1.21. St. Joseph Sırları

Bukleleri belirginleştirilmiş sarı saçlarını omuzlarının üzerine bıraktı. Yeni katlı kesimle hem saçları rahatlamış hem de daha kullanışlı bir model olmuştu. Siyah kalem ve gri tonlarında far gözlerini ortaya çıkarmıştı. Ruju ise sadeydi. Kırmızı boğazlı kazağının üstüne ince altın zincirli bir kolye takmıştı. Kolyenin ucunda dalları etrafa yayılmış kahverengi ağaç modeli vardı. Küpeleriyle uyumluydu. Birkaç yeni kıyafetle sıradanlıktan uzaklaşmıştı. Aslında onu sıradanlıktan uzaklaştıran şey kıyafeti ya da makyajı değildi. Zihninde değişmeye başlayan düşüncelerdi.

Bu halini sevmişti. Daha çok kendi gibi hissediyordu. Tuhaf sakarlıkları birden bire ortadan kalkmıştı. Çıt kırıldım halleri gitmişti. Okuldaki çevresi de genişlemeye başlamıştı. Ron'la takılmasının etkisi büyüktü. Henüz aralarında resmi bir şey yoktu fakat ondan köşe bucak kaçmayı bırakmıştı. Ron da onu zorlamıyordu. Diğer yandan Emma'nın doğum gününden beri hayatında yeni biri olmamıştı. The Rice'ta düzenlenecek olan yılbaşı partisine hala kimseyi davet etmemişti. Bu Emma'nın hoşuna gitmişti.

İki haftadır Bay J.S'den hiç mesaj gelmemişti. O da bir şeyler yazmamıştı. Son görüşmeleri kesin bir vedaydı. İkisi de biliyordu bunu. Arkadaş kalmaları mümkün değildi. Görüşmeye devam etmek her şeyi daha zora sokacaktı. Olan biteni sadece Flora'ya anlatmıştı. Başta yaptığı çılgınlığa kızmıştı Flora. Fakat tüm sarhoşluğuna rağmen Spike'ın kendine engel olmasını takdir etmişti. Duyguları konusunda pek bir şey dememişti. Elisa'nın yaşadığı ilişkilerden sonra Emma'nın kararsızlığı şaşırtıcı gelmiyordu.

Öğlen arasında arka bahçede Lucy ve arkadaşlarıyla takılıyordu Emma. Ron da yanlarındaydı. Nate son olaydan sonra onlar sayesinde okuldan üç hafta uzaklaştırma almıştı ve futbol takım kaptanlığı sonlandırılmıştı. Bu kararın çıkmasında Ron'un etkisi büyüktü. Yeni kaptan oydu.

Ron cebinden üzerinde siyah motor resmi olan kırmızı sigara tabakası çıkardı. "En iyi arkadaşınız kim bakalım?"dedi gülerek ve tabakayı açıp herkese ikramda bulundu.

Lucy, "The Rice'ın ürünü mü?"

"Evet. Özlemişsinizdir. Spike'ın cömert hediyesi diyebiliriz." Lucy alayla güldü. Yine de tabakaya uzanıp bir dal aldı. Diğerleri onu takip etti. Emma da elini uzattı. Ron tedirgin bir ifadeyle ona baktı. "Sen kullanmasan daha iyi olur. Alışık değilsin. Ağır gelebilir."dedi.

"İdare edebilirim."dedi Emma ve dallardan birini aldı. Ron çakmağı çakarak dalın ucunu yaktı. Emma dumanı öksürmeden çekmeyi başardı. Biraz hile yapmıştı. Ciğerlerine kadar çekmiyor, ağzının içinde tutuyordu dumanı, diğerleri gibi bir süre bekliyor sonra yavaşça üflüyordu. Hızlı üflediğinde boğazı yanıyordu.

Ron, "Biraz dolaşalım mı?"diye sordu. Emma başını salladı ve diğerlerinin yanından ayrıldılar. Emma'nın gözleri bir an arka bahçedeki kameralara gitti. Son görüşmeleri aklına gelince derin bir iç çekti ve suçluluk duygusuyla önüne döndü. "Birkaç gündür seninle konuşmak istediğim bir şey vardı bir türlü fırsat olmadı. Yılbaşı partisine birlikte gidelim mi?"

Emma bu teklife şaşırmıştı. Fakat sorduğu için memnundu. "Olur."dedi gülümseyerek.

"Geliyorsun yani?"dedi Ron hayretle. "Yine ders bahanesi sunacaksın diye korkmuştum."

"Aslında sunabilirdim ama bu sıralar ders konusunu biraz gevşetmeye karar verdim."

Ron birden önüne geçti ve kollarından tutarak hayretle gözlerinin içine bakmaya başladı. "Sen kimsin ve Emma Order'a ne yaptın hemen söyle!"dedi yüzünde gülümsemeyle. Onun ela gözlerine bakmak Emma'yı heyecanlandırıyordu. Ona karşı duygularının hala devam ediyor olmasına ilk defa memnundu. Birlikte olmak istediği kişi oydu. Bundan emindi.

"Tamamen her şeyi bırakmış değilim. Sadece biraz eğlenceye zaman ayırıyorum. Hepsi bu."

"Bu durumu sevdim." Bahçenin en köşesine geldiklerinde duvarın üstüne oturdular.

Hava bayağı soğuktu. Fakat hala kar yağmamıştı. Önceki yıla göre bayağı gecikmişti kar. Bunları düşünürken, "Kar yağsa keşke."diye mırıldandı Emma. "Bizim evin arka bahçesinde kartopu savaşı yapardık. Tabii bu sene abim yok. Onunla daha eğlenceli oluyordu."

"Kar yağarsa seni bizim bahçeye davet ederim. Çok geniş bir alan. Hatta sırf bunun için küçük bir etkinlik bile düzenleyebilirim." Ron'un gözleri kısıldı. Düşünmeye başladı. "Evet, neden olmasın? Bizimkiler ve sizinkiler bir araya geliriz. Samimi olduğumuz kişiler. Büyük bir şeye gerek yok."

"Elisa ve Flora var benim çevremde sadece."

"Michael da sizin ekipte değil mi?" Emma omuz silkti. "O da iyi birine benziyor. Bence onu da çağır. İstersen Lucy'yi de ekleyebiliriz bu listeye."

Emma omuz silkti. "Sorarım."diye mırıldandı. "Sizin ekip kimlerden oluşacak?"

"Bill, Ryan, Spike. Bir de bizim kızlar olur. Cecile, Thalia, Gina ve Hilary. Onlarsız herhangi bir buluşma düşünülemez." Saydığı kızların hiçbirini tanımıyordu. Diğer yandan Spike'la aynı evde bulunma ihtimali tuhaf olacaktı.

"Güzel olabilir. Standart partilerin dışında bir buluşma herkese iyi gelebilir."

"Kar başladığında plan hakkında konuşmaya başlarız." Derin bir nefes aldı. Gözleri Emma'nın üzerindeydi. Soğuktan yanakları kızarmıştı. Bukleleri omuzlarına ahenkle dökülmüştü. Bakışlarındaki donukluk dikkatini çekti. "Canını sıkan bir şey mi var plan konusunda?"

"Yok hayır. Başka bir şey düşünüyordum." Fena yakalanmıştı. Pek çok açıdan tuhaf bir buluşma olacaktı. Elisa ve Spike aynı ortamda olacaktı. Spike uzak duracağını söylese de Elisa şansını denemekten vazgeçmeyecekti. Üstelik Elisa'nın Ron'u tamamen gözden çıkardığına emin olamıyordu. Gözlerindeki bir şey ele veriyordu onu. Ayrıca Lucy gelmeyi kabul ederse o ve Spike arasında geçenleri bilerek onları izlemek zorunda kalacaktı. Diğer yandan Ron'la yakınlaşma fırsatı elde edecekti. Birbirlerini daha samimi bir ortamda göreceklerdi. Fakat bu da Spike açısından zorlayıcı olacaktı. Ron'a bu düşüncelerini açıklayamazdı. "Şu sigaranın içinde ne vardı? Kendimi sersem gibi hissediyorum."diyerek konuyu değiştirdi.

"Güzel şeyler vardı. Emin olabilirsin. Ama sanki çok çekmeden içiyorsun sen."dedi Ron da değişime uyum sağlayarak.

"Buna rağmen şu tuhaf his gelebiliyorsa bir de iyice çekerek içsem ne olurmuş acaba?"

"Alışınca tuhaf hissetmiyorsun. Ama alışmasan daha iyi." Emma omuz silkti. Alışmaya niyeti yoktu zaten. Sadece diğerleri tarafından yadırganmamak için almıştı. Diğerlerinin yanında değilken hiç öyle bir istek duymuyordu. "Haftasonu planın yoksa birlikte takılalım mı? Sinemaya gideriz. Bilardo oynarız."

"Bilardo biliyor musun?"

"Evet. Sen?"

"Çok iyi sayılmam ama biliyorum."

"O zaman takılıyor muyuz?"

"Olur."

Böyle konuşmaları rahat yapabildiği için kendini mutlu hissediyordu. Birkaç hafta önceki halini büyük ölçüde geride bırakmıştı. Artık gereksiz şüpheler doldurmuyordu beynini. Akışa bırakmaya alışmıştı. Hala terk edilme korkusu vardı fakat elini ayağını dolaştıracak kadar yoğun değildi. Belki de Spike'ın varlığı sayesinde böyle düşünüyordu. Ne olursa olsun bir yerde birilerinin onu seveceğini bilmek rahatlatıcı bir güven duygusu inşa ediyordu içinde. Bu olmasaydı belki şimdiki kadar rahat hissedemezdi. Sevilme isteği sevme isteğinden daha baskındı. Sevmek yorucuydu, sevilmek ise dinlendirici ve tatmin ediciydi.

Cumartesi sabahı erkenden kalktı. İlk işi yüzünü yıkayıp günlük yüz bakımını yapmak oldu. Üzerine baklava desenli ince bir triko giyip aşağı indi. Annesi uyanmıştı. Bir elinde kahve bardağı diğerinde ise tablet vardı. İşle ilgili bir yazı okuduğu belliydi. Dudaklarındaki tatmin olmuş gülümsemeye bakınca onun işine gelen bir haberdi. Yavaşça yaklaştı ve ekranda annesinin resmini gördü. Dökümlü gömlek, dizine kadar gelen kahverengi kalem etek, arkasında toplanmış sarı saçlar ve elinde tuttuğu plaketle kameraya özgüvenle bakan yeşil gözler. "Harika çıkmışsın." Kollarını annesinin boynuna doladı. Yanaklarına birer öpücük bıraktı. "Yenilenebilir kaynakların kullanımında en başarılı şirket ödülü. Yönetim kurulu başkanı Sementa Order. Havalıymış."

"Bunun için son üç yıldır çalışıyorduk. Nihayet karşılığını görmek tatmin edici."

"Senin isteyip de başaramadığın bir şey olduğunu sanmıyorum anne." Dolaba yaklaştı. Kapağı açarken, "Kahvaltıda ne hazırlayalım?"diye sordu. Sementa omuz silkti. Özel bir kahvaltı rutinleri yoktu fakat haftasonu birlikte olmaya çalışırlardı.

Rick, "Kahvaltı için dışarı çıkalım."diyerek mutfağa girdi. Kumral saçları hala karmaşıktı. Yüzünü bile yıkamadan planı söylemek için yanlarına gelmişti. "Lucy kalktı mı?" Emma başını iki yana salladı. "O zaman ablanı uyandırmak senin görevin. Ben duşa giriyorum."dedi ve yatak odasına geri döndü.

Sementa, "Güzel fikir. O zaman hazırlanmaya başlayalım."

"Öğlene kadar dönmem gerek."dedi Emma. Ron'la buluşacaklardı ve geç kalmak ya da daha ileri bir saate almak istemiyordu.

"Bir planın mı var?"

"Evet. Bir arkadaşımla buluşacağım."

"Bir arkadaş?" Sementa merakla doğruldu. Tableti ve kahve bardağını sehpaya bıraktı. İlgiyle kızının gözlerine bakıyordu. Son zamanlarda ondaki değişimin farkındaydı fakat o konuşmadan konuyu açmak istememişti. Şimdi bunu konuşmak için en uygun andı.

"Hoşlandığım bir çocuk vardı."dedi Emma biraz çekingen bir tonla. Ailesiyle şimdiye kadar böyle bir şey hakkında hiç konuşmamıştı. Hayatı okul ve ders üzerine geçmişti. Nasıl bir tepki vereceklerini bilmiyordu.

"Harika. Vakti gelmişti artık."dedi Sementa kızını cesaretlendirmek adına. İşe yaramıştı. Emma sonrasını daha rahat anlatmıştı. Okulun ilk gününden itibaren ondan hoşlandığını fakat önce Elisa'yla çıkmaya başlaması, sonra araya başka kızların girmesi derken bu zamana kadar yaşanan çalkantıları kısaca özetledi. Tabii Spike detayına hiç girmedi. Onlardan habersiz, üstelik yalan söyleyerek onun evine gittiğini -hem de iki kez- açıklamak zorunda kalmak istemiyordu. Eğer bahsi geçerse onunla okul işleri sayesinde tanıştığını söyleyecekti. Böylesi herkes için en iyisiydi.

Lucy erken kalkıp yanlarına inmişti. Kahvaltı planını söylediklerinde biraz burun kıvırdı. "Keşke dün söyleseydiniz. İşlerim var bugün."

Sementa, "Senin de mi özel bir randevun var yoksa?"

Lucy sorgular bakışlarla Emma'ya döndü. "Kardeşimin randevusu var ve benim haberim yok öyle mi?"

"Ron'la buluşacağım. Ama öyle randevu gibi değil. Takılacağız sadece."

"Yapma! Ron doğum gününden beri kimseyle çıkmıyor ve ilk buluştuğu kız sensin. Tabii ki bu bir randevu!" Çapkınca gülümsedi. "Git ve onu kendine aşık et!"

Rick, "Kim kimi kime aşık ediyormuş?"diyerek yanlarına girdi. Tıraş losyonunun kokusu mutfağa yayıldığında Sementa içini çekti. Rick ise kızlara bakıyordu.

Sementa, "Küçük kızımız bugün ilk randevusuna gidiyor."dedi gülümseyerek.

Rick bir an afalladı. Kaşları çatıldı. Karşısındaki üç kadında gezindi gözleri sırayla. Emma onun en küçük kızıydı gerçekten. Bugüne hazır değildi! "Kimmiş bakalım?"diye sordu soğukça. Lucy alaycı bir gülüşle babasına bakıyordu. Kendi randevuları için böyle bir endişe beslememişti şimdiye dek. Üstelik ilk randevusu 9.sınıftaydı!

Lucy, "St. Joseph'ten Ron White. Soyadını duymuşsunuzdur. White&Black Avukatlık Şirketi'nin sahipleri."

Emma, "Bu yıl Seal Town Lisesi'ne geldi."diye açıkladı.

Rick, "Kolejli züppelerle mi takılıyorsun yani?"dedi gergince. "Yıl kaç olursa olsun onlardan düzgün adam çıkmaz!"

Sementa gözlerini devirdi. O da St. Joseph mezunlarından biriydi ve Rick'in bu imasından hoşlanmamıştı. "Hayatım, oraya giden herkes aynı değil. Biliyorsun."

"Hah! Çok iyi biliyorum hem de! Ailelerinin soylu isimleriyle rahatlarına bakan zengin bebeleri!"

"Sokak ağzı sana hiç yakışmıyor." Rick öfkeyle soludu. Üzerinden kaç yıl geçerse geçsin bazı şeyler unutulmuyordu.

Rick Emma'ya dönerek sertçe konuştu, "O çocuğa mesaj at. Bizimle kahvaltıya gelsin." Emma olduğu yerde donakaldı. Yutkundu. Böyle bir şeye gerek var mıydı? "Aksi halde onayım olmayacak!"

"Rick! Abartıyorsun!"

"Kızımın görüşeceği züppeyi tanımak benim de hakkım!"

Lucy, "Baba evlenecek değiller merak etme!"

Rick, "Dediğim şey değişmeyecek."

Emma, "Baba!"dedi isyanla. "Ne diyeceğim şimdi? Babam seninle tanışmazsa buluşmamıza izin vermeyecek mi diyeceğim?"

"Aynen öyle söyleyeceksin küçük hanım."

"Baba! Beni utandırmaya hakkın yok!" Gözleri dolmuştu birden.

"Neden? Benden mi utanıyorsun? Galeride makine mühendisi olan baban ünlü avukat şirketinin varisi karşısında yeterince iyi değil mi?"

"Ne? Ben böyle bir şey düşünmedim bile!"dedi Emma hayretle.

Sementa, "Kızlar odanıza gidin. Bu konuyu farklı şekilde halledececeğiz." Emma ikna olmuş değildi. Lucy de konuşmanın tamamı karşısında şaşkındı. Kendine gelince sorun edilmeyen hiçbir şey Emma'ya gelince neden sorun oluyordu anlamıyordu. "Odanıza dedim!"

Rick, "Söylediğimden vazgeçmeyeceğim. Aksi halde ikiniz de bütün gün yanımızda duracaksınız."

Sementa, "Rick! Uzatma!"dedi daha ciddi bir tonla. Sonra kızlara döndü odalarına gitmeleri için. Kızlar odalarına çıktıklarında Sementa kapı sesi gelmeden konuşmaya başlamadı. Sonra Rick'e döndü. "Senin neyin var söyler misin? Geçmişin izlerini günümüze taşımana gerek var mı?"

"Seal Town'dan taşınmamız gerektiğini biliyordum. O aptal okul hiçbir zaman hayatımızdan çıkmayacak. Önce Lucy kolej meraklısı oldu, şimdi ise Emma! Annelerine çektikleri nasıl da belli!" Sementa dudaklarını birbirine bastırdı. Öfkeyle hareket etmek istemiyordu. Rick'in bu konudaki hassasiyetinin farkındaydı fakat o da bu konuda hassastı. Orada yaşananların üzerinden yirmi sene geçmişti ve hala hayatlarını etkilemeye devam ediyordu.

"Burs kazanmak zorunda olduklarını ikisi de biliyor. Aile bütçemizin ne olduğunun farkındalar."

"Senin aile bütçen her şeye yeter ama!"

"Mezun olduğumdan beri elimi bile sürmediğim bütçe!" Derin bir nefes aldı. Sakin kalmaya çalışmak her saniye daha zor hale geliyordu. "St. Joseph'le ve St. Josephlilerle işim biteli çok oldu. Fakat şimdi Amelia White ile sohbet etmek zorunda kalacağım."

"Simon'a da selam söyleyecek misin? Diğer arkadaşlarınızla mezun buluşması da yapacak mısınız? Eski nişanlınla da görüşürsün belki?"

"O benim hiçbir zaman nişanlım olmadı. Ailelerin tasarladığı bir şeydi. Sen de biliyorsun. Ben sana, o da Estelle'e aşıktı! Sonra ise öldü! Yani eski nişanlımla görüşemeyeceğim için çok üzüldüm gözyaşları içindeyim!"

"Evet aptal mafya oyunlarında öldü, ben hiç üzgün değilim!"

"Kes artık! Her şeye rağmen çok yakın bir dostumdu! O evliliğin olmayacağını ikimiz de biliyorduk ve sen hala uzatıyorsun!"

"Bu onunla yatmanın önüne geçmemişti ama!"

"Evet sen Amelia'yla yattıktan sonraydı!" Rick duraksadı. Yüzü kaskatı oldu. Bu konuyu şimdiye dek hiç konuşmamışlardı. Onun bildiğinden bile haberi yoktu. "Kolejli kızları her daim merak etmiştin ve ha ben ha diğeri, istediğini aldın! Eğer paranoyaklık etmeye devam edeceksen konuşacağım çok şey var Rick Order!"dedi sertçe. Rick başka bir şey demedi. İşlerin birden bire nasıl bu hale geldiğine kendi de şaşırdı. O kolejin adı ne zaman geçse gerilirdi ve bugün kendini tutamamıştı. Emma'nın Ron'la ilişkisi olursa Amelia meselesinin ortaya çıkacağından korkmuştu. Oysa Sementa onu hazırlıksız yakalamıştı. Bunu zaten biliyordu ve yıllarca hiçbir şey söylememişti.

"Özür dilerim Sam."dedi ve ona yaklaştı. Fakat Sementa eliyle durmasını söyledi. "Bir hataydı. Kendimde bile değildim."

"Ben de değildim! Ödeştik mi, ödeştik. Fakat tek taraflı olmadığını bile bile tek hatalı benmişim gibi her seferinde gündeme getirmenden sıkıldım artık. O dönem tek sevgilim sen değildin. Fakat seninle ilişkimden sonra her şey değişti. Her şey!"

"Biliyorum. Ben sadece duygularıma hakim olamadım. Söz konusu sen olunca onların hayaletlerinden bile seni kıskanıyorum. Stefan öldü biliyorum fakat Gregor hala yaşıyor!" Uzun bir süre Sementa'nın peşinden ayrılmayan bir başka St. Joseph mezunuydu Gregor. Şimdi nerede ne yaptığını bilmiyorlardı. Yine de ismi bile Rick'in canını sıkmaya yetiyordu.

"Cehennemin dibinde yaşıyor!"diye bağırdı Sementa. "Harika kahvaltı planın için teşekkür ederim! Boğazıma kadar doydum!" Hızla ceketini üzerine geçirdi ve evden çıktı. Rick ise arkasından bakakaldı.

Rick odasına döndü. Kapı sesinden sonra merdivenlerin pervazında yan yana duran Emma ve Lucy şaşkınlık içinde birbirlerine bakıyorlardı. Sesler yükselmeye başlayınca koridora çıkmışlardı ve konuşmanın bir kısmını duymuşlardı. Lucy, "Vay canına. Annemiz kolej mezunuymuş ve bize yalan söylemiş."

"Ama mezuniyet belgesinde Seal Town Lisesi yazıyordu." Emma da şaşkındı.

Lucy ise oldukça düşünceliydi. "Stefan kim acaba? Annemizi evlendirmeyi düşünmüşler. Ama olmamış. Peki Gregor kim olabilir? Babam bu ikisine karşı aşırı öfkeliydi."

"Bence şu an en berbat olan Ron'un annesi ve babam arasında geçmişte bir şey yaşanmış olması!"dedi Emma tiksintiyle. Eli midesinin üstündeydi. Hayatındaki değişimler ona fazla gelirken ailesinin geçmişinin St. Joseph'le bağlantısı olduğunu öğrenmek onu sarsmıştı.

Lucy, "Ben ona o kadar takılmadım. Sonuçta onlar birbirlerine deli gibi aşık. Amelia White çoktan unutmuştur bile. Fakat Stefan ve Gregor daha kritik kişilere benziyor. Annem her şeye rağmen Stefan için dostumdu dedi. Demek değer veriyormuş. Hemen arkasından Gregor'u anması da benzer bir konu olduğunu gösterir."

Emma başının ağrıdığını hissediyordu. "Hiç merak etmiyorum." Karmaşık bir aile geçmişi ihtiyacı olan son şeydi.

"Ah baba niye soyadlarını söylemedin ki? Şimdi tüm St. Joseph arşivlerini tek tek incelemek zorunda kalacağım. O dönem orada kim bilir kaç Stefan kaç Gregor vardır!"

"Gerçekten bunları mı merak ediyorsun?"

"Elbette merak ediyorum! Annemizin sır gibi saklanan geçmişinin perdeleri aralandı bugün! Aslında pek çok şeye açıklık getiriyor bu. Niye annemin ailesiyle hiç görüşmediğimizin sebebi burada yatıyor olabilir."

"Babamı ve dolayısıyla bizi istemediler. Gayet açık bir şekilde biliyoruz bunu."dedi Emma. Dedesi ve anneannesinin konusu hiçbir zaman açılmazdı. Daha küçükken bir iki kez sormuştu onları ve cevabını almıştı.

Sementa ise deniz kenarına gitmişti. Doğup büyüdüğü şehirdi Seal Town. Her yerini biliyordu. Bir şekilde buraya bağlı hissediyordu kendini. Başka yere gitmeyi hiç düşünmemiş, istememişti. Rick de buranın yerlisiydi. Gençliklerinde yaşadıkları mahalleler farklıydı ama bir şekilde hayatları kesişmişti işte. Rick için burası sefalet yılları demekti. Terk edip gitme düşüncesiyle hiç sorun yaşamıyordu. Sementa ise buranın parlayan yıldızlarından biri olmuştu. Başka yerde düşünemiyordu kendini. Geçmiş çalkantılıydı evet ama kaçmak isteyeceği kadar utanç dolu değildi. İyisiyle kötüsüyle yaşanmıştı ve bitmişti. Hala etkilerini hissetmeye gerek yoktu. O unutup gitmişti fakat aynısı Rick için geçerli değildi. Dönem dönem bu gerilimler yaşanıyordu. Şimdi ise Emma ve Lucy bu gerilimlerin artma sebebi olacak gibiydi.

***

Yayımlama tarihi: 27.06.2024

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top