Sezon Finali-2

Derin, Yasir Miy

Deniz Kızı, Toprak Özcan

●○●

BÖLÜM - 21

Karanlık Krallık;
Tut'un başında
olduğu bir krallık. %100 oranla hesaplarsak %40'ı ateş, %20'si su, %15 i toprak ve %25 oranla da havadan oluşmaktadır. Tut'un elementi ateştir. Pek kimse bilmese de Tut'un sırrı çok iyi bir sağ kolu olmasıdır. Ona gölge diyor. Tut pek krallıklar ile iyi anlasan biri değil. Tek kötü olan krallık diye tanımlasam yeridir. Karısı ya da çocuğu yok. Karanlık krallık kötülerin krallığı denilebilir. Tüm krallıkların nefret ettiği tek krallık. Sefillik var. Taştan evler. İlginç olan kimsenin şikâyet etmemesi.

Yer Altı Krallığı; Başında Kral Christoper ve Kraliçe Nicole var. Kızları Prenses Adeline. Ateş Krallığı gibi ama daha çok güçlü olan, ateş elementlerine özel bir krallıktır. Özel eğitim sistemleri var. Krallığın dostlarındandır. Tut'un ölmesi için ellerinden geleni gözü kapalı yapacaklar listesinde neredeyse birinci olacaklar. Tut'a çok ayrı bir kin besliyorlar. Kral ve Kraliçe çok zekilerdir. İki bin nüfusları var. Krallıklara göre az olduğuna sakın aldırma prenses.

Büyücü Krallığı;
Başlarında Kral Mick ve Kraliçe Amy var. Büyü konusunda çok bilgilidirler.Sadece büyü yapabilenler var. Elfler ile pek anlaşmasalar da oldukçagüçlüdürler. Kendilerine özgü alfabeleri var. Ve acil durum kodları. Karımızdaolurlarsa tehlikeli ama iyi olan bir krallık. İkizleri çocukları var. PrensAndre ve Prenses Anna. Tam adı Annabell ama herkes onun adını Anna olarakbiliyor. Annabell ismini küçüklüğünden beri 
istemiyordu. Böyle bir çözüm buldular. Tahtınvarisi Anna olabilir. Bu kararı kâhinleri ile ortak alırlar. Büyücü krallığıiçin kâhinleri önemlidir.

Ve son krallığımız olan Cadılar İmparatorluğu; Başlarında İmparatoriçe Lucy var. Kendi büyüleri ile hamile kaldı. Ve sonuç Prenses Caroline. Yaklaşık dört bine yakın nüfusları var. Büyü konusunda gerçekten çok güçlüler. Genç ve bilgeliği ile tanınan İmparatoriçe Lucy kendine özgü eğitim sistemi ve cadı alfabesi kullanıyor. Bazıları için diktatör ve kibirli gözükse de Kraliçe Elenor ile çok iyi anlaşır. Daha doğrusu bir tek onunla ve Kraliçe Adriana (Ateş Kraliçesi) ile anlaşıyor. Senin kaçırıldığın zaman Tut'tan çok şüphelendi. Bu yüzden onun yanarak ölmesini istediği de söylenebilir. Ciddi derecede nefret besliyor. Aklında kalsın prenses cadıların laneti almak isteyeceğin son şey olsun! İmparatorluk zengin. Daha çok kendi hallerinde takılırlar. Kendilerine yeterler.

Bu anlattıklarımın yanında goblin, elfler ve devler de var. Pek görünmeseler de periler var. Onlar istedikleri zaman görünürler prenses.*

Derin nefes alıp beynimi aldığı bilgileri sindirmesi için zaman tanıdım. Hava kararmıştı. *Sorun var mı prensesim?*

*İmparatoriçe Lucy kendi büyüsü ile hamile kaldı? Bu yasal mı?*

* O bir imparatoriçe prenses. En önemlisi de bir cadı olması. İstediği her şeyi yapabilir.*

*Elfler? Ve neden burada değiller?*

*Onları kitaptan da araştırabilirsin prenses. Saat çok geç oldu. Daha da kararmadan krallıkta olman gerekiyor. Aynı yerde yaşamamızın sebebi refah bir ortam olması için. Cadı imparatorluğu ve büyücü krallığının elfleri ve goblinleri sevdiği söylenemez. Bu yüzden onlar farklı bir boyuttalar. Önemli zamanlarda geliyorlar. Şimdi hadi bakalım!*

Sephıre başını kaldırınca ayağa kalkıp pantolonumu sirkeledim. Ceketimi giyinip diz çöktüm. Başını okşayıp sarıldım. Oda karşılık olarak kafasını omzuma sürttü. Ayağa kalkıp üstüne bindim. Kollarımı yeniden boynuna sarıp kafamı yasladım. Koşmaya başladı. Biraz sonra saray gözükünce yavaşladı. Muhafızlar ellerinde meşaleler ile sarayın bahçesinde ilerisine dolaşıyorlardı. Anlaşılan annemler hızlı davranmışlar. Durunca üzerinden atlayıp başını öpüp doğruldum. * Bugün için teşekkür ederim. Duygularımı kontrol ettiğin içinde.*

*Her zaman prenses! İyi geceler!*

Ormanın başına yakındık lakin hava karanlık olduğu için nokta gibi göründüğüme eminim. İyice başa gelince birkaç muhafız beni görmüşlerdi. Ellerindeki kâğıda bakıp yeniden bana döndüler. Yanıma doğru koşunca diğerleri de bu tarafa dönmüş koşmaya başladılar. Yanıma gelince kısaca eğildiler. "Kral Edward ve Kraliçe Elenor sizi bekliyorlar! Lütfen bizi takip edin."

Pantolonuma toprakların geçmesi için her ne kadar vursam da baldırlarım da duruyordu. Yürürken biraz daha dibime yaklaşıp üzerimi işaret etti. "Kravatınızı ve ceketinizi düzeltin lütfen Şovalye Annabeth. Kraliçe Lydia ve prenses Lexa hala sarayda ve odadalar." Onaylayıp kravatımı düzelttim. Ceketimin önünü de ilikleyip dik durdum. Muhafızlar kapıyı açıp içeriye girdi. Adımın birçok kez geçtiğini duyuyordum. Muhafız dışarıya çıkınca kafa salladı. "Sizi bekliyorlar."

İçeriye girdiğimde annem ve babam ayakta tur atıyorlardı. Annem bana dönünce gözlerinin kızarıklığı ile bakıştım. Sinirli bir şekilde yaklaşıp ellerini salladı.

"Beş saat yirmi yedi dakikadır nerede ve ne yaptığını söyler misin Annabeth?"

Sesi gerçekten çok yorgun çıkıyordu. Kraliçe Lydia'ya dönüp hafif bir reveransta bulundum. "Öğrendiklerimi sindirmem için yalnız kalmaya ihtiyacım vardı." Sinirle ellerini saçlarına geçirip geriye attı.

"Ne demek yalnız kalmaya ihtiyacım vardı? Bizim, en çok da benim seni ne kadar merak ettiğimi düşündün mü? Bu çok bencilce bir hareketti. Her ne olursa olsun benim kızıma ihtiyacım vardı!"

Hayretle ona baktım. Babam oturmuş annemle bana bakıyordu.

"Ne demek bencilce! Layla benim hafızamı yerine getirince neler gördüğümü, hissettiğimi biliyor musunuz? Bundan önce yaşadığım ailemin gerçek olmadığını duydum. Tüm bunları hazmetmek ne kadar zor anlayamazsınız. Söyleyin buraya geleli ne kadar gün oldu? Ve ne kadar olay yaşadım? Lütfen bana da saygı gösterin. Şimdi söyleyin düşünmek için bencilce bir hareket mi bu?"

Aramızdaki kısa mesafeyi koşarak tamamlayıp sıkıca sarıldı. Gerçekten bu sarılma bana Sarah'tan daha iyi hissettiriyordu. Kokusu çok güzeldi. Önceden sarah için bunları düşünürken, şimdi gerçek anneme de söyleyince garip oluyordu. Ama gerçeği söylemek gerekirse, şu an Sarah ve James'le olduğundan daha huzurluyum. Kollarımı zaman kaybetmeden beline sardım. Omzum düşen ıslaklıklarla daha da sıkı sarıldım. Gözlerimi kapatıp kafamı boynuna götürdüm. Her nefes alışımda kokusu ayrı bir güzel geliyordu... Gözümü açıp kafamı omzuna koydum. Babam gözyaşlarını siliyordu. Kraliçe Lydia da dahil. "Ne zaman öğrendiniz?"

"Sen Richard diye birisiyle tehdit edince bizde ettik. Kısa sürede öttü." Bu yaptıkları hamleyle gülmüştüm. Kafasını boynumdan çekip kaşlarını çattı. "O kim?"

"Belki şimdi kocasıdır. Küçükken kapımda duran muhafızlardan biriydi. Zamanla Layla ile çok konuşmaya başladı. Onları duyuyor bazen görüyordum. Bana yine bir şey yaptırmaya çalıştıklarında onun Layla'ya sevgilim dediğini duyunca bana da jeton düşmüştü. Hatta bunu Tut'a söylememem için bir sürü tehdit savurmuştu." 

Elimden tutup masaya doğru çekti. Yanına oturttu. Babam, yanıma oturdu. "Neredeydin?"

Sephıre'ın dediklerini tekrar ettim. "Ormanın girişinde bir ağacın üstüne oturmuştum." İkisinin de kesinlikle bunu beklediğini sanmıyorum. Annem, sorarcasına baktı. "Ormanın hikâyesini biliyor musun?"

"Biliyorum. Ama dediğim gibi başındaydım." Arkama bakıp gülümsemesini genişletti. "Edward kesinlikle tüm cesaret genlerini vermişsin." Gülümsemesi babama da yansıdı. Yüzümü ekşiterek geriye yaslandım. "Ben şimdi kendi doğum sahnemi mi izledim?"

"Evet." Dilimi dışarıya çıkarıp kusuyormuş gibi yapmam hepsini yıkıp geçirmişti. Aklıma yine o salak gelince gülüşüm kursağımda kaldı. Babam'a eğildim. "Burada mı?"

"Evet. Onunla konuşmanı istemiyorum." Sebep? Zaten kendileriyle yeterince haşır neşir olmuşum. "Neden? Zaten bir daha beni kaçıramaz ya?"

"Bak senin hafızanı büyü ile getirdi. Büyü ile de geri dönebilir. Senin elini tutsa sende gidersin. Asla yeniden kaybolmana izin vermem!" Annem babama bakıp kaş göz hareketleri yapmaya başlayınca benim de dikkatimi çekmeyi başarmışlardı. Prenses Lexa, annesinin arkasından geldi. "Hadi ama kocaman yetişkinlersiniz. Söyleyemeyeceksiniz ben söyleyeyim."

Babam, Lexa ile olan bakışını kesip bize döndü. "Kızım." Gözüm dolmuştu, şimdiden. "Evet?"

"Savaşçı olmana izin vermiyoruz."

Hadi ama! Böyle olacağını biliyordum! Aynı şeyler mi olacak? Daha yeni her şey ortaya çıkmadı mı ne bu acele? Aileme doktor konusunda bana baskı yaptıklarını ve çıkan kavgayı dün gibi hatırlıyordum. Tabi sonradan sevdim ayrı mesele o... Gözümü Kraliçe Lydia ve prensesin üzerinden çektim. Misafirleri varken anne ve babamla kavga edecek değilim. "Bence bunu daha sonra konuşabiliriz?"

Babam bu cümledeki imayı anlamış olacaktı ki annemden önce atlayıp, elini beline attı. "Tabi ki." Kraliçe Lydia ve Prenses Lexa ayağa kalkınca bende kalktım. Kraliçe bana sarılıp kulağıma fısıldamaya başladı. "Aileye hoş geldin Annabeth Bertilda Salvatore."

Bertilda? Gülümseyerek ondan ayrıldım. Şaşkınlığımı az da olsa anlamıştı. "Annen ve baban açıklarlar. Kahvaltıda görüşürüz." Lexa da hemen sarıldı. "Geri döndüğüne ve tanıştığımıza çok sevindim Annabeth."

"Bende Lexa." Çıktıklarında ışık hızıyla döndüm. "Bertilda?"

"Tam adın Annabeth Bertilda Salvatore."

"Annabeth ismini kullanmaya devam edeceğim. Ayrıca anlamı nedir?" Babam, sakalını kaşıyıp kendine ait sandalyeye oturdu. "Şey, savaşan kız demek." Savaşan kız. Güzel bir anlamdı.

"Savaşan kız mı? Tam da zamana uygun bir ad değil mi?" Annem hala dolu dolu gözlerle bakıyordu. Babama dönüp karşısındaki saldalyeye oturdum.

"Kaçırdığımız şeylere bir bak Edward! Pisliğin bizden çaldıklarına bir bak! İlk adımlarını, ilk dediği şeyi ve ilk gülüşünü göremedik! Güldü mü ondan bile şüpheliyim! Şu an karşımızda ve on yedi yaşında. Kaybettiğimiz kocaman on yedi yıl! Yas tuttuğum on yedi yıl..."

Her cümlesinde artan gözyaşı ve hıçkırık gerçekten beni kahrediyordu. Kim karşısında hıçkıra hıçkıra ağlayan birini görüpte kötü hissetmez? Başından beri anne ve babama nasıl hesap soracağımı düşünüp duruyordum. Ama bu hesap başkasından ağır bir şekilde sorulacak. Ayağa kalkıp anneme sarıldım. "Artık yanındayım." Bunu söylememin daha da arttıracağını bilsem söylemeyebilirdim. Babama baktım. Böyle devam ederse kötü olabilir. Dizlerimin üstüne çöküp ellerini tuttum.

"Lütfen sakin olur musun?"

Derin derin nefesler almaya başladı. Gözlerinin kapandığını görünce hemen ayağa kalkıp sıkıca tuttum. Korku tüm vücudumu bir virüs gibi sarınca çaresizce bağırdım.

"Baba!" 

●○●

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top