1.15. Dengesizlik
Onu nerede bulacağını biliyordu. The Rice'ın önünden geçen otobüsü biraz beklemesi gerekti. Otobüs gelince bindi ve yol boyunca kulaklıklarını takıp müzik dinledi. The Rice'ın önündeki durakta indi. Karşıya geçti. Kapıdaki görevli özel bir kontrol yapmadan onu içeri aldı. Müzik sakindi. Az sayıdaki müşteriler sohbet halinde takılıyordu.
Girer girmez onu bulmak kolay olmuştu. Girişin karşısındaki yüksek köşe onlara aitti. O ise tam ortada kolunun altındaki bir kızla yoğun bir öpüşmenin ortasındaydı. Onu bu şekilde izlemek içinde bir şeylerin dağılmasına sebep oluyordu. Midesini kasan bir görüntüydü bu. Kalbinin bile sıkışmasına sebep olmuştu. Gün içinde ona farklı bir mesaj atmıştı. Şimdi ise bambaşka biriyle bambaşka şeyler yapıyordu.
Hiç bitmeyecekmiş gibi geçen bir sürenin ardından nihayet Spike kızı bıraktı ve masadaki içkisine uzandı. O sırada onun geldiğini gördü. İstifini bozmadan bardağını aldı ve içkisini yudumladı. Emma ise buza dönen ellerinde telefonunu döndürüyordu. Öfkeyle yazmaya başladı.
E: Seninle konuşabilmeyi umuyordum. Fakat daha değerli arkadaşlarınla zaman geçirebileceğini hesaba katmamıştım.
Bay J.S: Tıpkı senin de daha değerli arkadaşlarınla zaman geçirmen gibi 🤷🏻♂️
E: Başından beri Ron'dan hoşlandığımı biliyorsun.
Bay J.S: Evet biliyorum.
Sen de başından beri benim nasıl biri olduğumu biliyorsun.
Seninle konuşuyor olmam bunu değiştirmiyor.
Emma öfke dolu gözlerini ona çevirdi. Mavi gözlerindeki rahatlık ve alay canını sıkıyordu.
E: J.S'nin hala oralarda bir yerde olduğunu hatırlattığımı söylemiştin.
Bay J.S: İlginç bir şekilde özümün Spike olduğunu da hatırlatıyorsun.
E: Ne demek bu?
"Ne tarafa oturmak istersiniz?"diyen garsonun sesiyle o yana döndü. Geldiğinden beri ayakta dikiliyordu. Gördükleri karşısında olduğu yere çakılmış, yerinden bir adım kıpırdayamamıştı.
"Herhangi bir yer olur."dedi Emma. Garson kenardaki iki kişilik masalardan birine yönlendirdi onu. "Portakal suyu istiyorum. Taze sıkılmış."dedi öfkeyle. Garezi garsona değildi ama biraz ona çıkışır gibi konuşmuştu. Hala bir cevap gelmemişti ve gözlerini yüksek köşeden ayırmıyordu. Tekrar öpüşmeler, elleşmeler başlamıştı. Öfkeyle dudaklarını ısırdı ve gözlerini kapattı.
E: Cevap veremeyecek kadar korkaksın!
Spike kızdan uzaklaştıktan sonra masadan siyah bir kutu aldı ve açtı. İçindekileri masaya döktüğünde Emma ne yaptığını anlamıştı. Gerçek Spike'ın böyle bir şey olduğuna inanamıyordu. Bu kadar umursuz, ruhsuz ve dengesiz olmasını beklemiyordu!
Spike işini hallettikten sonra yeni bir paketi kıza uzattı ve bu boşlukta telefonu eline aldı. Mesajı okuduğunda yüzündeki alaycı gülümseme Emma'nın sinirlerine dokunmuştu.
Bay J.S: Neden buradasın?
E: Neden geldiğimi yazmıştım.
Bay J.S: Benimle konuşmak için buraya gelmene gerek yoktu. Mesajla da halledebilirdik.
E: Boşver.
Hataydı.
Kendim hallederim.
Bay J.S: Satış için mi geldin yoksa 😃
E: Daha iyisini temin eden bir arkadaşım varken senden alma zahmetine katlanmam 😜
Bay J.S: Sevgilinin çöplerini daha güzel sanma sebebin daha iyisinden haberdar olmaman 🤫
E: Sevgilim falan yok.
Bay J.S: Sevgilinin kim olduğunu ben de anlayamıyorum doğrusu.
Nate mi Ron mu?
Belki ikili oynamak hoşuna gidiyordur ne dersin?
Aynı anda iki kişiyle çıktığın gibi ikisiyle de sevişmeyi düşünüyorsundur belki?
Yaramaz kız seni 😈
Bir de beni yargılıyorsun 🫠
Senden etkileniyorum ama başkalarıyla işi pişiriyorum.
Ron'dan etkileniyorsun ama başkalarıyla işi pişiriyorsun 😏
Ortak noktamız 😉
Emma okudukları karşısında ağzı açık bakakalmıştı. Ne diyordu böyle? Gözlerini ona çevirdiğinde onun da bakışlarının üstünde olduğunu gördü. Derin derin soluyordu öfkeden. Yanakları yanıyordu. Portakal suyu masaya geldiğinde titreyen elleriyle bardağı tuttu. O kimdi ki böyle konuşabiliyordu onunla?
Bay J.S: Ron umursamaz böyle şeyleri. Hatta onu şaşırtabilirsin bile 🤔
Ama Nate'le pek uyumlu hareket edebileceğini sanmıyorum.
Belki bizden birini önerir.
Ryan kabul etmez. Prensipleri var.
Bill'in gözü aşk acısından başka bir şey görmüyor.
Tüh, sanırım piyango bana vurdu.
İsteğe bağlı olarak yapmadığımız şey değil 😎
Sana da uyar mı?
E: Kendinden tiksindirmek istiyorsan devam etmene gerek yok.
Seni bu halde görmek yetti 😒
Bay J.S: Benden tiksinip tiksinmemen umurumda mı?
İlgiye aç ve hayatta ne istediğini bilmeyen bir kızın kararsızlık sendromuyla uğraşamam
Emma bu defa öfkeyle ayağa kalktı. Neden böyle yaptığını anlamıyordu. Sabah ne konuşmuşlardı şimdi ne diyordu. Çılgınca bir düşünce olarak parkta olanlardan haberdar olma ihtimali aklına geldiğinde duruma daha farklı bakmaya başladı.
E: Spike'ın kıskançlık krizi böyle bir şeymiş demek.
Öğrendiğim iyi oldu.
Psikiyatristine bu konuyu açmayı unutma.
Çift kişilikle hayatı idare etmek zor olmalı.
Sen de haklısın.
Senin gibi biriyle sohbet edebileceğini düşünende hata.
Bay J.S: Komik 😂
Emma'nın kıskançlık krizleri de donup kalarak oluyormuş.
İçeri girdiğinde yüz ifadeni görmem bazı şeyleri anlamam için yeterli oldu 😉
Ne? Kendini ne sanıyordu bu çocuk? Onun nesini kıskanacaktı? Onunla konuşmak istemişti hepsi bu. Çok önemli meşguliyetleri biraz rahatsız etmişti ama buna kıskançlık demek fazla iddialı olurdu.
E: Kendini herkesin gözünde büyütmeye fazla alışmışsın.
Senin de diğer kolej züppelerinden hiçbir farkın yok!
Portakal suyunu hızla bitirdi ve kasaya yöneldi. Buraya gelmek büyük bir hataydı. Parasını ödedikten sonra telefonuna baktı tekrar.
Bay J.S: Evet, evine dön.
En iyisi bu.
Seni aşan bir çevrede işin yok.
Derslerinin başına geç ve sınavlarını dert et.
Uslu kız ol 😇
Yaramazlıklar sana göre değil 🙅🏻♂️
Emma kapının yanına gelmişti ki mesajın etkisiyle hızla arkasını döndü. Spike'ın yüzündeki eğlenen ifade onu sinir etmişti.
E: Hayatımla ne yaptığım seni hiç alakadar etmez!
Üstelik bilgin olsun diye söylüyorum: doğum günümde buraya gireceğim!
Bay J.S: Hevesini kursağında bırakacağım için üzgün olmayacağım 😏
E: Hala kendini büyütmeye devam ediyorsun 🥱
Bay J.S: Kapının koluna bile dokunamayacaksın 🙂
E: Göreceğiz 🙂
Emma sinirden delirmek üzereydi. Kendini her yerin sahibi sanan bu çocuktan bir anda nefret etmeye başlamıştı. Her şeyi bir gecede mahvetmişti! Onunla farklı bir dostluğu olduğunu sanıyordu fakat her şey onun kendini eğlendirmesinden ibaretmiş. Canı sıkılınca her şeyi nasıl da çöpe attığını görmüştü. Bütün dengesini alt üst etmişti.
Daha önce onu kendisine ilgi duymaması konusunda uyaran da oydu, bugün ona farklı şekilde değer verdiğini söyleyen de. Şimdi ise her şey tamamen tersine dönmüştü. Onun çift karakterli olduğundan emindi artık. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibiydi. Jekyll Bay J.S, Hyde ise Spike'tı!
Eve döndüğünde başı korkunç derecede ağrıyordu. Hızla duş alıp yatmayı planlıyordu. Ayakkabılarını yeni çıkarmıştı ki arkasındaki kapı açıldı. Spor kıyafetleriyle Lucy içeri girdi. "Sana yetişirim diye hemen hazırlanıp evden çıkmıştım ama seni parkta göremedim. Neredeydin?"diye sorunca Emma baş ağrısının şiddetlendiğini hissetti.
"Farklı bir yerlerdeydim."diye kestirip attı. Odasına çıktı. Lucy şüpheli bakışlarla kardeşini süzdü. O da peşinden gitti.
"Ters bir şeyler mi oldu? Okuldan sonra Ron'la parka geldiğinizi gördüm. Bayağı yakın görünüyordunuz. Bir an öpüşeceksiniz sandım ama sonra birden kalkıp gittin. Kavga mı ettiniz?" Keşke kavga ettiği Ron olsaydı. Başı bundan daha az ağrırdı.
"Hayır. Aramızda bir şey olacağını sanmıyorum Lucy. Bu işten vazgeçelim. Ben onun gibi değilim. O eğlence arıyor. Ben onun ayrılığını kaldıramam."dedi Emma umutsuzca.
"Seninle takıldıkça sana daha çok bağlanacak. Güven bana. Ron sandığın gibi değil. Düzensiz bir hayatı var. Anne babası hiçbir zaman evde durmaz. Dursalar bile düzgün bir ilişkileri yok. Ron da korkuyor işte. Herkes düzeni sever." Ses tonu oldukça ikna ediciydi.
"Ya sandığım gibiyse?"
"Değil! Hiçbiri değil!" Elini kardeşinin koluna koydu.
"Peki ya ben de sandığımız gibi biri değilsem?"diye sordu Emma.
"Bu nasıl bir soru böyle? Neyin varmış senin?"
Emma odasına girdi. Kendini yatağa bıraktı. Lucy de peşinden içeri girip yanına oturdu. "Bilmiyorum. Ya çok da masum bir kız değilsem. Aynı anda iki kişiye birden ilgi duyuyorsam mesela. Bu beni korkunç biri yapmaz mı?" Ellerini utançla yüzüne kapattı.
"Şimdi anladım. Nate'in ilgisi kafanı karıştırdı. O da hoş çocuk. Çekici biri. Ron'dan sonra daha olgun gelmesi normal. Üstelik onu tecrübe için bir araç olarak görmek düşüncelerini rahatlatabilir."
"Hayır!"diye inledi ellerini yüzüne daha da bastırarak. Diğer yandan keşke kafasını karıştıran Nate olsaydı diyordu. Çok daha beter bir şeyin içine düşmüştü. Ron hakkındaki düşünceleri kesindi. Ondan çok fazla etkileniyordu. Onun yanında olmak bir yana onu düşünmek bile kalbini hızlandırıyordu. Fakat diğer yandan Bay J.S, belki de ona Spike demeliydi, ona kendini çok rahat hissettiriyordu. Kendi olabiliyordu onunla konuşurken. Fakat hayatına girdikten sonra düşüncelerindeki değişimin sebebini anlayamıyordu bir türlü. Bay J.S onun içindeki kötülüğün ortaya çıkmasına sebep olmuş gibiydi.
Lucy, "Ben de aynı anda iki kişiden hoşlanmıştım Emma. Hatta çoğu kişinin başına gelmiştir bu. Herkes tek eşli olmak zorunda değil ki. Öyle bile olsa partnerinde sevdiğin özelliklerle başkasında sevdiğin özellikler her zaman aynı olamayabilir. Kimse %100 uyumlu bir ilişki yakalayamaz."
"Bilemiyorum Lucy. Bana bu çok yanlış geliyor. Kendimi çok kötü hissediyorum."
"Toplumsal baskı deniyor buna şekerim. Herkes kendi doğrusunu tek doğru sandığı için oluyor böyle. Ama biz kendimizi aşabiliriz. Üstelik bir erkekte ne aradığından emin olabilmek için önce birkaç örnekle karşılaşmalısın. Çocuksu hayal gücün deneme yanılma yoluyla gerçekçi beklentilere dönüşür."
Emma gözlerini devirdi. Lucy'nin onu anladığını sanmıyordu. Bay J.S anlardı. Ama o da bu akşam aptal gibi davranmıştı! Bu akşamdan sonra bir daha onunla asla konuşmayacaktı! İyi hoş, o da yüzsüzce mesaj atacak değildi. Bilerek öyle davranmıştı. Eğlencesini bulmuştu ve sıkılmıştı. Başından savmanın en kolay yolu da buydu.
Emma, "Ben yatacağım."dedi ve duştan vazgeçip pijamalarını giydi. Uyumadan önce son kez ona yazdı. Hıncını bir şekilde almalıydı.
E: Senden nefret ediyorum! Bu gece her şeyi mahvettin! Benimle konuşmak istemediğini söylemen yeterdi. Böyle seviyesiz bir şeye gerek kalmazdı. Benimle asla oyun oynamayacağını söylemiştin. Yalan söyledin! Bir kez daha! Ben de salak gibi sana inandım. Aradığın eğlenceyi bulamayınca başından savmak için böyle yaptın! Her şey çok farklı olabilirdi ama sen omurgasızlığı seçtin!
*
"Sana mesaj geldi." Ryan elindeki telefona üstten düşen bildirimi görmüştü. Spike'ın telefonunda biraz işi vardı. Aslında kendi şarjı bittiği için onunkini kullanıyordu. Birlikte Spike'ın evine geçmişlerdi. Salondaki koltuklara yayılmışlardı. Spike biraz uçuk haldeydi.
"Kimden?"diye sordu.
"Bilemiyorum. E.O diye kaydetmişsin." Ryan gülmeye başladı. "Prezervatif markası gibi. E.O: Erosun Oku!" Daha güçlü bir kahkaha attı. "E.O nedir abi?" Spike'a döndü.
Bu sırada Spike tavana bakıyordu ve yüzüne şapşal bir gülüş yerleşmişti. Keyifle kollarını önüne bağladı. "Ne demiş?" Ryan bu manzara karşısında biraz şaşırmıştı. Spike'ta farklı bir şeyler vardı. Kafası uçuk olduğunda duygularını okumak onun için daha kolaydı. Yanında rahat hissettiği için kasmaması da bu kolaylığı sağlıyordu.
Mesajı okudukça Ryan "ooo, offf, naptın abi sen" gibi şeyler derken Spike'ın gülüşü daha da büyüyordu. Alaycı bir gülüş değildi bu. Onu çileden çıkarmanın verdiği tatlı bir tatmindi. Ayrıca sadece bu da değildi. Öyle bir kavgadan sonra hınç almak için de olsa mesaj atan ilk kişinin o olması onu ayrı memnun etmişti.
Ryan çatık kaşlarla ama yüzünde muzip bir gülüşle arkadaşını izliyordu. Onu uzun zamandır böyle bir ifadeyle görmemişti. Yüzündeki farklılık mesajı dinledikten sonra daha bariz hale gelmişti. "Bu kim? Benim bilmediğim ne var?"diye sordu merakla.
"Uzun hikaye."dedi Spike ve yattığı yerde gerindi. Arkasını döndü ve minderlere sarılarak uyku pozisyonuna geçti.
"Bir şey yazayım mı?"
"Hayır."
"Kim bu?" Ryan iyice merak etmişti. Spike ilk defa bir kız hakkında garip davranıyordu. Yoksa kız değil miydi? "Yeni bir tür ilişki mi deniyorsun yoksa? Adını yazmadığına göre bu defa bir erkeğin mi kalbini kırdın?"dedi gülerek.
"Geç dalganı. Uykum var." Demek yeni bir kızdı.
"Ben medeni bir insanım biliyorsun. Bana açılabilirsin."diyerek dalgasına devam etti.
"Emma. Adı Emma."diye mırıldandı Spike başını koltuğun köşesine gömmüş halde.
"Eros değil en azından." Az önceki esprisine tekrar güldü. "Soyadı ne peki?"
Spike bir süre konuşmadı. Sonra zor duyulan bir tonla, "Order."dedi.
Ryan bir an ifadesizleşti. Ciddi bir ses tonuyla konuştu. "Lucy Order'daki gibi mi?"
"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."
"Aynı zamanda Lucy'nin Ron'a ayarlamaya çalıştığı Emma mı bu?"
"Susacak mısın artık?"
"Ron da kıza karşı pek boş değil hani!" Ryan mazinin yakalarını bir türlü bırakmadığını düşünüyordu. İki sene önce olanların etkisi hala devam ederken iki arkadaşının bir kez daha bir kız yüzünden karşı karşıya gelme ihtimalini düşünmek canını sıkmıştı. Onlara karışacak değildi elbette fakat önceki sefer hatalı olan Spike'tı. "Ron'la bu konuda konuştun mu?"
"Konuşmama gerek yok. Mesajı gördün. Aramızda hiçbir şey yok. Olmayacak." Son kelimesi daha sessizdi. Onu üzen bir durum olduğu belliydi.
"Akşam mekana gelen, tuhaf tuhaf davranıp giden kız mı bu? Gereksiz bakışmalar yaşadığınız?"
"Uyumaya çalışıyorum."
"Sen delisin! Gerçekten delisin! O kızla ne işin var? Bir kez daha işleri batırırsan senin yanında durmam! Yanlış bir şey yapmayacaksın. Eğer Ron'un hisleri gerçekse bu defa geri dönüşü olmaz."
"Ron'un hisleri!"diyerek hızla olduğu yerde doğruldu Spike. Gözlerini Ryan'a dikti ve öfkeyle konuştu, "Hiçbir şey bilmiyorsun. Ron'un hisleri gerçek falan değil. Kızı gördün. Ron dünyada kalan son kız olsa onunla ilgilenmez. Hele Lucy, kardeşi için asla bir iyilik yapmaz." Ses tonu öfkeliydi. Bakışları da.
"Peki senin o kızla olayın ne tam olarak? Senin de ilgini çekecek birine benzemiyor pek."dedi Ryan gerçekçi bir yorumla. Oldukça sade ve dikkat çekmeyen birine benziyordu Emma. Onun gibi kızların meşhur dörtlüye ilgi duyması sık karşılaştıkları bir durumdu. Genellikle gerçek bir ilişki arardı onun gibiler ve onların yaşantısında gerçek ilişkiye yer yoktu. Bu nedenle boş umut vermemek için daha en başında kestirip atarlardı.
Spike da bunun farkındaydı. Her türlü pisliği yapardı ama birinin saf duygularıyla oynamak ona göre değildi. "Potansiyeli çok yüksek."dedi. Onda gördüğü şeyler bambaşkaydı. "Bunu bir kenara bırakırsak gözleri, gülüşü, ve bende uyandırdığı hisler ilgimi çekiyor." Şimdi bile içinde tuhaf duygular harekete geçmişti. Onu sinir etmek çok hoşuna gitmişti. Bir şekilde telafi edeceğini biliyordu ama önce akışına bırakacaktı. Dediği kadar iddialı biri miydi görmek istiyordu. Cumartesi gecesi onlar için yeni bir sınav olacaktı. Derin bir iç çekti. "Ama maalesef Ron benden önce onun ilgisini çektiği için kendimi geride tutuyorum. Dediğin gibi bir kez daha geçmişin tekrarlanmasını ben de istemem. Kredimi o olayla fazlasıyla doldurdum."
"En azından artık kabul ediyorsun!"dedi Ryan. Spike'a göre kız onunla birlikte olmaya dünden hazırdı. Ron'a karşı da hiçbir şey hissetmiyordu. Fakat ne olursa olsun Ron'un o kıza değer verdiği gerçeği değişmiyordu. Bu da Spike'ı suçlu durumuna sokardı. "Lucy de bu durumu hoş karşılamayacaktır."dedi sonra.
"Lucy bu hayatta dert edeceğim en son şey bile değil. Kendi etti kendi buldu. Hala benimle uğraşacaksa sonuçlarına da katlanır."
"Sen de pek uslu durmadın."
"Ne hak ettiyse onu yaşadı. Belki bazen abarttığım olmuştur. Ama hiçbirinden pişman değilim. En azından bana kafa tutamayacağını anladı. Benim yüzümden Emma'yı harcayacak. Ve bunu engelleyecek hiçbir şey yapamıyorum."
"Nasıl yani? Benim bile bilmediğim bir durumu o nereden bilebilir? Emma mı anlatmıştır?"
"Benden kimseye bahsetmedi ama bir keresinde parka gelmişlerdi. Sarhoştu. Herkesin içinde benim adımı sormuştu."derin bir nefes aldı. Ryan da o günü hatırlar gibiydi. "Tersleyip göndermiştim. Fakat onu o hale Lucy'nin getirdiğini anlamak zor değildi. Öyle biri değil çünkü Emma. Her neyse. Kusmaya başladı. Tek başınaydı. Ben de ona bir şişe su götürdüm." Tekrar derin bir nefes aldı. "Lucy kenardan bizi izliyordu." Ağaçların arasından sinsi bir ifadeyle o yana baktığını hala çok net hatırlıyordu.
"Kızı bilerek mi ortada bırakmış yani? Senin ne yapıp ne yapmayacağını görmek için." Ryan Lucy'nin kendi kardeşine bile tezgah düzenlemekten çekinmediğini duyunca şaşırmıştı. Ona göre ailenin yeri ayrıydı. Eğer kardeşi olsaydı onu her şeyden korurdu. Fakat Lucy kendi hırsları için kardeşini kullanmaktan çekinmemişti. Bu da onu daha tehlikeli hale getiriyordu.
"Aynen öyle. Benim hiç kimse için kılımı kıpırdatmayacağımı herkes bilir." Ama o gece onu öylece bırakmak istememişti.
"Yılda bir insanlığın tutmuş olamaz mı? Böyle bir şey için neden aklına başka şeyler gelsin?"
"Bilmiyorum. Okulun ilk günü neredeyse çarpacaktım o kıza. Zaten ne olduysa o an oldu." Hayatının en anlamsız gününde zihnindeki her şeyi alt üst etmeyi nasıl başardığını şu gün hala açıklayamıyordu. "Gerçekten bilmiyorum. Hiç açık vermedim. Belki The Rice'taki partiye getirdiği zaman yanına gidip iki kelime ettiğim için şüpheleri artmıştır." Derin bir nefes aldı. Yanaklarını şişirerek öylece durdu bir süre. Sonra tek seferde nefesini verdi. "Bana kalırsa Lucy hala hiçbir şeyden emin değil. Bir oyun mu oynuyorum yoksa gerçekten ona karşı bir şeyler mi hissediyorum çözmeye çalışıyor. Bunun için de kızı ortaya yem gibi atıyor. Başına gelecek şeylere nasıl tepki vereceğimi görmek istiyor." Yüzü sıkıntıyla asıldı şimdi. "Emin olduğunda asıl hamlesini yapacak." Fakat Emma onunla baş edecek hale gelene dek kimse hiçbir şeyden emin olmayacaktı.
"Peki ne hissediyorsun ona karşı?" Ryan bunu sorarken son derece samimiydi. Spike'ın hayatında bir değişiklik yapmanın zamanı çoktan gelmişti. Kendini son zamanlarda fazla kaybetmişti ve şimdi düşündüğünde beyazlara bile eskisi kadar düşmemeye çalıştığını görebiliyordu. "Eee?"diyerek soruyu hatırlattı. Spike yüzünde masum bir gülümsemeyle boşluğa bakıyordu.
"Hayatımda bir şeyleri değiştirdiği kesin. Pek göstermesem de bu değişimi içimde hissediyorum."
"İnanamıyorum. En yakın arkadaşım resmen birine aşık olmuş ve ben bunu fark etmedim." Hala elinde tuttuğu telefondaki konuşmalara şöyle bir göz attı. Aylar öncesine kadar gidiyordu. Şaşırmıştı. "Profil bilgilerini bile onun hakkında bilgi almak için değiştirmişsin bir günlüğüne!" Ryan şaşkınlık içindeydi. "Bu kız sende hangi noktaya dokunduysa devrelerini yerine getirmiş. Buna sevindim."
Spike 'o kadar da değil' dercesine bir ifadeye büründü. Ryan ise başka bir şey demeye gerek duymadı. Her şey ortadaydı. Fakat Spike'ın tamamen dengeyi bulmadan önce sarsılacağını, belki şimdikinden biraz daha fazla sarsılacağını, bilecek kadar tanıyordu onu.
Son konuşmalara geldiğinde, "Bu acımasızlığın sebebi neydi peki birden bire? Üstelik gündüz yazdığına bak! Sıradan bir arkadaşa verdiğim değer gibi olmadığının sen de farkındasın Emma." Ryan Spike'ın gözlerine baktı mesajı okuduktan sonra. Spike biraz mahcup görünüyordu. "O da demiş ki: Eh, ben de seni sıradan biri gibi görmüyorum. Sınıf arkadaşlarımla aynı değilsin mesela." Ryan güldü. "Seninle flört etmekten korkuyor."
"Korkuyor mu?" Spike şaşırmıştı.
Ryan gerindi. "Bu işlerden biraz anlıyorsam aranızdaki çekimi reddetmek ikinize de iyi gelmeyecek. Gelmiyor da. Şu konuşmalara bak!"
"O kadar da güçlü bir çekim olduğunu sanmıyorum."dedi Spike. Oysa onu düşünmek, onunla birlikte olmayı hayal etmek bile kanının kaynamasına sebep oluyordu.
"Niye sonra piçlik yaptın?"diye sordu Ryan.
"O konuya girmek istemiyorum."
"Hadi ama! O kadar şeyi konuşup bunu atlayamazsın!"
Spike sıkıntıyla ofladı. "Lucy bir mesaj attı." Ryan hemen o konuşmadan çıkıp Lucy'nin konuşmasına girdi. Ron ve Emma'nın öpüşmek üzere olan bir resmi ekrandaydı. Altında ise şöyle yazıyordu: Kaçırdığın fırsatlara üzülüyor musun? Bu defa Ron senden hızlı çıktığı için deliye dönüyorsundur belki de 😉
"Lucy haklı galiba." Spike gözlerini tavana dikmişti. Sonunda patladı.
"Evet ona deli gibi aşığım mutlu musun?"
"Evet!"dedi Ryan muzipçe gülümseyerek. "Peki Ron meselesi ne olacak?"
"Her şey Emma'nın hislerine göre şekillenecek. Şu an Ron'a ilgi duyuyor. Onu tanımak istiyor."
"Peki Ron da ona karşı bir şeyler hissetmeye başlarsa?"
"Ron'un tek derdi benim canımı sıkmak. Rol yaptığı bariz belli. O da beni ölçüyor. O ve Lucy'nin işbirliği yaptığını düşünüyorum çoğu zaman."
"Bilemiyorum. Seni bile etkilemeyi başaran bir kızdan söz ediyoruz."
"Ron onda benim gördüklerimi görmüyor. Zamanını geçirecek ve bitecek."
"Ya öyle olmazsa?"
"Dediğim gibi, her şey Emma'nın hislerine göre şekillenecek."
"Lucy meselesi ne olacak? Sana kafayı taktığını biliyoruz. Her hareketini takip ediyor olmalı. İddiaya girerim o bir günlük profil değişikliğini bile görmüştür. Emma'nın telefonunu karıştırdığına yemin edebilirim."
"Orada bir şey görmüş olsaydı işler çoktan hızlanmış olurdu." Spike düşünceli bir ifadeyle önüne bakıyordu. "Başına açacağım yeni işlerle meşgul olsun bir süre. Özlemiştir."
"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Bana karşı kullanmaya çalıştığı kozu onu yerle bir eden silaha dönüştüreceğim."
"Kardeşini ona karşı mı kışkırtacaksın?"
"Tam olarak öyle değil. Onu herhangi bir oyuna sokacak değilim. Ama kendini keşfetmesinde rol almayacağım anlamına gelmiyor. Onda çok farklı potansiyeller var ve henüz farkında değil. Farkına vardığında bambaşka biri olacak."
***
Yayımlanma tarihi: 02.06.2024
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top