1.26. Korku
Benim için en kritik bölümlerden birini wattpad engeli sırasında paylaşıyorum. Aşırı saçma bir durum. AppStore ve PlayStore'dan kaldırılması son nokta resmen. Vpn ile girebilenler varsa oylarınızla varlığınızı belli edebilir misiniz? 🥺
***
Emma ve Flora arabaya bindiğinde Ron gözlerini Emma'dan ayıramadı. Hem güzel hem çekici olmuştu. Onun böyle bir tarz tercih edeceğini hiç düşünmezdi fakat yakışmıştı. "Bu gece beni fazla zorlayacaksın anlaşılan."dedi gülerek. Emma da gülümsedi.
"Değişiklik olsun istedim. Beğendin mi?"
"Çok." Emma yavaşça yaklaştı ve dudaklarını öptü. Uzun ve iç gıdıklayan bir öpüştü. Ron kalbinin heyecanla hızlandığını hissettiğinde ensesinde tuhaf bir ürperme oldu. Böyle bir his ona göre değildi. Başka kızları arzulardı evet ama kalbine dokunan bir hise dönüşmezdi hiçbir zaman. Düşüncelerini etkileyen, onu ikileme sokan bir şeydi. Dudakları ayrıldığında Ron dudaklarını birbirine bastırdı. Orada kalan tat hoşuna gitmişti. Arabayı çalıştırırken derin bir nefes aldı.
The Rice'ın önü o kadar kalabalıktı ki arabayı park etmek için uzun bir süre beklemeleri gerekti. İçeri girerken ise uzun sıra yerine v.i.p girişini kullandılar. Ron'la birlikte olmanın avantajlarından biriydi. İçeri girdiklerinde basın da etkisiyle kulakları müzikle doldu. Renkli ışıklar her yerdeydi. Flaş patlamaları dans edenlerin hareketlerinin kesintili gözükmesine sebep oluyordu. Genel olarak karanlık bir hava hakimdi bugün. Diğer normal günlerden çok uzak bir haldeydi The Rice.
Ron onları yüksek köşeye götürdüğünde çoktan yerlerini alan Spike ve Elisa'yı görünce Emma bakışlarını kaçırdı. Ron ise sadece alaycı bir gülümsemeyle izledi onları. Yerine oturdu. Emma da hemen yanına geçti. Spike'ın bakışları on saniyeden fazla Emma'nın üzerinde kaldı. Tarz değişimi dikkat çekmeyecek gibi değildi. Fazla uyarıcı bir haldeydi ve bilerek böyle giyindiğini biliyordu. Bir şeyleri ispat etmeye çalışacaktı. Fakat böyle ani bir değişime uyum sağlayabileceğinden emin değildi.
Ryan bir Spike ve Elisa'ya bir Ron ve Emma'ya baktı. Sonra başını iki yana salladı. "Yeni yıla girmek için harika bir gün."dedi gülümseyerek.
Spike, "Evet, yeni yıla girmek için başka bir gün düşünülemezdi. 31 Aralık da olmasa ne yapacaktık?"diyerek bu saçma espriye karşılık verdi.
Bu ikiliyi inceleyen sadece Ryan değildi. Flora da işlerin nereye gideceğini düşünerek onları inceledi uzun bir süre. Emma ve Spike arasında yaşananlar her neydiyse şimdi bile onları etkiliyordu. Fakat ikisi de bunu gözardı etmekte oldukça iyiydi. Ron ve Elisa için diyecek bir şeyi yoktu. Elisa Ron'un Emma'yla çıkmasına karşılık Spike'a yakın olmayı seçmişti. Ron'u kıskandırabileceğini umuyordu fakat bunun mümkün olmayacağı açıktı.
Bir süre sonra Cecile, Thalia ve Gina yanlarına katıldı. Bill ve Hilary en arkadaydı. Bill fazla yorgundu. Yaşananlar kolay değildi. Video olayını nasıl karşıladığını merak etti Emma. Onun için daha zor olmalıydı. Fakat aralarında bulunduğuna göre pek umursamamışa benziyordu.
Cecile gözlerini yeni gelenler üzerinde gezdirdi. "Yine mi burada yer buldun kendine?"dedi Elisa'ya bakarak. Ryan'a döndü, "Sıradaki sen misin?"diyerek onun yanına oturdu. Güldü. Gözleri Flora'yı buldu. Kaşları çatıldı. "Yoksa seninki de bu şirine mi?" Alayla güldü. "Canım sen kimsin? Pek buraya uygun birine benzemiyorsun."
Emma, "Bizim arkadaşımız."dedi. Cecile ona döndü. Kıyafetlerini şöyle bir inceledi.
"Lucy'nin kıyafetleri sana daha çok yakışmış. Onu fazla solgun gösteriyordu."dedi ve önüne döndü.
"Değerlendirme için teşekkürler."dedi Emma nezaketen.
Ron elini onun beline doladı ve iyice kendine çekti. Elisa bu görüntü karşısında gerildiğini hissetti. Emma'nın gözleri de onlardaydı. Spike'ın bakışlarıyla kesişince Ron'un omzuna dayadı başını ve sonra boynuna yaklaştı. "Kokun çok hoşuma gidiyor."diye fısıldadı.
Ron da gülümseyerek ona döndü. "Senin her şeyin benim çok hoşuma gidiyor."diyerek dudaklarını öptü uzun uzun. "Gözlerin... Sen bana böyle bakarken nasıl dayanabilirim ki?" Bir daha dudaklarına yaklaştı.
Dudakları ayrıldığında Emma göz ucuyla Spike'ı kontrol etti. Arkasına yaslanmış, kolunu koltuğa dayamış, katı bir ifadeyle sahneye bakıyordu. Sonra masadaki kokteyl bardağını alıp birkaç yudum içti. Bu sırada masaya garson kızlardan biri yaklaştı. Elindeki gümüş tepsiyi masaya bıraktı. Birkaç paket beyaz toz vardı. Spike hemen paketlerden birine uzandı.
Emma Ron'a, "Dans edelim mi?"diye sordu ve piste çıktılar. İstediğini elde etmişti. Spike'ı sinirlendirmişti. Madem onun sınırlarını hiçe sayacaktı o zaman onun mutluluğuna yakından şahit olmak zorunda kalacaktı.
Fakat uzun bir süre pistte kalmalarına rağmen Spike onlara bir kez bile bakmamıştı. Bu defa sinir olan Emma'ydı. Yine de onu umursayacak değildi.
Müzik yavaşladığında kollarını Ron'un boynunda doladı ve bedenleri birbirine iyice temas etti. Başını onun omzuna dayadı ve bu anın inanılmazlığına odaklandı. İşte bu çok daha iyiydi. O ve Ron, pistte, sarmaş dolaş dans ediyorlardı.
Basit bir hoşlantıyla başlayan duyguları her geçen gün daha da kabarmış sonunda vagzeçilmez bir aşka dönüşmüştü. Şimdi ise ilk defa duygularına karşılık alıyordu. Ron'un parmakları saçlarında, boynunda, omuzlarında dolanırken içi kıpır kıpır oluyordu.
"İçecek bir şeyler alacağım."dedi Emma.
Ron, "Olur. Ben de yerimize dönüyorum."
"Birazdan görüşürüz."dedi Emma ve ayrıldılar.
Bara doğru ilerlerken tuvaletinin iyice bastırmasıyla yolunu değiştirdi. İçecekler kaçmıyordu. Fakat Ron'un yanında iki yana kıvranma riskini de alamazdı. Biyolojik ihtiyaçlar önce gelirdi.
Bu düşünceyle gülerek tuvalete girdi. Üçüncü kabin boştu. İşini hallettikten sonra sifona basacakken içeri birilerinin girdiğini duydu. "Gel buraya."diyerek kıkırdadı bir kız. Bu sesi tanıyordu. Thalia'nın sesiydi. Vıcık vıcık sesler diğeriyle yoğun bir öpüşme yaşadığını gösteriyordu. Thalia'nın herhangi bir anısına şahit olmak istemiyordu. Eli tekrar sifona gittiğinde Thalia'nın, "Her zamanki yaramaz Ron."demesiyle olduğu yerde dondu. Kalbini korkunç bir acı doldurdu. "Hiç değişmez."diye devam etti Thalia.
"Bu defa işler farklı görünüyor."dedi Ron. Yine de onun öpüşlerine karşılık veriyordu. Emma midesinin bulandığını hissetti. Hemen diğer yanda Ron ve Thalia öpüşerek konuşuyordu!
"Nasıl farklı?"diye sordu Thalia.
"Farklı işte."
"Beni reddetmene engel olacak kadar farklı değil."diyerek kıkırdadı tekrar.
"O kadar farklı."dedi Ron.
"O zaman neden benimle buraya kadar geldin?"
"Ondan uzak durmanı söylemek için. Hiçbir şeyi bozmanı istemiyorum. Farklı düşüncelerim var. Bu sürede hiçbiriniz onunla uğraşmayacak."
"Çok sıkıcı. Elisa için aynısını yapmamıştın."
"Ne diyorsam o Thalia." Derin bir nefes aldı. "Bazı şeyler kesinleşene kadar ona aşık olduğumu sanmalı." Emma gözlerinin dolduğunu hissetti. Neler söylüyordu Ron böyle?
Thalia, "Nasıl bir oyun çeviriyorsun merak ettim."
"Beklemen gerekecek."dedi Ron gülerek ve bir öpücük sesi daha geldikten sonra tuvaletin kapısı açılıp kapandı. Emma olduğu yerde kalmıştı. Kıpırdayamıyordu. Duydukları karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Daha birkaç dakika önce ne kadar mutlu ve karşılıklı hislerin olduğu bir ilişkide olduğunu düşünürken şimdi hepsi yerle bir olmuştu. Kapı ikinci kez açıldığında sifona basıp çıktı. Kimse yoktu.
Aynadaki görüntüsü berbattı. Bir saat önce hissettiği bütün özgüven yıkılmıştı. Güçlü görünüşü silinmişti. Omuzları çökmüş, dolan gözleri makyajını dağıtmıştı. Kapı tekrar açıldığında o yana döndü. Lucy karşısındaydı. Yüzünü bu halde gördüğünde kaşlarını çattı. "Ne oldu?"diye sordu. "Az önce Ron ve Thalia'nın buradan çıktığını gördüm. Bir şey mi yaptılar?"
Emma konuşacak güç bulamadı kendinde. Gözleri doldu da doldu. "Ron için her şey bir oyun."dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Lucy ona yaklaştı ve sarıldı. Omuzlarından tutarak geri çekti.
"Kendine gel! Hemen!"dedi sertçe. "Oyun budalalarına kendini kurban etmene izin vermeyeceğim!"
"Ne yapabilirim ki? Beni sevmiyor. Sevmeyecek. Beni bir eğlence olarak görüyor."
"Sen de onu bir eğlence olarak gör o zaman."
"Göremiyorum. Kalbim acıyor. Her şey güzel gidiyordu. Şimdi ise... Aptalım. Onun bir şeyler hissedebileceğini düşündüğüm için aptalım."
"Kendine gelir misin artık? O zaman ayrıl ondan bitsin. Bir günde Nate'i sildin. Onu da silersin."
"Aynı şey değil. Ona karşı hiçbir şey hissetmemiştim."
"İyi. O zaman git ve kuklalığa devam et."dedi Lucy geri çekilerek. Emma ellerini gözlerine kapattı. Başı ve boğazı ağrıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Az önce duyduklarını hiç duymamayı tercih ederdi. Bir yalana kanmak daha kolaydı. "Sen aptal değilsin. Ona kiminle karşı karşıya olduğunu, seni kaybedemeyeceğini göster."
"Umurunda bile olmayacak."
"Şu an kafanı duvara vurmak istiyorum Emma!"dedi Lucy dişlerinin arasından. "Aynaya bak. Güzelliğine bak. Gözlerinde parlayan zekana bak. Hiçbir erkek seni kaybetmek istemez." Emma makyajı dağılmış kıpkırmızı gözlerine bakarken hiç öyle hissetmiyordu. "Tamam. Burada kal. Kendine acımaya devam et."dedi Lucy sinirle ve dışarı çıktı.
Emma bir süre daha kendini izledi. Burnunu çekti. Peçetelerden birini aldı ve gözlerini temizledi. Aferin sana. Ağla zırla. Üç haftalık biri için kendini heder et! diye söylendi. Zaten benim gibi birini kim gerçekten sever ki? Ders budalası utangaç konuşmayı bilmeyen ezik!
Akan makyajını çok iyi toparlayamadı. Gözünün etrafı kara lekelerle doluydu. Umursamadı. Ona da bu ucube makyajı yakışırdı zaten!
Tuvaletten çıkıp bara yöneldi. "Beşli shot istiyorum."dedi ilerideki bir tepsiyi göstererek. "Aynısından olabilir. Kırmızı rengini sevdim. Elbiseme uyuyor." Öfkeyle soluyarak. Gözleri yanıyordu. Tekrar ağlamayacaktı. Hayır.
Tepsi önüne geldi. İlk bardağı alıp tek seferde içti. Yüzünü ekşitti. Boğazındaki yanma kalbinden daha çok değildi. İkinci ve üçüncü bardağı da peşpeşe içti. Beşinciyi de bitirip tepsiye ters şekilde koyduğunda iki tane kokteyl istedi. Kendi kokteylini yarılayarak yerinden kalktı.
Başının ne kadar döndüğünü ayağa kalktığında fark etti. Bir an dengesini sağlamak zor geldi. Zemin bir gondol gibi ayaklarının altında önce sağa kayıyor, geri geliyor, sonra sola kayıyordu. Bu saçma his onu güldürdü. Demek bu denli içenlerin hissettiği buydu.
Müzik bile duyulmaz haldeydi. Daha da komiğine gitti. Kokteylinden biraz daha içip yürümeye başladı. Yüksek köşeye gidene kadar bir sürü kişiye çarptı. Kokteyller üzerine döküldü. Fakat hepsi onu daha çok güldürmekten başka bir işe yaramadı.
Nihayet yüksek köşenin üçlü basamağına vardığında, "Evet, başardım. Bana aferin." Basamakları tek tek çıktı. Ayakkabılarının içinde beton vardı sanki. Flora çoktan oradan gitmişti. Elisa ve Spike ise hala oradaydı. Birbirlerine yapışmış gibi öpüşüyorlardı. "Harika. Süper. Vaov."dedi yüksek sesle. Dikkatler ona döndü.
Ron, "Nerede kaldın? Seni merak ettim."dedi ayağa kalkarak.
"Buradayım."dedi Emma ona yarısı dolu kokteyl bardağını uzatarak. Kendi bardağından içmek istedi. "Ay, bitmiş ya."dedi ve gülmeye başladı. "Bitirmişim. Ne zaman bitirdim acaba?"diyerek yerine oturdu. Spike'ın gözleri dikkat kesilmiş bir şekilde üzerindeydi. Emma da fark etti bu bakışları. "İşine engel olmayayım. Takıl sen."dedi umursuzca. Arkasına yaslandı ve iyice yayılırken bacak bacak üstüne attı. Her yer dönüyordu. Bedeni hissizleşmişti. Ellerini karnının üstünde birleştirdi. Gözlerini kapattı. Derin nefesler almaya başladı. Yanına oturan Ron'un sıcaklığını hissetti.
"Ne oldu? Konuşmak ister misin?"diye sordu. Mükemmel bir oyuncuydu. Onu alkışlamak istedi. Hiçbir şey konuşmak istemiyordu. Öylece uzanmaya devam etti.
Masaya bir garson gelip boşları alırken kalktı. "Şekerim bana bir beşli daha getir. Shot. Şu kırmızı olanlar. Elbisemle aynı renk. Barmene söyle anlar o."
Ron, "Ne oluyor Emma? İyi misin? Çok farklı gözüküyorsun."
"Nasıl farklı? Benim gibi biri shot içemez mi? Sarhoş olamaz mı? Kusarım ve rezil mi olursun?"
"Hayır. Ne alakası var? Sadece kendini kaybetmek pek sana göre değil. Şaşırdım."
"Seni biraz daha şaşırtayım o zaman sevgilim."dedi Emma ve bedenine çöken tüm ağırlığa rağmen masaya doğru yaklaştı. "Bakalım neler bana göreymiş?"diyerek elini masadaki malların üstünde gezdirdi. Parmaklarını sihir yapar gibi hareket ettirirken tozların olduğu paketlerin üstünde durdu. "İşte bu! Hepinizin favorisi! Belki beni de değiştirir ha? Sizin gibi yapar mesela." Gözleri Spike'ın gözlerini bulduğunda devam etti. "Umursuz, duygusuz, ruhsuz, hissiz, biraz dengesiz ama her şeyi yapabilecekmiş gibi..."diyerek paketi kaptı. Beceriksizce masanın kenarına döktü. "Nasıl yapıyorduk? İlla kart mı lazım? Buruna çekmeden olmuyor mu? Hmm. İçkime döküp içsem aynı olur mu?" Kahkaha attı. "Çok komik. Kimse yardımcı olmayacak mı?" Ron da Spike da kaskatı halde onu izliyordu.
Ron, "Saçmalıyorsun."
Emma alayla güldü. Yan bakışlarla ona döndü. "Belki daimi müşteriniz olurum. Satışlara benimle devam edersiniz."
"Ne dediğinin farkında değilsin. Abartıyorsun."dedi Ron.
Spike, "Daimi müşterimiz olmaya bütçen yetmez."dedi masaya iyice eğilerek. Emma ona döndüğünde Spike'ın mavi gözleri üzerindeydi. Bir kez bile kırpmıyordu. Eli masaya yaklaştı. "Aklından bile geçirme."dedi net bir şekilde ve masadaki bütün tozu yere çırptı. Sıradan biri için çok yüksek fiyatlara gelebilecek madde onun için yere çırpılarak heba edilebilecek değerdeydi.
Emma geri adım atmadı. "Ah, pardon önce karşılığını vermem gerekiyordu. Bütçem yetmezse başka şeyler yetiyordu galiba. Bu köşede işler böyle yürüyordu, öyle değil mi?" Spike öfkeyle dişlerini sıktı. Neler olduğuna dair hiçbir fikri yoktu fakat onun boş yere bu hale gelmediğini biliyordu. Bir şey olmuştu ve Emma kendini kaybetmişti.
Elisa, "Emma senin neyin var? Neden böyle davranıyorsun?"
Emma onu duymazdan geldi. St. Joseph dörtlüsünün yeni oyuncağı olmuştu. Elisa'dan bir farkı yoktu onların gözünde. Farklı olacağını düşünecek kadar aptaldı. Emma gözlerini Spike'ın gözlerinden ayırmadan devam etti. "Ödemeleri sana mı yapıyoruz yoksa herhangi biriniz olur mu? Tuvalette mi, burada mı, yoksa özel bir yeriniz mi var?"
Spike gözlerini öfkeyle Ron'a çevirdi. Ron ne yapabilirim ki der gibi bakıyordu. Derin bir nefes alarak Emma'ya döndü. Yavaşça, "Kendinde değilsin."
"Ayık mı tercih edersin?"
Spike'ın sabrı taştı ve sertçe konuştu. "Ron! Sevgilini buradan götür! Tadımızı kaçırıyor! Ağzıyla içmeyi bilmeyenleri şuraya getirmeyin diyorum!"
Emma gözlerini kısarak ona baktıktan sonra Ron'a döndü. Bir şey söyleyecek oldu. Vazgeçti. Dudaklarına yaklaştı. Uzun bir öpücük verdi. Dudakları ayrıldığında, "Bitti."dedi. "Yeni hedefine geçebilirsin."diyerek yerinden kalktı. Başı döndü. Düşecek oldu. Ron onu tutarak ayağa kalktı.
"Ne demek istediğini anlamıyorum."
"Sarhoş olan benim! Sen değil! Bitti dedim. Anlamı basit değil mi? İstediğin kişiyle istediğin şeyi yapabilirsin!"
"Her şey yolundaydı. Nereden çıktı şimdi bu?"
Emma onun bu haline daha fazla tahammül edemedi ve öfkeyle bağırmaya başladı. "Sizi duydum Ron! Sen ve Thalia'yı! Vıcık vıcık öpüşmenizi ve konuştuklarınızı duydum! Bazı şeyler kesinleşene kadar bana aşık olduğunu sanmalıymışım!" Bu cümleyle Spike pek çok şeyi çözmüştü. Yerinde doğruldu. Ron'un suratına yumruğu geçirmemek için ellerini sıkıyordu. Emma Ron'un gözlerine bakarak devam etti. "Planlarının bir parçası olmayacağım!" Kolunu ondan kurtardı ve basamaklara yöneldi. Her yer korkunç bir şekilde dönüyordu. Garson elinde shot tepsisiyle yaklaşırken içinden iki tane daha alıp içti ve bardakları devirerek tepsiye bıraktı. Kalabalığın arasına karıştı.
Thalia, "Ups."
Elisa, "Ben ona baksam iyi olacak."diyerek Spike'ın yanından kalktı. Spike'ın buna bir itirazı yoktu. Geceyi zaten onunla geçirmeyecekti.
Ron gözlerini devirerek yerine oturdu. "İşte bu yüzden tecrübesiz kızlarla birlikte olmak istemiyorum. Her şeyi abartıyorlar."diyerek olanları önemsizleştirmeye çalıştı.
Fakat Spike için işler hiç de öyle değildi. Emma'nın iyi olduğundan emin olmalıydı. İmayla Ryan'a döndü. Ryan bu bakışın anlamını çok iyi biliyordu: sana söylemiştim. Sonra Ron'a döndü. Olanlar işine gelmiyormuş gibi, "Eh, bir hikayenin daha sonuna geldik o zaman?"
Ron, "Son demeyelim. İlişkimizde yeni bir dönem diyelim."
"Kız açık bir şekilde bitirdiğini söyledi."
"Söyleyebilir. Beni tamamen yanlış anladı. Thalia ile her zamanki takılmalarımızdı."
Thalia güldü. "Eski günler gibisi yok."
Ron Spike'a döndü. "Bıraksaydın otlansaydı biraz."
Spike alayla güldü. "Bunu senin de isteyeceğini sanmıyorum."
"Haklısın. İstemezdim."diyerek olduğu yere çöktü. "Kötü oldu."diye söylendi.
Thalia, "Oyununu bozdu."
Ron omuz silkti. "Neyse ben onu ikna ederim. Bana o kadar aşık ki iki güzel sözle kendini kollarıma bırakır."dedi ve o da Emma'yı bulmak üzere kalabalığa karıştı.
Ryan, "Bol şans."
Spike, "Geri sayıma az kalmıştı."diye söylendi. Thalia da piste indi. Yüksek köşede sadece Ryan ve Spike kaldı.
Ryan, "Sanırım Ron hakkında haklıydın."
"Haklı olmam bir şeyleri değiştirmeye yetmiyor."
"En azından Emma olanların farkında."
"Farkında olması duygularına engel olmayacak."diyerek omuz silkti. "Onu affedecek. Ona inanmaya ihtiyacı var. Aşkın onu en savunmasız kıldığı aşamada şu anda."
Geri sayıma dakikalar kala pist iyice kalabalıklaştı. Spike ve Ryan yerlerinden ayrılmadı. Düzenledikleri partinin ihtişamını izliyorlardı. Ron yanlarına döndüğünde, "Bulamadım."diyerek koltuğa yerleşti.
Ryan, "Belki eve gitmiştir." Ron omuz silkti. Umurunda olan bir konu değil gibi görünüyordu.
Spike, "Ben Richoll'ün yanına çıkıyorum. Yeni yıla iş ortağımla gireceğim."dedi keyifsiz bir tonla.
Ron, "Yeni yıla Elisa'yla girersin sanmıştım."
Spike, "Biliyor musun, o kızla nasıl o kadar süre çıktın anlamıyorum. Şurada birkaç saatte içimi kararttı. Bir ara bana beyaz atlı prensim diyecek sandım. Herkese hemen kapılıyor. Çok sıkıcı. Benim tarzım değil. Her neyse. Ama istersen sen geceni onunla tamamlayabilirsin. Alışkın olduğun bir beden sonuçta."dedi göz kırparak ve yanlarından ayrıldı.
Spike Richoll'ün odasına çıkan kapıdan girdiğinde merdivenlerden yukarı çıkmak yerine orada durdu. Şimdi yapacağı şey için pişman değildi. Telefonundan bir uygulamaya girdi, aktifleştirdi ve Emma'nın konumuna tıkladı. Evinde olduğunu görmek içini rahatlatacaktı. O halde eve gidebildiyse tabii!
Gergin birkaç saniyenin ardından konum bilgisi geldi. Otoparktaydı. Orada ne yaptığını merak ediyordu. Konum uygulamasında diğer kişiler bilgisine tıkladığında kısa bir donmanın ardından ekranda başka bir sürü kişi daha belirdi. Otoparkta Emma'nın hemen yanında gördüğü diğer isim kanın beynine sıçramasına yetti: Nate Williams!
Hızla acil çıkıştan dışarı çıktı. Hava çok soğuktu. Kar taneleri düşüyordu. Yerde incecik beyaz bir tabaka oluşmuştu. Otoparka doğru koşmaya başladığında geç kalmamış olmayı diledi. Arabalar arasında onunkini seçmek kolay değildi. Tekrar telefonu açtı. Konuma doğru koştu. İşte oradaydılar! Nate Emma'yı sürükler gibi arabaya doğru götürüyordu. Emma kendinde değildi. Yanlarına geldiğinde Nate'i ensesinden kaptığı gibi kolundan tutup bir kenara savurdu. Emma yere yığıldı. Onunla sonra ilgilenirdi. Şimdi Nate'in sırasıydı!
"Hiçbir zaman adam olmayacaksın değil mi seni piç kurusu!" Üstüne geçtiği gibi suratına yumrukları ardı ardına indirmeye başladı. "Adi şerefsiz orospu çocuğu!" Havai fişekler patlamaya başladı. Kırmızı, yeşil, mavi, beyaz, turuncu fişekler Nate'in kan revan içindeki suratı dahil her yeri aydınlatıyordu. Onun ise durmaya niyeti yoktu. Beynini asfalta serecek kadar öfkeli hissediyordu kendini.
"Dur! Dur artık! Öldüreceksin!" Bedenine asılan bir çift kol onu yana devirdiğinde nefes nefeseydi. Parmakları uyuşmuştu. Yine de bedenindeki öfke durulmamıştı. "Yeter!" Ryan'dan başkası değildi gelen. Nate hareketsizce yerde yatıyordu. Suratı kırmızıya bulanmıştı. Buhara dönen nefesi de olmasa öldüğünü düşünebilirlerdi.
"Tekrar yapmaya kalktı! Onu öldüreceğim! Yaşamayı hak etmiyor!"
"Buna sen karar veremezsin! Cezasını verdin! Onun yüzünden hapse giremezsin!"
"Emma? O nerede?"diyerek hızla etrafına baktı. İki metre geride düştüğü yerde öylece yatıyordu. Hızla ayağa kalkıp yanına koştu. Tekrar yere çöktü. "Neden? Neden bana bunu yapıyorsun?!"diye sitem etti karşılık alamayacağını bile bile. Elini kolunun altından geçirdi ve bedenini üzerine çekti. Buz gibi olmuştu. Isıtmak için kollarını ona doladı.
"Burada kalamayız."dedi Ryan. "İnsanlar dışarı çıkmaya başladı. Arabana götürelim."
"Anahtarlar yanımda değil."
"Ben alır gelirim."dedi ve hızla içeri koştu. Havai fişekleri izlemek için dışarı çıkanların sesi gelmeye başlamıştı. Arabaların arasında yerde oldukları için kolayca dikkat çekmezlerdi. Fakat artık birinin onları görmesi umurunda değildi. Bir kez daha birini kaybetmeyecekti. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordu. İstediğiyle olabilirdi, güvende ve hayatta olduğunu bilmek yeterdi.
Kollarının arasındaki yüzü kendine bastıkça öfkesi artıyordu. Bütün bunlara o sebep olmuştu. Onunla o şekilde konuşmasaydı, daha da kötüsü onu çileden çıkarmak için Elisa'yı kullanmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Her şeyi mahvetmişti. Kendi elleriyle onu tehlikeye atmıştı. Bu pişmanlık ona ömür boyu yetecekti.
Ryan gelirken ceketlerini de getirdi. Spike ikisini de Emma'yı sarmak için kullandı. Onu arabanın ön koltuğuna bıraktığında Emma hala hareketsizdi. Arabanın kaloriferlerini çalıştırdı. Isınması zaman alsa da bir süre sonra etkisini gösterdi.
"Ne olacak şimdi?"diye sordu Ryan arka koltuktan. Spike gözlerini Emma'dan ayırmıyordu. Her yeri donmuş gibiydi. Ona bir şey olsaydı kendini asla affetmezdi.
"Bilmiyorum. Her şey bok gibi."
"Ron bugün niyetini açıkça gösterdi."
"Artık onu savunmayacak olman güzel!"dedi Spike sertçe. Bu konuda içgüdülerine güvenmediği için ona kırgındı hala.
"Ben ona şans verdim sadece."
"Onun adına ben karar veremem." Hala Emma'yı izliyordu. Korkudan kalbi ağrıyordu. "Her şeye rağmen onu affetmeyi seçebilir. Kalbinde bir başkası varken benimle olmasını kaldıramam."
"Evet, bu daha zor bir durum."diye mırıldandı Ryan. Gözleri uzaklara daldı. Kızıl saçlar, çilli yanaklar, sigaranın eksik olmadığı kırmızı dudaklar... Derin bir iç çekti.
"Ron'a haber ver. Gelsin ve onu alsın."
"Tüm övgüyü ona mı bırakıyorsun?"
"Ben bunu övgü meselesi olarak görmüyorum. Aptallığını telafi etme şansı olarak görüyorum. Emma bu hayal kırıklığını atlatacaktır. Fakat Ron onun yüzünden Emma'nın bir kez daha tehlikeye girmesine sessiz kalmayacaktır. Kalmamalı. Bana acı vermek uğruna bu kadar ruhsuzlaşmayacağını umuyorum."
"Ben artık onu tanıyamıyorum. Thalia meselesini fazla abartıyor. Bill'den bir farkı yok."
"Sadece o değil, benim liderliğimi de kabullenemiyor. Mezun olur olmaz merkeze gidip Austin'in peşine takılabilir."
Emma rahatsızca kıpırdandı ve birden ellerini önüne kaldırıp, "Bırak beni! Lütfen! Ben sana ne yaptım?"dedi ağlamaklı bir tonla. Spike hemen ellerini tuttu. Tüm bedenini uyaran bu hissi kalbi hızlanarak kabul etti.
Usulca konuştu. "Ben buradayım. Kimse sana bir şey yapamaz. Güvendesin." Emma gözlerini araladı. Önce arabanın tavanına baktı. Sonra Spike'ın gözlerini buldu. Çok sürmedi. Belli belirsiz bir gülümsemenin ardından, "Buradasın."diye fısıldarken gözleri tekrar kapandı. "Buradayım." Saçlarını düzeltti. Elini yanağında gezdirdi. Ryan'a döndü. "Ron'u ara. Hadi."
***
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top