1.17. İnişler ve Çıkışlar

Sağanak başlamıştı. Okul bahçesinden birlikte ayrıldılar. Ana yola çıkana dek hiçbir şey konuşmadılar. İlk soru Spike'tan geldi. "Neden o hödükle çıkmaya başladın? Ron'dan hoşlandığını sanıyordum. Onu da şaşırtmayı planladıysan eminim başarmışsındır."

"Evet."diye mırıldandı.

"Soruma cevap alabilecek miyim?" Emma günlerdir konuşmak istediği şeyler hakkında konuşmanın şimdi tam zamanı olduğunu düşünüyordu.

Umursuzca, "Tecrübe olsun diye."dediğinde Spike alayla güldü.

"Tecrübe için bile olsa zevksiz bir seçim."

"Neden? Tipi fena değil."

Spike çapkınca ona döndü. "Senin yanında daha kaliteli biri görmeyi tercih ederim."dedi ve yola dönerken ekledi, "Tecrübeyi ne için edinmek istiyorsun?"

Emma ilk cümleyi duymazdan geldi. "Siz erkekler ne için ediniyorsunuz?"diye sordu. Ses tonu biraz hesap sorar gibi çıkmıştı.

"Grup içinde geri kalmamak için."diyerek omuz silkti. "Sen de kendini Elisa'yla mı kıyaslamaya karar verdin?"

"Hayır tabii ki."

"O zaman neden?" Arabayı bir yerde durdurdu. "Sıcak bir şeyler alacağım."

"Olur." Spike arabadan indi ve koşarak kafenin içine girdi. Emma çalan telefonu eline aldı. Arayan Nate'ti. "Alo."

"Neredesin aşkım? Sınıfta bulamadım seni. Derse girmemişsin." Daha şimdiden bu kadar dipdibe olmak zorunda değillerdi!

"Kendimi biraz kötü hissediyorum. Eve gitmeye karar verdim."

"Anladım aşkım. Görüşürüz. Yarın için sana daha güzel bir hediye alacağım."

"Görüşürüz." Bir de şu doğum günü meselesi vardı. Ve aşkım olayı... Emma Nate'den bu kelimeyi duyduğu her seferinde yüzündeki tiksintiye engel olamıyordu. Onu aşkı olarak görmüyordu ki. Bu kelime çok yapay geliyordu kulağına.

Spike elinde plastik torbayla arabaya oturduğunda saçları ve gömleğinin üstü bayağı ıslanmıştı. Islak saçları alnına, gömleği biçimli vücuduna yapışmıştı ve Emma gözlerini ondan kaçırmak zorunda kalmıştı. Gözlerini kaçırsa da tenine yakışan parfümü duymazdan gelmesi zordu. Spike ona ortasından vişne rengi halka geçen siyah renkli karton bardak uzattı. Kendi bardağındaki halka ise koyu kahverengiydi. "Sana vişne soslu aldım. Sıcak çikolata ve likör. Benimki bitter çikolatalı. Tadına bakabilirsin."

"Likör neden? Üstelik araba kullanacaksın."

"Yağmur dinene kadar kullanmayacağım. İçindeki miktar çok az zaten. Çoktan sistemimden çıkar. Ayrıca çok daha fena hallerde araba sürdüğümü söylemiştim." Telefonundan hava durumunu kontrol etti. "Öğleden sonra hep yağışlı görünüyor." Kendi bardağını uzattı. "Konuşmadan önce biraz gevşemeye ihtiyacın var gibiydi."

Emma bardağı geri çevirdi. "O kadar yoğun çikolata tadından hoşlanacağımı sanmıyorum." Kendi bardağından küçük bir yudum aldı. Çikolata ve vişne yakışıyordu. Likör tadı hafifti. Boğazında yanma hissi bırakıyordu.

Yağmur arabanın tavanını delercesine yağarken Bay J.S ile burada oturmak ve likörlü sıcak çikolata içmek çok garipti. Onunla en son intihar edeceğini sandığında yanyana gelmişti. Bu ikinci seferdi. Yanında olmak tuhaf bir rahatlık veriyordu. Fakat çekiciliği de rahatsız ediyordu. Tarif edemediği bir çekim duygusuydu bu. Onu düşünmeden edemediği bir ruh hali değildi. Fakat parmakları bile birbirine değerse sanki daha fazlasını isteyecekmiş gibi bir histi. Bu da ona kendini kötü hissettiriyordu.

"Kendimi kötü hissediyorum."diyerek başladı. "Birlikte olmak istediğim kişi Ron'ken Nate'le çıkmak gibi bir karar verdim. Diğer yandan aklımı kurcalayan başka bir mesele daha var." O sensin demek hiç kolay değildi.

"Nedir?"

"Bunu daha sonra konuşsak?"

"Bana uyar." Spike da kendi içeceğini yudumladı. Gözleri Emma'nın üzerindeydi ve ona bu kadar yakın olmak duygularını kontrol etmeyi oldukça zorlaştırıyordu.

"Dün akşam Ron'la Seal Town Parkı'ndaydık. Duygularımız hakkında açıkça konuştuk. Fakat o kısa süreli ilişkileri tercih ediyor. Bense buna uyum sağlayamayacağımı söyledim. Yine de denemek istedi. Neredeyse beni öpecekti. Fakat oradan kaçtım." Derin bir nefes aldı. Spike ifadesiz kalmak için kendini zorluyordu. Lucy'nin attığı resimde öpüşüyor gibi gözüküyorlardı. Açıyı iyi yakalamıştı! Emma devam etti, "Olanlar hakkında seninle konuşmak istedim fakat tartıştık ve sinirlerimi alt üst ettin." Spike güldü. "Ve bu sabah birden Nate'in çıkma teklifini kabul ettim!" Emma bunu söylerken yorgundu. "Neden böyle yaptım? Sabahtan beri bana aşkım diyor ve aşırı derecede rahatsız oluyorum."

"Neden böyle yaptığın sorusuna birkaç tahminim var." Koltukta iyice ona doğru döndü. Dirseğini direksiyona, başını da eline yasladı. "Ron'u sinir etmek ve benim ilgimi canlı tutmak."

"Ne? Hayır! Ron'u sinir etmek belki olabilir ama diğerine katılmıyorum." Oysa sonuna kadar haklıydı. Sabah Nate'le buluştuğunda gözleri kameranın üzerinde değil miydi? İzleyip izlemediğini merak etmiyor muydu? İzliyor olma ihtimaline karşın Nate'i öpmemiş miydi?

Spike bir şey demedi. Dudaklarında anlayışlı bir tebessüm vardı. Emma, "Bu sabah beni izliyor muydun?"diye sordu sonunda.

"Neden merak ediyorsun?" Neden gülümsemesi bu kadar çekiciydi ki?

"Neyse. Boşver."

"Evet, izliyordum." Emma yanaklarının yandığını hissetti. "Aklındaki diğer mesele de bu değil mi?" Şimdi utançla başını kaputa dayadı Emma. Spike onu izlerken dudaklarındaki gülümsemeye engel olamıyordu.

"Haydi söyle: üçlü oynayan kaltağın tekiyim!"diye mırıldandı başını kaldırmadan.

"Sadece duygularını tanımayan tecrübesiz bir kızsın Emma." Emma hayretle başını kaldırdı. Onun hakkında böyle düşünmüyor muydu gerçekten?

"Söylediklerinde samimi misin?"

"Evet."

"Nate skor tablosu için benimle ilgileniyor, Ron yeni bir macera peşinde. Peki senin sebebin ne?"

Spike iç çekti. "İnan bana aylardır ben de buna bir cevap bulamadım. Benim gibi birini bu hale nasıl soktuğunu çözemiyorum. Hiçbir şey yapmıyorsun ve işte buradayım. Hayatının her detayını merak eder haldeyim. Başını belaya sokmandan deli gibi korkuyorum. Fakat seni kırıp dökmeden sana nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. Bu duygu benim için yeni ve nasıl yöneteceğime dair hiçbir fikrim yok."

Emma onun uzun açıklamasından etkilenmişti. Cümlelerinde aynı zamanda kendi duygularının da bir açıklaması mevcuttu. O da ona karşı aynen böyle hissediyordu. Yutkundu.

"Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

"Ne yapmak istiyorsun?"

"Bilmiyorum dedim ya."

"Sana yardımcı olmamı ister misin?"

Emma içeceğinden koca bir yudum aldı. "Evet lütfen! Senden başka kimseyle bu olanlar hakkında konuşamıyorum. Herkes beni yargılayacakmış gibi geliyor. Ama sen öyle yapmıyorsun."

"Hayatı rezillik içinde geçen biri olarak yanımda masum kalıyorsun."dedi Spike ve içeceğini bardak gözüne bıraktı. "Şimdi, bakalım,"dedi ve

Elini yavaşça onun eline götürdü. Parmaklarını usul usul onun avucunun içinde gezdirdi.

"Ne yapıyorsun?"

Bir şey demedi ve bu defa parmakları onun parmaklarının arasına geçti. Avuçları sıkıca birbirine değiyordu ve geçen her saniye Emma ağzının kuruduğunu ve kolunun karıncalandığını hissediyordu.

"Ne hissediyorsun?"diye sordu Spike derin mavi gözlerini onun yeşil gözlerinden ayırmadan.

"Kalbim duracakmış gibi."diye fısıldadı Emma derin nefes alıp verirken. Bu şekilde durmak onu çok fazla uyarıyordu. "Neden böyle söylediğimi bilmiyorum."diyerek elini geri çekmek istedi.

"Bekle. Biraz daha bekle."dedi Spike boğuk bir sesle. Gözlerini kırpmıyordu bile. Emma ise biraz daha böyle dururlarsa ona kapılacağını ve kendini durduramayacağını hissediyordu. Bambaşka bir histi bu.

Spike Emma'nın elini çekmesine izin verdiğinde, "Buna ten uyumu deniyor."dedi ve dudaklarını yaladı. Derince soluk alıp verdi. "Kalbi hızlanan tek kişi sen değilsin yani." İtirafı Emma'nın daha çok heyecanlanmasına sebep oldu. Bir bakıma da rahatlamıştı. Demek ki bu duygunun tecrübesizlikle alakası yoktu. Onun gibi biri bile aynı şekilde hissedebiliyordu. Spike bardağını tekrar eline aldı. Yudumladı. Emma da aynısını yaptı. Spike, "Evet. Aramızda olan şey bu. Güçlü bir ten uyumu. Ama sadece bu kadar mı, tartışılır."

"Şimdiye kadar onlarca kızla birlikte olmuş biri olarak böyle hissetmen tuhaf değil mi?"diye sordu Emma gözlerini kaçırarak.

"Aslında değil. Ten uyumu herkesle yakalayabileceğin bir şey değildir."diye açıkladı Spike. Bu gerçekti. Herkesle aynı şekilde olmazdı. Anlık ihtiyaçlar tatmin olurdu ancak ruh  asla doymazdı. Ruhsal doyuma ulaşmak için sürekli yeni birini denemek zorunda kalırdı. Her seferinde o doyuma ulaşamamak bazen onu daha gergin yapardı. Biriyle her anlamda bütünleşebilme hissini arzuluyordu ve bu hisse ilk defa bu kadar yaklaşmıştı. Kaybetmek istemiyordu.

"Daha önce hiç kimseyle yaşamadın mı bunu?" Emma bunu gerçek anlamda merak ediyordu.

Spike başını iki yana salladı. "Böylesini hiç hissetmemiştim. Yani elektriğimizin şöyle böyle tuttuğu ilişkilerim olmuştu ama devam etmek için yeterli değildi." Omuz silkti. "Böyle değildi."

"Ben bir şey diyemiyorum." Derin bir iç çekti. Gözü ön camdan dökülen yağmur damlalarına gitti. Her damla pervasızca o yana bu yana gidiyor hiçbiri yerinde sabit durmuyordu. Gözleri damlalara dalmış bir halde konuştu. "Peki neden Ron'la olmak isterken dün gece seni o kızla gördüğümde içimde bir şeylerin sıkıştığını hissettim?"diye sordu sessizce.

"Çünkü sana olan özel ilgim hoşuna gidiyor. Benim gibi birinin seninle bu şekilde ilgileniyor olması senin için gurur okşayıcı. Şimdiye dek kendini hiç önde görmedin. Önemli olabileceğini düşünmedin. Ron olsa da olmasa da bu ilginin canlı kalmasını istiyorsun. Dünün intikamı olarak bugün Nate'le ilişkini başlattın. Seni vazgeçirmemi istiyorsun. O kızı gördüğünde benim hakkımda büyük bir şüpheye düştün. Bir erkek böyle özel ilgi gösterdiği bir kız varken neden başkasıyla birlikte olur sorusunun cevabına anlamlı bir yanıt bulamadın ve benim yalancı olduğuma inanmak sana daha kolay geldi. Diğer yandan bu ilginin bitmesinden ölesiye korkuyorsun."

"Tamam dur artık!"dedi Emma isyan edercesine. Spike güldü. "Beni korkutuyorsun! Beni nasıl bu kadar iyi tanıyabiliyorsun?" Ses tonu hayret doluydu.

Spike omuz silkti. "Sana karşı hissettiğim şeyler güçlü." Tekrar iç çekti. "Çok güçlü. Fakat henüz aramızda bir şey olması için erken olduğunu biliyorum. Seni yönlendiren taraf olmak istemiyorum. Bir şey olacaksa bu senin kendi kararın ve isteğin sonucunda olmalı. Bir başkasına kendini ispatlamak için bana yaklaşman ikimize de zarar verir."

"Aramızda neden bir şey olsun? Evet dediklerinde haklısın. Bu ilgiyi kaybetmek istemiyorum. Belki bencilce bir şey ama sen ve, söyleyeceklerim için özür dilerim, sen ve Ron'u düşündüğümde birlikte olmak istediğim kişi olarak sadece Ron'u görüyorum."

Spike derin bir nefes aldı. Kalbini kıran bir gerçekti bu. Onun dudaklarından döküldüğünde kırıklar daha sert batmıştı. Şimdi yüzünde mahcup bir ifade vardı. Eli Emma'nın yanağına gitti. Saçlarını kulağının arkasına koydu. Baş parmağı yanağından dudaklarına ilerledi. Emma nefesi kesilerek, "Yapma."dedi. Fakat Spike onu dinlemedi. Parmağını dudakları üzerinde gezdirmeye devam etti. Kısa bir an aralarındaki çekime boyun eğdiler ve kendilerini serbest bıraktılar. Spike onun dudaklarını kendi dudaklarının arasına aldığında başının döndüğünü hissediyordu. Dudakları yanıyordu her kıvrılışta. Hissettiklerini onun da hissetmesini, bu hissi hiçbir zaman unutmamasını, kiminle olursa olsun özlediği şeyin bu his olmasını, birlikte olmak istediği asıl kişinin o olduğunu anlamasını istiyordu. Geri çekildiğinde dudaklarında kalan tat onu baştan çıkarıyordu. Daha fazlasını istemesine sebep oluyordu.

Alınları birbirine temas ederken, "İstediğin kişiyle birlikte olabilirsin Emma."diye fısıldadı Spike. "Dünya üzerinde yaşayan herkesle birlikte olabilirsin." Geri çekildi. Gözlerine baktı. "Fakat Ron'la birlikte olmaya başladığın andan itibaren aramızdaki bu şey devam etmeyecek." Yutkundu. "Bir kez daha aynı şeyin olmasına izin veremem. Onunla birlikte olduğun süre boyunca ilişkimiz tamamen askıya alınır."

Emma konuşamadı. Az önce onun ilgisinden vazgeçmek istemediği konusunda açık bir konuşma yapmışlardı. Fakat şimdi onu seçim yapmaya zorluyordu. "Arkadaş kalabiliriz."derken neredeyse bunun için yalvaracaktı.

Spike bir kez daha onu dudaklarından öptü. Emma bitmesini istemediği bambaşka bir boyuta sürüklendiğini hissetti. Eli onun boynuna ve oradan saçlarının arasına gitti ve kendine daha çok bastırdı. Bedenleri birbirlerine yaklaşmıştı bu öpüşle. Tenlerinin sıcaklığı çok daha hissedilir hale gelmişti. Az öncekinden daha uzun, daha derin, nefeslerini kesecek kadar etkileyici bir öpüşmeydi bu. Spike geri çekildiğinde Emma kendini bayılacak gibi hissediyordu. Nefes nefeseydi. Onu bırakmak istemiyordu.

"Bu şartlar altında seninle arkadaş kalamayız. Ron'la birlikte olduğunda mecburen aynı ortamlarda bulunmak zorunda kalacağız ve ben bu hisse uzun süre karşı koyabileceğimi sanmıyorum. Senden uzak durmaya çalıştığım halde iliklerime kadar seni arzuluyorken o kadar yakınıma geldiğinde seni baştan çıkarmadan durabileceğime güvenmiyorum. Çünkü ben de bu duyguyu hissetmeye aç biriyim. En yakın arkadaşıma bir kez daha ihanet edemem. Onunla çıkmaya başladığında seninle iletişimimiz hiçbir şekilde devam edemez. Her şey biter."

Emma dudaklarını birbirine bastırdı. Koltuğa yaslandı. Sıcak çikolatasını eline aldı ve dibini bitirdi. "Başımın dönmesine sebep oldun."diye mırıldandı. "Neden böyle bir şey yaptın?"

"Bazı şeyleri netleştirmemiz gerekiyordu." Spike da dudaklarını birbirine bastırdı. Dilini ağzının iç tarafında kalan dudaklarında gezdirirken derin bir iç çekti. Bu tat tüm bedenini uyarıyordu. Biraz daha onunla aynı arabada başbaşa kalırsa devamının ne olacağını biliyordu. Arabayı çalıştırdı. "Seni eve bırakayım."

Emma cevap veremedi. Tüm bedeni uyuşmuştu. Gözlerini yoldan ayırmadan kıpırtısızca oturuyordu. Dudaklarındaki tat hala oradaydı ve sıcak çikolatası bitmişti. Buna rağmen Spike'a has o tat gitmemişti. Yutkundukça boğazından bedenine ve kasıklarına inen güçlü bir uyarılma hissediyordu. Ten uyumu denen şeye aşık olduğu kişi dışında biriyle maruz kalmak çok tuhaftı. Doğru yanlış terazisinde yanlış noktasında bir histi. Fakat kişisel istekler noktasında onu arzulamasında hiçbir sakınca yok gibi geliyordu. İçine girdiği bu ikilemle nasıl baş edeceğini bilmiyordu.

Evin önüne geldiğinde inmek için hazırlandı. Spike, "Lucy sana benimle ne işin olduğunu sorduğunda ona St. Joseph'in diğer liselerden ortalaması yüksek kişilerle özel bir görüşme yaptığını ve iki okul arasında dönemlik öğrenci değişimi planlandığını söyle. Öğrenci temsilcisi olarak bu işi ben ayarlıyorum. Senden sonra Michael Larsen'la görüşeceğim. Seal Town'un gelecek vaat eden iki öğrencisi."

"Ne?"dedi Emma dalgınca. Söylediklerinin tek kelimesine bile odaklanamamıştı. Hala başı dönüyordu. Spike bir kez daha açıkladı. "Bu gerçek bir şey mi?"diye sordu sonra.

"Aslında evet. Fikir bana aitti. Bugün okuluna gelebilmek için uydurdum ve müdür kabul etti."

"Ciddi misin?"diyerek ona döndü Emma.

Spike güldü. "Evet. Seni o çocukla o halde gördükten sonra aklını başına alman için beni karşında görmen gerektiğini düşündüm."

"Sen delisin!"

"Beni delirten sensin." Bir kez daha iç çekti.

Emma'nın dudaklarına utangaç bir gülümseme yerleşti. İnmek için eli kapı koluna gitti. Duraksadı. "Adını bana söylemeyecek misin?"

Spike gülümsedi. "Henüz değil. Ama istersen gerçek adımı bulabilirsin."

"Senin söylemeni tercih ederim."

"O zaman bekleyelim ve görelim. Eğer sana gerçek adımı söyleyeceğim noktaya gelirsek söylerim."

"Öyle olsun Bay J.S. İyi geceler." Yine inecekken duraksadı. Aklına başka bir konu takıldı. Spike'ın Lucy hakkındaki tedirginliği tuhaftı. Lucy'nin onunla arasında ne tür bir ilişki olduğunu bilmesini istemiyordu. Nedenini merak ediyordu. "Lucy hakkında bana söylemek istediğin bir şey var mı?"diye sordu birden.

Spike ansızın gelen bu soru karşısında duraksadı. Gözlerini onun gözlerinden ayırmadan bakıyordu. Ya şimdi ya hiç anlarından biriydi bu. Aralarında bir şey olsa da olmasa da birbirlerine yaklaştıkça Emma'nın zaten öğreneceği bir şeyi ondan saklamanın hiçbir anlamı yoktu. Bu konu ertelendikçe aşılması çok daha zor bir hale gelecekti. Dürüstlüğü seçti. "Bir zamanlar çıkıyorduk."dedi ve Emma'nın yüzündeki donmayı izlerken kalbi sıkıştı. Gözlerinin şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla açılması karşısında çaresizdi.

"Sadece çıkıyor muydunuz? Ötesi de var mıydı?"

"Vardı."dedi donuk bir şekilde. Emma başını iki yana salladı. "Milyon yıl önceydi."

"Hayır! Ablamla yatmış olamazsın!" Ses tonu hırçındı. "Bugün olanlardan sonra bunu söyleyemezsin bana!" Kulaklarına berbat bir çınlama hakimdi.

"Gerçek bu. Öyle veya böyle öğrenecektin."

Emma dudaklarını ısırırken kendini daha ne kadar berbat hissedebileceğini bilmiyordu. Daha en yakın arkadaşının eski sevgilisiyle çıkma düşüncesi onu rahatsız ederken şimdi ablasının eski sevgilisiyle öpüşmüştü! Hem de onu arzulayarak! Gözleri doldu. Ağlamamak için direndi. Onu karşısında asla ağlamayacaktı. "Sen ve Lucy." Emma tiksintiyle yüzünü buruşturdu. Onların defalarca seviştiğini düşünmek midesini bulandırmıştı. "Yalancısın!"dedi birden. "Benimle nasıl bir oyun oynuyorsun?"

"Seninle oynayan ben değilim."

"Sensin!"diye bağırdı. "Beni kendine bağladın ve şimdi bunu söyleyerek hayatımı alt üst etmeye çalışıyorsun!" Dudaklarını ısırdı. Ona bağlanmış falan değildi. Hayır. Değildi. "Senden nefret ediyorum. Gerçekten hayatında doğru ve yanlış diye bir şey yok değil mi? İki kız kardeşi de yatağına atarak fantezilerini gerçekleştirmekten başka bir derdin yok!" Eliyle ağzını sildi sertçe. Ona ait her şeyden bir anda tiksinmeye başlamıştı. "Senden nefret ediyorum!"dedi ve arabadan indi.

Koşarak eve girdi. Kimseye bir şey demeden odasına çıktı. Kapıyı kilitledi ve kendini yatağa bıraktı. Başını yastığa gömdü ve bastırdığı gözyaşlarını bıraktı. Ondan nefret ediyordu. Zihniyle öylece oynayıp onu etkisi altına almıştı ve şimdi bunu söylüyordu. O ve Lucy! İğrençti. Nate, Ron, Spike üçlemesinden daha iğrençti!

Lucy neden onunla ilgilenmeye başlamıştı şimdi daha net görebiliyordu. Bir şekilde onunla ilişkisinin farkına varmıştı ve tek amacı Spike'tan intikam almaktı. Belki de tam tersiydi. Belki de Lucy'nin canını acıtmak için ona yaklaşan Spike'tı. Her iki ihtimal de canını aynı derecede yakıyordu. Odasının kapısı tıklatıldı. "Her şey yolunda mı?"diye sordu Lucy.

"Yolunda." Hiçbir şey yolunda falan değildi. Kapıyı açıp onunla da bir güzel kavga etmek istedi. Fakat o gücü kendinde bulamadı. Her saniye o ikisinin seviştiği öpüştüğü yakınlaştığı anlara dair görüntüler gözlerinin önünde canlanıyordu ve gücü tükeniyordu. Dakikalar önce Spike'la yaşadığı his birden bire kendinden daha çok tiksinmesine sebep olan pis bir dürtüye dönüşmüştü ve böyle hissetmesine sebep olduğu için ondan nefret ediyordu. Tam her şey düzelmeye, yoluna girmeye başladı derken bir kez daha kendini rezil bir çıkmazda bulmuştu. Bu çıkmaz çukurlarla doluydu ve o çukurlardan birine düşmüştü. Bu durumu hiçbir şeyin düzeltebileceğine inanmıyordu.

***

Yayımlama tarihi:08.06.2024

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top