1.19. Sonlar ve Başlangıçlar

Emma Nate'in karnına sağlam bir diz darbesi geçirdi ve öne bükülmesiyle odadan koşarak çıktı. Bayılacak gibiydi. Bir an önce aşağı inmek ve birini bulmak istiyordu. O pislikle bir dakika daha burada kalamazdı! Koridorda birine çarptı fakat onu yana iterek merdivenlere koşmaya çalıştı. Fakat Nate kolundan sıkıca yakalamıştı tekrar.

"Sana bırak beni dedim!"diye bağırarak suratına tokadı indirdi. O an karşısında Ron'u gördüğünde birden afalladı. "Ron?" Korkudan nefes alış verişi o kadar hızlanmıştı ki bayılmak üzereydi. "B-b-ben ö-özür dilerim."diye kekeledi. Bir odasına bir Ron'a bakıyordu. Ron neye uğradığını anlamamıştı. Emma'nın yüzündeki dehşet ifadesini çözmeye çalışıyordu. Saniyeler içinde sebebi belli oldu.

Nate Emma'nın odasından çıktığında öfkeden gözü dönmüş gibiydi. "Şimdi sana gününü göstereceğim! Gel buraya!"diyerek ona doğru yürüdü. Emma geri geri giderken Ron hızla Nate'e döndü ve suratına yumruğu indirdi.

"Senin derdin ne? Kızlara saldırmayı adamlık mı sanıyorsun?" Bir yumruk daha indirdi. Nate iki büklüm yere çöktüğünde karnına birkaç tekme geçirdi. Onu iyice patakladıktan sonra birkaç kişiyi çağırdı ve onu evden attırdı.

Yukarıdaki arbedeyi duyan Lucy koşar adım yukarı çıktı. Duvarın dibinde bembeyaz suratıyla yere çöken Emma'yı gördüğünde yüzü endişeli bir hal almıştı.

"Neler oluyor burada?"diye sordu ve Emma'nın yanına geldi. Emma önce odasına sonra merdivenlere baktı.

"B-bana s-saldıracaktı."diyebildi.

Ron, "Ona en başında bulaşmamalıydın!"diyerek Emma'ya çevirdi bakışlarını. Sesi kızgındı. Yanına çöktü. Elini yüzünde gezdirdi. "Sana böyle şeylere gerek yok demiştim." Daha sakindi bunu söylerken. Fakat olanlar canını çok sıkmıştı. Tesadüfen buraya çıkmış olmasaydı ona yardım edemezdi.

Lucy, "Çok özür dilerim Emma. Onun bu kadar kontrolden çıkacağını düşünmemiştim."

Ron sert bakışlarla ona döndü. "Onun ne kadar pislik biri olduğunu biliyordun ve kardeşini onun önüne attın!" Olanların baş suçlusu olarak onu görüyordu. Başta her şey oyun gibi gelmişti fakat işin içine Nate girince rahatsız olmaya başlamıştı. Lucy'yi bu konuda uyarmıştı fakat Lucy umursamamıştı.

Emma yaşadıklarının etkisiyle konuşamıyordu. Olduğu yere çökmüştü. Zor nefes alıp veriyordu. Ron onu kolundan tutup yavaşça kaldırdı. "Dışarı çıkalım. Biraz hava almak iyi gelecektir." Dikkatlice aşağı inmesine yardımcı oldu. Merdivenlerde onları gören Flora ve Elisa endişeyle yanlarına geldi.

Flora, "Ne oldu sana? Nate'i dışarı artıklarını gördük az önce. Sana bir şey mi yaptı?"

Ron, "Yapamadı ama yapacaktı orospu çocuğu!"

"Emma! Arkadaşım!"diye feryadı bastı Flora ve Emma'ya sıkıca sarıldı.

Elisa, "Öyle bir şey gerçekleşmeden orada bulunman büyük şans."dedi Ron'a. Ron omuz silkti. Kahramanlık olsun diye yapmamıştı. Her insanın yapacağı şeyi yapmıştı. Saçma sapan hırslar uğruna bir başkasının hayatını mahvetmeyi göze almazdı. Onun sorunu Emma'yla değildi.

"Biraz verandada oturalım. Daha iyi olduğunda içeri geri döneriz. Doğum gününün bu olayla gölgelenmesine gerek yok." Evin kapısını açtı ve ceketini onun omuzlarına attı. Hava bayağı serindi. Verandadaki banka oturdular. Emma'nın titremesi geçmemişti hala. Ron ellerini onun ellerinin üstüne götürdü. "Geçti. Sana bir şey yapamaz."

"Sadece ayrılmak istediğimi söylemiştim." Ürpertiyle sarsıldı.

"Geçti. Ben yanındayım."

"Sen olmasaydın beni koridorda yakalayabilirdi!" Sesi dehşet doluydu. "Nasıl biri böyle bir şey yapabilir ki?"

"Hakkında şikayetçi olabilirsin. Ailemin avukatlık şirketi var. Seni temsil etmesi için sağlam birini ayarlayabilirim."

"Hiçbir ceza almaz eminim. Hem nasıl kanıtlayacağım ki?"

"Kolundaki izler davanın temelini oluşturmak için yeter." Emma koluna baktı. Nate'in kavradığı yerde dört uzun kırmızı parmak izi oluşmuştu. Omuzlarındaki ceketi biraz daha çekti izleri kapatmak için. "Lanet olsun!"dedi Ron öfkeyle. "Neden ona bulaştın ki?"

"Bilmiyorum."dedi Emma gözleri dolarak. Böyle bir şeyi hak etmemişti. Sadece ayrılmak istediğini söylemişti. Aralarında duygu adına hiçbir şey yoktu zaten. Terk edilmeyi kaldıramadı diye hayatını mahvetmeye kalkmıştı. Elleriyle gözlerini sildi.

Kapının oradan gelen kahkahalarla o yana döndü. Spike'ı burada görmeyi beklemiyordu. Dünden sonra hem de. Gerçi o videoyu da beklemiyordu ama uğraşıp yollamıştı.

Şimdi ise elinde kokteyl bardağıyla verandada arkadaşlarıyla konuşuyordu. Bardağından bir yudum alıp etrafa bakındığında onunla göz göze geldi. Bakışları bir an dondu. Sonra kaşları çatıldı. O yana yaklaşmaya başladı. "Hey, Ron."diye seslendi. Ron o yana döndü. "Seal Town ev partileri de fena değilmiş ha? Ne dersin?"

"Evet."dedi Ron. Şu an onu umursayacak durumda değildi. Emma'nın başına gelenler canını fazlasıyla sıkmıştı.

"Ne o? Kız arkadaşını ağlattın mı?"

"Hayır." Emma dudaklarını ısırmıştı. Konuşacak gibi hissetmiyordu.

"Ben içeri giriyorum. Ceket için sağol."dedi ve hızlı adımlarla içeri girdi. Fakat Spike kolundaki izleri görmüştü. Ron'a döndü.

"Kıza kabalık mı ettin yoksa?"

Ron omuz silkti. "Beni ne sanıyorsun?"dedi soğukça. Sonra öfkeyle nefes alıp verdi. "Piç kurusu Nate yaptı yapacağını. Kızın ödünü kopardı. Tesadüfen orada olmasaydım belki de daha kötü bir şey olacaktı. Herifi bir güzel benzetip gönderdim."

Spike yüzünde hiçbir mimik oynamadan dinlemişti olanları. "Kötü olmuş. Dün görüştüğüm kız değil mi bu? Emma Order. Şu öğrenci değişimi zırvalığı için gelmiştim." Derin bir nefes alıp verdi. Öfkeyle atan kalbini bir türlü yatıştıramıyordu. "Dersten başka bir şeyle ilgilenen birine benzemiyor. Nate gibi biriyle ne işi varmış? İlginç."

Ron gözlerini Spike'ın üstünden ayırmadı. Gerçekten Emma'yla pek ilgili görünmüyordu. Lucy her şeyi kafasında uydurmuştu. "Uzun hikaye. Boşver."dedi ve o da içeri girdi. Lucy'nin saçma sapan kuruntuları yüzünden Emma büyük bir tehlikeye sürüklenmişti. Bu konu hakkında konuşmak üzere Lucy'yi aramaya başladı.

Emma odasına girdiğinde sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Kapı tıklatıldığında tedirgince döndü. "Birazdan geleceğim."diye seslendi. Fakat kapı açıldı. Korkuyla ayağa fırladı. Savunmaya hazır halde elinde vazoyla bekliyordu. Kapı sonuna kadar açılıp endişeyle ona bakan Spike'ı gördüğünde eli gevşedi ve aşağı indi. Spike ağır adımlarla içeri girip kapıyı kapattığında Emma tekrar ağlamaya başladı.

"Ne oldu?"diye sordu Spike usulca. Emma başını iki yana salladı. Dudaklarını ısırıyordu. Spike ona doğru yaklaştı. Parmak uçları kolundaki kızarıklıklara gitti. "Sana bir şey mi yaptı?"

"Ayrılmak istediğimi söyledim. Kabul etmedi. Beni sıkıştırmaya başladı. Kaçtım. Ron olmasaydı ondan kurtulabilir miydim bilmiyorum." Aynı şeyi bir kez daha yaşamıştı anlatınca. Yine her yeri gerilmişti.

"Emma..."diye soludu Spike. "Bana bunu yapma. Seni senden koruyamam." Saçlarında gezdirdi ellerini. Dokunmaya kıyamadığı bedene bir başkasının hunharca saldırmaya kalktığı düşünceci aklını başından almıştı. "O pislik bir daha sana yaklaşamayacak! Bundan emin olacağım!"dedi dişlerinin arasından.

"Aptalca bir şey yapma!"

"Aptalca bir şey yapan Nate'ti. Bedelini ödeyecek!" Bunu söylerken mavi gözleri intikam doluydu. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Aptal biri değilsin Emma. Lütfen seçimlerini yaparken buna göre davran. Lucy istiyor diye değil sen istiyorsun diye olsun ne olacaksa."dedi ve odadan çıktı.

Koridora çıktığında karşıdaki kapı açıldı. Lucy'nin odasından Ron çıktı. Yüzü gergindi. Fakat onu görünce şaşırmıştı. Koridorun ortasına kadar yürüyüp karşı karşıya geldiklerinde durdular. Ron az önce Spike'ın Emma'yla hiçbir alakası olamayacağını düşünürken şimdi onun odasından çıktığını görmesiyle düşünceleri bir kez daha değişmeye başlamıştı. Spike ise olanlar hakkında Ron'a pek çok şey söylemek istiyordu. Fakat konuşması her şeyi berbat edebilirdi. Endişeli bir ifade takındı. "Kız fena korkmuş. Tuvalet diye girdim. Resmen yerinden sıçradı. İyi bir terapiye ihtiyacı olacak."dedi rahatça. Sonra öksürerek boğazını temizledi. "Her neyse. Eğleniyor musun bari? Okuluna alıştın mı iyice?"

Ron hala şüpheyle ona bakıyordu. Fakat uzatmadı. Ellerini pantolonunun cebine soktu."Alıştım. St. Joseph'ten daha çok benimsedim diyebilirim."dedi mesafeli bir tonla. "Tuvalet aşağıda."

"Doluydu."

"Şimdi boşalmıştır." Spike yanından geçip gitti. Ron onun merdivenleri inmesini bekledi. Sonra Emma'nın odasına gitti. Kapıyı çalıp içeri girdi. "Şimdi biraz daha iyi misin?"

"Evet."dedi Emma derin bir nefes alarak. "Sanırım."

"Bu akşam kendinde değildi. Nate. Bir şeyler alıp gelmiş. Gözlerinden belliydi." Emma böyle bir detayı fark etmediği için kendine kızdı. "Kendinde olsaydı da çok normal davranacağını düşünmüyorum. Yaptığının hiçbir açıklaması ya da bahanesi olamaz."

"Korkunç bir andı. Nasıl onu odama çağırmak gibi bir aptallık yaptım bilmiyorum. Senin gibi normal karşılayacağını düşünmüştüm."

Ron güldü. "Herkes benim gibi değil ne yazık ki. Bazıları reddedilmeyi kolay aşamıyor. Daha dün arkadaşlarıyla girdiği iddianın çürümesine sebep oldun. Bu da onu zıvanadan çıkardı."

"Ne iddiası?"

"Yatağa atmak için bir hafta verdi. Arkadaşları bir ay dedi. Ama sen ikinci gün ayrılmak istedin." Emma midesinin bulandığını hissetti.

"İğrenç!" Masadaki su matarasından birkaç yudum su içti. İlk şoku atlatmıştı. Şimdi biraz daha düzgün düşünebiliyordu. Az önce Spike'la yaşadığı konuşma, yüzündeki karanlık ifade onu korkutmuştu. Delice bir şey yapmamasını umuyordu. "Aşağı inelim."dedi ve yerinden kalktı.

Ron, "Tamam. İnelim." İnmeden önce Emma'nın elinden tuttu. Gözlerinin içine baktı. "Gerçekten iyi misin?"

"Olacağım." Ron bugün olanlardan dolayı kendini suçluyordu. En başında bu işe kalkışmamalıydı. Lucy'nin temeli olmayan düşünceleri yüzünden birinin hayatı neredeyse mahvolacaktı. Geçmişte olan geçmişte kalmalıydı. Birilerinin zarar göreceği hiçbir oyunun içinde olmayacaktı. Üstelik bu olay Emma için gerçekten endişelendiğini, ona zarar gelirse üzüleceğini fark etmesini sağlamıştı.

Birlikte aşağı indiler. Lucy yanlarına geldi. Onun Nate'le arasını yaparken Nate'in böyle kendini kaybedeceği aklından bile geçmemişti. Sadece kardeşinin tecrübe ve popülerlik kazanmasını biraz da Ron ve Spike'ın ne yapacağını görmek istemişti. Kardeşine ciddi bir zarar gelmesini isteyecek kadar ruhsuzlaşmamıştı henüz. "Bir daha sana yaklaşamayacak. Bundan emin olabilirsin. Kontrolünü bu kadar kaybedeceğini hiç beklemezdim."

Ron alayla güldü. Sonra ciddileşti. "Bir daha Emma'ya yaklaşamayacağı kesin." Emma'ya döndü. "Şimdi onun hakkında suç duyurusunda bulunmaya gidebiliriz. Avukat ayarlama konusunda ciddiydim. Hatta bizzat annem ya da babam bu işi üstlenebilir. O pisliğin tüm hayatını bitirebiliriz."

Lucy tedirgince onlara baktı. "Hayır! Böyle bir şey yapmayacaksınız! Bugün partide neler sattığımızı biliyorsunuz! Sadece onun değil bizim de hayatımız biter!"

Ron, "Hiçbir şey ispatlayamaz. Herkesi sustururuz."

"İlla biri konuşacaktır. Onun cezasını başka şekilde kesmek zorundayız."

Emma bir süre düşündü. Sonra aklına gelen fikirle konuştu. "Uyuşturucu aldığını söyleyelim ve test yapılsın. Böylece futbol takımında daha fazla kalamaz. Bu bile o çok böbürlendiği takım kaptanlığının elinden alınmasına yeter. Sadece bu da değil, okuldan bile atılır."

Ron, "Eh, hak ettiğinin yanında küçük bir şey ama onun en övündüğü meselenin ortadan kalkması bile onun için yeterli olacaktır." Ron polisi aradı ve ihbarda bulundu.

Parti boyunca Spike'ı görememek Emma'yı endişelendirdi. Mesajlarına cevap vermemişti. Başını belaya sokmasından endişeleniyordu.

*

Pazartesi günü okula Ron'la birlikte gitti Emma. Nate'in bu işi daha fazla uzatmasından korkuyordu. Ron hiçbir şey yapamayacağını söylese de endişesini bastıramıyordu. Cumartesi gecesi ihbarda bulunmuşlardı. Fakat herhangi bir geri dönüş olmamıştı. Arabadan indiğinde etrafına bakındı önce. Etrafta Nate yoktu. Ron, "Hadi, korkma artık."

"Hakkımda saçma sapan konuşması bile beni bu kadar korkutmuyor."

"Sana dokunamaz." Elini onun beline doladı ve kendine çekti. "Bana güven. Eğer sana yaklaşacak olursa okuldan atılma pahasına onu fena benzetirim." Güldü. Emma'yı neşelendirmeyi umuyordu. Onu sınıfa bıraktı. "Teneffüste yine gelirim."diyerek ayrıldı.

Emma sırasına oturduğunda Wendy arkadan konuştu. "Cuma günü Nate, Pazartesi Ron, Salı günü sırada kim var? Uslu okul birincisinin hızına yetişemiyoruz." Emma gözlerini devirdi. Açıklama yapmayacaktı. Olanlardan herkesin haberi vardı. Ron onu herkesin içinde dövmüş ve evden attırmıştı. Nedenini de biliyorlardı. Hala saçma sapan konuşma cüretini gösterenler çıkıyordu.

"Salı günü Nate'i sen al bence."dedi Elisa. "Özlemişsindir!"

"Eski sevgilinle çıkmasını sorun etmiyorsun demek?"

Elisa alayla güldü. "Etmiyorum. Sen ediyorsun galiba? Senin de eskin olduğunu düşünürsek."

Wendy, "Benim olayım o değil. Her neyse." Tartışma daha fazla uzamadı.

Elisa da Flora da o gün olanlar için endişelenmişti. Aralarındaki diğer sorunları kenara atmanın vakti gelmişti. Bu durumda düşmanlık gütmeleri anlamsızdı. Şimdi destek olma zamanıydı.

İlk teneffüste o gün Nate'in okula gelmediğini öğrenmişlerdi. Emma sebebini merak etmişti. Ron umursamamıştı. Lucy, "Öyle bir şeyden sonra utanıp gelmemezlik yapacak biri değil."dediğinde Emma'nın aklına ikinci bir ihtimal geldi. Spike bir şey yapmış olabilir miydi? Fakat ona sormak istemiyordu. Hala kendini onunla konuşmaya hazır hissetmiyordu.

"Belki tutuklanmıştır. Hapiste tutuluyor olabilir."dedi iyimser olmaya çalışarak.

Ron, "Öyle bile olsa iki günden fazla sürmezdi. Bugün salınırdı."

"Her an önümü kesecek değil ya? Korkarak yaşayamam. Yanımda taşıdığım biber gazını üstüne boşaltırım."dedi Emma sonra öfkeyle.

Ron, "İyi fikir. Korkunun azalmasına sevindim."

Emma, "Azalmak zorunda. O gece çok korktum evet ama sürekli böyle yaşayamam. Benim üzerimde kontrol sahibi olamaz."

Lucy, "Aferin sana. İşte benim kardeşim. Biz güçlü kadınlarız."

"Evet, öyleyiz."

Ron, "Bu meselenin hallolduğuna sevindim. Sınav haftasını kafamız rahat geçireceğiz."

Emma, "Kendi adına konuş. Haftalardır doğru düzgün ders çalışmıyorum. Finallerde çakmam an meselesi."

Lucy, "Hiçbir dersten kalacak değilsin Emma. St. Joseph'in öğrenci değişimiyle ilgileniyorsan bilemiyorum."

Emma omuz silkti. "Daha buradaki manyakları kaldıramıyorum bir de orayı denemek hiç bana göre değil." Ron'a döndü. "Kusura bakma ama öğrenci profiliniz hiç güven vermiyor."

Lucy, "St. Joseph demişken bakın bakalım kim gelmiş."diyerek koridoru gösterdi. Spike elinde dosyalarla koridor boyunca ilerliyordu. Okul dışı zamanlara göre yine oldukça düzgün giyinmişti. Saçlarını geriye doğru taramış, kıravatını düzgünce bağlamış, ütülü beyaz gömleğini lacivert kumaş pantolonun içine sokmuş örnek öğrenci imajı çiziyordu. Mavi gözleri parlaktı. Beyaz dişlerini ortaya seren geniş bir gülümseme yüzündeydi.

Yanlarına gelince durdu. "Günaydın arkadaşlar."dedi neşeyle. Ron'a döndü. "St. Joseph'in sensiz tadı çıkmıyor. Acaba geri mi dönsen artık?"diyerek kolunu omzuna attı.

"Burası iyi."dedi Ron. "Üstelik artık kalmak için daha çok sebebim var."dediğinde gözleri Emma'nın üstündeydi. Spike da önce Ron'a sonra Emma'ya döndü. Önce yüzü rahatsızca kasıldı. Sonra gülümsedi.

"Okul birincisi."dedi Emma'ya bakarken. "Beni şaşırtıyorsun Ron. Ama seçimin güzelmiş. Geçen akşam yaşananlar kötüydü. Şoku atlatabildin mi?"

"Evet. İlgilendiğin için teşekkürler."dedi Emma da rahatsızca kıpırdanarak.

"İnsaniyetini kaybetmeyen herkes ilgilenirdi." Sağ elini çenesine götürüp kaşıdı. O an Emma Spike'ın parmak eklemleri üzerindeki yaraları fark etti. Sanki birini durmadan yumruklamış gibi! Spike onun bakışlarını görünce hızla elini indirdi. Ceketin kolu yaraları kısmen kapattı. Emma gözlerini onun gözlerinden ayırmadan baktı uzun uzun. Spike ise gülerek, "İlişkinizi ne zaman kutluyoruz?"diye sordu Ron'a dönerek.

Ron, "Henüz bir ilişkimiz yok. Ağırdan alıyoruz." Emma'ya döndü. Emma'nın bakışları utangaçtı. "Sanırım. Kaçmanın bir alemi yok gibi görünüyordu. Ama aceleye de gerek yok." Spike'ın kaşları kalkıp indi.

"Anlıyorum." Derin bir iç çekti. "Bu güzel parçayı kaçırma derim."

Lucy, "Sen Ron'un mutluluğuyla bu kadar ilgilenir miydin?"diye sordu alayla.

"Neden ilgilenmeyeyim? Ne de olsa arkadaşım." Elindeki dosyalara baktı. "Evrak işleri. Gitmem gerek. Şu Michael Larsen'ı nerede bulabilirim?" Emma'ya döndü. "Senin sınıf arkadaşındı değil mi?"

"Evet. Sınıfta olması muhtemel."dedi Emma donukça.

Spike başını yana yatırıp gülümsedi. Göz kırptı. "Sağol. Bakalım orada mıymış."diyerek Ron'un omzundan kolunu çekti. Birkaç adım sonra durdu. "Hey, güzellik. Sözüm senin için de geçerli. Bu arkadaşı kaçırmak istemezsin."dedi ve yürümeye devam etti. Emma yüzünde hiçbir mimik oynamadan arkasından bakıyordu.

Neden böyle yaptığını anlayamıyordu. Ron'la çıkma düşüncesi onu heyecanlandırıyordu fakat diğer yandan bu ilişkinin başlaması Spike'la arkadaş bile olamayacakları anlamına geliyordu. O da bunu mu istiyordu gerçekten? Spike koridor boyunca başka bir kızla bakışıp kur yaptıktan sonra kızdan numarasını istedi. Telefonuna kaydetti ve kıza çapkınca göz kırparak uzaklaştı.

"Değişik biri."dedi Emma başını iki yana sallayarak.

Lucy, "Öyledir." Sesinde ima vardı. Bu ima Emma'nın kendini rahatsız hissetmesine sebep oldu. Lucy ve Spike arasında geçenleri düşündü tekrar. Ne kadar sürmüştü, ne hissetmişlerdi, hem bilmek istiyor hem ölene dek duymak istemiyordu.

Ron, "Ne diyebilirim ki?"dedi ve zilin çalmasıyla sınıflara dağıldılar.

Emma sınıfa girdiğinde Michael ve Spike'ın konuştuğunu gördü. Michael kendi sırasındaydı ve arkasını dönmüştü. Spike ise onun arkasında, yani Emma'nın yerinde oturuyordu. Önünde kağıtlar vardı ve oradan bir şeyler gösteriyordu. Emma o tarafa yaklaştığında Spike başını kaldırdı. "Çok uzun sürmez güzellik."

"Bana öyle demeyi kes."dedi Emma rahatsız bir tonla.

"Güzellikleri övmemek kaba bir davranış bana göre." Emma gözlerini devirdi. Michael'a birkaç şey daha anlatmaya devam etti. Bu sırada içeri Elisa girdi. Meraklı bakışları Spike'ın üstünde durdu. Yavaş adımlarla yaklaşırken Spike'ın her hattını incelemeye başlamıştı. Emma da farkındaydı bunun ve şimdiden içine bir sıkıntı çökmüştü.

Elisa yanından geçip Spike'ın arkasındaki yerine oturdu. "Parfümün güzelmiş."dedi Spike'a. Emma onun bu girişkenliğine sinir oldu. Onu ne ilgilendiriyordu ki? Gidecekti ve bir daha görmeyecekti. Boş yere kur yapmasına gerek var mıydı?! Spike yavaşça Elisa'ya döndüğünde yüzünde çapkın bir gülüş vardı ve Emma elinin tersiyle o gülüşe çarpmamak için kendini zor tutuyordu.

Spike Elisa'nın mavi gözlerine bakarak konuştu, "Markasını öğrenmek ister misin?"dedi neredeyse fısıldarcasına.

"Evet, lütfen."diyerek ona doğru yaklaştı Elisa. Arada birkaç santim vardı ve göz göze bakışıyorlardı şimdi. Emma öfkeyle derin bir nefes aldı.

Spike Emma'nın öfkeli tepkisinin ardından tatmin olmuş bir gülüşle Elisa'ya biraz daha yaklaştı. "Bunun için evime gelmen gerekebilir."

Elisa çapkın gülüşüyle, "Neden olmasın?"demişti ki Emma Spike'ın bacağına botuyla sert bir tekme geçirdi.

Spike acı dolu bir ses çıkararak Emma'ya döndü. Gözü yaşarmıştı ani acıdan. "Bunu neden yaptın?"diye inleyerek bileğini tuttu.

"Ders başlayacak ve on dakikadır seni bekliyorum. Şu görüşmeyi başka zaman yapamıyor musun?"dedi Emma sinirle.

Spike onun halini memnun bir gülümsemeyle izliyordu. "Uzun sürmeyecekti. Her neyse." Elisa'ya döndü. "Numaranı verirsen okuldan sonra seni almaya gelebilirim."

Emma sinirden delirmek üzereydi. Ron'da yaşadığı şeyleri bir de Spike'ta yaşamaya niyeti yoktu. Hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Kapıyı sertçe kapattı. Koridor boyunca yere sert sert basarak ilerledi. Bahçeye çıktığında siniri hala geçmemişti. Park yerinde Spike'ın siyah spor arabasını gördüğünde orada yaşadıkları hızla gözünün önünden geçip gitti. Hemen ardından Elisa'yla orada yaşayabileceklerini düşündükçe her şeyi paramparça etmek istedi. Bahçede bulduğu iri bir taşı kaptığı gibi arabanın ön camına fırlattı. Cam tamamen kırılmasa da tam ortasında fena dairesel çatlaklar oluşmuştu.

"Numarasını verirse okuldan sonra onu almaya gelirmiş."diye söylendi. "Kırık ön camla gelip alsın bakalım."

"Hey! Neden böyle bir şey yaptın?"diye seslendi Spike. Kapının oradaydı ve hafif aksayarak o yana geliyordu. "Bacağımı sakatlamak yetmedi mi? Basketbol kariyerimi tehlikeye attın!"

Basketbol mu? Ne basketbolu?! Emma öfkeyle ona döndü ve adımlarını hızlandırdı. Tam önünde durdu. İşaret parmağını onun omzuna sertçe vurarak, "Sınırlar konusunu bir daha netleştirelim! Hayatında Elisa'ya dair tek bir şey bile olursa aramızdaki bu şey sonsuza dek biter! Askıya alınma bile olmaz!"dedi son derece ciddi bir ses tonuyla. Gözlerinin içine bakarken ekledi, "Anladın mı?"

"Bu yaptığın hoşuma gitti."dedi Spike gülerek. Sonra sakince devam etti. "Senin çevrenden birine yaklaşacak değilim Emma. Seni Ron'la gördüğümde ne hissettiğimi anlamanı istedim sadece."

Emma öfkeyle nefes alıp veriyordu. "Senden nefret ediyorum!"

"Hayır, etmiyorsun."

"Ediyorum!" Gözü elindeki yaralara gitti. "Eline ne oldu?"diye sordu.

Spike omuz silkti. "Aramızdakiler askıya alınmadan önce seninle biraz daha uğraşmak istedim."diyerek konuyu değiştirdi. Muzipçe gülümsedi. "Eğlenceliydi."

"Değildi! İğrençti! Numarasını verdi mi sana?"

"Tabii ki verdi. Senin gibi birkaç kız var sadece. Ya dersi bahane ederler ya da kendilerini ağırdan satmanın daha çok kazandıracağını düşünürler. Ki genelde ikisiyle de uğraşmam. Sen bir istisnasın. Her neyse. Numarayı kaydetmedim." Elisa asla fırsatı kaçırmazdı! Onun Spike'a karşı hissettiği şeylerin farkında olamazdı. Ona olanlardan bahsetmemişti. Spike ciddiyetle devam etti. "Yakın arkadaşlar arası dönüşümlerin zararını yaşamış biri olarak aynısını sana yaşatmam."

"Ama ablamı sorun etmemiştin!"

"Milyon yıl önceydi. Seni tanımıyordum. Emma, geçmişim gerçekten berbat."

"Şimdin de çok verimli geçiyor denemez. Aramızdaki şeye rağmen başkalarıyla birlikte olmaktan çekinmiyorsun."

"Sen de öyle!" Ses tonu suçlayıcıydı. İçindeki kıskançlığı bastırmakta başarılı değildi. Ellerini cebine soktu. Derin bir enfes aldı. "İçinden çıkılması güç bir durumdayız. Aramızdaki şeye rağmen hala Ron'la birlikte olmak istiyorsun ve bu benim için büyük bir sorun. İnanmayacaksın ama benim de duygularım var. Diğer yandan her şeyi bir kenara bırakıp ilişkimizi hızlandırırsak sana her günü zehir edebilirim. Şimdi bile seni onunla görmek zihnimi allak bullak edip günümü rezil geçirmeme sebep oluyorsa, çıkmaya başladığımızda sana ulaşamadığım her an ona gitmiş olma ihtimalin beni delirtir. Sadece bu da değil, yanımda bile aklının onda kalmış olma ihtimalini ve sevişirken onu hayal ettiğini düşünmek yeterince çıldırtıcı bir durum." Emma bir an son düşünceyle dudaklarını ısırdı. Fakat haklı olduğunun da farkındaydı.

"Ya Ron'la ilişkim uzun sürerse."

Spike omuz silkti. "Onunla mutluluğu yakalayabilmişsen senin adına sevinmekten başka hiçbir şey yapamam."diyerek yutkundu. Asla sahip olamayacağı bir hayale kapılmış olma düşüncesi canını acıttı. Ama öteki türlüsü az önce anlattığı gibi olacaktı. Her şey daha berbat olacağına hiç yaşanmaması çok daha iyiydi. "Yine çok uzun süre yanımda kaldın. Başımı bela sokuyorsun. Sadece benim değil kendi başını da." Ellerini başına götürdü. Gökyüzüne baktı bir süre. Sonra ona döndü. "Bu çıkmazdan ben de hoşlanmıyorum."

"Eline ne oldu?" Cevap alamadığı soruya geri dönmek şimdilik en iyisiydi. Kalbi ona karşı karmakarışıktı. Onu kaybetmek istemediğinden emindi ama onunla olmak düşüncesi hala çok uzaktaydı.

"Yaralandı."

"Nasıl?"

"Birini hastanelik ettim."

"Nate'i mi?" Spike öfkeyle soludu. Hayatta olmayı bile hak etmiyordu. "Başını onun yüzünden belaya sokabilirdin."

"Az önce de dediğim gibi başım senin yüzünden belaya giriyor. Sana anlatmaya çalışıyorum ama umursamıyorsun ve bu beni delirtiyor! Ron'un veya benim ilgimi çekmek için böyle aptalca şeyler yapmana gerek yok. Yeterince dikkatimizi çekiyorsun."

"Onun dikkatini değil..."

Spike alayla güldü. Nefret ettiği gerçek hakkında konuşma vakti gelmişti. "Başta belki evet ama şu an Ron'un gözlerindeki ifade tüm dikkatinin gerçekten sadece sende olduğunu gösteriyor. Şimdi ne değişti bilmiyorum ama bir şey değişmiş. Seni umursuyor." Bunu Emma'ya söylemek Spike için gerçeği hazmetmek zorunda olduğunun feci bir hatırlatıcısıydı. Ron'un onun için gerçekten bir şeyler hissetmesi demek ondan kesin olarak uzak durmak zorunda olduğu anlamına geliyordu.

"Bunu senden duymak garip."

"Biliyorum." Dudaklarını birbirine bastırdı. "İkimizi de beladan uzak tutmak istiyorsan kendini koru. Lütfen. Bunu ikimiz için yap."

"Her saniyemi takip etmenin bir yolunu buluyorsun."

"O gün takip etmiyordum Emma!" Öfkeyle sesi yükseldi. "Doğum gününde, herkesin içinde böyle bir şey yaşayabileceğini düşünmemiştim bile! Ama düşünmeliydim. O hödüğün nasıl bir ezik olduğunu biliyordum. Ama kararı sana bırakmıştım. Hayatını nasıl yaşayacağın sana ait bir karar olmalıydı."

"O kadarını ben de tahmin etmemiştim."

"Peki dersini aldın mı?"

"Aldım. Emin olabilirsin."

Spike bir adım ona doğru yaklaştı. Elini bir an çenesine götürdü. Derin bir nefes aldı. Rüzgara karışan kokusu burun deliklerini doldurduğunda hafif bir baş dönmesi hissetti. "Şu an bizi kimsenin göremediği bir yerde olsaydık seni son kez öpmek isterdim. Çünkü bunu bir daha ne zaman yapabileceğimi bilmiyorum. Belki de seni son öpüşüm olurdu." Dudaklarını yaladı ve hızla geri çekildi. "Hoşçakal Emma."diyerek arabasına bindi. Müziği son ses açarak uzaklaştı.

Emma omuzları çökmüş halde izledi onun gidişini. Son görüşmeleri olacaktı bu. İçini derin bir hüzün kaplamıştı. Sınıfa döndüğünde öğretmen çoktan derse girmişti. Fakat onu kabul etmişti.

Sırasına oturduğunda kendini hayatındaki çok önemli birini kaybetmiş gibi hissediyordu. Duygularını bir düzene sokmak için uğraşan bir dost, bir yoldaş, bir aşık... Defterini masaya koydu ve kalemlerini çıkarmak üzere kalemliği eline aldı. Fermuarı açtığında bir anahtar buldu içinde. Gümüş rengi bir anahtarlığa bağlıydı. Bir yüzüne mavi unutma beni çiçeği işlenmişti. Diğer yüzünde ise Ruhuma açılan kapı... yazıyordu.

Flora, "Sen iyi misin? O ne?"diye sordu yan taraftan. Emma başını iki yana salladı.

"Hiç iyi değilim. Boş ver."dedi ve anahtarı kalemliğe geri bırakarak fermuarı kapattı. Ders boyunca başını koluna yasladı. Onu son kez öpme düşüncesinin zihninde aptal bir heyecana yol açmasını yok saymaya çalıştı. İlk öpüşmelerinin etkilerini üzerinden atamışken o hissin cezbediciliğine karşı koymak zordu. Doğrular ve yanlışlar birbirine karışıyordu. Netlik çizgisi bulanıyordu.

***

Yayımlama tarihi: 17.06.2024

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top