeyen kalmayacaktı zaten birlikte uyusak ne olur ki?

"Ama birlikte uyuyabiliriz."

Bir süre şaşkın şaşkın bakmayı sürdürdüğü anlarda bende ona ifadesizce baktım, ne kadar şapşal bir eşim var!

Nasıl bu kadar olgun ve inatçı olurken aynı zamanda çocuk gibi olabiliyor anlamıyorum. Ama çok sevimli. Özellikle şu uykulu olduğu için ne olduğunu algılamayan hali! Tamam kafamdaki Louis'nin favori halleri listesine ilk üçe girer bu.

Sevimli olabilir ona sözümüz yok. Yani...ama çok geçmeden aydınlanıp yüzünde boy göstermeye başlayan ufak sırıtışı fark ettiğim an elimle dudaklarına vurmasaydım birden karşılaşacağım kendisini beğenmiş tavırlarına gece gece katlanamazdım. Üzgünüm.

Ya da değilim.

"Uyuyabiliriz dedim abartma."

Az önce esniyordu bu değil mi? Oysa şuan gayet ayılmış görünüyor.

"Öyle deme, bu işler uykuyla başlar."

Gönül ister ki şöyle afilli bir göz devireyim. Ama gülümseyen yüzüne kısık gözlerle bakıp çok uzatmadan uzanıp başımı onun yastıkta bana ayrıldığı boşluğa koydum.

Saniyesinde ise dört bir yandan onun eşsiz kokusu etrafımı sarmıştı. Çok güzel bir kokusu var. Eğer güvenin bir kokusu olsaydı bu onun kokusu olurdu. Ferah ve güçlü.

Ona dönüktüm, o da sırt üstü yattığı halde yandan bana memnuniyetsiz bir bakış atıyordu. Evet, memnuniyetsiz. Bir kaşını kaldırmış dudaklarını aralamış "ciddi misin?" der gibi beni süzüyordu. Bense onun yüz ifadesi yüzünden adam akıllı aşk yaşayamıyorum.

Hadi ama ona küs olduğumu söylemiştim ve buna rağmen yanına yatıyorum neyin memnuniyetsizliği bu?

İç çekip bakışlarını yüzümden atmak için üzerimize yorgan örttüm. Havalar ciddi anlamda soğumuştu. Artık mont giymeden çıkamayacaktık büyük ihtimalle. Yeni yıl zaten kapıda biliyorum ama bu haftaya kadar hava aşırı derecede soğuk değlildi en azından.

"Harry bazen çok aptal oluyorsun! İlla açıklama yapmak gerekiyor, oh Tanırım."

Hey hey ben aptal değilim.

Bunu ona fazlasıyla yol ve yöntemle gösteredebilirim, ama fırsat vermiyor. Hatta daha ağzımı bile açmamıştım ama o omuzlarımdan tutup beni kendisine çekmişti.

Üzerindeki Zayn'in olmadığına emin olduğum şu kalınca mavi geceliğin kumaşı yüzüme değiyor ve omzu yanaklarıma bastı uyguluyordu. Maviyi sevdiğini biliyorum (unutmam mümkün değil) ama bu gecelikle tamda koca bir bebiş gibi duruyor. Sarılmak için yaratılmış! Zaten o da beni kendisine çekip güzelce sarılmıştı, laf yetiştirecek enerjim de zaten yoktu açıkçası, yani bende ona sarılıyorum.

Asla bir sarılmaya hayır demem. Karşılık vermediğim oluyor bazılarına ama hayır demem, bu karşındakinden çok sarılma kurumunu zedeler!

Omzundaki başımı çok geçmeden göğsüne koyup en azından yatarken uzun olma hakkını ona verdim, ne diyebilirim çok cömertim. Bu iyiliğimi de unutmaz artık.

"Nasıl barışabiliriz?"

Yarın görürsün, demek istiyorum. Ama anlar şimdi malum süper zeki kendisi. Gelecekteki kocam diye demiyorum ama leb demeden leblebiyi üretiyor.

Neyseki gülümsememi zaten görmediği için gizleme gereği duymuyorum, sadece hiçbir şeye benzemeyen ve beni yatıştıran şu güzel kokusunu içime çekiyorum. O kadar garip ve etkileyici bir kokusu var ki, insana farklı zamanlarda farklı şeyler hissettirebilir. Şekilden şekle girip masallarda gezebilir, içinize çektiğinizde tüm hücreleriniz hisseder onu.

"Bunu senin bulman lazım şapşal."

Günümüz aşkları işte. Hiç emek yok anca hazıra konuyorlar. Okulu birbirine katacak kafan var ama gariban Harry ne istiyor düşünme zaten. Kim düşünüyor ki beni!

Bütün gün babama dik dik bakmışım. Kaç gündür eve gelmiyorum, sinirliyim ve onunla konuşmuyorum ama atar yapan yine o. Tamam okul konusunda biraz saçmalamış olabiliriz ama insan böyle bir durumda bunu mu düşünür? Gözlerim seğirmişti tüm gün.

Zaten şu aldatma işi yüzünden Trisha'a da istemsizce soğuk davranmaya başlamıştım elimde değildi. Ortada iğrenç bir iddia var sonuçta.

Aldatmanın aşkı olmaz. Bir insanı aptal yerine koyup kalbini kırmak iğrenç bir şey. Asla geri dönüşü olmayan ve bir sonu da olmayan bir şey. Kimse başına gelsin istemez.

Ama aldatan aldanır da, birisinin mutsuzluğunun üstüne kurulan mutluluk nereye kadar sürer? Bunu yarı yarıya yaşamış olmak da iğrenç. O kişi hakkındaki iyi olan her şey siliniyor ve her şeyin sahte olduğu yüzüne sertçe çarpıyor.

Aldatmak sadece cinsel bir şey değil elbette. Kandırılmak, yalanlar ve güven hırsızlığı da aldatmak. Neyseki Louis asla böyle şeyler yapmaz.

Beline sardığım kollarımı bu yüzden bu kadar sıkabiliyorum. Ona bu yüzden bu kadar yakın olabiliyorum.

Gözlerine baktığımda nerde olduğumu görebiliyorum. Kalbindeyim.

"Mantıklı... Ama biliyor musun şuan affetsen bile her şey tekrar elimizde kalır."

Bu çocuğu anlamıyorum bazen.
Yüzüne bakıp bunu dile getirebilirdim. Yeltenmiştim hatta, oysa o belimdeki elini sıkılaştırmış ve çenesini başıma koyarak bunu resmen bilerek engellemişti bıraksa ben yapardım ama.

"Dostun ve sevdiğin insan arasında kalmak ne kadar zor biliyor musun?"

Sesi çok kısıktı ve bu kulaklarımın bile zor işittiği ses kalbimde mikrofonla yankı yapılıyor gibi hissettiriyordu. Ne dediğini anlıyorum ama hayır cümlelerinde ne hissettiğini, o cümleye neleri sığdırdığını değil.

" Hanginize ne yalan söyledim unutuyorum bazen, hanginizin kalbini kırdım ya da hanginizin yanında olmam gerekiyordu, yanlış yerde miyim hatta hangi cümlem hatalı bazen gerçekten ortadan ikiye bölünecek gibi hissediyorum. "

Bir yandan kısık sesiyle yaptığı ufak sitemi dinliyor bir yandan olduğunca yüksek seslerle çarpan kalbini dinliyordum. Bu çok garipti.

Sözlerini alsak yerine güzel aşk cümleleri koysak bu kalp yine hızlı hızlı çarpardı. Ben yine onu dinlerdim arada bir fark olmazdı ama şuan çarpan kalbinin içinde Louis'nin hisleri vardı. Ve bu her şeyi değiştirir.

"Ama keşke bölünsem. Sürekli bir şeyleri iyi düşünüp birilerini seçmek canımı çok yakıyor Harry. Ben kardeşlerimi bile en sevdiğimden başlayıp sıraya koyamam. Seçim yapamam ki, bir şeyler seçmekte berbatım. Ama şuna bak, sürekli ikinizden birisini seçmek zorunda kalıyorum. "

Bu kadar daraldığını bilmiyordum...onu bu kadar sıktığımızı bilmiyordum. Louis'e o kadar hissettirmiştik ki bu nefretimizi resmen kendi ellerimizle onu boğuyorduk.

"O gün senden bu yüzden istemiştim Zayn'i görmezden gelmeni. Her ne kadar arkasında farklı sebepler de görünse de ben sadece kendim için yapmışım. Zayn asla birinin altta kalmasıyla düzelmez zaten biliyorum."

Alt dudağımı ısırdığımda onun söylediği yalanı fark etmeyişim şaşkına çevirmişti beni. Sadece arkadaşı için benimle konuşuyor sanmıştım ve bu çok mantıklıydı ama o bunu kendisi için yapmıştı. Başka ne dedi bana? Sanırım o söyleyene kadar ağzından çıkan her şeyi askıya almak zorundayım.

Kendimi tamda az önce düşündüğüm durumda görüyorum...aldatılmış ama bu his ilk defa beni suçlu hissettiriyor.

"Kör bir düğüm yapmış gibi hissediyorum, asla çözülmeyecek, birisinin ipi kesmesi lazım. Ve koptuğu yer öyle bir yer olmalı ki düğümü çözebilesin sonra da kestiğin yerden kolayca bağlayasın."

Öyle bir yer var mı? Umarım vardır.

"Özellikle Zayn'e o kadar çok yalan söyledim ki artık en yakın arkadaşımla rahatça konuşamıyorum bile. Çok komik. Bu yüzden affetme. Eğer affedersen çok geçmeden kendini yine aynı yerde bulursun. "

Çok güzel. Şimdi gelde bu halde Zayn'den intikam al. Zaten bu gün okula hiç gelmemiş, doktora gitmiş nedenini bilmiyorum ve merak etmiyorum ama yarın neler olduğunu anlayınca ne olacak onu merak ediyorum.

Eğer olaylar Louis'nin dediği gibiyse, o bir yalan daha söylecek, ben biraz daha onun sıkışmasına sebep olacağım ve Zayn de biraz daha onu sık boğaz edecekti. Sonuç olarak olan Louis'e oluyordu.

Ama bunu yapmazsam da kendime hakaret etmiş olacaktım. Ah siktir ne yapacağım ben, Niall'a ihtiyacım var yine.

Gerçi yemekten sonra aradığında açmamıştım ama neyse hallederiz biz.

"Sarılmak için affetmeye gerek yok zaten."

Saçma bahaneme gülümsediğini hissediyordum ve bende gülümsüyordum. Şaşırmamak gerekiyordu Yalan Makinesi diyorlar çocuğa bana hiç yalan söylediğini yakalamadım diye anlamam gerekirdi. Aptalmışım cidden hay ben kafamı -

"Öpmek için de gerekmiyor bence. "

Çenesinin altındaki saçlarımda hissettiğim dudakları gözlerimi kapatmama sebep oluyordu ve kesinlikle Zayn'in ifşasını çekememiştim ama umrumda değil.

Sadece biraz burada, onun kollarında ve güvende hissetmek istiyorum.

°
°
°
°

"Nesini anlamıyorsun?"

Niall eliyle alnını ovarken Liam da burun kemerini sıkarak başını eğmişti. Ed  bu sırada cips yiyor ben ise içimdeki kötü hisle okulun öbür ucundaki bir bankta resim çizen Zayn'i izliyordum.

İçimdeki kötü his Louis'nin arada kalması ile ilgili değil tabii o işi halletmişti Niall. Bu his tam olarak Zayn'i alakadar ediyor. Sabah Safaa gelip Louis ve beni kaldırdığında ikimizde hızlıca kalkmıştık ve o kötü his tam olarak biz daha onu dürtmeden, kulağına bağırmadan ya da üstüne su dökmeden seslenişimizle uyanan Zayn, donuk bir şekilde banyoya girdiğinden beri üstümdeydi.

Dün de pek sosyal olduğu söylenemez ama üçüncü dersteyiz ve Liam'ın dediğine göre sabahtan beri bankta tek başına resim çiziyormuş. Üstelik bu sefer nedense Liam'ı çizmediğini düşünüyorum. Burdan pek portre çiziyor gibi görünmüyor.

Louis neden yanında değil bilmiyorum ama onu da en son sınıfta uyuklarken görmüştüm. Ama yanına gitmedim tabii biz hala küsüz bir defa.

"Ben neden babamın kıymetli kuşunu çalıp suçu Zayn'e atayım,bunu anlamıyorum."

Bir de bu var. Bizim müdür kıymetli kuşunu bu gün okula getirmiş. Biz de dedik ki bir şey olursa kesin kriz geçirir. Sonra da düşündük ki neden bir şey olmasın? Hatta bu olan şeyi neden Zayn yapmasın?

Bu güne kadar Zayn ve Louis bu okulda Liam sayesinde nefes aldı sonuçta, bir gün de onun yüzünden bu acıya katlanırlar artık. Aslında Louis bunlar olurken planlarım sonucu okulda olmayacak ama...olsun. Günün sonunda bana yaptıkları gibi fake atıcam zaten, Zayn efendi şanslı saysın kendisini.

Ama küçük bir Liam sorunumuz var. Açıkça çocuktan biricik aşkına iftira etmesini istedik. Ama mecbur. Niall Horan ne derse o olur bunu öğrenmeli.

"Bak kimse senin yaptığını bilmeyecek bilirse de tehdit ettiler dersin üstüme alınırım sorun yok. Sadece kuşu alıp sakla senden başka hiçbir şey istemiyorum."

İkisi sıkı bir bakışma yarışına girdiği sırada başımı Ed'in omzuna yaslayıp onlar işini (!) halledene kadar telefondan Louis'nin resimlerine bakmaya karar verdim.

İnstagramdan çok kişiyi takip etmiyordu ama kimleri takip ediyor hiç bakmamıştım daha önce. Sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırdım cidden.

Sırıtmama sebep olan o mükemmel profile girip gece o uyuduğunda telefonunu alıp hiç bir şey yazmayan biyografisine kendimi etiketleyip yanına kalp koyduğum için eserine mükemmel diyorum evet.

İnstagramda pek aktif değildi konuştuğu kişiler sadece şu meşhur grubundan arkadaşlarıydı ama nedense takip istekleri coşuyor. Hayır yani ne istiyorsunuz? İlla etiket koymak lazım. Böyle giderse yakında alnına da adımı yazarız.

Fena durmaz aslında...denemek lazım.

Ed'in dudaklarıma dayadığı cips için ona izin verirken göz ucuyla atışan Liam ve Niall'ı izleyen kızıl kafaya ufak bir gülümseme yolladım.

Ed beni korkutmaya başladı. Cidden. Bir şey saklıyor ve bu çok belli ama o açılmadan bu olayın üstüne gitmeyeceğim.

"Louis ile konuşmamı ister misin, Niall hakkında yani böylece olmayan numaranız biter ve kurtulursun?"

Tekrar telefona dönüp gelecekteki kocamın takip ettiklerini açtım ve önüme ilk çıkan elbette Zayn'di.

"Ne! Yani gerek yok. Var ama a-hm ne istiyorsan yap benim kafam karıştı."

Aptal ya, kıkırdayıp omuz silktiğim sırada gözlerimi çıkartma isteği uyandıracak ne olduğunu bilirsiniz sizi gördüm. Hayır sorun doğrudan o değil şuan. Profili yani.. LOUIS BUNU NEDEN TAKİP EDİYOR!

"İnanmıyorum! Daha çıkma teklifi almadan ilişkim bitti!"

Telefonu sertçe masaya koyup ellerimle yüzümü örterek Ed'e sarıldım. Şanssızlık sıçıyorum.

"Ne bitti? Saçmalama gerizekalı biz burda kimin kıçı için uğraşıyoruz? İşimiz bitsin sonra ayrılın."

Bu mu!? Niall seni kardeş bildim ben. Telefonumu eline almış yanındaki ayaklı poaçayla ekrana bakıyordu. Meseleyi anlamış olmaları lazım ama neden doğru tepkiyi kimse vermiyor?

" Ne oldu ya anlamdım ben aydınlatın beni. "

Eliyle sırtımı pat patlarken hala bir yandan cips yiyordu ve hadi ama Ed bu da ne sikim!!

"Louis Kim Olduğunu Bilirsin Sen'i takip ediyormuş. İyi de ne alaka, burda çok az kişi var hepsi de tanıdığı akrabası falan. "

Niall beni unutup dedektif kimliğine bürünmüştü yine ve ben de oflayarak Ed'in omzunda kendi kendime tepinmeceler yaşadım biraz. Kimse beni götüne takmıyor!

Zaten dün de onunla basmıştım hepsini! Neymiş kızcağız yine George yüzünden ağlıyormuş! Hay sikeyin sizi de George isimli şebeğinizi de.

Her -cağızın- elinden biz mi tutucaz. Hepimizin -cağız- olduğu bir durum var bu pislik olmak ve kendini acındırmak için yeterli değil. İyi o zaman bende annem beni evden attı diye insanlara pislik gibi davranayım çünkü ay yazık bana da!? Şaka gibi.

" Bu hesapta bir gariplik var ama-"

Dayanamayıp yumruğumu sertçe masaya geçirdiğim an hepsi susup bana bön bön bakmaya başladı.

Elimi kırdım sanırım.

Ciddi yüz ifadem kabız olmuş oruçluya dönüyordu ağırdan ve yaklaşık beşinci saniye elimi tutarak oturduğum yerde zıplamaya başlamıştım.

"Ahh elimm!"

Elimden oldum iyi mi?!

"Harry-"

Liam'ın lafını bölüp dramatik bir şekilde ayağa kalktığımda elimi öbür elimle kalbime bastırıyordum. Gidiyorum işte. Otursunlar burada. Nasılsa kimsenin taktığı yok bari gideyim de edebiyat derisine gireyim.

"Tamam Liam öyle olsun, sen bizim için bir kuş bile saklama peki. Ben gider alırım kuşu saklarım sonra anlaşılınca Zayn yine üstüme uçar, ben öleyim o da katil olsun tamam, gelecekteki kocan hapse girsin hiç kavuşamayın!"

Sonlara doğru Liam kızarmış ben sesimi kısmıştım ama Niall daha saçma bir tepki veriyordu. Bildiğiniz kaşlarını çatmıştı. Ed hala cips yiyordu. Ne bitmez cips o ya ben alsam on saniyede biter.

Neyse sonra Niall da benim gibi ayağa kalktı ve hey cidden mantıksız şeyler yapıyor. Onu takmayıp sınıfa gideceğim sanırım.

" Ama-"

Liam'ın lafını yine bölüp ona göz devirerek uzun ve kalın kahverengi montuma sarılarak yanlarından ayrıldım. Elbette saçlarımı da savurdum ben bunları boşuna uzatmıyorum.

"Harry! Dur bir dakika."

Onlardan biraz uzaklaştıktan sonra yanımda beliren sarışınım bir elini cebine atmış diğer eliyle telefonumu bana uzatıyor vaziyetteydi. Bu sıradaki yüz ifadesi ise anlatılmaz yaşanır.

"Az önce -Yine üstüme uçsun- derken ne demek istediğini anlatmak ister misin?"

Siktir...öyle mi dedim? Gözlerimi kaçırarak telefonumu cebime atarken ilerideki bankta hala kendi kendine takılan Zayn'e kaçamak bir bakış attım. Teneffüsteydik haliyle etraf uzaktan ona bakan kızlarla (bir de Liam) doluydu. Kimse benim nefret dolu bakışımı fark etmez herhalde.

Niall hariç yani.

"Sadece bu iş bu gün bitsin Niall. Çok yoruldum cidden her an düşüp bayılabilirim."

Bunu yaparım.

Niall da bunu biliyor. O yüzden beni yatıştırmak için sadece başını sallayıp işaret parmağını her an yüzümde olma potansiyeli taşıyan şu çukurların üstüne bastırıp bana uzaktan aptal bir öpücük atmıştı.

Bu mal yüzünden bir gün mükemmel ilişkimize nazar değecek göreceğim ben.

Ama buna rağmen bende istemsizce gülümsemiş ve onun gibi etraftaki bakışları umursamamaya çalışarak İrlanda cinimin yanağından öpüp insanlar kafama taş atmadan hızlıca okula girmiştim.

Hem Tanrı biliyor ya ben Zayn'e dokunmasam bile ona gözlerimle, varlığımla yaydığım nefret duygusu dünyanın karşı koyabileceği bir şey değil.

°
°
°
°

Düşmanımın takipçisi: Harry böyle olmaz ama 🤦‍♀️

Düşmanımın takipçisi: Tamam küsüz ama tek eşliliğe ne oldu?

Düşmanımın takipçisi: O zaman bende Lauren'ı öpeyim ödeşelim.

Bir onu yapmadığın kaldı zaten.
Hayır benim günahım ne? Sadece Niall'ı öptüm bunu her gün yapıyorum zaten ama şimdi anormal bir şey yapmış gibi hissediyorum resmen.

Nazlı Hazza: Niall benim arkadaşım! Lauren ise sadece sınıfımdan bir kız!

Nazlı Hazza: ÇOK MERAKLISIN BAKIYORM 😠

Nazlı Hazza: Git ne halin varsa gör be

Düşmanımın takipçisi: Düzgün yazış benimle :-*

Düşmanımın takipçisi: Blöf yapıyorm Harry ben lanet olası bir gayim! O kız da lez senin kafan durmuş iyice.

Düşmanımın takipçisi: Hem olmuyor ama böyle ben hiç Zayn'i yalıyor muyum?

Nazlı Hazza:Ben Niall'ı yalamdım 😤

Düşmanımın takipçisi: Bir de yalasaydın! Lafın gelişi diyorum :-/

Nazlı Hazza: Pencerenin önüne gelsene sen.

Telefonu kapatıp cebime koyduğum gibi sınıfın penceresinden kantin duvarına yaslanmış aynı grupla konuşan Louis'e elimle sert bir ikaz yaptım.

Bıktım şunlardan be, yeter bana bırakın biraz da Louis'mi. Bitirdiniz benim biricik gelecekteki evimin direğini.

"Ekip ben zevkin doruklarına çıkıyorum şimdi birazdan aşağıda görüşürüz."

Masadaki yeşil şeritli ağır kutuyu alarak Ed ve Liam'a baş selamı verdim sonra da sınıftan çıktım. Bu sırada Louis büyük ihtimalle bizim pencerenin önüne daha varmamıştı. O varmadan havalı olmayı bırakıp koşsam iyi olur.

Bizim sınıfın tam üstündeki sınıfa gelip aceleyle izin bile almadan içeri girdiğimde herkes bana bakıyordu yine. Ama şuan o kadar işim var ki...

İntikamım çok yerinde olacak. Bana kızması bile imkansız! Kısasa kısas yapıyorum, hakkım var.

Sınıftakilere bakmadan büyük kutuyu mermere koyarken aşağıya sarkıp Louis'nin elleri cebinde tam olarak nerede durduğuna baktım.

Bu soğukta hala kot ceketle geziyor inanabiliyor musunuz? Karizmasına bu kadar düşkün olmamalı! Neyse, onun en sevdiğim gömleğime yaptığına karşın bende elinden şu ceketlerden en çok giydiğini alıyorum. Adilim yine.

Pencerenin korkuluklarına tutunarak doğruldup mermerdeki kutuyu açtım. Yüzümde engelleyemediğim bir sırıtma vardı. Bu ikisini rezil etmek çok zevkli olacak.

İki elimle kutuyu kaldırıp tam onun üstüne gelecek şekilde ters çevirdiğim an içindeki yeşil boya da Louis'nin tüm duruşunu baştan sona değiştirmişti.

Aptal çekilmiyorda boya bitene kadar elleri başında öyle durdu altında. Aslında bu ona azdı bile, kendisi beni öpüştü resmen ama bahçenin ortasında yemyeşil olduğu için bu ayrıntıyı görmezden geleceğim.

İçerideki öğrenciler de dahil çoğu kişinin çığlık attığını duyuyordum. Kardeşim aile kavgası bu size ne.

Yalnız yeşil çok yakıştı. Büyük bir zevkle izliyorum halini. . Saçlarımı topuz yapmıştım geçen ders ve ellerini indirip başını yukarı kaldırdığında bu yüzden yüzümün net ifadesini o da görebilmişti. Görmese sesimi duyardı zaten. Kahkaha atıyordum çünkü.

"Yeşil sana yakıştı Tomlinson!"

Dirseklerimi korkuluğa yaslayıp başımı elime yatırıp ona tepeden bakarken onun yüzünde henüz sinirden çok şaşkın bir ifade vardı. Tanrım çok sevimli aptal!

Jeton daha düşmedi herhalde.

O bir süre bana bakıp sonra başını eğerek kendisine göz gezdirirken bahçedeki herkes de ona bakıyor, yapacağı şeyi bekliyordu. Eminim pencereye toplanan bir dolu öğrenci daha vardır. Sonuçta o Louis Tomlinson yani bu zamana kadar okuldaki herkesi muhakkak bir defa rezil etmiştir. Nöbetçi öğretmen bile müdahale etmiyor siz düşünün adam nasıl bir şokta. Öylece elinde çayıyla kala kalmış vaziyette bizi izliyor, kesin okulun başlarına yıkılacağı günü düşünüyordur.

Ama boşuna bekliyorlar Louis bana bir şey yapamaz. Kendime de güvenim tam, evet doğrudur.

"Öpücüğü unuttun çilek."

Tepkisi sırıtmam için yeterliydi sesi sertti ve hadi ama çilek mi? Zafer anımda beni utandıramaz izin vermiyorum. Tüm okul bize bakıyor.

Hem o beni öptüğünde tanışmıyorduk bile ama şuan öpmek çokta intikam sayılmıyor kusura bakmasın.

"Bir kutu daha boyam var?"

İki elini kaldırıp geri geri gittikten sonra üstünü başını daha net görmüştüm. Cidden korkunçtu.

Benim kadar olamaz hem o nasılsa bu halde bile yakışıklı olmayı başarmıştı!

Ben adil olsam da dünya adil değil be. Gidip üstüne atlayasım geliyor. Oysa ben mala dönmüştüm. Bir dakika başkaları da mı atlamak ister acaba? Herkesin önünde yaparak yi mi ettim kötü mü kafam karıştı şimdi..

Bu arada kendisi sinirini belli etmemeye çalışıyordu, bana herkes içinde kızamaz biliyorum. Ben onun potansiyel kocasıyım ve zaten kendisiyle küsüm ayağını denk alması lazım. Ama suratından ebemi sikmek istediği açıkça okunuyordu. Hatta ebemle de kalmak istemiyor gibi duruyor...

Öyle ki cebimden bizim evin anahtarını çıkartıp ona attığımda tutmak yerine anahtarın önüne düşmesine izin vermiş bana ters ters bakmaya devam etmişti. Kaşınıyorum biliyorum ayrıca surat ifadesi korkunç olmasına rağmen hala çocuğu tahrik ediyorum ama...neden yapmamayım?

"Ceketini hala kurtarabilirsin dene derim."

Elleriyle saçından damlayan boya damllarını silkeleyerek yerden anahtarı almak için eğilirken etraftakilere göz gezdirdim ama net göremiyordum çoğunu o yüzden boş kutuyu da alarak koşa koşa aşağı indim. Aceleyle yan kapıdan dışarı çıktığım gibi fısıldayan öğrenci yığınıyla karşılaşmıştım ama onların arasından geçerken pek umursamıyordum dedikleri şeyleri.

Ön tarafa geldiğimde ve  Louis'nin hala bir anahtara bir de bizim pencereden Liam'a ters ters baktığını gördüğümde durmadım. Çünkü bu elbette sinir krizi geçirmeye yakın Louis'nin yanına gitmeme engel değil.

"Kendin gider misin taksi mi çağırayım?"

Beni fark ettiği an göz devirmişti ama üzerime boya bulaşmasını umursamadan ona yakalaşmama da bir şey dememişti.

Biz burda boyalı boyalı dikilirken Niall, Zayn efendiyi oyalıyordu. Bunu nasıl yapıyor bilmiyorum ama en son resim yapan Zayn'in oturduğu banka gitmiş ve onu sadece bakışlarıyla banktan kaldırmıştı.

Zayn'in Niall'dan korkması nasıl açıklanır bilmiyorum cidden ama arkasından gelen Niall'ı fark ettiği gibi elinde kalem kağıt koşmaya başlamıştı zavallı.

Onunla daha işim bitmedi beklesin o.

"Kutuyla mı geldin cidden, dibinde boya falan mı kalmış?"

Yok canım ne alaka. Tekrar etrafa göz gezdirip herkesin baktığından emin olurken kapıda beliren müdür amcaya bir dakika işareti yaptım.

Adam kollarını göbeğinde bağlayıp nöbetçi öğretmene de kaş göz işaretleri yapmaya başladı. Bu sırada bende cebimden bir peçete çıkartıp Louis'nin tek kaşını kaldırmış elleri yine cebinde duruşuna kafa yormadan yüzünü hızlıca silmeye başladım.

"Ne yapıyorsun acaba?"

Çattığı kaşlarını elimle düzeltip gülümseyerek kısmen temizlenen yüzüne memnun bakışlarımı atarken bir elimle tuttuğum boya kutusuna elimi daldırdım. Owh bu çok zevki bir deneyim olacak!!

Haykıra haykıra gülmek istiyorum ama müdür, nöbetçi öğretmen, bir bahçe dolusu ergen ve Louis'nin yüz ifadesi ve tabii hepsinin toplu sessizlikleri buna engel oluyor.

Parmak uçlarıma bulaştırdığım yeşil boyayı kullanarak tam da hayalini kurduğum gibi alnına adımı yazmayı düşünüyorum evet. Yok henüz delirmedim. Ama lazım bence. Yakışır yani ondan diyorum.

Ne yaptığımı ise düşürdüğü omuzları ve acı kaderini kabullenmiş yüz ifadesine bakarak anladığını var sayıyorum.

"Ciddi olamazsın? Harry yapma lütfen!"

Omuz silkip çoktan bitirdiğim eserime bakıp ellerimi çırptığım da o da eliyle kendisine tokat atmıştı.

"Şimdi Azkabana gidiyorum, geldiğimde seni burada bulmayayım kırmızı yakalı."

Sinir ve hayal kırıklığı dolu bir yüz ifadesi var. Bu sahneyi hep ben yaşıyorum da bu sefer dışarıdan izlemek hoş olmadı değil yani.

"Ben burada olmasam da sen hep benim 'aklımda' olacaksın o yüzden göremesen bile hatırına gelirim."

Gizli sitemine kulak asmayıp az önce benim Louis'me keyfime gitmeyecek şekilde baktığını fark ettiğim bir iki kızın bana diktiği tiksinç suratlarına el hareketi çekip Müdür ve nöbetçi öğretmen eşliğinde okula girdim. İçimin rahat etmesi çok iyiydi cidden. Şimdi on iki yıl yatırsalar Azkabana ses çıkartmam.

Nasılda güzeldi ama böyle tam alnında yeşil yeşil "Harry's" yazıyor. Ağlayabilirim.

"Ben Tanrıya azalsınlar diye dua ediyorum her geçen gün artıyorsunuz!"

Bu da daha odasına bile varmadan başlamıştı söylenmeye. Annem ya da babam istediklerini arayabilirler ikisi de umrumda değil. O yüzden müdürü de taktığım söylenemez.

Bana istediklerini yapabilirler annem okuldan alabilir, babam ceza verebilir ama ben onları umursamamaya çoktan karar vermiştim zaten. Yaptıkları ya da yapacakları hiç bir şeyi değiştirmez.

"O bahçeyi sen temizleyeceksin Styles! O sarı kafalı ve Malik de kimya sınıfını birbirine katmış. Benden ne istiyorsunuz!?"

Benim Liam'a duygu sömürüsü yapıp sınıfa gittiğim ders pes eden Liam sayesinde kuş işini halletmişti bizimkiler. Müdürün o sırada toplantısı vardı Liam da yedek anahtarla içeri girmiş kuşu almış günün kayıtlarını silip sistemi de dondurup öyle çıkmıştı odadan.

Şimdi de tahminen odasına yeni girecekti çünkü Liam'ın annesi aramıştı. Bunu da Liam istemişti tabii, kısacası şu dakikalar eğer plan işlediyse müdürün odasında ne kuş ne de Zayn olmalıydı.

"Efendim inanın sizinle bir alakası yok. Louis'e yeşil çok yakışıyor dayanamıyorum."

Oflayarak odasının kapısı açıp baş hareketiyle benim içeri girmem için yolu açtığında koltuklardan birisine oturmuş Niall ile göz göze geldik.

Bana göz kırptığında açıkça Zayn'i bir şekilde odadan kaçırdığını anlamıştım. Eh bu da haliyle mutluluğuma mutluluk katıyor.

Hadi üzün beni üzebiliyorsanız.

Buradan bir disiplin ya da tutanak alıp çıktığım gibi George malıyla ilgilenmem lazım daha çok işim var. Liam için de Zayn ve onu bir yerlere kapatmayı düşünüyoruz. Liam'ın haberi yok tabii. Tüm gece okulda kalsınlar bakalım görelim sabaha onları.

Ed bunun için en ideal yerin çatı odası olduğunu düşündüğü için orayı hazırlamaya gitmiştir şuan. Liam da kesin kuşu getireceği ve biricik aşkını kurtaracağı anı beklemekten onun nereye gittiğini bile sormamıştır. Aptal aşık.

"Malik nerde?"

Niall ellerini iki yana açıp dudağını büzerek gözlerini kırpıştırırken yanına oturup ona sarılmaya çalıştım. İçimdeki sevinci atamıyorum be!

"Ben lavaboya gitmiştim sizi beklerken ,bir de geldim yok."

Adam hala kuşunun yokluğunu anlamamıştı. Yazık lan.

Sadece alışık olduğu bu olayı gidermek için mini mikrofonuna eğilmiş Zayn'in adını sesleniyordu. Şimdi gelirdi gıcık.

"Hocam duydum ki kuşunuzu getirmişsiniz nerde?"

Nöbetçi öğretmen gerilimi azaltayım derken bombanın pimini çekmişti resmen ve bu müdürün gülümseyerek pencereye bakıp saniyesinde kuşunu göremediği için ayağa kalkmasına sebep olurken aynı zamanda da içeri giren Zayn'e ateş saçan gözlerle direkt bakmasına neden olmuştu.

"Emma'm nerde!?"

Müdür bey amca değil belki ama Zayn kimin ne yaptığını anlamıştı ve ela gözlerini kısarak bize dönmüştü.

Biz ise...mh hala sarılıyorduk ve şaşırmış gibi davranıyorduk.

Deri ceketi şuan üstünde değildi, çıkartmış onun yerine örgü bir yelek giymişti. Ellerinde ise yara bandı vardı. Kim bilir Niall ne getirdi başına.

"Koridorun sonunda gördüm ikinci sınıflara çay içiyor."

Gözlerini devirip bıkkın bir şekilde söylediği şey şuan müdür için savaşa davet gibi bir şey oluyordu büyük ihtimalle.

"Ben lavaboya gitmeden önce kuşunuz buradaydı hocam hatta çok sevimli olduğu için resmini bile çektim."

Niall'ın cümlesi ile karşılık vermek yerine kollarını bağlayan Zayn beni şoklara sokuyordu. Tamam yine istediğimi alıyorum ama bana hiç hakaret etmedi!

" Sizinle sonra konuşucam çıkın, Malik sen buradasın. Hocam sizde çıkın isterseniz, Horan sen git müdür yardımcısını yanıma çağır. Toplantı odasında. "

Odadan çıkarken tepkisiz bir şekilde duvara bakan Zayn'e sert bir omuz atmış çıktığım gibi Niall'a el sallayarak alt kata inmiştim. Sırada George efendi var.

" Beni mi arıyorsun? "

Kalın ve boğuk sesi duraksamama sebep olmuştu.
Açıkçası onu dersten almayı planlıyordum ama bu da iş görür. Onu aradığımı nerden biliyor onu da anlamış değilim ama bir şeyleri sorgulayarak zaman kaybetmekten bıktım.

O yüzden sadece önümdeki sınıfın kapı kolunu bırakarak arkama dönüp boş koridorda kızlar tuvaletinin önünde sırıtarak bana bakan sarışın çocuğa kısa bir göz gezdirdim ve  arkamdan geleceğini bilerek yangın merdivenlerine yöneldim. Bana bakışlarını pek beğenmiyorum, çok rahatsız edici bir tip ama onunla konuşmak zorundayım. Brianna malı başka türlü yola gelecek gibi değil.

Mecbur arkamdaki adımları tedirgince dinleyerek arka bahçeye kadar gittim. Ellerimi montumun cebine koymuş ama öncesinde bu mal her an başıma bir iş getirecek gibi hissettiğim için ürpermiş ve saçımdaki tokayı tutup çekmiştim.

Rüzgar yüzünden önüme savrulan saçlarımı açtığıma bile pişman olamıyordum, bu çocuk beni korkutuyor.

Ama şuan kimsenin olmadığı ve ön bahçeye göre daha bakımsız, ağaçlarla dolu arka bahçede bile onunla yalnız durabiliyorum.

Korku bir şeyden kaçmak için yeterli değil demek ki. Kaçanlara korkak derler oysa bir aşık da kaçar bir vatansever de... Bizi kaçıran ne? Kendi hislerimiz mi? Sanmıyorum. Sorumluluktan kaçıyoruz.

Şuan George ve benim burada olmamın olası sonuçları beni kaçırtabilir. Ama ben sonuçları umursamıyorum. Bana Louis'nin her hangi bir olmayan kötülüğünü ispat edemez. Ona karşı bir savunmam var.

"Bazen gerçekten zeki olduğunu düşünüyorum ama sonra hala Tomlinson'un etrafında olduğun aklıma geliyor."

Ay çokta götümde zaten senin beni zeki bulman.

Gözlerimi devirip ona cevap vermek yerine ilerideki bir ağaca yaslanıp kollarımı önümde bağladım.

Yine oluyor işte. Gözleri yine rahatsız edici bir şekilde üstümde geziyor. Belkide karşı karşıya olmak iyi bir fikir değil.

"Kısa bir süre önce Louis'nin beni kandırdığını falan ima etmiştin. Ama bunları söylerken nasıl kınayıcı oldun cidden merak ediyorum."

Kaşlarını kaldırıp gözlerini göğe diktiği an bunu fırsat bilip cebimdeki dinleme cihazını çalıştırıp yere attım. Topuğumun arkasıyla biraz da ağaca itince görmesi imkansız olmuştu.

" Yani sen kendin sevgilini kandırırken nasıl Louis hakkında bu kadar inandırıcı yalanlar söyleyip bir de üstüne sanki çok üzülmüş gibi davranabiliyorsun? "

Bakışları tekrar beni bulurken gözlerimi inatla onun gözlerine sabitlemiş yüz ifadesini analiz etmeye çalışıyordum. Ama mümkün değildi. Fazlasıyla düz bakıyordu. Hatta o kadar düz bakıyordu ki bir an bana yaklaştığını bile fark etmemiştim.

" Sence sevilmediğini bildiği halde ısrarla etrafta dolanmanın karşılığı ile Tomlinson'un yaptığı şey bir yani?"

Peki sadece konuya girmek için böyle demştim ama Louis'nin yaptığı bir şey yoktu bile. Bizden ne istiyor bu kazma surat anlamış değilim. Hayrına gelip bana Louis'yi mi kötülüyor?

"Sakın onun için üzüldüğünü söyleme Harry. Birisini tehditlerle ne kadar kendine bağlayabilirse o kadar bağladı beni daha fazlasını istemeye hakkı yok."

Yüzü bir şekil almıştı sonunda. Ve bu nedense pekte hoşuma gitmemişti çünkü cidden sinirli duruyor ve ucundan tırsıyorum.

Ve tabii Brianna'nın pislik kıvamında olduğunu biliyordum ama bu kadar psikopat olduğunu düşünmemiştim. Yinede bu George denen numaracıya inandığım anlamına gelmez.

Tam anlamıyla asla yalan söylemiyordu sadece olayları öyle bir çarpıtıyordu ki her şey tersine dönüyordu. Bu konuda da bunu yapmış olabilir. Bilmiyorum beynim yandı.

"Madem seni tehdit ediyor ben neden buradan bakınca sen onu kullanıyormuşsun gibi görüyorum."

Gerizekalı neden beni çağırıyorsun, ne işimiz var burada, neden yalnızız, ne istiyorsun diyeceğine gelmiş bana ayak uyduruyor. Düşündüğümden de mal bu.

Mal gibi davranıyor evet ama sinirliyken sanki ben malmış gibi hissediyorum. Nasıl bir ikilem? Bilmiyorum ama ilk defa mavi gözler bana bu kadar korkunç geliyor.

"Bazen kazanmak için kaybediyor gibi görünmen gerekir. Sonuçlara odaklıysan katlanmak zorundasın."

Dişlerini sıkarak ve aynı zamanda sanki ben Brianna'ymışım gibi konuşuyor olması bir yandan beni korkutuyor olsa da bana neden bu kadar çabuk cevap veriyor neden bunları anlatıyor merak ediyordum. Kayıt cihazı her şeyi kaydediyordu ve o bana bakıyor öylece konuşuyordu.

Barda nerdeyse şifreli konuşan çocuğun çenesi açılmıştı. Üstelik tam bir homofobik gibi davranıyordu ama sürekli de beni süzüyordu, ne zaman ona baksam çelişkiye düşüyordum, söyledikleri yaptıkları o kadar karışıktı ki... Elma seviyorum dese eror verirdim.

"Peki kendi zoraki ilişkinle ilgilenip benim normal ilişkimi rahat bırakmaya ne dersin? Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Neden bunu yapıyorsun onu bilmiyorum ama eğer Louis ile bir derdin varsa daha dürüst davran. Bu yaptığın alçaklık."

Louis'nin bana olan güvenini kırıp onu üzmeye çalışması başka bir şekilde açıklanamaz. Ciddi anlamda aramız bozulabilirdi, üstelik daha aramızda bir bok olduğu bile yoktu. İkimiz de hislerimizin ördüğü bağ iplerinin en ince olduğu dönemdeyiz. Ergeniz be. Hata yapıp birbirimizi üzmeye çok meyilliyiz ne istiyor bu salak bizden.

"Sen beni dinlemiyor musun? Sonuçlara odaklıyım ve yolda ne olduğum umrumda değil. İstersen aşağılık de istersen alçak, son gülen kazanır şimdi istediğiniz kadar gülebilirsiniz."

Oh Tanrım... Melek yüzlü nur suratlı Louis ne yaptı sana! Kesin o kaşınmıştır Louis asla birinin durduk yere nefretini kazanmaz. Onu herkes sever, gıcık da olabilirler ama nefret edemezler... Louis Tanrı'nın nimeti nasıl nefret edebilirler!

" Ne kazanması, ne sonucu?! Sen delisin, biz daha on altı yaşındayız sana her ters yapana hesap mı soracaksın, hepsinin çetelesini mi tutacaksın? Kafayı yemişsin! Okul yarın bir gün bitecek bir daha birbirimizin suratını bile görmeyeceğiz senin zarardan başka bir şey getirmeyen zaferin ise unutulacak. "

Son cümlem bittiği gibi kahkaha atarak bir elini yaslandığım ağaca sabitleyip irkilmeme sebep olmuştu. Ben komik bir şey mi dedim? Neden elini ağaca yasladı ki? Gözlerim eline kayarken alt dudağımı ısırıp boku yemeden gitmek için dua etmeye başladım.

"Kusura bakma fazla komiksin.  Senin amacın ne direkt söylesene. Çok alakasız şeylere atlıyorsun cidden. Brianna'dan mı bahsediyoruz Tomlinson'dan mı yoksa benim kişisel sorunlarım mı? Ah bir de neden bahsedelim ki? Madem beni sevmiyorsun neden buradasın?"

Bunu fark ettiyse neden gülüyor kafasında var mı bunun bana neden kızmıyor? O böyle yapınca daha da tırsmaya başlıyorum.

Gözlerimi sürekli olarak yüzünde gezdiriyor resmen tetikte bekliyordum. Ama cevap veremiyordum. Ne yapmaya çalıştığımı bende bilmiyorum bu kadar doğaçlama beni de afallattmıştı resmen aklıma geleni söylemiştim.

Cevap vermediğim için solması gereken sırıtması aksine genişlerken o kadar şaşkındım ki elini kaldırdığı an sıkıca gözlerimi kapatmıştım. Hangi hareketine ne anlam yüklemem gerektiğini bilmediğim salakla burada ne işim vardı benim!?

"Senin yerine söylerdim ama umrumda değil."

Yüzümdeki yarada parmaklarını hissettiğim an gözlerimi tekrar açıp eli yerine kolunu yaslayarak iyice bana yaklaşmış bedenine bakma gereği hissetmeden yan tarafa kayıp ağaçla arasından sıyrıldığım gibi hala gülen suratına boş boş bakmaya başladım.

Gidemezdim kayıt cihazı yerdeydi ama kalmakta istemiyorum.

"Yinede merak ediyor gibisin söyleyeyim, Louis ile bir derdim yok kendilerine kin falan beslemiyorum."

Cidden hayrına gelip bana onu mu kötüledi yani? Şaka gibi. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyorum.

"Ama kendileri bana kin besler az önceki özlü sözlerini ona da söylemeni tavsiye ederim."

Az önceden beri ısrarla sürdürdüğü sırıtışı birden bire silindiğinde ben daha rahatlamadan yanımdan geçip gitmişti.

Ne oldu az önce, ana fikir ne?

Hala çalışan cihaza ilerleyip yerden alırken bunu Niall bilir diye düşünüyordum. Umarım yani. Onun beyninden şüphe etmem imkansız.

Hem sonuç önemliydi değil mi...ben kazanmıştım George değil.

°
°
°
°

OLAYI ANLAYABİLİN DİYE GÖTÜNÜ YIRTTM AMA OLMADI SANRM.

BAKIN ÖZETLE GEORGE MALININ DERDİ LOUIS DEĞİL. BAŞKA BİR ŞEYDEN DOLAYI LARRY'LE UĞRAŞIYOR.

ONU DA ANLAMIŞSINZDIR SÖYLEMİYORM ANLAMADIYSANZ DA HARRY İLE BİRLİKTE ANLARSINZ.

ÇOK FAZLA AYRINTIYI ATLADIM OLAYLARA GÖRE SİZ ÇÖZÜN KOPUKLUK VARSA YAZN AÇIKLARIM.

Yazm yanlışlarını kelime sayısına verin plz

KELİME SAYISI: 6249






Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top