Bölüm- 57

@MehlikaDuygu  Öyle bir devirdeyiz ki; arkadaş gibi gözüküp, arkandan gülen samimiyetsiz dostlukların olduğu bir devir... Ben çok şanslıyım ki senin gibi biriyle tanıştım. İyi ki okumaya başlamışsın. İyi Ki Varsın ve İyi Ki Doğdun Küçüğüm...

İyi Okumalar...

●○●

BÖLÜM - 57

Gülümseyerek bakması, neden bu kadar dokunuyor onca yaptıklarından sonra? Hiç bir şey demeden öylece birbirimize bakıyorduk. Ayağa kalkıp ona yaklaştım. Hareketlerimden emin olamıyor gibiydi. Haklı, bende emin değilim. Ne yapıyorum ben? Bunun cevabını, sandalyeden ellerini kurtarırken çoktan verdiğimin işaretiydi. O, haksız da olsa yine de insandı. Her insan gibi onunda korku duygusu vardı. Ellerini kucağına düşerken yüzünü ekşitmişti. Kaç haftadır öyle tabi ki uyuşmuştur.

"Sana fısıldadığım büyülü sözlerle hemen hatırlamanı bekliyordum."

İnce ve hafif sesi dört duvar arasında seke seke gelmişti sanki kulağıma. Acaba sesine de mi büyü yaptı? Yok daha neler Annabeth! Ellerini ovuşturup şaşkın şaşkın yüzüme baktı. Sanki yeni kavrıyordu.

"Cidden, burada ne işin var Annabeth?"

Karşısında ki duvara tekrar oturdum. Ayaklarını işaret ettim. Anlamsızca ayaklarına bakarken kafası karışmıştı.

"Ayaklarını da benim çözmemi bekleme." Dediklerimi yapıp ayaklarını da salladı. Ne yapacağını bilemez gibi gözüküyordu. Ciddi ciddi ona baktım. "Aklında ki soru ne?"

Mavi gözlerini açarak derin nefes aldı. Kendine gelmeye çalışır gibiydi. Ellerini havada salladı.

"Bilmiyorum. Bu saatten sonra ne yapacağım?" Düşünmesi en doğru soruyu düşünüyor. Aslında çok merak ediyordum. Buradan çıkınca ne yapacak? Aslında... Sesimin güçlü çıkmasına dikkat ederek ayağa kalktım.

"Ne yapacaksın biliyor musun Layla? Bana olan borcunu ödeyeceksin." Kaşları çatılmış devamını sorgular gibiydi. Bu cümleyi kesinlikle beklemediği aşikârdı.

"Ne borcundan bahsediyorsun?" Kısaca alayla gülümseyip ona baktım. Ne demek ne borcu!

"Bana kaybettiğim yıllarımı borçlusun. Sen bana, yaşayamadığım çocukluğumu borçlusun. Daha saymamı ister misin?"

Hak etti. Ben kabayım, oda zorla yüzüne vurdurtuyor. Kafasını salladı. Oha, kabul mu etti? "Haklısın. Seni hep kurtarmak istemiştim ama yapamadım. Şimdi yapacağım. Ne istiyorsun?" Hadi bakalım Annabeth! Birilerini gaza getirme vakti! Elimle dışarıyı gösterip sırtımı duvardan çektim.

"Olduğundan daha güçlü bir şekilde çıkacaksın buradan. Daha güçlü bir kadın olarak! Korkarak yaşadığın, o adamın yanına geri döneceksin korkusuz bir şekilde. Daha iyi bir şekilde ona çalışacaksın. Gözünde daha da yükseleceksin Layla. Ama tek bir farkla."

Yorgunluğunun yerini heyecan sarmıştı. Sandalyede dik konuma geldi. "Nasıl bir fark?" Gülümsedim. Beni tanıyan herkes bu gülüşün iyi olmadığını anlarlardı. Ki Layla da beni tanıdığına göre bunu anlamıştı. Gözlerinden merak kırıntıları geçerken onu daha fazla bekletmedim.

"Bana çalışacaksın. Önemli bilgileri bana söyleyeceksin. Her şey bittiğinde istediğin özgürlüğe, hayata kavuşacaksın. Bunu istediğini biliyorum."

O da gülümsedi. Ama hala aklında bir şeyler vardı.

"Aklımda bazı sorular var Annabeth. Mesela, Elenor ve Edward bunu öğrenince ne diyecekler? Ve her şey bittiğinde derken ne demek istiyorsun?"

Kapıyı açıp yeniden yerime döndüm. "Bilmezlerse bir şey diyemezler öyle değil mi. Tut'a yaptıklarını yanına bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?"

Ayağa kalkıp iki tur attı. Bir kaç defa düşme tehlikesi geçirse de her defasında tekrar ayakta durdu. Kendine gelince ellerinden su çıkardı. Kendine geldi, geldi.

"Nasıl çıkacaksın?" Gelip elimi tutunca gerilmedim değil yani. İlk geldiği halinden çok farklıydı. Artık bir amacı vardı.

"Nereye gideceksin?"

Kabullenmişliğin verdiği o hissiyat ele geçirince mecburen ona döndüm. Anlaşılan okus pokus yapacaktı.

"Spor salonuna lütfen."

Kafa sallayarak bir elini de omzuma koydu. Etrafımızı hortum sararken bende boş elimle bacağımı sıktım. Gözleri kapalıydı ama ona tutunup karizmamı çizecek değildim. Ayağım yere değince mutlu olmuştum. Ah, gidiyorum sandım! Duman geri gidince etrafa bakındım. Soyunma odasının kapısının önündeydik. Ellerini üzerimden çekerken fısıldadım.

"Nasıl haberleşeceğiz?" Gülümseyerek o da benim gibi fısıldadı. "Rüyalarda Annabeth. Rüyalarda..."

Gülümseyerek onu onayladım. "Rüyalarda..."

Hortum onun da etrafını sararken kulağıma hava geldi. "Bu arada seni gördüm." Ama kesinlikle bana fısıldamasını beklemiyordum. Hortum giderken sinirle ayağıma vurdum. Al işte! Gitti tüm havalı hareketler! Koluma dokunan elle sıçradığım konusunda eminim. Arkamı döndüğümde benden daha da korkmuş Lauren vardı.

"Aklımı aldın kızım ya!"

Gözlerini kısıp ellerini birleştirdi. Ne oluyor? "Aklın hala yerinde, nasıl alabilirim?"

Elini tutup cevap vermeden salona sürükledim. Cevap vermesem daha iyiydi. Gerçi burada benden daha kötü espri yapan birinin olduğu gerçeği oldukça korkutucuydu. İçeride çember şeklinde oturan sekiz kişi vardı. Biz de onların geri dönmesine müsaade etmeden boş iki mindere oturduk. Kişilere bakma fırsatım olmuştu. Bir adet bana bakan İvan, onun yanında Victoria, Sarı uzun saçlı erkek ama yapılıydı baya. Diğer tarafta Skyler, turuncu saçlı ve uzun boylu bir erkek vardı. Onun da yanında siyah kısa saçını önden havaya kaldırmış erkek oturuyordu. Benim yanımda Scarlett oturuyordu. Lauren'in de yanında sarışın saçları dağınık bir erkek daha oturuyordu.

Ayak sesleri gelince Profesör Danıel'ın geldiğini anlamıştık. Ellerini çırptı. Bu gün sanki fazla, ım... Agresifti?

"Herkes arenaya çıksın!"

Sert sesini duyar duymaz ayağa kalkıp arenanın iplerini kaldırdım. Benden önce herkesin kafasını eğip girmesine sinirlensem de gözlerimi devirdim. Aptallar! Profesör omzuma iki defa omzuma vurup ipi elimden aldı.

"Arkadaşlarına ipi kaldırman güzel davranış Annabeth. Senden çok memnunum. Hadi sıraya!"

Bu da ruh hastası. İpin altından geçip sıraya geçtim. Ellerini arkasında birleştirip hepimize teker teker baktı.

"Cumartesi günü turnuvalar başlıyor. Ve ilk etap her zaman olduğu gibi dövüş. Bu sefer kazanmanızı istiyorum. Başka şansımız yok. Geçen sefer ki hataları yapmayacağız. Eğer kazanırsanız size iki tam gün izin veririm. Okuldan çıkmanız için."

Konuşmasını bitirince bizimkiler hala oldukları gibi dikiliyorlardı. İnsan bir alkışlar ama! Tam elimi kaldırırken, bir el kolumu sıkıca tutup Profesör görmeden indirdi. Yanıma bakınca elin sahibi Victoria'imiş. "Sakın."

Oldukça kısık sesle konuşmuştu. Demek ki bildikleri var ki alkışlamıyorlarmış.

"Hadi bugün birbirinizi döveceksiniz. Arenadan ayakta çıkmayı başaran kazanır. Başlayın."

Sanki her zaman yaptıkları şeymiş gibi birbirlerine girmeye başlarken profesör iplerden atlayıp yere düştü. Spiderman sanki hareketlere bak. Altı üstü ipten çıkacağız ne var ki. Elimi atacakken kemikli el sıkıca elimi büküp kolumu çevirdi. Lanet olsun! Bu da ney? Ayağımın sertçe çekilmesiyle yüzümün öncelikle yere çarpması bir oldu. Burnum çok acıyordu! Yan dönüp ayağa kalkmaya çalıştım. Ov, canım çok pis acıdı! Tepemde bana dikkatli bakan turuncu kafa diğerlerine gitti. Demek beni düşüren bu. Bittin sen.

Başımın dönmesini umursamadan ayağa kalkıp sertçe yürüdüm. Arkasını dönmesini avantaj sayıp sol kolunu o anlayamadan kaldırıp tutarken hemen önden sağ elimde ensesini kavrayıp öne sertçe çektim. Sırtı yerle buluşunca gerçekten büyük ses çıktı. Eh, canımı acıttı. Scarlett sertçe Victoria'ya çembe takarken İvan'da siyah saçlıyı geriye doğru fırlattı. Fırsat bu fırsat. Koşarak iplerin arasına atlarken arkamdan atlayan sarı saçlı çok geç kaldı. Tam yere düşecekken gözlerimi kapattım. Ee? Hala düşmedim? Tek gözümü açıp ne olduğuna bakarken yeri hemen burnumun ucunda gördüm. Kafamı kaldırırken yere düşmem ile zaten ağrıyan göğüs kafesimi tuttum.

Yanımda diz çöken Profesöre baktım.

"Eğer suratında bir iz daha oluşursa, Kraliçemizin beni cezalandıracağından eminim. Bu gün iyiydin. Aferin."

Diğerleri de yerden kalkıp yavaşça aşağı inerken kapıda bizim kızları gördüm. Epey eğlenmiş görünüyorlardı. Burnumdan sinirle soluyup ayağa kalktım. Pislik, o nasıl hamleydi öyle. Hamlanmışım acil antrenman yapmam lazım.

"Çıkabilirsiniz. Hepiniz iyiydiniz. Yarın sabah kahvaltıdan sonra bekliyorum."

Hiç bir şey olmamış gibi giderken, Lauren koluma girdi. Canımı okumuştu valla tek hamleyle. Yanlarına gelince kısa bir grup kucaklaşması yaptık. Dışarı çıkınca temiz havayı içime çektim. İşte, şimdi daha iyiyim. Bir şey demeden yürürken sağdan gelen *ştt* lafına döndük.

"Annabeth. Ne oldu, yüzün morarmış. Ay, sen dayak mı yedin yoksa?" diyerek gülmeye başlayınca onlara doğru yaklaşmaya başladım. Arkamdan gelen kızlarla aynı çete gibi duruyorduk. Bu salaklar dan hala var olduğu gerçeği umutsuzluğa yol açıyordu. Olayları klişe yapmaktan başka hiç bir halta yardımcı olmuyorlar. Karşısında durup alayla konuşmaya başladım. Vurmaktan kızaran eklemlerimi gösterdim. Görünce tırssa da laf etmedi.

"Canımı sıktığın zaman sana şöyle sağlam yumruk atıp "Pardon! Dalmışım." diyesim var."

Gülerek bacağına vurmaya başladı. Diğerlerinde ondan farkı yoktu. "Ay, lütfen beni bir döv Annabeth. Bizi bir dövsene!"

JJ sinirle ama alayla gülerek konuştu. "Şerefsizleri dövmeyi sevdiğimizi Britney bilmen lazımdı onca dayaktan sonra?" Yüzünü ekşitip JJ 'ye baktı. Joker gülüşünü yapıp konuştu.

"Dediğin kelimenin anlamını bildiğini düşünmüyorum küçük kız."

Joker gülüşü benim hareketim küçük kız! Hem o benim arkadaşıma ne dedi? Yaklaşıp onunla aynı boya gelmek için boynumu eğdim. Aramızda on adım falan vardı.

"Oturur sana şerefi anlatırdım da; sende olmayan bir şeyi dinlemek, sence sana biraz dokunmaz mı sarı civciv?"

Arkadaşlarım ağzı açık bir şekilde bakarken, Britney garip bir şekilde duruyordu. Gerçi diğerleri de öyleydi. Katman oluşan dudaklarını aralayıp, şaşkın ve ince sesiyle kulağımı zedelemeye devam etti.

"Sarı civciv mi? O da ne?"

O... Gerçekten mi? Gözlerimi devirip arkamı döndüm. Saraya doğru ilerlerken homurdanmadan edemedim. Civcivi bilmeyen de, ne biliyim? Civciv işte yani. Bunlar da amma cahil. Ağız tadıyla laf sokmanın sevincini de yaşayamıyoruz...

 ●○●

Y/N: Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazıp, beğendiyseniz eğer yıldıza basarsanız sevinirim. Herkese iyi akşamlar dilerim. 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top