1.7. Değişimi İstemek
Sınav haftası geçtiğinde herkes oldukça rahatlamıştı. İkinci sınavlara dek rahatça gezebilir, partileyebilir, öğleden sonraya dek uyuyabilirlerdi. Elisa iki hafta boyunca Emma'yla herhangi bir şey konuşmamıştı. Daha çok gözlemlemeyi tercih etmişti. Ron'la ayrı zaman geçirmeyi tercih ediyordu. Ron onların yanına gelse bile Elisa Ron'u alıp başka bir yere götürüyordu. Her fırsatta Ron'un telefonunu kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Son mesajlar tabii ki silinmişti. Ama içinden bir ses o mesajların son bulmadığını söylüyordu. Aynı kontrolü Emma'nın telefonundan da yapmalıydı.
İki haftadır sosyal medyada aldığı yorumlar ve mesajlar yeterince canını sıkıyordu. Ron'la ilişkisinin rüya gibi geçeceğini düşünürken paylaştığı her resimde ya da durumda Ron'un eski sevgililerinden ya da hiç tanımadığı insanlardan aldığı mesajlar mutluluğunu paramparça ediyordu. İlişkilerine sürekli ömür biçiyorlardı. En berbat ayrılık senaryolarını yazıyorlardı. En popülerleri aldatılmayla ilgili olanlardı. Ron'un yakın arkadaşlarla çıkma alışkanlığından bahseden çok fazla mesaj almıştı ve hem Emma hem de Flora hakkında sürekli uyarıyorlardı. Flora'dan yana bir endişesi yoktu fakat Emma ile böyle bir senaryoya sürüklenmeleri daha olasıydı.
Sınav sonrası okulun yeni gündemi yakında başlayacak olan liseler arası futbol turnuvasıydı. Maçların bir kısmı ilk dönem, bir kısmı ikinci dönem olacak şekilde planlanmıştı. Ron'un takımda olması sebebiyle Elisa'nın da takip ettiği bir konuydu bu. Amigo takımı şimdiden hazırlıklara başlamıştı. Wendy kaptan yardımcısı olarak kendini sürekli öne çıkarmaya çalışıyordu ve bu Elisa'nın gözünden kaçmıyordu. Emma'dan sonra bir de başka sınıf arkadaşı onu tedirgin etmeye yetiyordu.
Emma ise onlar çıkmaya başladığından beri kendini geride tutuyordu. Yine de Elisa'nın gergin cümlelerinden kaçmayı başaramıyordu. Ron'la aralarında hiçbir konuşma olmadığına onu bir türlü ikna edemiyordu. Bu konuya takmıştı. Ne zaman telefonu eline alsa pür dikkat onu izliyor kiminle konuştuğunu sorguluyordu. Kimseyle konuşmadığı halde açıklama yapmak zorunda kalıyordu.
BizBize sayfasında yapılan yorumlardan onun da haberi vardı. Acımasızca buluyordu bunu. O da Flora da Elisa'ya hesaplarını gizlemesini söylemişti fakat Elisa yapmamıştı. Bir bakıma kendi çekiyordu bu mesajları üstüne. Kimseden gizleyecek bir şeyim yok diyordu. Fakat hesaplarını herkese açık tuttuğu müddetçe bu tür mesajlar ve yorumlar gelmeye devam edecekti.
Diğer yandan iki hafta boyunca kim olduğunu bilmediği o çocuktan hiçbir mesaj almamıştı Emma ve bu durum biraz canını sıkmıştı. Yazmayı düşünmüştü. Ama sonra bunun boş bir uğraş olacağına karar verip vazgeçmişti. Belli ki öylesine bir konuşmaydı. Onu bir oyuna çekmek için yapılmıştı. Çekilmeyince vazgeçilmişti.
O gün okul çıkışı antrenmanlara Elisa da kalmıştı. Ron'u izlemeyi seviyordu. Tabii onu yakından takip etmeyi de. Wendy'nin tam Ron'un yanında bileğini burkup onun yardımıyla kenara gitmesi sinirini bozmaya yetmişti. Wendy kenarda bileğini ovarken Ron antrenmana geri döndüğünde Elisa yerinden kalkarak Wendy'nin yanına gitti. "Geçmiş olsun. Kötü düştün."dedi sinirle. Wendy Elisa'yı görünce dudak büktü.
"Sakatlanacak kadar olmasa da kötüydü."dedi gözü hala Ron'dayken.
"Ne yapmaya çalıştığının farkındayım Wendy. Kendine eğlenecek başka şey bul."
Wendy alaycı bir gülüşle ona döndü. "Ne yapmaya çalışıyormuşum Kraliçe Elisa?"
"Ron'un ilgisini çekmeye çalışıyorsun."
"Tıpkı diğer kızlar gibi." Wendy rahat bir nefes alıp verdi. "Sen sıranı savdın bence şekerim. Kenara geç de Ron White zenginliğinden başkaları da yararlansın. Üstelik zaten uzun süreli bir ilişkisi olmadığını herkes biliyor. Kimseyle bir aydan fazla çıkmadı. Sen de fazla ümitlenme. Son günlerinin tadını çıkar."
Elisa gerildiğini hissetti. Ron için geçici bir heves olmak istemiyordu. Onu seviyordu. Onunla olmaktan mutluydu. Zenginliği umurunda değildi. Onu sadece o olduğu için seviyordu. Bu ayrılık gerçekleşmeyecekti. Ron ondan sıkılmayacaktı.
Antrenman sonrası Ron yorgun olduğunu söyleyerek onu eve bıraktı ve kendi evine gitti. Elisa içeri girdiğinde dumandan gözleri hiçbir şey görmedi. Annesi yine bütün gün sigara içmişti ve hiçbir camı açmamıştı. Salondaki televizyon çalışıyordu. Annesi koltukta sızmıştı. Yerde içi boş, yan yatmış bir viski şişesi vardı. Devlet yardımlarının çoğu o şişelere giderdi. Kalanıyla ise faturalar ödenirdi. Yemek konusu Elisa'nın okulda halletmesi gereken bir konuydu. Zaman zaman teyzesi ve amcası bir şeyler getirirdi fakat düzenli olmazdı. Ron'la geçirdiği son iki haftayı düşününce bu hayata tıkılıp kalmayı istemediğini hissediyordu.
Ron'la evleneceğine dair hayaller kurmaya başlamayacaktı. Daha 16 yaşındaydı. Fakat büyük ablası çareyi evlilikte bulmuştu. Babası gittikten sonra evin yükü ona kalmıştı. Her gün annesi ve ablası arasında büyük kavgalar çıkıyordu. Sonunda annesinin günü birlik sevgililerinden biri ablasına asılınca ablası karşısına çıkan ilk erkekle evlenip gitmişti. Bir buçuk yıldır pek görüşmemişlerdi. Bildiği tek şey evlenmesine rağmen hayatının yolunda gitmediğiydi.
Odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Benzer bir şeyi yaşamaktan korktuğu için her daim kapısını kilitlerdi. Camı açtı. Hava bozmaya başlamıştı. Toplanan bulutları izlerken içinin daraldığını hissetti. Bu sıkıcı günlerinin en güzel yanı hayatına Ron'un girmesi olmuştu. Onu kaybederse yine büyük bir karanlığa düşmekten korkuyordu.
*
Futbol turnuvasının ilk maçı cuma günüydü. Seal Town lisesi ev sahipliği yapıyordu. Bütün hafta bu yüzden hareketli geçmişti. Okul müdürü her öğrenciyi hazırlıklar konusunda küçük ya da büyük bir görev almaya davet etmişti. Okulun imajı söz konusuydu. Bu nedenle Emma, Flora ve Elisa da bütün hafta bu işle uğraşmıştı. Basılan broşürlerin dağıtılması, afişlerin asılması, misafirlerin ağırlanması, futbol sahasının yenilenmesi ve daha pek çok mesele. Cuma günü geldiğinde artık hiçbiri bir şey yapmak istemiyordu.
Emma, "Maça gitmek konusunda kararsızım. Futbol ilgimi çeken bir şey değil."dedi bahçede otururlarken.
Flora, "Katılıyorum. Okul için bir şeyler yaptım ama maç izlemek bana göre değil."
Elisa, "Saçmalamayın! O kadar uğraştık. Maçı izlememek olmaz."
Emma, "Uğraştık diye 90 dakikamı daha boşa harcamak istemiyorum. Öncesi ve sonrasını da katarsak en az iki saat eder." Dağılan sarı saçlarını açtı tekrar sıkıca topladı ve dağınık topuz haline getirdi.
Elisa, "Bilgi yarışması olsa kalırdın ama."
Emma ters ters ona baktı. "En azından kültürel bir etkinlik. Futbol nedir? Top peşinde koşan erkekler."
Elisa, "Takım ruhundan anlamayan birine futbolu anlatmakla uğraşamam. Siz bilirsiniz. Ben kalıyorum."
Flora, "Sana kalma diyen yok ki. Sadece hoşumuza gitmediğini ve okul için bu kadarını da yapamayacağımızı söylüyoruz."
Elisa cevap vermedi. Emma'nın eline telefonu aldığını fark edince dikkat kesilmişti. Emma çatık kaşlarla yazıyordu. "Yine mi Michael?"diye sordu soğukça. Emma şaşkınca başını kaldırıp ona baktı. Derin bir nefes aldı. Ciddi anlamda her mesaj geldiğinde böyle yapmaya devam edecek miydi?
"Lucy maçla ilgili bir şeyler yazmış."dedi sakin kalmaya çalışarak. Elisa kaşları havada başını aşağı yukarı salladı.
"O kalıyordur herhalde."
"Evet. Lucy sever böyle şeyleri."
"Ablan Ron'u tanıyor muydu?"diye sordu birden.
Emma'nın kaşları çatıldı. "Bu soruyu daha önce de sormuştun ve alt dönemi olduğunu söylemiştim."
"Tanıyor olabilir ama. Ablana bunu sordun mu açıkça?"
"Ron'u merak etmediğim için açıkça sormadım Elisa."dedi Emma ters ters.
Elisa Emma'nın yanıtını umursamadan devam etti. "Lucy'nin nasıl biri olduğunu biliyoruz. Herkesi tanır. St. Joseph'te bir buçuk sene kalıp meşhur dörtlüyü tanımaması mümkün değil. Ron da onlardan biri olduğuna göre illa bir şeyler biliyordur."
"Tam olarak ona ne sormamı istiyorsun?"
"Genel şeyler."
Emma telefonundan hızlıca Elisa'ya ablasının numarasını attı. "Zaten vardır ama hatırlatma olarak ablamın numarasını yazıyorum. Aklına takılan ne varsa sen sorabilirsin."dedi ve Lucy'den gelen son mesajı okudu.
L: Maça kesinlikle kalmalısın. İstersen Nate'i seni çağırması için ikna edebilirim 😉 Hem Ron'un da ilgisini çeker bu durum. Duyduğuma göre Nate'le araları pek iyi değilmiş 😈
Emma başını iki yana salladı ve derin bir nefes aldı. Lucy'nin birdenbire Ron'un ondan hoşlandığı imalarında bulunmasına anlam veremiyordu. Partiden sonra aralarında yeni bir konuşma olmamıştı. Fakat o konuşmaları ilgilenme biçimi olarak yorumlamıştı Lucy. Emma ise bunu bir çeşit oyun olarak görüyordu. İstediği herkesi elde eden kolej bebesi ilk defa reddedilince bunu bir gurur meselesi yapmıştı. Başka ne olacaktı?
Ablasına cevap yazdı.
E: Üzgünüm ama gelmeyeceğim evde kalmayı tercih ediyorum 😪
Bu sırada yanlarına Ron ve Michael geldi. Michael, "Şimdiden iyi şanslar. Senin iyi bir golcü olduğun söyleniyor. Sonra görüşürüz."diyerek uzaklaşmaya başlamıştı ki Emma,
"Eve mi gidiyorsun?"diye sordu. Michael bu soru karşısında duraksadı ve ona döndü. Arkaya doğru taranmış siyah dalgalı saçları, beyaz teni, düzgün yüz hatlarıyla oldukça hoş bir çocuktu aslında. Siyah, dikdörtgen biçimli gözlükleri ona yakışıyordu. Uzaktan bakan herkes onun için düzgün, dürüst bir çocuk derdi. Koyu gözleri ilgiyle parlarken Emma sorusuna cevap bekliyordu.
"Evet. Üzerinde çalıştığım bir proje vardı."
"Otursana bizimle. Biz de birazdan kalkacağız zaten. Birlikte döneriz."dedi. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu. Fakat Elisa da Flora da şaşkınlıkla bir ona bir Michael'a bakıyordu. Michael da onlar kadar şaşkındı. Küçük adımlarla yaklaştı.
"Tamam. Olabilir."dedi ve çimenlerin üstüne bağdaş kurarak oturdu.
Ron, "Maça kalmayacak olmana inanamıyorum hala. Okul birliği yok mu aranızda hiç?"dedi Michael'a.
Emma soğukça araya girdi, "Herkes maçı önemsemiyor."
Ron, "Mesele maç değil ki. Takım ruhu. Okulunu desteklemek. St. Joseph'te herkes her maça katılırdı."
Elisa, "Ben de bunu anlatmaya çalışıyorum sabahtan beri."
"Burada öyle değil."diye diretti Emma.
"Çok garip gerçekten."dedi Ron ve elini Elisa'nın beline dolayarak onu iyice kendine çekti. Boynuna yaklaştı ve dudaklarını bastırdı. "Maçtan sonra bize gidelim mi?"diye sordu.
"Bana uyar sevgilim."dedi Elisa ve iyice Ron'a yaklaştı. Emma gözlerini kaçırmıştı bu manzara karşısında. Ron onun gözüne soka soka Elisa'yla yakınlaşıyordu ve bu Emma'nın canını sıkıyordu. Biraz da kalbini acıtıyordu. O gün partiye gitseydi ne olurdu diye düşünmeden edemiyordu. Belki şu an Ron'un yanında Elisa değil kendisi olurdu.
Michael'a döndü. "Projen ne hakkındaydı?"diye sordu.
"Fizik dersi için. Dönem ödevini bir an önce halletmek istiyorum."
"Bir gece üzerinde çalışmasan fazla zaman kaybı olur mu senin için?" Flora sorgulayan gözlerle Emma'ya bakıyordu. Ron da merakla onları dinliyordu.
Michael, "Çok büyük bir gecikmeye sebep olmaz. Neden ki?"
Emma derin bir nefes aldı ve tek seferde, "Belki de Ron haklıdır. Takım ruhunu anlamak için bir şey yapmamız gerekiyordur. Benimle maça gelmek ister misin?" Aldığı nefesi bırakırken kalbi güm güm atıyordu. Ne yapıyordu böyle? Neden böyle demişti ki? Sanki içinde başka biri yaşıyordu ve kontrolü ele geçirmişti.
Michael ne diyeceğini bilemez halde bakıyordu Emma'ya. Flora, "Eğer ödevi varsa bırak da yapsın." Emma'nın amacından hoşlanmamıştı. Parti günü Michael'ın duyguları hakkında onunla konuştuğuna pişman olmuştu. Bunu kullanarak Ron'u kıskandırmaya çalışacaktı ve hiç hoş değildi.
Michael, "Ödevi her zaman yapabilirim. Önemli değil. Maça katılmak benim için de farklı bir deneyim olur." Flora öfkeyle soludu. Gözleri Emma'daydı. Emma ise bir şey demeden gözlerini kaçırmıştı.
Flora, "Peki o zaman. Size iyi eğlenceler."dedi ve kalktı. "Emma biraz gelir misin?"diyerek onu da yerinden kaldırdı. Uzaklaştıklarında, "Ne yapıyorsun sen?"diye sordu öfkeyle.
"Sosyalleşmeye çalışıyorum."dedi Emma da kızgınlıkla. Kızgınlığı arkadaşına değildi.
"Ron'a bakışlarının farkındayım! Seni asla kıskanmayacak biri için Michael'ı inciteceksin!"
"Ne alakası var? Alt tarafı maça davet ettim."
"Onun senden hoşlandığını bile bile!"
"Bu senin teorin!"dedi Emma. Fakat içten içe birinin ondan hoşlandığını düşünmek kendini iyi hissettiriyordu. "Üstelik Ron'a baktığım falan yok."diye ekledi. Fakat bu da koca bir yalandı. Duygularına hakim olamadığı için kendine kızıyordu. Ron Elisa'yla çıkıyordu. Asla birlikte olamazlardı. Şimdi de Michael'ı bu işe dahil etmişti.
Flora, "Michael iyi biri Emma."
"Biliyorum."dedi Emma rahatsızca kıpırdanarak.
"Bir erkek uğruna kendi doğrularından vazgeçme lütfen. Sonra görüşürüz."
Flora bahçeden çıkarken Emma ellerini arkasında bağlayarak diğerlerinin yanına döndü. Bir an Ron'la göz göze geldiler fakat Emma hemen bakışlarını kaçırdı. İçinde büyük bir suçluluk duygusu hissediyordu. Michael'ı davet ederken ilk başta aklından Ron'u kıskandırmak gibi bir düşünce geçmemişti. Fakat Ron ve Elisa'nın karşısında daha fazla hayatı yaşamayı bilmeyen, eğlenmekten anlamayan, sadece can sıkan biri gibi gözükmek istemiyordu. Diğer yandan Michael hoş çocuktu. Bunu kimse inkar edemezdi. Sadece onun gibi kendi halinde, sessiz biriydi. Ron için bir kıskanma sebebi olabileceğini bile düşünmüyordu. Yine de biraz bile olsa ona kendini rahatsız hissettirmeyi isterdi.
Diğerlerinin yanına döndüğünde hazırlıklar ve maçla ilgili konuştular. Elisa daha çok Emma'yı izliyordu. Ondan hiç beklenmeyecek bir hamle yapmıştı. Ron'u kıskandığı için Michael'ı davet ettiğine emindi. Her ne kadar Ron'la mümkün olduğunca az konuşuyor olsa da onun hala Ron'u düşündüğünü biliyordu. Yanlarına Lucy'nin yaklaştığını gördü. Lucy'nin yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Yere çimenlere oturduğunda aralarında bir sessizlik oldu.
Lucy, "Sevgili kardeşim,"diyerek Emma'ya döndü. "kalmaya mı karar verdin yoksa?"
Emma, "Evet ablacığım. Kalıyorum."
"Harika. Maçtan sonra ufak bir eğlence olacak. Bize katılırsın artık. Nate ona eşlik edip edemeyeceğini sormamı istedi. Senin hoş bir kız olduğunu düşünüyormuş." Lucy çapkınca gülerken Ron ve Michael rahatsıca yerinde kıpırdandı. Lucy'nin bakışları önce Ron'a sonra Michael'a gitti ve son olarak Emma'da durdu. "Ne dersin?"
Emma elini Michael'ın koluna koyarak, "Bugün bana Michael eşlik ediyor. Ama eğlenceye gelebiliriz." Michael'a döndü, "Gideriz değil mi?"
Michael, "Olur. Bana uyar."
Lucy'nin şaşkın ifadesi yüzündeydi. "Tamam o halde. Fakat Nate çok üzülecek. Bir süredir ısrarcıydı seninle tanışmak için."
Ron, "Nate gibi biri Emma'yı neden tanımak istesin ki?"diyerek araya girdiğinde Elisa gözlerini devirdi. Onu neden ilgilendiriyordu bu mesele? Emma ise kalbinin kırıldığını hissetti. Tanınmak istenmeyecek biri olduğunu hatırlatmıştı Ron bu cümlesiyle. Derslerin içinde kaybolan, akademik başarıdan ötesini düşünmeyen sıkıcı biriydi. Nate'in onunla gerçekten ilgilenmediğini biliyordu. Lucy'nin ısrarlarıyla olan bir şeydi. Oldukça acınası bir durumdu. Ron sorusunda haklıydı. Nate gibi biri neden onu tanımak istesin ki?
Lucy, "Bunu takım kaptanına sen sorabilirsin St. Joseph golcüsü!"dedi ters ters.
Elisa, "Ron artık Seal Town oyuncusu. Kendi takımına asla ihanet etmez."
Lucy, "Bunu göreceğiz. Tabii St. Joseph'le karşılaşacak kadar yükselmeyi başarırsak."dedi imayla ve yerinden kalktı. Emma'ya döndü. "Maçtan sonra arkadaşınla yanıma gelirsin. Brandon geliyor. Birlikte gideriz." Emma başını aşağı yukarı salladı. Lucy uzaklaşırken onlara bir sessizlik çökmüştü.
Sessizliği Elisa bozmaya karar verdi. "Emma, ne kadar şanslısın. Nate seninle tanışmak istiyormuş."dedi gülümseyerek. "Asla bu fırsatı kaçırma. Nate'le bir kez çıkan okulun popülerleri arasında hızla yükselir. Hem takım kaptanı dururken sıradan bir oyuncuyla zaman kaybetmek istemediğini söyleyen sendin. Nate senin de ilgi alanındaydı haftalar önce." Emma bir anda kıpkırmızı olmuştu. Elisa nasıl böyle bir şey derdi! Hem de Ron'un yanında. O gün öylesine dediği lafı nasıl bu şekilde kullanırdı?
Ron Elisa'nın laf çarpmasına sadece gözlerini devirdi. Sonra ciddiyetle Emma'ya döndü, "Nate ilgini çekiyor olabilir ama takım arkadaşı olarak seni uyarmak isterim Emma. Sen iyi bir kıza benziyorsun. Nate kızları günü birlik eğlenceler için kullanır." Emma ellerinin sinirden titrediğini hissediyordu. Ne diyeceğini nasıl toparlayacağını bilemiyordu. Elisa onu rezil etmişti! Hem de bunu bile bile yapmıştı! Ron ise ona acıdığı için birden iyiliğini düşünmeye başlamıştı!
Emma, "Ben Nate'le ilgilenmiyorum."dedi tane tane. Ron'a bakarak devam etti. "İyiliğimi düşünmen gerçekten hoşuma gitse de kendimi koruyabilirim Ron."dedi ve ayağa kalktı. "Maçta iyi şanslar."diyerek uzaklaştı yanlarından.
Michael da hemen yerinden kalktı ve onu takip etti. İyice uzaklaştıklarında Emma'nın gözlerinin kızardığını fark etti. "Az önce ne oldu öyle?"diye sordu. Emma omuz silkti ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı.
"Sınavlar beni fazla gerdi."diye bahane uydurdu.
"Maça kalmak istediğine emin misin? İstersen başka bir şeyler yapabiliriz." Emma bir şey demedi. "Ya da istersen eve dönebiliriz."
"Yok. Kalalım." Derin bir nefes aldı. Ufacık şey için ağlayan, kırılgan biri olmak istemiyordu. Güçlü olmak istiyordu. Elisa'ya cevap vermekten çekinmeyecek kadar cesur olmak istiyordu. Gözlerini sildi.
Maç başlayana kadar bahçede takıldılar. Dersler hakkında sohbet ettiler. Emma Michael'a geçen sene matematik sınavında yaptığını sormayı düşündü çok kez fakat sonra vazgeçti. Bunu kurcalamaya gerek yoktu. Öyle olsa bile onunla çıkacak değildi. Michael'a hiçbir zaman o gözle bakmamıştı. Sınıf arkadaşı ve rakibiydi. Nadiren konuşurlardı. Bu akşamki konuşmaları onlar için bir rekordu. İyi anlaşmışlardı ama hepsi bu kadardı. Yakışıklı sayılabilecek bir tipi olsa da Emma'nın ilgisini çeken biri değildi. Michael'ın da ondan hoşlandığını pek sanmıyordu. Sosyalleşmek ona da iyi gelmişti. Hepsi bu.
***
Lucy'nin Nate'i öne sürmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Emma Ron'u kıskandırmak için Nate'le çıkmalı mı?
Emma'nın maça Michael'la katılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Flora uyarısında haklı mıydı?
Oy ve yorumlarınız güzel birer hediye olabilir.
Yayımlanma tarihi: 05.05.2024
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top