Bölüm 3


Eski bir motorcu kaskının içinde artık kemikleri bile küflenmiş, çürümeye direnen kısımları ise o kemiklerden sarkan yosun parçaları gibi duran yüz Qarukkin'e bakıyordu şimdi. Bedeni kablolarla dolu olan o canlı metal Qarukkin'in tam arkasında öylece kalmış, Qarukkin yüzünü döner dönmez onunla burun buruna gelmişti.

O an için son hatırladığı şey bu oldu Qarukkin'in. Elleri bir boruya zincirlenmiş halde eski bir kilisenin sunağının hemen karşısında tavana asılı halde uyanana kadar da tamamen huzur içindeydi aslında.

Kafasında hissettiği ağrı gerçekten de başına fena bir darbe aldığını belli ediyordu. Sonra son gördüğü o iki iğrenç göz geldi aklına. O metalik canavara ait iki iğrenç çürümüş göz.

Sağına soluna baktı. Ve bakmasıyla beraber nefesini öyle derin çekip öyle derin bir çığlık attı ki neredeyse kilisenin camları buna dayanamayıp kırılacaktı. Çığlık attı zira sağında ve solunda sıralanmış cansız bedenlerin farkına ancak şimdi varabilmişti.

Çarmıha gerilmiş gibi asılı duran sadece kendisi değildi. Onunla beraber neredeyse bir düzine daha beden öylece sallanıyordu yanında. Her birinin bedeni tıpkı gördüğü o iğrenç yaratığın yüzü gibi çürümüş ve küflenmişti. Hiçbirinin yaşarken nasıl göründüğünü tahmin etmesine imkân yoktu artık. Tek bir şeyi kolaylıkla anladı sadece. İçlerinde hiç erkek yoktu. Hepsi tıpkı Qarukkin gibi genç kadınlardan seçilmişti, her biri tamamen çıplaktı ve ne yazık ki yüzlerindeki çığlık atan ifadeye bakılırsa acı içinde ölmüşlerdi.

Biraz sonra artık kime ait olduğunu çok iyi bildiği o inleme sesini duymaya başladı yeniden. Bu sefer inlemesi bir ağlamaya değil hafif bir kıkırdamaya benziyordu. Hatta zaman zaman kahkaha gibi gelmeye başlamıştı.

Birkaç saniye sonra onu gördü. Paslı eklemleri zorlanarak hareket eden o ürpertici yaratık geniş salonun kırık kapısından içeri girmişti şimdi ve sunağın hemen yanındaki garip bir mekanizmaya doğru yürüyordu. Bir masa gibi ama üzerinde kablolar ve düğmeler olan bir masa. Üstünde eski bir polaroid kamera olan bir masa.

Masadan çıkan kabloları takip etti Qarukkin hızlıca. Odanın yukarısına doğru çıkan kalın kablolar bir yerde fazlaca parçalara ayrılıyor ve ona doğru geliyordu. Ona ve onun yanında sıralanmış diğer ölü bedenlere.

Varlık birkaç düğmeye bastı kıkırdamaları devam ederken. Bu sırada Qarukkin'in kulaklığı da yeniden çalışmaya başlamıştı. Dolapta bulduğu kulaklıklardan sadece birini çıkarabilmişti kulağından. Diğerinin hala kulağında olduğunu da ancak o yeniden çalışmaya başlayınca fark edebildi.

"Sonunda..." dedi ses. İlk duyduğu sesin aynıydı ve artık hiç şüphesi yoktu ki o paslı varlığın sesiydi. "Sonunda yaşayan bir Qarukkin buldum."

Qarukkin o kadar çaresiz ve seçeneksizdi ki sadece izliyordu olup biten şeyleri. Etrafına bakmaktan bile vazgeçmişti artık. O ölü bedenler ile tekrar ve tekrar göz göze gelmek fazlasıyla mide bulandırıcıydı.

Yaratık düğmelere basarken bir elektrik akımının kaslarını germeye başladığını hissetti Qarukkin. Kafasının hemen üstünde metalik bir şapkaya benzeyen parça aşağıya doğru hareket edip kafasına oturdu. Birkaç kablo kollarına kendiliğinden dolanmaya başladı. Adeta canlı gibilerdi. Kafasının üstündeki demir şapkanın üstünde yeşil bir ışık yandı sonra. Diğer ölü bedenlerin tepesinde kırmızı yanmaktaydı.

"Uzun zaman oldu!" dedi Qarukkin'in kulağındaki ses. "Vazgeçtiğim her şey yeniden benim olacak. Ahaha... Yeniden bir kalbim olacak. Ve o ihtiyar sonunda ölecek. Qarukkin sonunda ölecek! Bu seni de mutlu etmiyor mu?"

Qarukkin kaşlarını çattı istemsizce. Kendisine mi hitap ediliyordu şu an anlayamadı. Ama odada ondan ve karşısındaki bu garip varlıktan başka yaşayan bir şey olmadığı da çok açıktı.

"Ba... Bana mı diyorsun?" dedi Qarukkin. Yüzünde tiksinti ve meraktan başka bir duygu okunmuyordu.

Varlık birden kaskatı kesildi. Kafasını, o kaskın altından görünen kemik ve küften başka pek bir şey kalmamış kafasını, usulca Qarukkin'e çevirdi. Qarukkin kaskın içindeki kafanın titremeye başladığına yemin edebilirdi.

Varlık birden öyle ince bir çığlık attı ki sahiden de etrafta bulunan bazı camların parçalanıp yere düşerken çıkardığı sesler duyuldu.

Bir çığlık ve bir çığlık daha.

Bir düğmeye bastı sonra varlık. Ve Qarukkin yanındaki ölü bedenlerle birlikte tavandan aşağı inmeye başladı. Nihayet yer ile arasında bir metre mesafe kaldığında durdu.

Qarukkin gözlerini yumdu acıyla. Daha önce bu kadar tiz bir çığlık duymamıştı tabii ama gözlerini yummasına sadece bu ses neden olmamıştı şimdi. Kulaklığından da aynı ses yükseliyordu. Sadece çok daha insansı bir halde.

Varlık çığlıkları hala devam ederken hızla Qarukkin'e yanaşmaya başladı. Sahiden de titriyordu. Qarukkin'e yaklaştıkca çığlıkları daha da şiddetlenmişti. Lakin birde bir şeyler oldu. Varlık usulca geri gitmeye başladı.

Sonra kulaklıktan şu sesler yükseldi.

"Lütfen! Lütfen onu bağışla."

İlk duyduğu ses değildi bu sefer kulaklıktan gelen ses. Başka birisine aitti. Bir erkeğin sesiydi. Yirmili yaşlarda, sakin ve nazik bir erkeğin sesi.

"Şu an bizi duyamaz merak etme." dedi. "Sistemlerini birkaç saniyeliğine kapattım ama yeniden açması uzun sürmeyecektir."

"Siz..." dedi Qarukkin. "Siz kimsiniz? Aslında... Aslında nesiniz siz?"

"Merak etme!" dedi ses. "Onun daha çok acı çekmesine izin vermeyeceğim."

"Anlamıyorum!" dedi Qarukkin. "Az önce neye kızdı bu kadar ve bana ne yapacak?"

Kısa bir sessizlikten sonra "Ahh..." diye bir iç çekiş duyuldu kulaklıktan. "Uyanmaya başlıyor, çok vaktim yok. Benimle konuşuyordu sadece. Senin araya girmenden rahatsız oldu o kadar. Merak etme onu ve kendimi sonsuza kadar kurtaracağım."

"Beni?" diye sordu Qarukkin hayal kırıklığı ile. "Burada kurtarılacak biri varsa o benim sanıyordum?"

Kulaklık yeniden o tiz çığlık ile dolmaya başladı sonra. Erkeğin sesi tamamen kaybolduğunda o kadının çığlıkları yine tek ses olmuştu kulaklıktan yankılanan.

Varlık kendine geldikten sonra yeniden o kablolarla örülü mekanizmanın başına gitti paslı eklemleri izin verdiği ölçüde hızla hareket ederek. Sonra masada duran eski polaroid makineyi eline aldı. Makinenin arkasında birkaç düğmeye bastı dikkatlice. Qarukkin ne olacağını merakla izliyor, o antika makinenin nasıl bir silaha veya varlığa dönüşeceğini tahmin bile edemeyeceğini biliyordu.

Sonra sahiden de tüm tahminlerinin ötesinde bir şey yaptı varlık o makineyle.

...

Poz verdi.

***

Sahiden de bir elinde o fotoğraf makinesini tutarken objektife baktı ve poz verdi varlık. Bir saniye sonra makinenin flashı aydınlattı odayı. Qarukkin'in sürekli hatırlayıp durduğu o beyaz ışık patlamasının birebir aynısıydı bu. Qarukkin yeniden beyninin zonklamaya başladığını fark etti ve sonra anıları üstündeki toz birden kaybolup tüm geçmişi olabildiğince berrak hale geldi.

Hatırlıyordu Qarukkin. Bir sevgilisi vardı. Birkaç sene sonra fakültede ders vermeye başlayacak olan araştırma görevlisi Surazal. Kendinden biraz büyük olsa da deli gibi âşıktı ona. Surazal da Qarukkin'e adeta bir prenses gibi davranıyordu. Fazlasıyla harika giden bir ilişkileri vardı.

Kış gelmeden bir kampa gitmeye karar vermişlerdi hatta. Bir karavan kiralamışlar ve günlerce ormanların içinde kalıp gerçekten de yeryüzünde kendilerine birkaç günlük bir cennet var etmişlerdi.

Üstünde düşünmeye başladıkça biraz daha netleşti Qarukkin'in anıları. O karavanda sevgilisi Surazal ile öpüştüğü son geceyi hatırlıyordu şimdi. O gece sabaha kadar bedeninin gerçekten ne kadar haz duyabileceğini anlamıştı ilk defa. Ve günün ilk ışıkları üstlerine düşmeye başlarken duyduğu o kelimeler zihninde her zamankinden daha canlıydı şimdi.

"Asla..." demişti sevdiği adam kulağına fısıldarken. "Asla bir gün ölmene izin vermeyeceğim."

"Nasıl?" diye sormuştu Qarukkin. "Herkes zamanı geldiğinde gitmeli. Kimse sonsuza kadar yaşamak istemez."

"Ben isterim!" diye öfkeyle ayağa kalmıştı Surazal. "İnsan beyni dünyadaki en kıymetli varlık ve onu korumak için her şeyi yapmalıyız. Ben... ben nasıl olacağını biliyorum. Sadece poz ver!"

Ve eski bir fotoğraf makinesi çıkartmıştı karavanın çekmecesinden. 1990lardan kalma gibi duran antika bir fotoğraf makinesi.

Nasıl da kahkahalara boğulmuştu Qarukkin bunun üzerine. "Demek bunu kastediyordun!" demişti. "Sahiden de resimlerde sonsuza kadar genç ve ölümsüsüz."

Gülümseyerek poz vermişti sonra. Surazal'ın elinde tuttuğu makinenin basit bir antika olmadığını nereden bilebilirdi ki? O andan geriye kalan anılarında bildiği daha doğrusu hatırladığı son şey flashın adeta gözünü kör eden o ani patlamasıydı.

Tıpkı az önce patlayan flash gibi.

***

Varlık poz verdikten sonra çıkan resmi sabırla bekledi. Makine fotoğrafı çıkartır çıkartmaz ince kemik parmaklarıyla tuttu fotoğrafı ve baktı bir süre. Kısa bir ağlama nöbetine daha girdi sonra. Kendini toparlar toparlamaz ise önce o eski motosiklet kaskını çıkarttı kafasından. Birkaç et parçası yere düştü bu anlarda. Sonra da Qarukkin'in kafasına takılmış demir başlığın bir benzerini kafasına yerleştirdi. Onun da ucu kablolarla aynı mekanizmaya bağlanıyordu. Elindeki fotoğrafı da mekanizmadaki bir yuvaya taktı dikkatlice.

Tam bir düğmeye daha basacaktı ki yine donup kaldı. İşte o an Qarukkin'in kulağından yine az önceki adamın sesi duyuldu.

"Az sonra olacaklardan sakın korkma. Sana hiçbir şey yapacaklarını sanmıyorum."

"Neyi..." dedi Qarukkin. "Neyi kastediyorsun."

"Başındaki yeşil ışık" dedi ses. "O, yeşil olana kendini aktaracağını düşünüyor. Kırmızıların ise boşta kalacağını. Ama tam tersi doğru. Sana hiçbir şey olmayacak. O kendisini yanındaki cesetlere kopyalayacak. Ve o kopyalar da tahmin ettiğim gibi yaparlarsa sonsuza dek kurtulacağız buradan."

"Kopyalamak mı? Nasıl yani? Zihnini mi?" diye atıldı Qarukkin. O makinenin içinde bir insan zihni mi var yani?

"Aslında..." dedi erkek sesi en baştan beri koruduğu nezaketini bozmayarak. "Aslında iki zihin beraber. Kendimizi aynı mekanik bedene aktarmıştık. Bu o günlerde çok zekice görünüyordu. Bir bedenin içine birden çok kişilik yüklenebilir. Uyum içinde yaşayacaklardır. Ama tek bir kişilik birden çok bedene aktarılırsa hepsi tek kalan olmak için birbirini yok edecektir. İnsan her zaman tek olmak ister. Her şey bitince o resmi mutlaka yok et."

Bir saniye sonra ses yerini cızırtılara bıraktı.

Ve varlık düğmeye bastı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top