1.23. Gerginlik

Koridorda endişeli bir bekleyiş vardı. Hilary'nin gözleri şişmişti. Bill'i o bulmuştu. Uzun zamandır görüşmedikleri için yanına gitmek istemişti. Hizmetçiler kapıyı açtığında onlara Bill'in evde olup olmadığını sormuştu. Odasında demişlerdi. Onu odasında yerde baygın, beti benzi atmış halde görünce eli ayağı boşalmıştı. Kaç saattir o halde olduğunu bilmiyordu. Fakat durumu kritik olduğuna göre uzun bir süre olduğu kesindi.

"O kaltak için değer miydi?!"diye söylendi Ryan bir kez daha. "Kızın aklı fikri başka yerde işte! Başından beri belliydi! Yüzlerce kez konuştuk hala peşinden koşmaya devam etti! Eğer o kız yüzünden ölürse o kızı mahvederim!"

Spike kollarını önünde bağlamış geldiklerinden beri Ryan'ın söylenmesini dinliyordu. İntiharı tek sebebe bağlayarak küçümsemesi onu rahatsız etmişti "Tek sebep bu olmayabilir."dedi öfkeyle nefes alıp verirken.

Ryan, "Başka ne olabilir? Jessica dışında hayatında başka bir sorun var mıydı?"

"Hisleriyle baş edememiş olabilir."

"Ne hissi ya? Hangi his? Aptal aptal peşinde süründü!"

"Onun için her şeyi yapmasına rağmen hala reddedilmeyi kaldıramamış olabilir."

"Aynı yere geliyoruz! O kıza taktı!"

"Arkaplanında başka düşünceler de yatıyor olabilir. Jessica sadece tetikleyici unsur olmuş olabilir. Kendini ve herkesi rahatlatacak tek çözüm olarak bunu görmüş olabilir."

"Herkesi mi?!"dedi Ryan sesi yükselerek. "Kendinden başka kime ne zararı vardı? Şu anda sadece kendini rahatlattığını görüyorum!"

"Biz onun için sürekli endişeleniyorduk. Bu da onu suçlu hissettirmiş olabilir."

"Arkadaşı olarak endişelenmek de mi sorun oluyor artık?" Koridor boyunca bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Endişesini öfke olarak yansıtıyordu. Arkadaşlarına son derece bağlıydı Ryan ve kaybetme korkusu kalbini sıkıştıracak düzeydeydi. Olduğu yerde durup Spike'a döndü. "İntiharı bir seçenek olarak görmeyi savunma bana!"dedi sinirle. Spike aynı yoldan birkaç sefer geçip neredeyse bu yolu seçecek biri olarak dudaklarını birbirine bastırdı. Fakat gözlerindeki derinlik Ryan'ın dikkatini çekti. Spike onun bir şey anlamasından endişelenerek gözlerini kaçırdı. "Sence bu bir seçencek olabilir mi bir insanın hayatında?"diye sordu.

"Tercih edildiğine göre olabiliyormuş demek ki..."

"Sence de tercih edilebilir mi diye soruyorum ben bunu."

"Hayatımın kontrolünün bende olduğunu bilmek tatmin edici."

"Bir gerizekalı da buradaymış!"dedi Ryan öfkeyle gözlerini kısarak.

***

Emma'nın evinin önüne gelmişlerdi. Yok boyunca pek konuşmamışlardı. Emma onun bu sessizliğinden hoşlanmamıştı. Derin bir nefes aldı. "İyi geceler."dedi sıkkın bir tonda.

"Yaşanan gerginlik için üzgünüm."dedi Ron. "İyi geceler." Tam o sırada telefonuna mesaj geldi. Telefon araba aparatındaydı. Ekranın ışığı bildirimle birlikte açıldığında Emma'nın gördüğü ilk şey Thalia'nın ismi oldu. Rahatsızca nefes aldı. Gözlerini devirdi.

"Aranızda ne geçti? Bilmem gereken bir şey var mı?"diye sordu Emma. Her şeyi biliyordu zaten fakat Ron'un bundan haberi yoktu. İlk defa ondan duymuş gibi davranmak zorundaydı. Bu meselenin onun ağzından dökülmesi önemliydi. "Lucy ne demek istedi Spike ve senin arandaki en büyük mesele diyerek?"

Ron derin bir iç çekti. Bu konuyu aşması zaman almıştı. Fakat geçmişte bırakmayı başarmıştı. "Thalia benim aşık olduğum ilk ve son kızdı. Partilerin birinde Spike'la yattı. Bana karşı hiçbir zaman hiçbir şey hissetmemişti. Büyük mesele bu."

"Spike senin ona aşık olduğunu biliyor muydu?"diye sordu şaşırmış gibi yaparak.

Ron alayla güldü. Omuz silkerek, "Herkes biliyordu." Emma dudaklarını birbirine bastırdı. "Her neyse bunu unutalım. Konuşmayı sevdiğim bir konu değil."

"Tamam. Nasıl istersen. Fakat bu saatte neden sana yazdığını merak ettim. Hala aranızda bir şey yaşanabilir mi düşüncesi rahatsız edici."diye itiraf etti. Konuşmak istediği asıl mesele şu anda Thalia ile aralarında nasıl bir ilişki olduğuydu.

Ron alayla güldü. "Güzelim, köprünün altından çok sular aktı. O ve ben tarihiz. Arada sırada iş, okul hakkında konuşuruz. Hepsi bu." Emma'nın göreceği şekilde mesajı açtı.

T: Bill intihar etmiş. Hastaneye gidiyoruz.

Hemen altında da konum bilgisi vardı. İkisi de okudukları karşısında donakaldı. "Ben gitsem iyi olacak."dedi Ron endişeyle.

"Seninle geliyorum. Bizimkilere bir bahane uydururum."

"Tek gitsem daha iyi."

"Böyle bir anda seni yalnız bırakmak istemiyorum." Ron bir süre yanıt vermedi. Nedensizce onun desteğine ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.

"Tamam."dedi ve arabayı çalıştırdı. Yolda Thalia'yı aradı. Bill'in durumunun kritik olduğunu öğrenince küfrederek direksiyona vurdu. "Jessica yüzünden mi?"

"Öyle görünüyor. Onu Hilary bulmuş. Çok kötü durumda. Sakinleştirici yaptılar."

Emma tüylerinin ürperdiğini hissetti. Aklına Spike'ın intihar kokan mesajı geldi. O paniği hiç tanımadığı birine karşı hissetmişti. Hilary ise yakın bir arkadaşını o halde bulmuştu. Ne halde olabileceğini tahmin edebiliyordu. Ron'un elini tuttu. "Ne diyebileceğimi bilmiyorum. Çok üzgünüm."

"O kıza çok takmıştı. Aşırıydı! Her şey ortada olmasına rağmen vazgeçemedi bir türlü." Derin bir nefes aldı.

"Zehirli aşk insanı mahvedebiliyor."

Yol boyunca konuşmadılar. Hastaneye vardıklarında Ron hemen Cecile'i aradı. Hangi katta olduklarını sordu. Sonra asansöre yöneldiler. Gerginlikle ellerini sıkıp duruyordu. Emma elini sakince tuttu. "Sakin kalmaya çalış. Doktorlar elinden geleni yapıyordur."dedi gözlerinin içine bakarak.

"Burada olduğun için teşekkür ederim. Şu an ne yapacağımı bilmiyorum." Bedeni uyuşmaya başlamıştı sanki. Böyle bir şeyi o da beklemiyordu. Bill bunalım takılıyordu son günlerde fakat bu noktaya gelebileceği hiç aklına gelmemişti. Onlar gibi içkiyle, başka kızlarla üstesinden gelmeye çalışacağını düşünmüştü. Fakat o içine kapanmıştı. Ve hiçbiri bunu fark edememişti.

Asansör durduğunda kalbi sert bir şekilde atıyordu. Emma ellerini sıkılaştırdı sakinleşmesini hatırlatmak için. Asansörden indiler ve ilgili koridora yürüdüler. Diğerlerini bulduklarında hepsi yan yana koltuklara oturmuştu. Ryan, Spike, Cecile, Gina ve Thalia. Spike onların el ele yürüyor oluşu karşısında gerildiğini hissetti. Ellerini önünde birleştirerek bakışlarını yere sabitledi. Cecile onları görünce ayağa kalktı. Hızla onlara doğru yürüdü. Yolun yarısında önlerinde durdu.

"Kız arkadaşını evine bırakacağını sanıyordum."dedi soğuk bir tonla.

"Gelmesinde bir sakınca görmedim. Mesajı okurken yanımdaydı."dedi Ron da aynı soğuk tonla.

Cecile, "Dışarıdan olanların bize verdiği zararı fazlasıyla gördük! Yeni birini böyle özel bir duruma dahil etmeye gerek yoktu." Emma'ya döndü, "Alınma ama bu gruba özel bir durum."

Emma az önceki cümleleri umursamadan konuştu. "Ron'u yalnız bırakmak istemedim. Arkadaşının intihar haberini aldı. Bunun nasıl hissettirdiğini tahmin edebiliyorum. Yola o halde tek çıkması riskli olurdu." Gerçekler buydu. Her harekette farklı bir anlam arayan bu grup için birinin olduğu gibi davranması şaşırtıcı olmalıydı. Cecile'in güvensizce kısılan gözleri de bunu gösteriyordu. Nihayetinde Lucy'nin kardeşiydi onlar için. Daha yarım saat önce Spike'ın ağzından bir özet dinlemişti Lucy hakkında.

Cecile, "Bu konunun ne kadar hassas olduğunun farkındasındır umarım."dedi Ron'a. "Bir skandala sebep olabilir!"

"Ona güvenebilirsin."

Thalia hızlı adımlarla yanlarına geldi. "Haber düşmüş bile!"dedi öfkeyle ve telefonunu gösterdi. Cecile telefonu eline aldı ve Bill'in hüzünlü bir fotoğrafıyla süslenen manşeti okudu,

"Simon Ailesinin Tek Oğlu Ölümün Pençesi'nde!" Gözleri Emma'yı buldu. "Bizden başka kimsenin haberi yoktu!"dedi sertçe.

"Benim bununla hiçbir ilgim yok. İnsanların özel hayatlarına karışacak biri değilim."

"Kim o zaman?"

Spike yanlarına geldi, "Bill intihar etmeden önce birine mesaj atmış olmalı." Gözleri Emma'nın yeşil gözlerine gitti. "Birinin onu bu durumdan kurtaracağını ummuş. Ama o kadar şanslı değilmiş." Emma içinin titrediğini hissetti. O da Spike'ı bu halde bulabilirdi.

Cecile, "Yani? Yine Jessica mı?"

"Başka kim olabilir? Bizden biri olmadığı kesin."

"O sürtüğe haddini bildirmenin zamanı geldi! Yeter! Bill kendine gelir gelmez toplantı yapıyoruz. Onu doğduğuna pişman etmeden de durmayacağız!" Cecile'in ses tonu kadar gözleri de kin doluydu.

Diğerlerinin yanına oturduklarında Emma Ron'un elini tutmaya devam etti. Spike'a bakmıyordu. Spike da ona bakmıyordu. Ne olacağını, hayatlarının nasıl devam edeceğini ikisi de biliyordu. Bundan sonra duruma uygun davranmak zorundaydılar. Yeni tanışmışlardı ve Emma Ron'un sevgilisiydi!

Bu sırada koridorda bir çift topuklu ayakkabının sesi çınlamaya başladı. O yana döndüklerinde klasik giyimli, düzgün ve zarif bacaklı esmer bir kadını, Bill'in annesini gördüler. Hemen arkasında sert bakışlarıyla beyaz tenli, tıraşlı temiz yüzüyle uzun boylu bir adam, Bill'in babası, vardı. Regina Simon endişeliyken Harrison Simon öfkeli görünüyordu.

Daha minyon tipli bir adam koridordan elinde tabletle döndü. Bir yandan kablosuz kulaklığıyla telefon görüşmesi yapıyordu. "Detaylar hakkında henüz bilgi veremiyorum. Fakat intihar konusunun doğru olmadığını söyleyebilirim. O kız mesajı tamamen yanlış yorumlanmış. Bill Simon küçük bir rahatsızlık geçiriyor, hepsi bu."diye konuşarak ilerliyordu. Cecile ve Spike birbirine baktı. O kız derken Jessica'dan bahsedildiği kesindi.

Harrison Simon diğerlerinin ortasında durdu. "Siz evlerinize dönün. Bu noktadan sonrasını biz hallederiz."

Thalia, "Arkadaşımızı yalnız bırakacak değiliz. Kendine gelene kadar buradayız. Hiç boşuna uğraşmayın."diye karşı çıktı.

Hilary koridorda göründü. Biraz halsizdi fakat kendine gelmişti. Kısık gözleri Harrison Simon'ın üzerinde durdu. "Hepsi sizin yüzünüzden!"diye patladı birden. "Bitmek bilmeyen kriterleriniz onu bu hale getirdi!" Sonra gözleri Regina Simon'ı buldu. "Siz ise her şeye seyirci kaldınız! Yanlışa yanlış demediniz!" Regina'nın sert ifadesinde hiçbir değişim olmadı. Bu ifade Spike'a o kadar tanıdıktı ki...

Simon, "Küçük bir çocuktan azar işitecek değilim. Haddinizi bilin Bayan Brown! Beni kendi babanızla karıştırmayın."

"Sen asla benim babam gibi olamazsın." Cecile Hilary'nin yanına gidip koluna girdi. Onu yatıştırmaya çalıştı. Hilary kolunu geri çekti. Bu gece yaşadıklarından sonra susmaya hiç niyeti yoktu. Bu sırada menajerin konuşması duyuldu. Yeni bir telefon görüşmesi yapıyordu.

"Gıda zehirlenmesi olduğu doğrulandı. Bozuk tavuk tüketimi sonucu Bay Simon kötü bir zehirlenme yaşamış. Midesi yıkanmış. Serum verilmiş. Her şey kontrol altında."

Hilary alayla gülmeye başladı. Başını onaylamaz şekilde iki yana salladı. O kadar ikiyüzlülerdi ki...

Hilary, "Durumu hala ağır. Ölürse ne olarak değiştireceksiniz açıklamanızı?"

"Aptallığından ölmemesini umuyorum."dedi Harrison acımasızca.

Ryan, "Sizin rezilliğiniz yüzünden ölmemesini umuyorum ben de! Hayatının bu noktaya gelmesindeki en büyük suçlu sizsiniz!"diye patladı öfkeyle.

"Yeter!"diye bağırdı Harrison. "Çenenizi kapatın ya da derhal kovulmanızı sağlarım!"

"Denesenize lütfen."dedi Spike keskin bir sakinlikle. Ayağa kalktı ve Harrison Simon'ın önüne kadar yürüdü. "Katı, duygusuz, acımasız baba."dedi tane tane. "Kendinizle gurur duyuyor musunuz? Kendinizi baba sayıyor musunuz gerçekten?" Regina Simon'a döndü, "Ya siz? Gerçek bir anne olduğunuza inanıyor musunuz? Aptal geleneklerin tarihe gömüldüğü bir dönemde sessiz kadını oynamak zor gelmiyor mu?"

Harrison, "Yeter! Haddini bilmeyen bir Specter'a saygı dersi öğretecek değilim!"

Emma'nın gözleri Spike'ı buldu. Bu onun hakkında duyduğu ilk gerçek bilgiydi. J.S'nin S'si Specter demekti. Bir an Spike'ın gözleri de onunla kesişti fakat hemen kaçırdı.

Emma olanlar karşısında o kadar şaşkındı ki ne diyeceğini bilemez haldeydi. Oğlunun hayatı için endişe etmesi gereken bir baba görmeyi beklerken bu adamın tek derdi magazine nasıl yansıdıklarıydı. Anne denen kadın ruhsuzca duruyordu. Gözlerinde kızarma bile yoktu. Bill'in ne yaşadığını anlayabilecek birileri değillerdi. Hepsinin ailesi mi böyleydi yoksa sadece o ikisi mi böyleydi merak etmişti.

Koridorda bir doktor göründü ve Bill'in kritik anı atlattığını söyledi. Şimdi sadece kendine gelmesini bekleyeceklerdi. Harrison Simon hepsinin gitmesinde ısrarcı olsa da başta Hilary ve Ryan olmak üzere hepsi karşı çıktı buna. Bay Simon daha fazla uzatmadı. Onların inadıyla baş edemeyecekti.

Hepsi bir köşeye toplandığında Thalia çıkan haberleri takip ediyordu. Zehirlenme deseler de intihar iddiaları geri çekilmemişti. Çekilmezdi de. Magazincilerin en sevdiği şey spekülasyon yaratmaktı. Bill'in son mesajını da paylaşmışlardı.

Seni unutmayı denedim. Olmuyor. Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim artık. Kimseyi rahatsız etmeyeceğim. Hoşça kal.

Emma tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Spike'ın o mesajı canlandı zihninde.

Herkes senin gibi ideal ailede yaşamıyor küçük iyimserlik abidesi. Dünyada yer işgal etmeye ben de istekli değilim zaten. Bir süre daha kalmaya karar vermiştim sadece. Eskisi gibi J.S olamayacağımı biliyordum. Spike'a gelirsek, haklısın, yer işgal etmeye gerek yok.

Gözleri istemsizce Spike'ın üstündeydi. Dalgınca ona bakıyordu ve nasıl o noktaya gelmiş olabileceğini düşünüyordu. Herkes senin gibi ideal ailede yaşamıyor derken ne demek istediğini şu an anlıyordu. Korkunçtu! Yetişemeseydi şu an burada olmayacaktı. Onca şey yaşanmayacaktı. Spike'ın masmavi gözlerinin ona bakmaya başladığını fark edince panikleyerek gözlerini kaçırdı. Hafifçe yerinden sıçradığı için Ron'un dikkati ona döndü.

"Bir şey mi oldu?"

"Olmadı."dedi Emma hızla. Spike'la benzer şeyler düşündüğüne emindi. "Bir insanın bu noktaya gelmesine sebep olmanın acımasızlığını düşünüyordum. Zihnimde bir kavga vardı ve öfkelendim. Hepsi bu." Ron onun elini tuttu şefkatle.

"Simonlar acımasızlığıyla bilinirler. Bill eskiden böyle değildi. Hepimizin abisi gibiydi. Fakat son bir yıldır kaldıramaz hale geldi."diye açıkladı.

Gina, "Tek acımasızlığıyla bilinen onlar olsa keşke."diye söylendi.

Cecile rahatsızca yerinde kıpırdandı. Bir Ron'a bir Gina'ya baktı. Yabancı birinin yanında kişisel konuların açılmasından rahatsız olmuşu. "Hayatımızın tatsız yönlerini konuşmanın sırası değil."dedi soğukça.

Emma yerinden kalktı. "Ben su almaya gideceğim."dedi ve yanlarından ayrıldı. Bu gerilim ona ağır gelmişti. Kendi anne babasının en ufak tartışması bile canını sıkarken diğerlerinin maruz kaldığı şeyleri görmek içini daraltmıştı. St. Josephlilerin hayatı sandığı kadar keyif içinde geçmiyordu.

İki şişe su aldıktan sonra diğerlerinin yanına dönmek üzere hareketlendi. Asansörün kapısı açıldığında içeride Spike vardı. Bir süre birbirlerine baktıktan sonra içeri adımını attı. Spike da hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Birkaç adım atmıştı ki bir an duraksadı. Ona döndü. Bir şey diyecek gibi oldu. Emma gözlerini ondan ayırmadan konuşmasını bekledi. Fakat asansörün kapısı kapandı.

Spike dudaklarını hızla birbirine bastırdı. Ne yapıyordu? Onunla hiçbir şekilde iletişim kurmamalıydı. Özellikle ikisinin yalnız olduğu anlarda ortamdan hızla uzaklaşmalıydı. O ise ilk fırsatta onunla konuşma isteğini bastıramamıştı. Onu Ron'la görmek acı vericiydi. Gözlerini sürekli kaçırmak yorucuydu. İçine sürüklendiği durum can sıkıcıydı.

İşin kötü yanı Ron'un duygularından artık emin olamıyor oluşuydu. Üç hafta öncesine kadar Ron'un bir oyun içinde olduğundan emindi. Bu yüzden Emma'ya yaklaşmaya çalışmayı sorun etmiyordu. Fakat bu sıralar Ron farklı davranıyordu. Belki de Emma'dan uzak durmak için kendini inandırdığı gerçek buydu. Ron ona karşı hiçbir şey hissetmese bile Emma hissediyordu. Bu da yeterince karın ağrısı yaratan bir durumdu. Üç sene sonra aşkın ona gelme şekli ne kadar sinir bozucuydu böyle!

Emma asansörden inerken karşısında Cecile'i gördü. O da asansör bekliyordu. Emma indiğinde onu kolundan tuttuğu gibi koridorun boş tarafına doğru çekti. "Kimsin sen? Ne amaçla aramızdasın? Lucy ne demek istiyordu? Spike'la aranda ne geçti?" Soruları peşpeşe sıralamıştı.

Emma Spike'la aralarındaki şeyin başkası tarafından bilinmesini istemiyordu. Bu konuda Lucy'nin bir şey bildiği yoktu. Sadece tahminler üzerinden gitmişti ve işleri bayağı karıştırmıştı.

Korkak ve çekingen bir tavır sergilemeyi düşünmüyordu. Yaptığı ilk şey kolunu sertçe geri çekmek oldu. Sonra yeşil gözlerini Cecile'in koyu kahve gözlerine dikti. Mesafeli ve ciddi bir tonda konuştu.

"Burada Ron'a destek olmak için bulunuyorum. Herkesten şüphe duyarak yaşamak zorunda kalmanız beni hem şaşırttı hem üzdü. Gecenin gerginliğini benden çıkarmaya çalışmanın kimseye faydası yok." Bir süre mimiklerini izledi. Cecile de şüpheyle onu inceliyordu. Emma daha yumuşak bir tonla devam etti. "Yine de kibarlık olsun diye sorularını yanıtlayacağım. Ben Emma Order. Gördüğüm ilk andan itibaren Ron'a karşı derin duygular hissediyordum. Fakat pek çok sebepten dolayı ilişkimizin gelişebilmesi zaman aldı. Lucy'nin ne demek istediğini ben de anlayabilmiş değilim. Ne zaman Spike'ın adı geçse anlamsız bir gerginliğe bürünüyor ve benim ondan hoşlandığımı ima etmeye kalkıyor. Öğrenci Programları için görüştük sadece. Bana okulunuzu tanıttı. Fırsatlarınızı anlattı. Düşünüp düşünmeyeceğimi sordu. Ortalamamla sınavsız burs hakkı elde edeceğimi, aynı başarıyı orada da sürdürürsem bursun devam edeceğini söyledi. Spike'la aramda geçen tek şey bu."

Konuşmasını bitirdiğinde sesinin titremediğine o da hayret etmişti. Cecile ise hala ikna olmuş değildi. "Ne dersen de gözüm üzerinde olacak Emma Order! En ufak ters hareketinde seni mahvederim!"

"Benimle zaman kaybedeceğine arkadaşlarına gerçekten zarar verenlerle uğraş."

Bu sırada asansörün kapıları açıldı ve içeriden Spike çıktı. Sol taraftaki köşede konuşan Emma ve Cecile'i görünce bir süre onları izledi. Emma da o yana yürümeye başladı ve tam önünde durdu. "Sizin neyiniz var? Burada Ron'a destek olmak için bulunuyorum ve hiç tanımadığım kişiler tarafından hiç tanımadığım biriyle aramda bir şey olup olmadığı sorgulanıyor!"

Spike öfkeyle derin bir nefes aldı. Cecile'e döndü. "Lucy'yi ciddiye alıp kızın üstüne mi gittin?"

Cecile, "Mız mız bebek beni sana mı şikayet ediyor? Ben grubumuzu koruyorum!"

"Lucy'nin şimdiye dek neler yaptığını bilmiyormuş gibi davranma. Hepimiz gerginiz ve misafirimizden hıncımızı almaya çalışmak büyük kabalık olur."dedi ve Emma'ya bakmadan yanlarından uzaklaştı. Onun yanında durduğu her saniye onun için azap vericiydi.

Emma ise onun arkadaşça bile davranmamasından rahatsız olmuştu. Spike arkadaş olamayacaklarını söylerken son derece ciddiydi. Bunu şimdi daha iyi anlamıştı. Yine de bu kadar soğuk bir iletişime dönüşeceğini düşünmemişti. Bu mesafe canını acıtmıştı.

Koridor boyunca ilerlerken canı son derece sıkkındı. Spike Ryan'ın yanına oturmuş gözleri kapalı şekilde başını duvara dayamıştı. Emma gözlerini bir süre ondan alamadı. Nasıl bu kadar gerçekçi davranabiliyordu merak etti. Yaşananların gerçekliğini sorgulamasına sebep oluyordu bu tavrı. Yutkunarak Ron'un yanına oturdu. Elini tuttu ve omzuna yaslandı. "Beni eve bıraksan daha iyi olacak sanırım."dedi sakince.

"Tamam. Desteğin için teşekkürler."dedi Ron ve kalktılar.

Asansöre bindiklerine emin olana dek bekledi Spike. Sonra gözlerini açtı ve oturuşunu dikleştirdi. Etrafta kimsenin olmadığına emin olunca konuştu. "Ron bir şeyler karıştırıyor." İnanmak istediği şey buydu.

Ryan öfkeyle soludu. Koyu gözleri Spike'ın üstündeydi. "Kapat artık şu konuyu!"

"Ondan hoşlanmıyor."

"Öyle bile olsa kendi ağzıyla bunu diyene kadar hoşlandığını düşünmek zorundasın! Aklın sana oyun oynamaya başladı artık. Kendine gel. Aşkı böyle yaşayacaksanız hiç yaşamayın. Kafayı yiyorsunuz hepiniz!" Bill'in yaşadığı şeyler yüzünden aşırı gergin hissediyordu kendini. Aynı hataları Spike'ın tekrarlamasına tahammülü yoktu.

"Bir şey yapacak değilim. İkisinin de hayatına müdahale etmeyeceğim. Herkes kendi seçimlerini yapar ve buna göre yaşar."

"Evet!"dedi Ryan kaşlarını kaldırarak. "Doğru söyledin! Eğer o kız Ron'dan hoşlandığını söyleyip gözlerini hala senden ayıramıyorsa Jessica'nın hazin sonundan ders almalı! Benzer bir şey her an başına gelebilir!"

Spike ters bakışlarla Ryan'a döndü. "Onu Jessica'yla bir tutman çok saçma. Onayım olmadan kimse ona bir şey yapamaz!" Emma'nın bazı şeyleri tecrübe etmesi gerekiyordu sadece. Sonra gerçekleri o da fark edecekti. O zamana dek beklemekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

"Görünen o ki birkaç ay sonra da senin için buralara geleceğiz."dedi Ryan soğukça. Derin bir nefes aldı.

Spike'ın tekrar aşık olabilmesi güzel olabilirdi eğer bu kişi Ron'un sevgilisi olmasaydı. Gerçekler ortadaydı. Eğer o kız da Jessica gibi oyunlar oynayacak olursa sonuçlarına katlanırdı. Spike ne derse desin Ryan'ın düşüncesi buydu. Birilerinin onlara her seferinde para, ün, beleş mal için yaklaşmasından fazlasıyla sıkılmıştı. Bunun pekala farkında olmalarına rağmen birilerine kapılma hatasına düşmek aptallıktı!

***

Bölümü beğendiyseniz oy verip yorum yapmayı unutmayın ⭐️

5 oy bile görememek üzücü 😕

Yayımlanma tarihi: 06.07.2024

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top