Bölüm-51
Si t'étais là, Louane
Hold You Down, Jarline
İhtiyacım olan bu kadardı.
●○●
BÖLÜM - 51
Elime takılan anjiyokatın acısı gerçekten ne kadar berbat bir his. İğnenin orda olduğu gerçeği başımı döndürürken aynı zamanda renkleri karışıyordu. Alexıs parmaklarını şıklatınca titreyen göz kapaklarımla ona döndüm.
"İşleme başlıyorum. Korkulacak hiçbir şey yok. Yanındayım, bana güven. Şimdi, anesteziyi veriyorum."
Anında damarlarımdan gelen soğuklukla uyku, vücudumu esir aldı. Belki uyanmamak üzere...
ELENA'NIN GÖZÜNDEN
Bu gün, Annabeth'den haber almadan geçirdiğim beşinci gün. İlk defa günlerden Salı olmasına bu kadar seviniyorduk galiba. Jennifer yatağının üzerinde ayaklarını sallandırıyordu. Gözlerini baktığı duvardan ayırdı.
"Sizce de saraya gidip sormalı mıyız?" Aslında bir kaç gündür aklımızda olan bir soruydu. Gitmeli miyiz? Lena uykusuzluktan kızarmış gözlerini ovuşturdu.
"Küçük bir işi vardı güya. Beş gün geçti gideli. Kocaman bir beş gün!"
Lauren camın önünden ayrılıp yavaş hareketlerle yatağıma oturdu. Kafasını ayaklarıma koydu. "Şuan kendinize yersiz dolduruş yapıyorsunuz. Belli ki bir şey olmuş. Empati yapın biraz." Lena ters ters buraya bakıp güldü.
"Şuan ne empatisinden bahsediyorsun? Ben, beş gündür korkudan uyuyamıyorum. Ki sizde benden pek de farklı değilsiniz. En azından bize haber de verebilirdi."
Bir yandan haklı olsa da Annabeth 'in imkânı olsa haber vereceğini bilecek kadar da tanıyorum. Gerçekten Lauren'in dediği gibi Lena boşuna kendini üzüyor. Kapının tek ritmikle tıklanması ile kafamı geriye verdim. Elimi kaldırıp alayla kıkırdadım.
"Oyumu salaktan yana kullanıyorum."
Jennifer'da yattığı yerden bana katıldı. Lauren bacağımı cimcik leyince ona baktım. Cidden sızladı... Kaşlarını çatmış, gözlerini kısmıştı. Şaka da mı yapmayalım artık?
"Bazen arkadaşımız olduğu gerçeğini unutuyorsun Elena. Her ne kadar Benjamin'den nefret etsende, o Lena'nın erkek arkadaşı."
Yastıktan kafamı kaldırıp onaylamaz şekilde arkadaşıma baktım. "Erkek arkadaş değil kanka. Sevgilisi... Çünkü erkek arkadaş ile sevgili arasında fark var. Neden bu gerçeği anlamıyorsunuz ki?" Gözlerini devirip dizimden dikleşti.
"Erkek arkadaş ile sevgili arasında ki fark ne kardeşim?" Cidden!
"Erkek arkadaş kelimesini Daniel gibi kişilerden bahsederken kullanırız, mesela annen Daniel ile ilk tanıştığında 'erkek arkadaşım' dedin dimi? Çünkü senin erkek arkadaşın. Ama Lena için, Benjamin sevgili. Benjamin'i tanıtırken sevgilim diyecek mantıken."
Uzun süre bakışırken kapı kapandı. Lena yatağına kendini atarken aynı zamanda sızlanmaya başladı. "Bari Benjamin buradayken dedikomuzu yapmayın. Lütfen, Annabeth gelmeden önce gayet güveniyor, gülüyordunuz birbirinize. Şimdi ne değişti anlayamıyorum?'
Lauren'in uzun zaman boyunca önünde durduğu cama ben geçerek durdum. Ağaçlara dikkatle bakarken mırıldadım. "Zaman değişti Lena. Gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Dua edelim de bu pislikten aşk acısıyla çıkma. Tanrı yardımcımız olsun!" Hiç bir kuvvet bana Benjamin'i sevdiremez! Bir haltlar çeviriyorsun ve ben elbet bunu bulacağım! Elbet. Hadi Annabeth gel de yardım et bana. Özledik seni. Özledik ve merak ettik...
İVAN'IN AĞZINDAN
Annabeth'in operasyonunun bitmesine yaklaşık on dakika kaldı. Merak etmiyor değilim. Ameliyata girmeden ona öyle sözler söylememeliydim. Yanımda olan kıpırtılarla gözümü açtım. Bizimkiler etrafımı sarmış bakıyorlardı. Chris, Katherina ve Jane sırayla durmuşlardı. Aklımdan gitmeyen konuşmalarımızda ki ana soruyu onlara sorabilirim nasılsa. Göğsümde ki ağrıyı yok sayarak başladım.
"Annabeth'i nasıl buldunuz bakalım? Herhalde uzun uzun konuşmuşsunuz kendisiyle. Anlattıklarına bakılırsa..."
Katherina'nın kaşları saniyesinde çatıldı. Yüzünü hafif sallayıp dik dik baktı. "Ne ima etmeye çalışıyorsun sen açıkça konuşsana! Ne bu üstü kapalı konuşma tarzı?"
Katherina' nın asiliğinden başka bir şey bekleyemem zaten. Jane, onun omzunu sıkıp geriye çekti. "Amacın ne İvan? Ne oldu da şuan bu kadar kudurmuş haldesin?" Katherina bana bir şey yapmasın diye geriye çekerken kendisinin üstüme yürüdüğünün farkında değil herhalde. Ayrıca aramızda ilk defa böyle bir konuşma gerçekleşecek sanırım.
"Annabeth'e tüm hikâyeyi anlatmışsınız diyorum. Daha açığı konuştuklarımızı mı anlatayım?"
Chris elini kaldırıp dikkatimizi çekti. "Sen değil miydin kardeşim Annabeth'e yaklaşın, samimi olun diyen! Bunu bize nasıl yapacağımızı söylemedin. Şimdi kes sesini de batma. Halt yemişsin hiçbir şey anlatmamışsın kıza. Hala haklı gibi konuşuyorsun."
Haklı gibi... Ama, aması yok ki.
"Ona anlatmadığım şeyleri söylemeniz şaşırtıcı Chris. Eğer benim hakkımda yani kişisel bir şey anlatıyorsanız bana da sormak zorundasınız. Annabeth gelip bana ona olan bağlılığımı sorguladı. İstemediği anıları aklına getirdim. Gözünden düştüm. Anlatabildim mi?"
Katherina umursamaz şekilde omuzunu salladı. Jane ve Chris'in ortasından çıkıp duvara yaslandı.
"Anlatsaydın İvan. Bundan bize ne. Ya da her zaman çok iyi bildiğin şeyi yapıp bizi uyarsaydın. Sürekli uyarıyorsun onun hakkında. Yok çok sinirli, yok bu gün çok mutsuz tanışmayın bize bir şey söylüyorsan güveneceksin. Sorgulama ve güven. Her neyse az sonra sende ameliyata gireceksin. Çağırırsınız beni."
Kapıyı açıp geri kapattı. Chris de arkasını dönüp çıkarken Jane yanımda ki koltuğa oturdu. Bakışlarında ki sinir miydi? Evet sinir.
"Bu şekilde nereye kadar gideceksin? Anlattıysak anlattık. Sende bizden bahsetseydin, sanki ilerde öğrenmeyecekti. Katherina olanları zaten anlattı. Konuşmalarınızdan bahsediyorum."
Bu kadar kısa zamanda nasıl anlatabildi ki? Tam ağzımı açıp konuşacakken kapı açıldı. Telaşla Alexıs ve diğerleri içeri girdi. Önlüklerini giyinip hazırlandılar.
"Jane seni dışarıya alalım lütfen. Bay Bruce lütfen odayı steril duruma sokup ameliyat modunu açın." Saniyeler içinde Jane odadan bir şey demeden çıkıp gitti. Oda mavi koda geçince derin nefesler aldım.
"Üzgünüm bu kadar acele etmeyecektim lakin senin operasyonundan sonra hemen Annabeth'in kontrollerini yapmam gerek. Şimdi hazırsan başlayalım?"
Zaten gelmişsiniz sormanın ne anlamı var ki. Kafamı sallayıp açık olan camdan baktım. Hava kararmak üzereydi. Elimin üzerine batan acıyla kafamı sola çevirdim. Ucuna elinde ki iğnenin ucunu batırdı.
"Anesteziyi veriyorum İvan. Sakin ol seni iyileştireceğiz." Vücuduma gelen titremeyle gözlerimi kapattım. Üstümde ki tişört yırtılırken uyku beni ele geçirdi. Soğukluğu bırakarak...
●○●
Y/N:
Biliyorum bölüm çok geç geldi. Ama sebebi var. İki hafta öncesi salı günü akrabamızı kaybettik. Ondan sonra pazartesi günü sanırım sabah arkadaşımızın ölüm haberini aldık. İkisini de arka arkaya kaybetmek beni üzdü. Hele arkadaşımızı kaybetmemiz arkadaş çevremle baya sarsılmıştık. Şimdi toparlandım iyiyim...
Ama telefonumu suya düşürdüm. O yüzden yorumlarınıza geç cevap verebilirim. Gördüğüm anda cevabınızı vereceğimi biliyorsunuz. Azıcık paslanmışım lütfen bu bölümle idare edin. Sınavlarım başlamadan bir bölüm daha yazıp yayınlayacağım. Bu süre içerisinde bazı yorumlara da cevap veremedim. Anlayış ile karşılayacağınızı umuyorum. Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere. İyi akşam diyeyim. İyi Akşamlar...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top