1.11. Bazı Gerçekler
Ron'un ne yaptığı sonraki hafta okula döndüklerinde ortaya çıktı. Wendy'yle çıkmaya başlamışlardı. Haftasonunu beraber geçirmişlerdi. Wendy ilişkilerini sosyal medyada ilan etmişti. Fakat Emma onu takip etmediği için görmemişti. Pazartesi günü onları el ele gördüğünde yaşadığı şaşkınlığı anlatacak kelime bulamıyordu. Flora'nın beklediği bir şeydi. Elisa Wendy'nin zaten Ron'la uğraştığını ve sonunda istediğini aldığını görmenin öfkesini taşıyordu. Emma ise geçen haftaki onca konuşmadan sonra Ron'un nasıl böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışıyordu.
Ondan hoşlandığını, Elisa'nın aralarında olmaması gerektiğini söyleyen bir başkası mıydı? Haftasonu evine gelmedi diye miydi bütün bunlar? Ne bekliyordu ki? Ona Elisa gibi olmadığını söylemişti. Bir hafta içinde evde buluşma teklif ederken aklından ne geçiyordu? Gelip kollarına mı atlayacaktı? Adilikti bunun adı!
Hızla yanlarından geçip giderken sinirden elleri titriyordu. Birinden hoşlandığını söyleyip başkasıyla çıkmak ne demek oluyordu? Bir haftada ne değişmişti? Gerçekten ondan hoşlansaydı araya başkasını sokmazdı. Yapmazdı bunu. O zaman söyledikleri yalandı. Öylesine edilmiş laflardan başka bir şey değildi. Elisa'dan ayrılmaya bahane olsun diye onunla samimi konuşmuştu. Zaten Elisa'yla arası yeterince bozuktu, o olaydan sonra iyice berbat olmuştu. Flora olmasa asla onunla aynı ortama girmezdi.
Sınıfa girdiğinde çantasını bıraktı ve camları açtı. Kapının açık olmasının etkisiyle buz gibi hava sınıfı doldurdu. Birkaç kişi camı kapat diye söylense de umursamadı. Eline telefonu aldı ve yazabileceği tek kişiye yazdı.
E: Arkadaşın ikiyüzlünün teki!
Bir hafta önce bambaşka konuşurken bugün bambaşka şeyler yapıyor.
Ondan nefret ediyorum!
Bay J.S: Sana da günaydın 🥱
E: Özür dilerim. Sabah sabah gereksiz bir şekilde konuya girdim
Ama şu an bu konuda kiminle konuşacağımı bilmiyorum.
Bay J.S: Aslında iyi ki yazdın.
Uyuyakalmışım.
Okulu kaçıracaktım.
Ne oldu anlat bakalım.
E: Bir hafta önce benden hoşlandığını, aramızda kimsenin olmaması gerektiğini söylerken bugün sırf hafta sonu evini renklendirmedim diye başka biriyle çıkmaya başlamış 😡
Bay J.S: Kötü olmuş.
E: Bu kadar mı?
Bay J.S: Yani. Ne demem gerekiyordu 🤔
E: Bilmiyorum. Beni rahatlatacak bir şeyler söyleyebilirdin.
Bay J.S: Her şey ortadayken seni nasıl rahatlatabilirim?
E: Bilmiyorum.
Ron her zaman böyledir.
Ne dediğini bilmez.
Ama bir açıklaması vardır gibi bir şeyler iyi gelebilirdi.
Bay J.S: Bunlar seni rahatlatmaya yeten şeylerse kendin de söyleyebilirsin 😶
E: Zaten ona inananda hata.
En iyisi ben yine derslerime döneyim değil mi?
Anladığım tek şey ders çalışmak.
Bay J.S: Bir de basketbol oynamak 🏀
Bu konuda da oldukça iyisin 😏
Yine en sinirli anında Emma'yı gülümsetmeyi başarmıştı. Küçük bir gülümsemeyle başlayıp sesli bir gülüşe dönmüştü. Onun hakkında bildiği detaylar hoşuna gidiyordu ve onunla konuşmak hemen kafasının dağılmasını sağlıyordu. Bu sırada içeri giren Ron ve Wendy'yi gördü. Kapının önünde veda öpücüğü veriyorlardı birbirlerine. Ron bir anlığına ona baktı. Emma bakışlarını kaçırmayı düşünse de kaçırmadı ve onu izlemeye devam etti. Sen gelmezsen başkaları olur demek değilse neydi bu?
Öte yandan evet, anladığı diğer şey basketbol oynamaktı. Bay J.S'nin bunu nereden bildiğine artık takılmayacaktı. En başından beri onu çok iyi tanıyor gibiydi. Fakat biraz kendini haksızlığa uğramış hissediyordu. O Bay J.S hakkına hiçbir şey bilmiyordu. Bay J.S de bu konuda hiç yardımcı olmuyordu. Onu tanıma isteğini yok etmek için elinden geleni yapıyordu. İster istemez onun cümlelerinin etkisinde kalıyor, onu merak etmeye korkar hale geliyordu. Yine de içindeki merakı tamamen ortadan kaldıramıyordu. Bir yanı sürekli kurcalamak istiyordu.
E: Peki senin ilgilendiğin şeyler neler?
Cevap beklediğinden hızlı geldi.
Bay J.S: En iyi beyazları nerede bulabileceğim.
İşte yapmıştı yapacağını. Emma'nın az önceki gülümsemesi bir anda solup gitti. Okuduğu mesajın gerçekliğini sorgulamaya başladı. Şaka olduğunu düşünmek en iyisiydi. Evet bu bir şaka olmalıydı. Onu kızdırmak için demişti.
E: Ciddi sormuştum.
Bay J.S: Ben de ciddi yanıtladım.
E: Neden böyle yapıyorsun?
Bay J.S: Ne yapıyorum?
E: Beyaz derken uyuşturucudan mı bahsediyorsun?
Bay J.S: Evet.
E: Ciddi misin gerçekten?
Bay J.S: Evet ciddiyim.
Beni neden tanımanı istemediğime dair ufak bir ipucu olur.
Bırak böyle kalsın.
Böylesi daha güzel.
E: Sen kullanıyor musun?
Bay J.S: Evet kullanıyorum.
Emma iyice afallamıştı. Kıpırdamadan ekrana bakıyordu. Ron ve Wendy'nin çıkıyor olması çok uzak bir zamanda kalmıştı sanki. Gençler arasında alkol sigara kullanımı epey yaygındı fakat uyuşturucu kullanan biriyle ilk defa karşılaşıyordu. Bu onu çok şaşırtmıştı. Çok ciddi bir meseleydi bu.
E: Hep mi kullanıyorsun?
Bay J.S: Çoğu zaman.
Mesela dün gece de kullandım.
Biraz fazla kaçırdım ve şu an yine yanımda tanımadığım bir kız var.
Uyuyor hala.
Ve hep böyleyim.
Emma mesajı okurken midesinin yanmaya başladığını hissetti. Öfkelenmişti. Nedenini bilmiyordu ama çok öfkelenmişti. Önce Ron şimdi de Bay J.S aynı şeyi yapmıştı!
E: Erkeklerde birine ondan hoşlandığını söyleyip başkalarıyla takılmak genel bir alışkanlık galiba!
Bay J.S: Kızlarda da birinden hoşlandığını söyleyip kendi bencil egosunu tatmin etmek için başkasının ilgisini sömürmeye çalışmak genel bir alışkanlık galiba!
Ne?! NE!!! Ne diyordu böyle? Daha az önce onu güldürmeyi başarmışken şu an bütün sinir sistemini alt üst etmişti. Ron'dan çok daha beter olduğunu kanıtlıyordu!
Bay J.S: En azından ben kendi ruhumdaki pisliği kabullenebilecek kadar olgunum.
Peki ya sen?
Bu kadar olgun musun yoksa şu an çocuk gibi kızıp bana hakaret edebileceğin cümleleri mi düşünüyorsun?
Hadi biraz dürüst olalım.
Olabilir misin?
Cevap yazmamıştı. Yazamamıştı. Çok doğru bir noktaya değindiğini içten içe biliyordu. Ders başlamak üzereydi. Ron gitmemişti. Kapıdan onu izliyordu. Fakat şu anda bu, ilgi alanında bile değildi. Sırasına oturduğunda elleri buz kesmiş, kalbi sert sert atıyordu.
E: Neden bu şekilde konuşuyorsun?
Bay J.S: Yargılamaya başlayan sendin.
Ben sadece sana ayna tuttum.
Bunun dışında duygusal olarak sarsıcı bir gün yaşıyorsun ve bana kapılman an meselesiymiş gibi hissettim.
Bunun olmasını istemem.
E: Sence bu kadar çabuk fikir değiştirmeye müsait biri miyim?! 😒
Bay J.S: Fikir değiştirmekten ziyade erkeklere duyduğun ilgi ve merak diyelim
Normal olan ama senin sürekli reddettiğin duygular bunlar
Aslında sağlıklı bir ilişki olduğunda çok da güzel şeyler
Fakat inan bana ilk sevgili deneyimini ne Ron'la ne de benim gibi biriyle yaşamak istemezsin
Yaşamamalısın da
Sana Ron'la ilgili söylediğim ilk ve son şey olsun
Ama mesela o gece bara getirdiğin çocuk iyi biriydi
Düzgün biriydi
Onu düşünebilirsin
E: İçinde bulunduğun duruma bakarsak sana kapılmamı istemez miydin?
İşine gelmez miydi?
Bay J.S: Mesajımı okumadın mı?
İlk sevgilin ben olamam.
E: İlk sevgilim olacağını nereden çıkarıyorsun?
Bay J.S: Kimdi söylesene 🤨
E: Yaz tatilinde takıldığım biriydi.
Bay J.S: Yalan söylemek sana hiç yakışmıyor 🤥
Emma tekrar tekrar okudu mesajları. Nasıl oluyordu da onu ondan daha iyi tanıyabiliyordu? Telefonu elinde döndürürken Bay J.S çevrimdışı olmuştu bile. Wendy içeri girmiş, Ron çoktan gitmişti. Emma ise az önceki mesajların etkisinden çıkamıyordu.
Erkeklere duyduğu ilgi ve merak epeydir var olan bir şeydi. Fakat ne zaman biri ilgisini çekse hep bir terslik olurdu. Ya zaten hiç konuşamazdı ya da onun yerine Elisa çıkardı onlarla. Bu yüzden erkekler konusunda iyice çekingen olmuştu.
Peki Bay J.S'ye kapılma meselesi? Bu konuda kendine dürüst olmalıydı. Bay J.S sonuna kadar haklıydı. Onun ilgisi hoşuna gidiyordu. Yıllardır tanıdığı biriyle konuşuyordu sanki. Onunla yazışırken o kadar rahat hissediyordu ki... Flora'yla bile bu kadar rahat ve açık konuşamıyordu. Bay J.S onu asla yargılamayacak, yönlendirmeyecek, etiketlemeyecek biriydi. Tüm bunlar ister istemez ona karşı merakını tetikliyordu. Kim böyle bir arkadaşa hayır derdi ki?
E: Söylesene, sen kimsin?
Ryan mı?
Spike mı?
Birdenbire bu denli dürüst ve cesur olasın geldiyse biraz da gerçek kimliğinden bahsetme cesareti göstermeye ne dersin?
İşte o zaman gerekli bir konuda dürüst davranmış olursun 😒
Kalbi nedensizce heyecanla çarpmaya başladı. Öğretmen sınıfa girdiğinde yanıt geldi.
Bay J.S: Lütfen Emma, kim olduğumu sorgulama.
E: J.S'nin açılımı ne? J ilk ismin S de Spike mı?
Bay J.S: Kolay kolay lütfen demem.
Ve işte yine çevrimdışı olmuştu. Öğretmen ise uyarı dolu bakışlarla Emma'ya bakıyordu. Emma telefonu sıranın altına kaldırırken onun Spike olduğundan neredeyse emindi artık.
*
Emma için tüm gün yoğun bir baş ağrısıyla geçmişti. Derslerin hiçbirine odaklanamamıştı. Ron'un ikiyüzlülüğü bir yandan, Bay J.S'nin korkunç itirafı ve sinir bozucu ithamları diğer yandan zihnini doldurmuştu. Okul bittiğinde donuk bir şekilde eşyalarını toplarken Elisa yaklaştı yanına. "Ne oldu? Benden daha çok şaşırdın. Ne umuyordun ki?" Emma boş bir ifadeyle ona baktı.
"İstediğiyle çıkabilir. Senin gibi peşinden koşmaya niyetim yok. Kendi içimde üzülürüm geçer. Her gün yanıt almayacağımı bile bile ona mesaj atacak değilim. Benden hoşlandığını söylediğinde ona inanmakla hata ettim. Şanslıymışım ki gerçek yüzünü erken gösterdi."
"Sana senden hoşlandığını mı söyledi?"dedi Elisa kırgın bir ifadeyle. "Ne zaman?"
"Senden ayrılmadan hemen önce." Elisa duydukları karşısında olduğu yerde donakaldı. Emma acımasızca devam etti. "Ne konuştuğumuzu merak etmiştin ya, doğum gününe çağırma sebebi aramızda bir şeyler olmasını istemesiydi. Ben gitmeyince seninle takılmaya karar verdi. O geceki mesajları okumuşsun zaten. Başka bir şey dememe gerek yok. Eminim şimdi Wendy'yle takılmasının sebebi de hafta sonu beni çağırdığında gelemem dememdi. Boş durmayı sevmediği belli. Ben de bir gün onunla bir gün bununla çıkan birinin sadakatini umacak değilim."
Eşyalarını topladı ve çantasını omzuna atarak çıktı. Bir an önce eve gitmek istiyordu. Hızlı adımlarla okuldan ayrıldı. Bahçede Ron'u gördü. Wendy çoktan ön koltuktaki yerini almıştı. Ron ise önüne geçerek onu durdurdu. Emma gözlerini bir süre etrafta gezdirdikten sonra onun ela gözlerine baktı. Lanet olası gözlerine bakmak bile kalp ritmini bozmaya yetiyordu. Ela gözlerindeki kahveler ve yeşiller öyle güzel birbirine karışmıştı ki içinde kaybolacağını düşünüyordu.
Ron, "Neden gelmedin?"diye sordu.
Emma, "Gelmeyeceğimi bile bile neden şansını zorladın?"
Ron, "Gelirsin diye düşündüm."
"O gün benim diğer kızlar gibi olmadığımı ve bu yüzden benden hoşlandığını söylemiştin. Diğer kızlar gibi değilim ve evine geleceğim gün ilk buluşmamız olmayacak." Derin bir nefes aldı. "Sana iyi eğlenceler."
"Ne olacak şimdi?"
"Ne olmasını bekliyorsun?" Öfkeli gözleri Ron'un gözlerindeydi. Hala bunu sorabiliyor olmasına sinirlenmişti. "Ben de kendimi ilişkiler konusunda acemi sanırdım." Wendy'ye baktı uzun uzun. "Daha önce kimseyle çıkmamış olabilirim fakat kimseyle açık ilişki yaşayamayacağımı biliyorum Ron. Biriyle çıkacaksam onun bana sadık olmasını beklerim ve sen ilişkine sadık kalacak birine benzemiyorsun. Mezun olana kadar tüm okulla çıkmanı izlemeyeceğim. Evet senden hoşlandım. Hala da hoşlanıyorum ama bu şartlar altında ikimizin birlikte olamayacağı ortada."
Ron bir şey demedi. Dudaklarını birbirine bastırdı. "İlişkiler konusunda haklısın. Benim de şimdiye kadar ciddi bir ilişkim olmadı."
"Annen ve babanın da mı ciddi ilişkisi yok?"diye çıkıştı Emma. Ron Amelia ve Simon'ın kopuk yaşamlarını düşününce kaşlarını çattı. Sürekli iş için bir yerlerde olurlardı. Ayda bir iki kez kesişirler, yılda bir kez tatile giderlerdi. Villa çoğu zaman ona ve hizmetçilere kalırdı. O da yalnız kalmamak için evi partiler için kullanırdı. Ayrıca anne ve babasının bile düzenli bir ilişkisi olduğunu sanmıyordu.
"Açıkçası pek sayılmaz."diyebildi. "Eğer Wendy'den ayrılmamı istiyorsan hemen hallederim."
"Ah, lütfen yapma! Kendini ne şekilde tatmin ediyorsan et ama beni daha fazla rahatsız etme. Seni aklımdan çıkarmaya çalışırken hayatıma girmeye çalışma. Böyle belirsizlikler beni daha çok yoruyor."
"Tamam. Bir süre seni rahatsız etmeyeceğim."
"İyi olur."dedi Emma ve hızla geçip gitti. Ron ise arkasından seslendi,
"Emma." Emma durup döndü. "Elisa'nın anlattığı gibi değilsin. Bir erkekle nasıl konuşacağını biliyorsun."
Bilmiyorum, diye düşündü Emma ve yürümeye devam etti. Az önce Ron'la yaptığı konuşma hakkında kendini değişik hissediyordu. Hoşlandığı bir erkekle bu kadar açık konuşabileceğini hiç sanmıyordu. Eskiden olsa yapamazdı. Değişmeye başlamıştı. İç dünyasında bir şeyler farklıydı. Elisa'dan koptuğundan beri kendini daha iyi hissediyordu. Ron'un onu bu konuda uyarması da cesaret vermişti. Fakat değişimin asıl kaynağı onu yönlendirmeyen, yargılamayan, etiketlemeyen ve fikirlerine saygı duyan Bay J.S'ydi.
Aklını kurcalayan diğer mesele onun uyuşturucuyla ilişkisiydi. Hala aklı almıyordu birinin kendine bunu neden yaptığını. Üstelik onun uyuşturucu bağımlılarına bakışı belliydi. Asla yanlarına yaklaşmaz, yan gözle bile bakmaz, olabildiğince uzak durulması gereken kişiler olduklarını düşünürdü. Boş ve bitik insanlardı ona göre.
Fakat Bay J.S onu büyük bir ikileme sokmuştu. Yazışma tarzına baktığında aklı başında, kendini bilen birine benziyordu. Konuşmaları yaşıtlarına göre olgundu. Böyle bir durumda olması çok saçmaydı. Bağımlılık boyutunda mıydı yoksa sadece arada sırada mı kullanıyordu? Çoğu zaman derken neyi kastetmişti? Daha da önemlisi neden başlamıştı ve neden durmamıştı? Duramıyor muydu?
Ron da kullanıyor muydu? Sonuçta onunla aynı grubun üyesiydi. İnsanlarla ilgilenmediği halde meşhur dörtlünün bazı olaylarını o da duyardı. Buna rağmen Ron'a aşık olma hatasını yapmıştı. Biteceğini düşündüğü duygular bir türlü bitmemişti. Ron'u özel ve farklı kılan hiçbir şey yoktu. Fakat ilk defa duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu.
"Senin neyin var yine?" Ablasıydı soran. Salonda dalgın bakışlarla oturuyordu. Ablasının geldiğini bile fark etmemişti. "Ron ve Wendy mi? Ron'un kısa süreli ilişkilerinden biri işte."
"Hiç ciddi ilişkisi olmamış ki!"diye sitem etti.
"Olacaktı." Lucy'nin yüz ifadesi tatsız bir hal aldı. Emma bunu duyduğuna şaşırmıştı. Ron'u tanıdığı kadarıyla onun ciddi ilişki adamı olmadığını söyleyebilirdi.
"Ne zamandı bu? Ve neden olmadı?"
"Kolejin ilk yılındaydı. Kız bir üst sınıftandı yani benim sınıfımdaydı. Ron'un ona hayranlığı meşhurdu. Çıkmaya başladıktan beş ay sonra kızın aynı zamanda en yakın arkadaşıyla yattığını öğrendi."
Emma midesinin kasıldığını, kalbinin sıkıştığını hissetti. Berbat bir durumdu. Düşüncesi bile korkunçtu. Elisa'dan sonra Ron'la çıkmak istememesinin en büyük sebebi buydu. Aynı dönemde çıkmış olmayacaklardı ama yine de kötü bir durumdu. Sonra onu rahatsız eden diğer durum zihnine doldu. "Kimdi?"
"Kız mı? Kolejdendi. Tanımazsın."
"Hayır, kızın yattığı kimdi?"
"Ne yapacaksın ki? Meşhur dörtlü olmalarının bir sebebi var. Her türlü şerefsizliği yapıp hala arkadaş kalmaya devam ediyorlar."dedi Lucy alaycı bir ifadeyle.
Emma öğrenmekte kararlıydı. "Spike mıydı?"diye sordu ilk defa bu ismi sesli söyleyerek. Yanaklarının hafifçe pembeleştiğini hissetti. Ablasının bunu fark etmemesini umdu.
Lucy biraz şaşkın biraz meraklı ona baktı uzun uzun. "Sen bilir miydin onları?"
"Onları bilmeyen mi var? Elisa sağolsun Ron'la çıkarken arkadaş grubundan da bahsetmişti."
"Peki sen neden özel olarak Spike'ı sordun?" Lucy'nin yüz ifadesi son derece ciddiydi. Emma bu ciddiyete anlam verememişti.
"Bilmem. İlk o geldi. Ryan ya da Bill de olabilir tabii. Sadece meraktan sordum."
Lucy bir süre cevap vermedi. Sonra duygusuzca konuştu. "Evet, Spike'tı." Emma o an midesine yeni bir sancının girdiğini hissetti. Bay J.S haklıydı. Onun kim olduğunu sorguladıkça işler çok daha berbat bir hal alıyordu. "Diyeceğim o ki böyle bir travmadan sonra Ron'un ciddi ilişkilere yaklaşması zor olacaktır. Fakat seni merak ettiğini kesin olarak söyleyebilirim. Sürekli günü birlik ya da kısa dönem ilişkiler yaşayan biri için oldukça farklı bir kızsın. Ona biraz zaman ver."
"Ona zaman vereyim ve okuldaki herkesle çıksın. Sonra da gel sevgilim ben seni bekliyordum mu diyeyim? Hiç kimse aşık olduğu kişiyi sürekli başkalarıyla görmek istemez."
Lucy bir an durgunlaşır gibi oldu. Sonra gülümsedi. "Haklısın. Kimse böyle bir şeye defalarca şahit olmak istemez. O halde elini çabuk tut ve Ron'u bir an önce kendine çek. O da kayıp biri. Görmüyor musun?"
"Hayır! Onun peşinden koşmayacağım!"dedi Emma inatla ve kollarını önünde bağladı. "Ama onun için ağlamayı da düşünmüyorum."
Kalktı ve odasına çıktı. Kapıyı kapattığında parmak uçlarının uyuştuğunu hissediyordu. Bugün için başka sarsıcı bir haber daha kaldırabileceğini sanmıyordu. İnsanlar hakkında ne kadar iyimser olduğunu fark etmişti bugün. Ona göre insanlar benzerdi. Neyse oydu. Fakat bugün insanların bambaşka olabileceğine dair ilk aydınlanmasını yaşıyordu.
E: Gerçekten en yakın arkadaşının sevgilisiyle yatmamışsındır değil mi?
Aptal dedikodulardan biridir bu da.
Dayanamamış tekrar yazmıştı ona. İçi içini yiyecekti yoksa. Cevap beklerken tırnaklarını telefonun ekranına vuruyor, parmak uçlarıyla ekranda daireler ve çizgiler çiziyordu. On dakika sonra gelen cevapla hemen mesajı açtı.
Bay J.S: Mutlu oldun mu?
E: Ne için mutlu olmam gerekiyor?
Bay J.S: Bu bilgiyi öğrendiğin için...
E: Yani doğru.
Öyle bir şey yaptın.
Bay J.S: Sana Ron'dan daha pislik olduğumu söylemiştim.
Onun en azından duyguları var.
E: O halde SPİKE olduğunu da kabul ediyorsun!
Bay J.S: 👏🏼
E: Bana yalan söyledin.
Bay J.S: Konuşmanın uzayabilmesi için mecburdum.
E: Neden yaptın peki?
Bay J.S: Kafam güzeldi
Canım istedi
Yaptım.
Karşılıklı bir şeydi. Kızın içkisine ilaç falan katmadım.
O kadar da pislik değilim.
E: En yakın arkadaşının sevgilisiyle yatacak kadar kendini kaybettin yani.
Bay J.S: Evet aynen öyle oldu.
Emma çıldırmak üzereydi. Gayet normal bir şeymiş gibi cevap veriyordu! İğrençti! Asla olmaması gereken bir şeydi. O daha aynı kişiyle çıkmış olmayı kabullenemezken Bay J.S işi çok daha ileri götürmüştü. Artık Spike mı demeliydi? Bay J.S'ye bunları yakıştıramıyordu!
E: Ron bu yüzden mi St. Joseph'ten ayrıldı?
Bay J.S: Bunu ona sor.
Sana benim kim olduğumu sorgulama demiştim.
E: Ne yapıp yapmayacağıma sen karışamazsın!
İyi ki sorgulamışım!
Nasıl birinin tuzağına düşmemem gerektiğini anlamış oldum!
En iyisi bir daha konuşmamamız olacak!
On beş dakika boyunca hiçbir şey yazmamıştı. Çevrimiçiydi ve hiçbir şey yazmıyordu. Emma sinirden telefonu yatağa fırlatma noktasına gelmişti artık.
Bay J.S: Nasıl istersen öyle olsun.
Kendine dikkat et Emma.
Emma gözlerini bir iki kez kırptı ve tekrar okudu. Öylece kenara atıp gidiyordu yani. Bu kadar basit miydi iletişimi bitirmek? Neden şaşırıyordu ki? Nasıl biriyle karşı karşıya olduğunu görmüştü. En yakın arkadaşına değer vermeyen biri ona ne için değer verecekti?
Erkekleri asla anlayamayacaktı. Hele böyle karman çorman ilişkileri hiçbir zaman anlamayacaktı. Kim daha kötü diye düşünürken Bay J.S onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Onun bu kadar kötü, acımasız, duygusuz olabileceğini düşünmemişti. Nasıl bir insan böyle şeyler yapardı ve hiç rahatsızlık hissetmezdi? Sadece bir kız tarafından terk edilmek insanı bu kadar değiştirmemeliydi.
E: Sen de kendine dikkat et. Umarım o kızın gidişini aşabilir ve hayatını yoluna koyabilirsin. Hiç kimse bir kız yüzünden bu kadar duygusuzluğa sürüklenmemeli.
Bay J.S: Hiç kimse bir ilişki bitti diye duygusuzluğa sürüklenmez.
Duygusuzluğa sürüklenmedim, duygusuzluğu seçtim.
Beni tanımıyorsun ve seçimlerim için tek bir kişiyi sebep olarak görmen çok komik.
Beni kendinle karıştırma.
E: Bu ne demek şimdi?
Bay J.S: Ne anlıyorsan o.
E: Ben seçimlerim için tek bir kişiyi sebep olarak görmüyorum.
Ama senin aşamadığın çok şey olduğu belli.
Bay J.S: Haklı olduğun bir nokta çıktı.
İnsanların kendi beklentilerini üzerime yıkmasına alışmaya hiç niyetim yok.
İyi çocuk, iyi arkadaş, iyi sevgili, iyi öğrenci olmayacağım.
Çünkü insanların iyi dediği şey kendi beklentileri karşılandığı müddetçe geçerli.
Ben kötü olmayı seçiyorum.
E: Kendine kendi isteğinle zarar vermene kimse bir şey diyemez.
Fakat doğruları ve yanlışları karıştırmaya başladığında hayat kontrolden çıkar.
İnsan gibi yaşamayacaksak neden dünyada yer işgal ediyoruz?
Bay J.S: Herkes senin gibi ideal ailede yaşamıyor küçük iyimserlik abidesi.
Dünyada yer işgal etmeye ben de istekli değilim zaten.
Bir süre daha kalmaya karar vermiştim sadece.
Eskisi gibi J.S olamayacağımı biliyordum.
Spike'a gelirsek, haklısın, yer işgal etmeye gerek yok.
E: Nedir bu J.S'nin olayı?
Kendinden sürekli iki kişi gibi bahsediyorsun.
Çift karakterli misin sen?
İşine gelince J.S işine gelmeyince Spike!
Kolaya kaçmanın yolunu bulmuşsun.
Gönderdiği mesajların iletilmediğini görünce şaşırdı. Bay J.S çevrimdışıydı. Onu engellemiş olabilir miydi? Belki de telefonu bir süreliğine çekmemişti. Beklemeye devam etti. Mesaj hala iletilmiyordu. Son mesajını okurken aklına aptalca bir ihtimal geldi. Yer işgal etmeye gerek yok derken kastettiği şey gerçekten ölmek olamazdı değil mi? Mecaz konuşmuştu.
Açmayacağını bilerek yine de aramayı denedi. Telefonu kapalıydı. Belki sadece şarjı bitmişti. Paranoya yapıyordu. O tür birine benzemiyordu. Yok canım. Onun gibiler sadece eğlenirdi. İntihar gibi bir şey düşünmezdi. Düşünmez miydi? Emma nefesi hızlanarak yerinden kalktı. Başkasını karıştırmadan hiç tanımadığı, nerede bulacağını bilmediği birine nasıl ulaşacaktı?
***
Emma ve Ron konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Daha ne kadar uzatacaklar böyle?
Spike neden birden bire telefonunu kapatmış olabilir?
Yorumlarda buluşalım. Yorumlaşmak çok eğlenceli oluyor.
Sonraki bölüm Cumartesi gelecek.
Yayımlanma tarihi: 16.05.2024
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top