1.24. Demeçler ve Ödeşme
DUYURU: R.E.S RomanticTR hesabının "Gençlik Rüzgârıyla Savrulanlar 🪁" Listesine eklenmiştir. Çok mutluyum 💃🏻🎉🎊
***
Emma yaşadığı gergin günün etkilerini üzerinden atamıyordu bir türlü. İlk defa interneti kullanmıştı çevresinde olan bitenleri öğrenmek için. Şimdiye dek okulda ne yaşandığını umursamazdı fakat okulun yarısı için durum böyle değildi.
Yöneticilerinin gizli tutulduğu meşhur okul sayfasını açtı: BizBize. Herkese açık bu Instagram hesabını takibe almadan incelemeye başladı Emma. Seal Town'da yaşanan ve gençleri ilgilendiren magazinel haberlerin paylaşıldığı bir sayfaydı. Seal Town Lisesi ve St. Joseph Koleji odak noktasıydı. Son paylaşım Bill Simon hakkındaydı.
İntihar mı Zehirlenme mi?
Akşam üzeri sağlam bir kaynaktan alınan habere göre St. Joseph Koleji'nin meşhur dörtlüsünden Bill Simon intihar teşebbüsüyle hastaneye kaldırılmış.
Bill Simon'ın vazgeçilmez aşkı Jessica Darcy'ye akşam üzeri gönderdiği veda notu aşkına karşılık bulamayan bir erkeğin neler yapabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biriydi. Her ne kadar Simon ailesi bu durumu gıda zehirlenmesi olarak duyursa da gerçeklerin ne olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz.
Aşk için intihar eden ilk kişi Bill değildi, son da olmayacak. Utanılacak bir durum değil. Simonlar boş yere telaş yapıyor. Herkesin başına gelebilir. Bill'in son durumunu henüz bilmiyoruz. Kendisine acil şifalar diliyoruz. Sonraki paylaşımda görüşmek üzere. Takipte kalın.
Bill'in masum bir resmi ile Jessica'nın kendi hesabından paylaştığı son resminin ekran görüntüsü görsel olarak kullanılmıştı. Jessica resimde yaptığından rahatsızlık bile duymadan göz kırpmış, altına da 'aşk acıtır' yazmıştı. Emma başını onaylamaz şekilde iki yana salladı. Yorumlara baktığında ise daha çok şaşırmıştı. İnsanlar ikiye ayrılmıştı. Kimi meşhur dörtlünün daha kötüsünü hak ettiğini kimi ise Jessica'nın gerçek sevgiyi hak etmeyen bir pislik olduğunu yazmıştı.
Öne çıkan yorumları okumaya başladı.
Her zaman erkekler mi kızlarla oynayacak? St. Joseph dörtlüsü bunu çoktan hak etmişti. Yürü Jessica 👏🏼
Terk eden kadın olunca neden herkes üstüne gidiyor anlamıyorum...
O seni gerçekten sevmişti.
Arkadaşlar adam zehirlenmiş kızı boşa yüceltip durmayın.
Birinin duygularıyla acımasızca oynamak hiç doğru değil. Karma diye bir şey var 😤
Emma Order'dan da aynı performansı bekliyoruz 😎
Şeklinde giden yorumlarda kendi adını görünce ekrana bakakaldı Emma. Onun adının burada geçmesi alakasızdı. Elisa ve Wendy'den de bahseden yorumlar vardı. Bunu bir oyuna çevirip Ron'u mahvetmesini isteyenlerin çoğunlukta olduğu yorumlar onu çok şaşırtmıştı. Gözleri açılarak yazılanları okuduğunda geçmiş paylaşımlara göz attı. Ron'la çekilmiş resmini gördüğünde hayret etti.
St. Joseph Dörtlüsünden Ron White'ın Yeni Sevgilisi Belli Oldu!
O bir Order! Üstelik şaşırtıcı bir şekilde Lucy Order değil. Emma Order. Hepiniz çok şaşırdınız değil mi? İki hafta önce herkesi doğum gününe çağıran ve sonra Ron White'la çıkmaya başlayan bu kızın kim olduğunu çok merak ediyorsunuz.
Lucy'nin kardeşi olmanın ötesinde geçen sene okul birincisi olmuştu. Eh birinci sınıflarda okul birincisine rastlamak çok kolay. Son sene göreceğiz ortalamalarınız ne hale geliyor.
Üstelik Emma Order'ın çok da uslu bir kız olduğunu söyleyemeyiz. En yakın arkadaşının eski sevgilisiyle çıkmasının yanı sıra Futbol Turnuvalarının ilk maçı için The Rice'ta düzenlenen bir partide Emma Order ve okul ikincisi Michael Cooper'ın öpüşürken görüldüğünü duyduk. Duyumumuzu doğrulamak isterdik lakin hiç kimse okul birincisi ve ikincisini umursamamış olacak ki elimizde herhangi bir görsel yok. Ayrıca Nate William'la bir süre takıldığı ve bir günlük bir çıkma süreci yaşadıklarını biliyoruz.
Eh Ron White'ın çapkınlıklarının yanında masum bir öpüşmenin ve kısa dönem bir ilişkinin lafı bile olmaz diyorum ve bu ikiliye üç hafta ömür biçiyorum. Siz ne dersiniz? En yakın arkadaşının 1 aylık skorunu Emma Order geçebilecek mi?
Emma yazılanları gözleri büyüyerek okumuştu. İki hafta önceydi ve daha çıkmaya başlamamışlardı bile. Yine de böyle bir paylaşım yapmışlardı. Görsellerde Ron'la yanyana yürüyorlardı sadece. O ve Michael'ın bahçede konuşurken çekilmiş bir resmi de vardı. Son resimde ise yine Ron'la yemekhanede konuşuyorlardı ve birkaç masa ötede onları izleyen Elisa görünüyordu. Yorumlara baktı hemen.
Yeni kurban! 💀
Geçmiş olsun kızım...
Nate sonrası Ron... Herkes açılışı Nate'le yapmak zorunda galiba 😂
Bırakın da çocuk biraz eğlensin 😄
Ron'u haklamak Order kızlarından birine denk gelir mi ne dersiniz 🥲
Ron onun için bütün kaçamaklarına ara verdi boş konuşmayın... Görünen o ki Ron da aşkı buldu.
En yakın arkadaşından sonra Ron'la çıkmak 😒 Lucy'nin kardeşinden de bu beklenirdi 👏🏼
Emma midesinin kasılmaya başladığını hissetti. Okumak istemediği yüzlerce yorum yapılmıştı. Bunlardan haberinin olmamasına mı şaşırmalıydı yoksa yüzlerce kişinin böyle şeyleri sıkı bir şekilde takip etmesine mi emin olamadı. Üstelik yazı dilinin bir kalitesi bile yoktu. Kızlarla ortak grubuna yazdı bundan haberleri olup olmadığını.
Elisa: Günaydın 🥱
Flora: Bana göre gereksiz işler 😪
Emma: Saçmalık 🙄
Elisa: Moralini bozmak istemiyorsan takip etme. Biz Ron'la çıkarken de bir sürü yorum yapmışlardı. Sadece orada değil, kişisel hesabımda da 😒
Emma: Sen görmüş müydün bu paylaşımı?
Elisa: Ne fark eder? Zaten umursamıyordun.
Elisa takip halindeydi demek... Derin bir iç çekti. Sayfayı incelemeye devam ettikçe içi daha da daralıyordu. Pek çok kişi hakkında pek çok paylaşım vardı. Öne çıkanlar Lucy, Nate, Jessica, Wendy, Brandon, Ron, Spike, Cecile, Thalia'ydı. Ryan, Bill, Gina, Hilary onlar kadar konuşulmamıştı. Lucy'nin arkadaşı olan şu tuhaf çocuğun kim olduğunu öğrenmişti. Brandon Yeraltı Mezarlığı adındaki rock barda çıkan gruplardan birinin bateristiydi. Karizmatik ve çapkın oluşuyla öne çıkıyordu. Lucy'yle yakınlıkları paylaşılmıştı. Lucy'nin bu konuda, "Birbirimizi çok iyi anlayan iki yakın arkadaşız sadece."dediği yazılmıştı.
Gecenin 3'ünde hala o sayfayı detaylıca incelediğini fark ettiğinde gözleri ağrıyordu. Telefonu kapatıp kenara bıraktı. Saçmalıktı hepsi. İnsanların canı sıkılmıştı ve uğraşacak bir şey arıyorlardı! Fakat onu tanımadan hakkında yazılanlar onu rahatsız etmişti. Bütün gece uyuyamamıştı bunun yüzünden.
Ertesi sabah Ron Emma'ya Bill'in kendine geldiğini ve onların da eve dağılacağını yazdı. Bütün gece gerilmişlerdi ve yorulmuşlardı.
Spike koridorda kulağında telefonla yürüyordu. Bu saatte ancak Estelle arayabilirdi. Spike'ın yüzü de ses tonu da gergindi. Yanlarına döndüğünde sıkıntıyla nefes alıp verdi. "Estelle... Beni eve çağırıyor."dedi sıkıntıyla.
Ryan, "Ailen seni hala özlüyor."dedi alayla. Spike da alayla güldü.
"Olanları duymuşlar ve evde olmazsam işler hiç iyi olmazmış." Gözlerini devirdi. Onlarla görüşmek istemiyordu. Aile işlerini profesyonel düzeyde yürütmeyi tercih ederdi. Şimdiye kadar kurulamayan bağlar şimdiden sonra da kurulamayacaktı.
Ron telefonuna gelen mesajı okurken kaşları hayretle yukarı kalktı. "Bizimkiler de bugün kısa süreli dönüyormuş. Ne tesadüf."dedi telefonundaki diğer mesaja bakarak.
Cecile, "Herkes alarma geçmiş anlaşılan."diyerek kendi telefonunu gösterdi. Hepsinin ailesi olanları öğrenmişti. Zehirlenmenin uydurma olduğunun pekala farkındaydılar ve uzun birer nutuk dinlemek için eve çağırılıyorlardı.
St. Joseph aileleri için itibar her şey demekti. Kusursuzluk tek hedefleriydi. Çocukça hatalara yer yoktu. Bill'in yaptığı çocukça hatalardan biriydi onlara göre. Şimdi benzer bir şey kendi başlarına gelmesin diye çocuklarını uyaracaklardı. Birkaç taşkınlığa göz yumabilirlerdi, başka şansları da yoktu, fakat aile adına laf getirecek olaylarla anılmalarına asla müsamaha göstermezlerdi.
Cecile bacak bacak üstüne atmış gözleri sol üst köşedeki pırıl pırıl kristal avizedeyken annesinin laflarını dinliyordu.
Gina kollarını önünde bağlamış kürklü koltukta otururken bakışları yerdeydi.
Thalia odasındaki prenses yatağına uzanmış kulağındaki kulaklıkları çıkarma zahmetine bile girmemişti.
Ryan polis merkezinde babasının masasının karşısındaydı. Babasının klasik cümlelerini bir kez daha kulak ardı ediyordu.
Hilary annesinin yanındaydı. Annesi yaşananlar için onu teselli ediyordu. Diğerlerine kıyasla en rahat olan oydu ve bir nutuk yerine destek görüyordu.
Spike ise Specter Malikanesi'nin duvarları yarıya kadar koyu kahverengi deriyle kaplanmış, içi antika ağır mobilyalarla döşenmiş, dekorasyonunda dünyanın değişik yerlerinden getirilmiş son derece pahalı nadide sanat eserleri kullanılan çalışma odasında patlamak üzereydi. Ciddi anlamda ciğerlerinde bir baskı hissediyordu bu eve her gelişinde. Kesik kesik soluk alıp veriyordu. Sıkıntıyla ayağını sallıyordu.
Sonunda ağır kapılar açıldı ve içeri takım elbiseleriyle Albert ve Estelle girdi. Albert çalışma masasındaki yerine otururken Estelle onun sol tarafında biraz arkada durdu. Elini omzuna koydu. Albert'ı desteklediğini gösteriyordu. Konuşmayı Albert yapacaktı.
"Bu saçma sapan yaşantınızı ne zaman sona erdirmeyi düşünüyorsunuz?"diye sordu sakin ama memnun olmayan bir ses tonuyla.
"Canımız ne zaman isterse."dedi Spike gergince.
"Bu sene son. Liseden mezun olur olmaz şirkette yarım zamanlı işe başlayacaksın. Üniversite boyunca da işleri öğrenene kadar devam edeceksin. Sonra uygun bir pozisyonda tam zamanlı işe başlayacaksın."
"Az önce de dediğim gibi canımız ne zaman isterse o zaman bırakırız."
"Senin böyle bir lüksün yok. Her şeyimizi sen yerle bir et diye kazanmadık!"
Spike alayla gülerek arkasına yaslandı. Yayılarak oturdu. Albert'ın bu tarz rahatlıklara sinir olduğunu biliyordu. Geleneksel bir ailenin öğretilerini hala devam ettirmeye çalışıyordu. Fakat aralarındaki çatışmanın işleri yokuşa sürdüğünü sonunda kabullenmişti. Artık tek tepkisi yüzündeki gerilme ifadesiydi. Spike, "Size bir zararım yok. Kendi işimi yapıyorum. Kendi paramı kazanıyorum. Size ihtiyacım olmadığını son üç senedir anladığınızı sanıyordum."dedi rahat bir şekilde. "Bana kuruş vermediğiniz dönemde kendime gayet güzel işler buldum ve iyi kazandım."
"Kirli parayı yönetmeyi öğrenmen güzel. Nihayetinde başka kardeşin olmadığı için bu işleri de sen götüreceksin."dedi Albert onu umursamadan. "Her şeyin bir dozu olmalı Jason."
Spike bu ismi duyduğunda nefesini tuttu. Derin bir iç çekti sonra. Gözleri pencerenin ötesine daldı. Bu ismi duymak da kullanmak da istemiyordu. Ona güçsüzlüğünü, zayıflığını, acınasılığını hatırlatıyordu.
Estelle, "Kullandığınız şeylerin pekala farkındayız. Bu yüzden Bill Simon'ın başına ne geldiğini gördünüz hepiniz! O şeyler sizi doğru yola sokmuyor! Dozunu aşıyorsunuz!"
"Satarken sorun yok, kullanırken sorun var. Specter çelişkisi!" İçinin gittikçe daraldığını hissetti. Tek çelişki bu olsaydı keşke diye düşündü.
Albert, "Elinizin ayarı olmayacaksa seni bu işten de alırım. Hayatının ne kadar büyük bir kısmının bize bağlı olduğunu fark etmeni sağlamak zorunda kalmak istemiyorum."
"Hayatımın size bağlı olup olmaması umurumda mı?" Ayağa kalktı. "Boş tehditlerle beni durdurabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sözde endişeli ebeveynliğiniz bittiyse ben gidiyorum." Kapıya yöneldi ve hızla açıp çıktı. Koridordaki ahşap kokusu hep aynıydı. Duvarlardaki milyon dolarlık resimler üstüne geliyordu her adımında.
Kapının önündeki spor arabaya bindi. Gürültülü bir patinajla yerdeki taşları etrafa saçarak çıkış kapısına doğru sürdü. Tepedeki evden uzaklaştıkça içindeki sıkışma azaldı, nefes alış verişi normale döndü. Orası ona iyi gelmiyordu. Geleneklere boğulan çocukluğunu hatırlamak istemiyordu. Her hareketinin mükemmellik kokması gerektiği bir yaşantı ona göre değildi.
Ron üzerinde renkli bir hırkayla salondaki beyaz koltuklara oturmuştu. Sağ elinde renkli bir kokteyl bardağı vardı. Ara sıra dudaklarına götürüp pipetten büyük yudumlar alıyordu. Plazma ekranda film izliyordu. Merdivenlerden inen anne ve babasının adım seslerini duyunca güldü. İkisi de yanına geldi. Bir süre ayakta dikildiler. Sonra tekli koltuklara oturdular.
Simon White koyu kumral saçlarını geriye doğru taramıştı. Krem rengi bir takım elbise giymişti. Beyaz gömleğinin üst düğmeleri açıktı. Karizmatik bir adamdı. Amelia White beyaz bir elbise seçmişti. Kısa kollu kalın elbisesinde yatay çizgiler arasında sarılı, pembeli zikzaklar vardı. Sivri burunlu beyaz topuklu ayakkabılar giymişti. Kumral saçları düzgün bir şekilde dalga dalga yapılmış sağ omzundan bırakılmıştı. Klasik ve şık seçimleriyle öne çıkan bu iki kişinin aykırı kıyafet seçimler yapan oğlu olarak halinden oldukça memnundu Ron.
"Eve hoş geldiniz. Kaç saat kalacaksınız?"diye sordu ve içkisini yudumladı.
Amelia, "Ne kadar gerekirse o kadar kalacağız. Neler oluyor? Sizi biraz serbest bıraktığımızda karşılığını böyle mi alacağız?"
"Eh, evet. Serbestliği değerlendirmemek hata olurdu." Gözleri ekrandaydı.
Simon, "Özgürlüğü çok yanlış kullanıyorsunuz. Size kaliteli bir yaşam sunmak için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Ülkenin kaç yerinde davalara katılıyoruz. Yeri geldiğinde pislikleri bile savunuyoruz. Karşılığı nankörlük mü olacak?"
"Herkes kendi tercihlerini yaşıyor sonuçta." Kokteylin dibini höpürdeterek bitirdi.
"Ron!"
"Baba!"
"Sen de bize böyle bir şey yaşatmayı düşünüyor musun?"
"Ah hayır tabii ki! Ben yaşamayı seviyorum." Güldü. Arkasına yaslanıp ayaklarını ortadaki beyaz ahşap masaya uzattı. "Ebeveynlik seansını fazla uzatmasak mı artık? Şu filmi merak ediyordum."
Amelia, "Seninle konuşmaya çalışıyoruz."
"Teşekkür ederim."
"Ron!"
"Anne!"
"Neden böylesin?"
Ron sıkıntıyla alnına gelen kumral saçlarına üfleyip bir süre havada uçuşmalarını izledi. Ne diyebilirdi ki? Boş bardağını alıp mutfağa gitti. Bardağı tezgaha bıraktı. Telefonunu eline aldı. Spike'tan mesaj gelmişti.
S: Bu akşam bize çağırdım. Kabul etti. Sen de katılacak mısın?
R: Sevgilim olmasaydı katılırdım 😜 Size iyi eğlenceler
S: Şaşırtıyorsun 🤔
R: Biraz da böyle deneyelim bakalım ♾
Spike mesajı okuduktan sonra gözlerini devirdi. Biraz da böyle denesin bakalım dedi içinden. Ryan, "Ne diyor?"
"Gelmeyecek."
"Neden?"
"Sevgilisi varmış."dedi Spike alayla. Ryan güldü. Spike'ın Ron hakkında aradığı açıklar sonuçsuz çıktıkça Ryan bu durumdan daha çok eğleniyordu.
"O da büyüyor. Büyüdükçe prensipler ediniyor demek ki."dedi gülerek. Spike alayla başını aşağı yukarı salladı. Bu sırada kapı çaldı. Telefonu kenara koydu ve kapıyı açtı. Jessica ve iki kız arkadaşı kapıdaydı. "Hoş geldin tatlım."dedi gülümseyerek.
Jessica, "Bedava mal teklifine kim hayır der?"diyerek içeri girdi. Arkadaşları da peşinden ilerledi. "Başka kimse yok mu?"
Ryan ayağa kalktı, "Sınırlı sayıdaydı. Biz de fazla kişiye haber vermedik. Seal Town'da seninle iş yapmayı daha çok istiyoruz."
"Bakalım neleriniz varmış."diyerek salona ilerledi. Masanın üstündeki ürünleri incelemeye başladı.
Spike mutfaktan bira şişelerini getirdi. Hepsi birer şişe kaptı. Koltuklara yerleştiklerinde Jessica halinden memnundu. "Otları satmak daha kolay olacak." Sigaralardan birini dudaklarına götürdü ve derin derin içine çekti. "Güzel."
"Sadece sana özel."dedi Spike. O da başka bir sigara aldı ve yaktı. Dumanı koyu bir şekilde dudaklarından bırakırken pek çok şey geçiyordu aklından.
"Bill hakkında olanların benimle bir ilgisi yok."dedi Jessica. "O paylaşımı ben yapmadım. Biri hesabımı ele ge-"
"Konumuz bu değil."dedi Spike lafını keserek. "Kendi aptallığıydı." Biraz daha yaklaştı ona doğru. "İşleri biraz fazla ciddiye alıyor. Sen de biliyorsun."
"Ah, evet. Bir ara evlenme teklifi edecek sandım."diyerek gülmeye başladı. Spike da ona eşlik etti.
"Aptallık işte." Masadaki haplardan birini aldı ve kendi şişesinin içine attı. Şişeyi dikkatlice sallayarak çözünmesini bekledi. Bir an köpükler dışarı taşsa da umursamadı.
"O nedir?"diye sordu Jessica.
"Yeni buluşum. Öğrenmek istersen deneyebilirsin." Şişesinden birkaç yudum aldı. Jessica da merak etmişti.
"Seninkinden içmeyi tercih ederim."
"Sen bilirsin."diyerek şişesini ona verdi. Birkaç yudum da o aldı.
"Herhangi bir fark hissetmiyorum."
"Bitir ve yarım saat bekle. Bir şeyleri unutmak için yeni favorim." Gözü televizyon sehpasına gitti. CD setini izledi bir süre.
Yarım saatin sonunda hepsi uyuşmuştu. Jessica, "Bu hissi sevdim."dedi sakince.
"Ben de seviyorum."dedi Spike koltuğa yaslanmış halde.
"Halüsinasyon görecek miyim?"
"Hayır. Öyle bir şey değil. Gevşeme, mutluluk ve her şeyi yapabilme inancı sadece."
"Ah, evet. Tam olarak öyle." Bir hamlede Spike'ın kucağına yerleşti. "Her şeyi yapabilme inancı..."dedi gözlerine bakarak.
Bu sırada Ryan da diğer iki kıza ellerini uzatarak, "Hanımlar, siz de bana yukarıda eşlik edin."dedi çapkınca gülümseyerek. İkisi de Ryan'ın ellerini tutarak koltuktan kalktılar ve birlikte yukarı çıktılar.
Jessica Spike'ın dudaklarına yaklaşı. Spike reddetmedi. Yoğun ve derin bir şekilde karşılık verdi. Her şeyi onun yönetmesini izledi. Jessica üzerindekileri çıkarıp kenara attı. Tekrar Spike'ın boynuna doladı kollarını. Sonra onun kıyafetlerini çıkardı. Bacaklarını iki yanına atarak üzerine yerleşti ve gittikçe hızlanarak hareket etmeye başladı. "Her şeyin etkisini artırıyor galiba."dedi inlemelerinin arasında.
"Öyle."dedi Spike ellerini onun kalçalarına koyarak. Bundan sonra kontrolü kendi aldı. Her hamlesinde Jessica'nın kendinden geçişini izledi.
Her şey bittiğinde ağır hareketlerle kıyafetlerini giydi. Jessica koltukta sızmıştı. Spike'ın da uykusu gelmeye başlamıştı. Ani yükselen sonrasında iyi uyutan bu karışımı ilk kez kullanmıyordu.
CD setine yaklaştı. Araya yerleştirdiği küçük kamerayı aldı ve Ryan'a götürdü. Diğer kızlar da onun kollarının arasında sızmıştı. Ryan, "Sonra yaparım."diye mırıldandı. Yerinden kalkmak istemiyordu.
"Şimdi yap."
Ryan iç çekerek kollarını kızlardan ayırdı ve yataktan çıktı. "Biraz olsun sevişme sonrasının tadını çıkaramaz mıyım?" Kamerayı aldı ve yemek masasındaki laptopun başına gitti. Kabloları bağlarken, "Ona da gönderecek miyim?"diye sordu Spike'a dönerek.
"Seal Town'da kaydı bulunan her öğrenciye göndereceksin. O da dahil."
"Eh, kiminle karşı karşıya olduğunu daha iyi anlar. Sormam hataydı."dedi Ryan ve yükleme bitince videoyu birkaç sansür eklemesiyle herkese gönderdi.
***
Yayımlama tarihi: 13.07.2024
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top