1.13. Değişimin İzleri
O gün okula gitmeden önce aynanın önünde fazla oyalandığını fark ettiğinde gözlerini öfkeyle kapattı ve ofladı. Düşünceleriyle derin bir savaş içindeydi. Bileğindeki siyah lastik artık iz yapmıştı. Saçlarını toplamak ve toplamamak arasında kalmıştı ve böyle bir şey için on dakikadır aynaya bakıp, saçlarını sürekli açıp salmak onun için çok gereksiz bir zaman kaybıydı. "Neyin var bugün?"diye soran Lucy'nin sesiyle kendine geldi. "On dakikadır seni izliyorum ve ne yapmaya çalıştığını çözemedim."
"Saçlarım."dedi Emma çekinerek. "Galiba biraz fazla uzamışlar, istediğim gibi toplayamadım."
Lucy gülerek yanına geldi. "Saçların aynı. Fakat sende bir değişiklik var." Bileğindeki lastiği çıkardı ve çekmeceye koydu. Elindeki maşayı ısınması için taktı. "Bugün ben yapayım saçını. Otur." Emma tabureye oturdu. Lucy kalın maşayla dalgaları daha düzgün ve belirgin hale getirmeye başladı. Omuzlarından saldı her bir tutamı. Boynuna siyah ipli, güneş sembollü bir kolye taktı. Kendinde de aynı kolyenin ay sembollü olanından vardı. Siyah göz kalemi, ince eyeliner, açık kahve tonlarında far, rimel ve pembe tonlarında nude ruj ile hafif bir makyajla kardeşini okul için hazırladı.
Emma makyajı bitip aynaya döndüğünde şaşkınlık içindeydi. Çok farklı görünüyordu. Gözlerinin yeşili öne çıkmıştı. Dudakları belirginleşmişti. Güzeldi. Özel günler dışında makyaj yapmazdı. "Eyeliner olmasa mıydı acaba?"
"Oldukça güzelsin Emma. Hadi gidelim."
"Neden diye sormayacak mısın?"
"Kendine özen göstermek istemenin nedeni ne olabilir ki? Yaşın ilerliyor ve kendini keşfediyorsun. Geç bile kaldın."diyerek gülümsedi Lucy. Ablasının yorumuna katılıyordu. Fakat bu değişimin sadece kendini keşfetmeyle ilgili olmadığını biliyordu. Ron'un takıldığı kızlara baktıkça kendini çok özensiz bulmaya başlamıştı. Biraz farklı olmak istemişti bugün. Güzel olabileceğini görmek ve göstermek istemişti.
Aşağı indiklerinde babası henüz çıkmamıştı. Annesi o gün erkenciydi. Rick Emma'yı görünce bir an kahvesi boğazına kaçtı. "Günaydın hanımlar."dedi. Elindeki telefonu kenara bıraktı. "Bir yere mi gidiyorsunuz?"
Lucy, "Okula. Her zamanki gibi."dedi imayla. Babasının gereksiz tepkisinden rahatsız olmuştu. Kendi makyajı Emma'dan daha ağırdı ve Emma'nın makyajının bu kadar tepki alması canını sıkmıştı.
"Evet, tabii. İkiniz de çok güzel olmuşsunuz. Okuldan sonra bir randevunuz mu var?"diye sordu Rick. Lucy gözlerini devirdi.
"Yok. Randevumuz olmadan da makyaj yapabiliyoruz baba. Günümüze hoş geldin."
Sementa, "Lucy babana karşı saygılı ol."
Lucy, "Saygısızlık ettiğimi düşünmüyorum."
Emma ne diyeceğini bilemeden duruyordu. Onun yerine Lucy yapıyordu tüm konuşmayı. Rick daha fazla uzatmadı. Büyük kızının haline alışkındı fakat küçük kızının da büyümeye başladığı gerçeği bir an ona şaşırtıcı gelmişti. Lucy'de böyle şeyler daha sorunsuz geçmişti. Ama mesele küçük kızı olunca endişeleri artıyordu. "Sizi okula bugün ben bırakayım mı?"
"Gerek yok. Seal Town biraz Order kızı güzelliği görsün."dedi Lucy ve kendilerine hazırladığı kahveleri dışı renkli simlerle kaplı plastik kahve bardaklarına doldurup yeşil olanı Emma'ya uzattı. Kendininki griydi.
İkisi çıktığında Emma elindeki bardağa bakıyordu. Lucy bardaklarını onunla pek paylaşmazdı. Bugün ise ona kendi eliyle kahve yapmıştı. Neler oluyordu? "Kahve için teşekkürler."
Lucy, "Zamanı gelmişti. Şimdi dik dur ve kendinden emin adımlarla yürü."diyerek yürümeye devam ettiler.
Okula girdiklerinde birkaç meraklı bakış onların üstündeydi. Lucy okulda kardeşiyle pek yakın görünmezdi. Fakat bugün adeta onu kanatlarının altına almış gibiydi. Emma sınıfına gitmek üzere ayrılacağında da bırakmamıştı onu. Birlikte bahçede takılmışlardı. Soğuk havada kahve iyi gelmişti.
Lucy arka bahçeye yöneldi. Emma da onun yanından ayrılmıyordu. İleride toplanan bir grubun yanına yaklaştılar. Aralarında futbol takımının kaptanı Nate de vardı. Emma'yı görünce gülümseyerek ona baktı. Sonra elindeki sigarayı dudaklarına götürdü.
Emma dudaklarını kemirmeye başladı. O grubu güvenilir bulmuyordu. Fakat Lucy'nin arkadaşlarıydı ve ablasıyla ilk defa böyle yakınlaşma fırsatı bulmuşken tepmek istemiyordu. Nate, "Günaydın. Yeni geldi. Sana da ayırdık."diyerek başka bir sigarayı Lucy'ye uzattı.
Lucy orta ve işaret parmağıyla tuttuğu sigara dalını dudaklarına götürdü. Erkeklerden biri sigarayı yaktı. Lucy dumanı derin bir nefesle çekti. Bir süre tuttu ve gözlerini kapatırken yüzüne zevk dolu bir ifade yerleşti. Yoğun dumanı dudaklarından bıraktığında, "Her zamanki gibi saf mal."dedi ve Emma'ya uzattı. Emma o an içtiklerinin basit bir sigara olmadığını anladı. Bir an olduğu yerde dondu. "Tadına bak. Zarar vermez korkma."dedi Lucy. Emma önündeki sigaraya bakarken ne yapacağını bilemez haldeydi. Parmakları titreyerek uzandı. Nasıl tutması gerektiğini bile bilmiyordu. Ablasını taklit etmeye çalışarak iki parmağının arasına aldı. Fakat parmakları o kadar titriyordu ki her an düşürecek gibiydi. Lucy de diğerleri de onun gözlerinin içine bakıyordu. Yavaşça dudaklarına götürdü. Yutkundu. Dudaklarına değdirdiğinde yoğun koku burnunu rahatsız etti. Tam dumanı çekeceği sırada biri hızla sigarayı elinden aldı,
"Yeni mal gelmiş ve benimle paylaşmıyorsunuz. Ayıp ediyorsunuz." Ron'du gelen. Sigarayı Emma'dan kaptığı gibi dudaklarına götürdü ve içine çekti. Kaşları çatılırken başını aşağı yukarı salladı. "Fena değil."derken dumanı bıraktı.
Nate, "Fena değil mi? Sen böylesini bul sana iki katını öderim."
Ron alayla güldü. "Böylesini bulmak," gülüşü daha da arttı, "Hadi ama Lucy, asıl mallarını dostlarınla paylaşmadığını söyleme bana. Sen buna iyi diyecek biri değilsin. The Rice'ın sarı meleği olarak çok daha iyilerini gördün." Emma gözlerini Lucy ve Ron üzerinden ayırmıyordu. Aralarındaki muhabbete bakılırsa birbirlerine çok yabancı değillerdi. Lucy'nin dediği gibi öylesine bir tanışıklıktan ötesi var gibiydi.
Lucy, "The Rice fiyatları fazla artırdı."
"Müşteri kalitesi düşmüştü. Spike çözümü fiyat artışında buldu." Emma rahatsızca kıpırdandı. Bay J.S'nin böyle işlerin içinde olması onu rahatsız ediyordu. Ron, "Bütün boş yapanlar oraya doluşuyordu."diye devam ederken gözleri Nate'deydi.
Lucy, "Sonuç olarak beni ve dostlarımı kaybettiniz."
Ron, "İstersen senin için Spike'la konuşabilirim. Sana özel bir teklif yapmaktan zevk duyar." Ses tonu alaycıydı. Lucy'nin de bakışları alaycıydı.
"Kalsın. Onun yapacağı teklifler hiç kimseye yarar sağlamaz. Başımı daha fazla onun saçmalıklarıyla ağrıtmayacağım." Emma kaşları çatılarak Lucy'ye döndü. Lucy ve St. Joseph dörtlüsü arasında nasıl bir ilişki vardı merak ediyordu.
"Sen onu tanıyor musun?"diye sordu.
"Spike'ı tanımayan var mı Seal Town'da?" Emma bir şey demedi. Bu yıla kadar o da tanımıyordu. Tanımak sadece isimle olmuyordu. "Her neyse. Teklifin için sağol. Eğer bizzat sen bir şeyler getirirsen düşünebiliriz. The Rice en azından dışarıya karşı daha paylaşımcı olabilir." Ron'un elindeki sigaraya yöneldi. "Şimdi izninle kız kardeşimle dünyanın harikalarını paylaşacağım."
Ron elini geri çekti. "Bu artık benim."dedi ve bir daha dudaklarına götürüp daha derin bir nefes aldı. Lucy başını iki yana sallarken Ron gülümsedi. "İyi dersler millet."diyerek uzaklaştı yanlarından.
"Fazla korumacı."dedi Lucy ve Nate'e döndü, "Neyse ki Nate son derece cömert biri. Söz konusu potansiyel yeni kız arkadaşıysa seve seve mallarını paylaşır." Emma yanaklarının alev aldığını hissetti. Nate paketi Emma'ya uzatırken masumane bir tebessümle Emma'ya bakıyordu. Lucy paketten yeni bir dal çıkardı, yaktı ve Emma'ya uzattı. Emma az önceki kadar tereddüt etmeden aldı ona uzatılan dalı. Dudaklarına götürürken ablasının onayının onu ne kadar mutlu hissettirdiğini düşündü. Böylece ciğerlerindeki tıkanmayla başa çıkmak daha kolaydı. Fakat dumanı bırakırken gelen öksürmeye engel olamamıştı.
Nate, "Masum bir kız. Otu ilk kez bizimle deniyor."dedi dudaklarında tebessümle. Dünyadan habersiz olması hoşuna gitmişti. İlgisini çeken kız tipiydi Emma. Her şeyi ona öğreten olmak için sabırsızlanıyordu. Biraz nazlıydı ama aşamayacağı bir engel değildi bu. Futbol takımının kaptanına kim hayır diyebilmişti ki o diyebilsin?
Emma zoraki bir gülümsemeyle ona baktı. Lucy, "Masumiyet ve ot pek alakalı değil ama sen bilirsin." Emma sigarayı bitirdiğinde başının döndüğünü hissediyordu. Kulaklarında rahatsız edici bir uğultu vardı. Bira sarhoşluğu gibi değildi. Onu donuklaştıran bir uyuşmaydı.
Emma telefonunun çaldığını duyunca çantasını önüne çekti. Telefonu ön gözden çıkardı. Şaşkınlıkla ekrana bakakaldı. Arayan Bay J.S'yi! Hiçbir zaman sesli aramalara yanıt vermeyen çocuk bu saatte onu arıyordu. Üstelik bildirimlere bakınca ilk çağrısı değildi. Neden aramıştı ki? Az önceki olaydan nasıl hemen haberi olabilirdi? Bir an duraksadı. Yavaşça etrafa bakınmaya başladı. Ve işte görmüştü. Bahçedeki direklerlerden birine monte edilen ve tam olarak onların olduğu yere bakan kamera oradaydı. Daha önce kameralara bağlanabildiğini söylemişti. Bu saatte neden böyle bir şey yapmıştı ki?
Lucy, "Açacak mısın şu telefonu? Bu saatte kim bu kadar çaldırır ki?"
Emma düşüncelerinden uzaklaştığında gözleri kameradan telefonuna indi. Açmayacaktı. Şimdiye dek onu merakta bırakışlarının bir karşılığı olacaktı elbet. Telefonu sessize alıp çantasına atarken Bay J.S'nin onun için endişelendiğini bilmenin tatmini tarif edilemezdi. Fakat tam şu an onu izlediğini bildiği için yüzüne herhangi bir gülümseme yerleştirmeyecekti. "Sonra görüşürüz. Ben sınıfa gideyim artık."diyerek yanlarından ayrıldı.
Sınıfa girdiğinde o tatmini rahatça yaşayabilirdi. Bir yandan o şeyin verdiği sersemlik hissi diğer yandan Bay J.S'den intikam aldığını düşünmek hoşuna gitmişti. Sadece Bay J.S değil Ron da onun için endişelenmişti. Nihayet güzel bir gün geçiriyordu. Biraz da onlar endişelensin bakalım. Flora, "Nerede kaldın? Öğretmenin gelmesine az var."
Emma, "Lucy'yle arka bahçedeydik."
Elisa'nın meraklı bakışları ona döndü. "Ablan seni arkadaşlarının arasına sokmaya mı karar verdi artık? Böylece Ron'a daha kolay mı yaklaşacaksın?"
Emma öfkeyle soludu. "Ron'a yaklaşmak için Lucy'ye ihtiyacım yok. Bilmem farkında mısın ama zaten bana karşı bir ilgisi var. Sadece ben takıldığı diğer kızlar gibi olmadığım için bana karşı ne yapacağını bilemiyor. İşleri onun için kolaylaştırdığımda ilişkimizde de bir gelişme yaşanabilir."dedi sertçe.
Elisa olduğu yerde dondu. Öfkeyle soluk alıp veriyordu. "Her şeye rağmen onunla çıkacaksın yani?"
Emma, "Öyle görünüyor. Ona karşı duygularım hala devam ediyor. Artık seninle çıkmadığına göre bastırdığım her şeyi serbest bırakmaya karar verdim."
Elisa öfkeyle dudaklarını ısırmaya başladı. "Yine de benim eski sevgilim!"
"Ne olmuş yani? Onunla evlenecek değilim. Aş artık bunları. Sen benim hoşlandığım herkesle çıkarken sorun olmuyordu. Bunu da sen sorun etme." Elisa bir şey demeden sınıftan çıktı. Emma da öfkeyle defterlerini kalemlerini hazırlamaya başladı.
Flora, "Bu kadar sert olmak zorunda değilsin." Emma omzunu silkti. "Ayrıca sigara gibi bir şey kokuyorsun. Yine sigara mı içiyorlardı?" Emma arkadaşının gözlerinin içine bakarken içenlerden birinin de kendisi olduğunu söyleyemedi. Suçluluk duygusu ağır gelmişti.
O gün Emma daha çok Lucy'yle zaman geçirdi teneffüslerde. Okuldan sonra da birlikte eve döndüler. Yolda, "Bugün okulda iyi bir etki bıraktık. Bazılarının dikkati üstündeydi. Ama bil bakalım en çok kimin merakını tetikledin?"
"Kimin?"
"Nate! Seni ona ayarlamam için bütün gün bana yalvardı diyebilirim ve Nate kolay kolay yalvarmaz."
"Aman ne güzel. Masumiyetime mi vuruldu?"
Lucy kahkahayı patlattı. "Eh, biraz öyle. Benim kardeşim olman ve birden ilgi odağı olman rekabeti artırdı. Ron'un halini görmedin mi?"
"Avustralya yaban ortamında yaşamıyoruz."dedi Emma donukça.
"Her neyse. Doğum günü partine ikisini de çağıralım diyorum."
"Doğum günü partim mi?"
"Artık on altı oluyorsun. Okula özel bir parti zamanı geldi. Hem mükemmel bir zamanlama olur. Eğer doğum gününde Nate'le çıkmaya başlarsan yılbaşında sana o eşlik eder. Böylece Ron'u daha çok kıvrandırırsın." Emma midesinin sıkıştığını hissetti. Ablası onun yerine her şeyi planlıyordu ve o itiraz edemiyordu. Üstelik hiçbir şey hissetmediği biriyle çıkması söz konusuydu!
"Ron'un benden daha çok uzaklaşmasına sebep olmaz mı?"
"Hayır. Hatta ondan önce Nate'e yüz verdiğin için çıldıracak. O gün geldiğinde yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum. Hiç kimse benim kız kardeşimin kalbiyle oyun oynayamaz! Ona neyin çarptığını bile anlamayacak. Onunla işimiz bittiğinde senden başka kimseyi düşünemeyecek." Lucy o kadar ikna edici konuşuyordu ki karşı çıkmak imkansızdı.
Odasına geçip telefonu eline aldığında on üç çağrı ve on beş mesaj vardı Bay J.S'den. Gün boyu cevap vermeden duramayacağı için telefonu titreşimsiz olarak sessizde bırakmıştı ve bütün gün merakıyla savaşarak telefona bakmamıştı. Bu kadar çağrı ve mesaj beklemiyordu fakat hoşuna gitmişti. Şimdi keyifle mesajları okumaya başlayabilirdi.
Bay J.S: Ne yaptığını sanıyorsun? (08:20)
Böyle biri mi olmak istiyorsun gerçekten? (08:22)
Neden açmıyorsun? Kaçmak çözüm değil.(08:23)
Görüldü bilgini mi kapattın? (08:23)
Kapatmamışsın. Son görülmene bakarsak sabahtan beri girmemişsin. Girmiyorsun da! Bildirimlerden okuyorsan lütfen kendini bu şekilde değiştirme. (08:24)
Hala bakmıyorsun. Açmıyorsun. Bir çeşit intikam mı? (09:35)
Günün bayağı eğlenceli geçiyor galiba. İlk kez kullananlar için otun etkisi hemen geçmez. (10:43)
Saçların güzel olmuş. (10:45)
Cidden bütün gün telefonu eline almıyor musun? Yoksa sınıfta mı bakıyorsun? Bana cevap vermeden duramazsın. Sanırım hiç eline almamaya karar verdin. Güzel. (12:55)
Peki sana şunu sormama izin ver: bu değişimi kim için istiyorsun? Kendin için mi Ron için mi? (12:57)
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir derler. Asla, asla deme derler. Fakat ben de kendini rahat hissetmediğin hiçbir şeyi yapma derim. (14:00)
Vaov. Seni kızdırmamak gerektiğini anladım. Böyle bir inat benden başka kimsede yok sanıyordum. (15:55)
Saat kaçta eline alacaksın şu telefonu? (16:00)
5 çayı mı yapıyorsunuz evde? (17:03)
Hayatını nasıl değerlendireceğin senin elinde. (17:30)
Emma mesajları okurken yer yer eğlenmiş yer yer sinirlenmişti. Fakat daha çok gülümsemişti. Son görülmesinin açık olduğu dikkatini çekmişti. 17:40'tı. Ve şimdi yeni bir mesaj gelmişti.
Bay J.S: Nihayet! (17:44)
Emma: Son görülmen açık 😶
Ve görüldü bilgini açmışsın 🤭
Bay J.S: Bütün gün seni takip ettim. Gerçekten bir kez bile girmedin. Doğru söyle, bildirimlere baktın mı? 😡
Emma: Bakmadım. Neden bu kadar endişelendin? 😌
Bay J.S: Lucy ve arkadaşları güvenilir kişiler değil. Sana ne yapmaya çalıştığının farkındayım.
Neden yaptığını da biliyorum.
Bir şeylerin farkına vardı.
Devamı yoktu. Lucy neyin farkına varmış olabilirdi? Emma ekrana bakarken Bay J.S'nin bir şeyler yazmasını bekliyordu fakat yazmıyordu. Çevrimiçiydi ama yazmıyordu.
Emma: Ve?
Bay J.S: Lucy'ye güvenme!
Emma: Lucy hakkında ne biliyorsun ki? Sana güveneyim ama ona güvenmeyeyim öyle mi?
Senin yaptığın onca şeye rağmen sana hala şans veriyorsam ablam çok daha fazlasını hak ediyordur eminim.
Bay J.S: Bana herhangi bir şans vermene ihtiyacım yok.
Emma: O yüzden mi bütün gün bana yazdın?
Sahi aptal bir ot için niye bu kadar endişelendin?
ALTIN VURUŞ YAPIP ÖLMEDİM SONUÇTA...
Bay J.S: Bugün yaptığın şeyin ilerisinin ne olacağını biliyorum. Olmadığın biri gibi davranmak sana bir şey kazandırmayacak.
Emma: Olmadığım biri gibi davranmakta senin kadar üstün olamam.
Bay J.S: Ben olduğum kişi hakkında yalan söylemedim.
Emma: Öyleyse neden benimle konuşuyorsun? Bu kadar umursuz, vurdumduymazsan benim ne yaptığım senin için neden önemli?
Bay J.S: Sen neden benimle konuşuyorsun?
Emma: Önce ben sordum.
Bay J.S: Konuşmak istediğim için.
Emma: 🙄
Bay J.S: Sıra sende.
Emma: Konuşmak istediğim için.
Bay J.S: 🙄
Emma öfkeyle derin nefes alıp bıraktı. Bay J.S son derece gıcık biriydi. Eğer o hisleri hakkında konuşmayacaksa Emma da konuşmayacaktı. İyi hoş, ona karşı hissettiği tek şey rahatlık duygusuydu. Fakat onun rahat hissetmeye ihtiyacı olduğunu sanmıyordu. Fazlasıyla rahat birine benziyordu.
Bay J.S: İçimde bir yerde yaşamaya devam eden J.S'nin varlığını hatırlatıyorsun. Bu yüzden seninle konuşmak istiyorum.
İşte bu daha gerçekçi bir cevaptı.
Emma: O zaman olduğun gibi davranmadığını kabul ediyorsun demektir.
Bay J.S: Şimdi senin gerçek cevabını okuyalım.
Emma: Seninle konuşurken kendimi rahat hissediyorum. Fakat bugünkü yaklaşımından rahatsız oldum.
Bay J.S: Neden? Başkası için değişmenin ağırlığını biliyorum ve bunu yaşamanı istemem.
Emma: Başkası için değişmiyorum. Çevremdeki herkes sürekli beni bir kalıba sokmaya çalışıyor.
Cici, uslu, uyumlu kız Emma! Başka türlü biri olamam. Bana yakışmaz...
Sen de onlar gibi yapma.
Bay J.S: Böyle hissetmene sebep olduğum için üzgünüm. Kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle davran. Benim için yerin hep aynı kalacak.
Eğer ot içmek istiyorsan sana en alasını temin ederim. İçki içeceksen en kalitelisini getirtirim. Parti istiyorsan en eğlencelisine davet ederim.
Ama kendine zarar verdiğini fark edersem engellerim.
Bunun için şimdiden üzgünüm.
O gece adresimi bulup gelmekten çekinmediğin gibi sana herhangi bir zarar geldiğini hissedersem farklı davranırım.
Emma okudukları karşısında şaşkınca ekrana bakıyordu. Bu konuşma nereye varacaktı böyle?
Emma: Arkadaşlar birbirinin yanında olur ve birbirini kollar. Benim yaptığım buydu.
Bay J.S: Evet. Arkadaşlar birbirini kollar...
Eğer bugün abarttığımı düşündüysen üzgünüm. Ben de ulaşmak istediğim kişiye ulaşamadığımda geriliyorum.
Hatta senden çok daha fazla geriliyorum.
Emma: Bu normal olan herkeste olur. Yeterince zıvanadan çıkmamışsın demek ki. Hala içinde insani bir yan var 🙏🏼
Bay J.S: Bunlar J.S'nin huyları. Bana onu hatırlatıyorsun ve onun tamamen ölmediğini hissetmek güzel.
Bir bakıma 🤔
Emma: Hiçbir şey yapmadan içindeki iyiliğe dokunabilmek hem ilginç hem de güzel.
Ayrıca bugünlerde arkadaşlarına J.S gibi yaklaşan kişileri bulmak zor.
Eski zamanlarda anlatılan dostluklar gibi bakıyorsun.
Bay J.S: Geleneksel bir ailem var. Bazı değerler ben değişsem de değişmiyor.
Emma: Bazı konularda geleneksel olmak iyiymiş o zaman 😊
Telefonu masaya bırakıp ders kitaplarını ve defterlerini çıkardı. Son zamanlarda bu işi epey aksatmıştı. Bazı konularda gerideydi. Yine özetler çıkarmaya başladı. Sınav dönemi yardımcı oluyordu bu notlar. Akşam yemeğine kadar sıkı bir şekilde çalıştı. Yemekten sonra uyumak için yatağına yerleşti. Odasının kapısı tıklatıldı. Lucy'ydi. Elinde telefonla yanına oturdu.
"Nasıl olmuş?"diyerek bir resim gösterdi. Başlıkta Küçük Order 16 oluyor! yazıyordu. Devamında ise 16 olmak kolay değil. Bugünü benimle birlikte geçirin. Sabaha kadar eğlenelim. yazıyordu. Etrafında da hediye paketleri, pastalar vardı. Emma birkaç kez daha okudu. Pek ona göre değildi yazılanlar. Fakat ablasının saatlerdir bununla uğraştığını düşününce kötü bir şey demek istemedi.
"Çok güzel olmuş."dedi gülümseyerek. "Ama kim benim doğum günüme gelmek ister ki? Daha küçük bir grup daha iyi olur sanki."
"Saçmalama. Evin içine sığmayacağız. Görürsün."
"Annemler?"
"Onları haftasonu tatili için ikna ettim. Malum son zamanlarda çok çalışıyorlar ve araları biraz limoni. Bu tatil ikisine de iyi gelecek."
"Doğum günümde burada olmamayı kabul ettiler yani."dedi Emma şaşkınlıkla. Her yıl pastasını annesi yapar, evi babası hazırlardı.
"Evet. Biraz kız kıza kutlama yapmak istediğimizi, senin genç kız olduğunu ve buna daha çok ihtiyacın olduğunu söyledim. İkna oldular. Güven bana, her şey harika olacak. O zamana dek Nate'le iletişim kurmaya başlasan iyi olur. Madem Ron'un seni beklemeye niyeti yok, sen de onu bekleme. Eğer birbiriniz için doğru kişiyseniz bir şekilde kesişirsiniz." Gülümsedi ve göz kırptı. "Üstelik Ron'dan önce bir iki tecrübe edinsen daha iyi olur. Michael'la öpüşmeniz sayılmıyor. Ana okulu çocuklarının birbirini öpmesi gibiydi." Kahkaha attı. Muzip bir gülüşle devam etti. "Nate pek çok şeyi öğrenmende bir hoca olabilir." Sonra odadan çıktı.
Emma ise kıpkırmızı olan yanaklarla yatakta huzursuzca kıpırdanmaya başladı. Tecrübesiz olduğu doğruydu. Fakat Nate'i bunun için kullanmak ne kadar doğru olurdu? Kendini ne kadar iyi hissederdi? Hiç tanımadığı birini öyle rahatça öpebilir miydi? Kendine dokunduğunda ne hissederdi? Elini bile tutabileceğinden emin değildi.
Diğer yandan ilk defa büyük bir parti yapacaktı ve biraz da olsa kendini heyecanlı hissediyordu. Lucy'nin son zamanlarda onunla abla gibi ilgilenmesi onu mutlu ediyordu. Şimdiye dek sadece ev arkadaşı gibiydiler. Fakat artık bir şeyler değişmeye başlamıştı. Ablasıyla ilişkisinin bozulmasını istemiyordu. Hem ona kötü bir şey yapmıyordu sonuçta. Sadece kendini daha özgüvenli hissetmesini sağlıyordu. Onun iyiliğini istiyordu. Erkekler karşısında güçlü durmasına yardım ediyordu. Bunlar her abla kardeşin arasında olabilecek şeylerdi.
***
Emma ve Lucy kardeşliğindeki ilerleme hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ron ne yapmaya çalışıyor?
Spike endişesinde haklı mı? Lucy hakkında ne biliyor olabilir?
Yayımlanma tarihi: 24.05.2024
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top