Bölüm-45
7 Rings, Ariana Grande
Already Gone - 2013 Remaster, Eagles
Umarım bölümü seversiniz. Bu arada yaptığım sözü de unutmayıp bölümü sana ithaf ediyorum. Eternal_heaven 😇 Paragraf arası yorum yapmayı unutmayın! İyi okumalar. :)
●○●
BÖLÜM - 45
YAZAR ANLATIMI
Doktor arkasında cevapsız bıraktığı kral ve kraliçesine karşı suçluluk duygusu duyarken , kapıyı kapatıp hangisinin olduğuna baktı. Yanında ki asistanı Alexis'e döndü.
"Kraliçe ile ilgilen hemen!"
Alexis kraliçesine bir şey oldu düşüncesiyle kapıdan çıktı. Asistan Alexis kralının kucağında baygın olan majestelerine baktı. Kraliçe'nin özel durumunu Bilge Schmeichel , Komutan Aaron ve karısı , Hemşire Alexis ve Doktor Alice dışında kimse bilmiyordu. Kraliçe Elenor yaşadığı ağır yüklü duyguları taşıyamıyordu. İçeriden bir tane daha sedye alıp Kraliçe'yi yatırdılar. Bu olaylar yaşanırken DYSON evinde karmaşık dakikalar yaşanıyordu. Olivia ve Aaron evlerinde otururken akıllarında Sarah vardı. Evde ki odasına, giysilerine dokundurtmamış ve dağıtmak isteyenlerde karşı çıkmışlardı. Salon Sarah ve İvan'ın , aile resimleri ile doluydu.
Evet, bu onların daha iyi hissetmelerini sağlamıyordu lakin en azından kızlarıyla olan anıları yeniden tazeleniyordu. Olivia bacak bacak üstüne atıp derin bir iç çekti. Derin çekiş tabi ki de Aaron'un dikkatini çekmişti.. Gözleri hala tabloda iken konuşmaya başladı.
"İvan' ın oku atışı hala gözümün önünde... İntikamını alması, kızımızın katilini bulması beni çok onure etti. O pisliğin bulunması da acımı götürmese de azcık hafifletmişti." Gözlerinden akan yaşları silerek kocasına baktı. "Ama gözümün önünde oğlumun adan öldürmesini de unutamadım Aaron! Canımın katili de olsa Edward' ın adaletine sonsuz güvenebileceğimizi biliyordun!"
Yerinden kalkmadı Aaron. Görünümünün altında yatan o yumuşak kalbi bir tek ailesiyle can dostu olan Kral Edward biliyordu. Bu intikamın Edward'ın planı olduğunu uzun zamandır karısından saklıyordu komutan. Ağzını açıp belki de karısını daha da duygusallaştıracak kelimeleri söyleyecekken çalan kapı kelimelerini tekrar yutturmuştu. Dışarıda Kral Edward'ın emriyle gelen muhafızlar vardı. Muhafızlar, komutanın vereceği tepkiden ölesiye korkuyorlardı. İçeriden yaklaşan sert adım sesleri muhafızları yatıştırmıyordu ne yazık ki... Aaron kapıyı açınca muhafızları görünce şaşırırken , muhafızlarda komutanını eşofmanına bakıyorlardı.
Komutan Aaron geniş cüssesi kapıdan geçmesini engellediği için yan durarak dışarı adımladı. Bir ara şu kapıyı yaptırmalıyım diye düşündü. Muhafızlar, komutanlarına selam verirken Komutanın gözü Chris'e takıldı. En iyi adamı aynı zamanda oğlunun en yakın arkadaşı olan genç harap olmuş görünüyordu. Bu çocuğu doğduğu andan beri tanıyordu. Aynı evladı gibi elinde büyümüştü. Ama bu kadar zaman içerisinde onu hiç bu şekilde görmemişti Komutan. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. Anlamıştı komutan. Bir şey olmuştu! Arkasında ki nefesi hissedince karısının da geldiğini anladı. Chris'e öne çıkmasını eliyle gösterdi.
"Chris Paul (1) komutanım!" Aaron resmiyetine içten sevinse de merakı ondan üste çıkıp dediklerine odaklandı. "Kral Edward'dan mesaj var!" Bunu söylerken Chris'in içi kan ağlıyordu. Duygularını saklamayı en acı şekilde öğrenmişlerdi. Hatta ilk gördükleri eğitim buydu.
"Mesaj nedir Chris?" Hiç sormak istemiyordu aslında komutan. Olivia Dyson meraktan bayılacak duruma gelmişti.
"Sizleri hemen sarayın içinde ki şifahaneye çağırmaktalar!"
Neden diye sormak istiyordu Komutan Aaron. Ama Chrisin gözlerinde ki *Lütfen, sorma.* bakışlarını görüyordu. Öğrenmek için biraz daha bekleyebilirdi. Muhafızların zaten demese de bekleyeceklerini biliyordu. İçeriye girip takım elbiselerini giyerken Olivia nasıl görüneceğini umursamadan üzerine tişört giyinirken Doktor Alice hastanın etrafında kileri geçmek için iteledi. Bugün bunların nesi var diye düşünmeden edemedi. Ekrandan ritimlere baktı. Düz çizgi! Kalbi durmuştu! Umursamadan sedyeye çıkıp gencin dizlerine oturdu. Ellerini üst üste getirerek kalbinin hizasına koyarak bastırmaya başladı. Yanında onu izleyen doktora sinirle bağırdı.
"Hava pompasıyla hava versenize! Ne bakıyorsunuz!"
Doktorlar sanki birinin onlara emir vermesini bekliyordu. Zihinlerinde ki bulanıklık akıllarını karıştırıyordu. Ama Alice onların başı değildi ki... Alice'in felsefesinde pes etmek diye bir şey yoktu! Alice asla pes etmezdi. Harmony şehrinin önde gelen isimlerindendi Alice Copper. İçinden saymaya başladı. Bir-iki-üç ve hava ver. Dört-beş-altı ve hava ver. Yedi-sekiz-dokuz ve yine hava ver. Tekrar ve tekrar. İçeride ki bağırış dışarıdakilerin akıllarını oynattırıyordu.
"Cartart'ı (2) getirin!" İki ucuna jeli sürüp birbirine sürtüp yayılmasını sağladı. Göğsünün üstüne yerleştirip düğmenin üstüne koydu parmaklarını.
"150'ye şarj et!" İki saniye sonra yardımcı bağırdı.
"150'ye şarj edildi!" Düğmeye basarak tekrar bağırdı.
"Geri çekilin!" Vücudu yükselince ekrana baktı. Hala tek çizgiydi. Gencin saçı terden yüzüne yapışmıştı. Saçları geri çekmelerini söyledi Doktor Alice. Elindekileri havaya kaldırıp asistana seslendi.
"200'e şarj et!"
Üç saniye sonra cihazdan ses yükseldi. "200'e şarj edildi!"
Göğsüne bastırıp bir daha elektrik verdi. Vücudu tekrar yükseldi gencin. Ekran da ritim hala tek çizgiydi. Kaşlarını çatıp elinde ki probu sıkmaya başladı. "Hadi İvan! Geri dön!"
Uçlara tekrar solüsyon (3) sürdü. "200'ye şarj et!"
Bu sefer olacaktı! Olmalıydı! Kendine gelmeliydi! Ses yükselince yerine ayarladı doktor. Dışarıda ki fırtına azıcık dinse de bazı ağaçlar bütünlendiği topraktan ayrılmış sokakları kapatmaya yetmişti. Uçları yerleştirip düğmeye bastı. Şok vücuda gayet etkili bir şekilde iletilmişti. Alice umutla ekrana baktı. Yükselen ses ve dalgalar gülmesini sağladı doktorun. Çünkü biliyordu bu denemede başarısız olsaydı kurtaramayacaktı İvan'ı. Kapı aniden açılınca Alice elindeki uçları yanında ki yardımcı medcop'a (4) uzattı. Komutan Aaron ve Karısı Olivia'nın ona değişik bakışlarını görmezden gelerek İvan'ın dizlerinden kalktı.
Gerçekten, şuan oldukça endişeli gözüken Aaron'un gazabına uğramadığı ve yeniden çocuğunu kaybetmediği için mutluydu. Yara yeniden kanama yapınca ellerine eldiveni taktı. Aaron ve Olivia hala neler olduğunu kavrayamamıştı.
"Aaron ve Olivia lütfen beni dışarıda bekleyin."
Olivia gördükleri karşısında titremeye başlayınca kocasının elini tuttu. Alice'inde doğru söylediğini biliyordu. Ortamın daha steril olması için çıkmaları gerekiyordu. Çekerken bir tane daha sağda sedye olduğunu fark etti. Sağa doğru ilerlerken farkında olmadan güçlü bir şekilde Aaron'u da kendisiyle çekiyordu. Alnının üstünde ki oldukça dikkat çekici kanlı sargı bezi, kolunda ve bacağında ki sargıları görünce oğlunun hasarından daha fazla aldığını görüyordu. Ama hala neden Alice'in İvan'ın bacağında o kadar stresli oturduğunu anlamamıştı.
Aaron , Olivia'nın düşüncelerinin aksine aklında kocaman bir boşluk vardı. Aaron ufaklığını görünce kasıldı. Zaten canına gelen acı onu derin sarsmışken, prensesi bu derece hırpalanmış hali gün yüzüne çıkmaya çalışan öfkesini serbest bırakmıştı. Elini sertçe Olivia'dan çekerek odadan hırsla çıktı. Karşısında ki boş duvara arka arkaya yumruklarını indirmeye başladı. Bu işi yapacak kişi sayısı bir elin parmaklarından daha azdı... Doktor Alice, açılan yara sonucunda sargı bezini çıkartıp dikişleri söktü. Gerekli malzemeleri kendisi alıp yanındakilere ateş püskürdü.
"Bu operasyon bittikten sonra hakkınızda soruşturma açılacağına emin olabilirsiniz beyler ve bayanlar!"
Doktorlar kendi arasında bakışırken, Alice İvan'ın yarasına tekrar pansuman yapıp dikişlerini yeniledi. Daha bir kaç dakika önce bir sorun yok iken şimdi kalbinin durması Alice'i oldukça şüphelendirmişti. Bu gün burada bulanan doktorlar istekle çalışmıyorlardı. Ve bu Alice'i daha da sinirlendiren bir ayrıntıydı. Göğsüne tekrar sargı bezini sardıktan sonra makasla fazlalıkları kesip bantla yapıştırdı. Elinde ki kanlı eldiveni çıkarıp kenardaki musluğa ilerledi. Musluğu açıp sabunla elini sabunladı. Kızın gelişinin bazı sorunları gün yüzüne çıkaracağını biliyordu Alice. Ama bunu umursamıyordu. Yanında adaleti getirdiği sürece...
Kapıyı açıp geri arkasından kapattı. Herkes Kraliçe ile o kadar ilgileniyordu ki kapıyı kapattığını bile duymamışlardı. Öksürünce etraftaki herkes korkudan zıplamıştı. Alice aynı tepkiyi Kralının da verdiğini görünce şaşırdı. Hemen eğildi.
"Özür dilerim kralım amacım sizi korkutmak değildi."
Kral Edward elini önemsiz gibi havada sallayarak cevabını verdi Alice'e. Aaron çatık kaşlarıyla Alice'in önünde durdu.
"Durumları ne?"
Ellerini ceplerine koyup sıkıntıyla diğerlerine de baktı.
"Az önce kalbi duran İvan'dı. Tekrar hayata döndürdük. Annabeth'in durumdan zaten az önce bilgi vermiştim. İyi olduktan sonra hemen tedaviye geçeceğim. Tedavi nasıl olacak biliyorsunuz. Başına elektrotlar bağlayıp kısa süreli elektrik vereceğim. Bunu ona ben anlatsam daha iyi olur. İvan'da göğsünden kurşun yarası almış Aaron. Aklınızda ki soru neden Annabeth değil diyor. Biliyorum. Ama kurşun zaten tehlikeli bölgedeydi. Kafadan sonra tehlike sıralamasında göğüs geliyor. Kalbinin durması hakkında gereken tetkitleri tekrar yapacağım. İkisi de tahmini iki gün sonra uyanır. Çünkü onları uyutmak şuan için daha iyi. Ayrıca ağrıları için onlara gerekli ilaçları vereceğim. Simyacılara da bir kaç iksir hazırlatıyorum. İkisini de gözetim altında tutacağım. Odalarına onlar uyanana kadar sizleri almayacağım. Özellikle Annabeth'in bu süreç içerisinde enfeksiyon kapmaması lazım. İvan hakkında o uyandıktan sonra konuşsak iyi olur. İkisi de kısa süre fizik tedavi görecekler. Psikolojik olarak desteklere çok ihtiyaçları var. Bu günlük edindiğiniz bilgiler yeter. Onları kliniğe götüreceğim. İzninizle şimdi gidip odaları hazırlatmalıyım?"
Kral Edward eliyle karısını gösterdi. "Alexis zaten gerekenleri yaptı ama?"
Kafasını salladı.
"Kralım, majestelerini odasına götürün. Bir süre dinlensinler. Yarım saate uyanır ama siz yine de karışmayın. Aniden kalkmaması lazım. Yoksa mide bulantısı yaşayacaktır. Kendisinin hiç haz etmediğini biliyoruz."
Kral kafasını sallayıp karısına döndü. Kızının elektrik tedavisi göreceği hiç iyi hissettirmiyordu. Bu korkunçtu! Karısı da zaten bu yüzden bayılmamış mıydı? Bu acıyı, o beden nasıl kaldıracaktı? Meleği bu kadar güçlü müydü? Kahretsin ki şuanda Tut'a bir şey yapamazdı. Düzeni bozup karmaşaya yol açamazdı. Aaron'a baktı. Aaron' da sanki hissetmiş gibi gözlerini arkadaşına dikti. Bu bakışı çok iyi biliyordu. Yardımcılar Majestelerini odasına götürürken Kral Edward ve Komutan Aaron akıllarında büyük düşüncelerle odaya doğru ilerlemeye başladılar.
KATHERİNA KAYNE'NİN AĞZINDAN
Bir yumruk, bir yumruk daha! Bacakları omuz genişliğinde aç ve iki yana hafifçe sallanıp zıpla. Müziğin temposu arttıkça daha da gaza geliyordum. Ellerimde ki eldivenleri çıkarıp rast gele fırlattım. Nereye gittiklerini şuan gerçekten merak etmiyorum. İvan'ı dövüşte yenemezsem eğer bir yıl boyunca hem Chris'ten hem de İvan'dan gelecek dalgaları düşünmek bile istemiyordu. Hele o pislik Chris sürekli arkadaşının aklına kötü kötü fikirler sokuyordu. Geçen hafta ki ayakkabısının içinden çıkan örümcek gözünün önündeydi. Psikopat!
Masanın üzerinde ki elektrik tabancası gözüme çarptı. Acaba bu gün mü tekrar yapsam? Evet, evet. Pazartesi günün ki sınava hazırlıklı gitmem gerekiyor. Tabancayı elliye ayarladım. Komutanımın gözüne girmem gerek. Elliye ayarlayıp bacağıma ateşledim. Tabancayı yere bırakıp ayağımdaki büyük dalgalanma yüzünden düşmemek için daha sert yere bastırdım. Lanet yerden yukarıya yüksek dalgalanma yayılıyordu... Çenemi sıkıp gözlerimi kapattım. Geçecek Kat dayan! Sadece bir dakika daha dayan! Kendimi rahatlatmak adına derin derin nefes alıp verdim.
İşte böyle acı yavaş yavaş geçiyordu.. Hiç bir zaman acıdan korkmadım. Kulağa ne kadar garip gelse de kendime gelmemi sağlıyordu. Acı olmadan kendimi geliştiremem. Hem bazen acıyı hissetmen gerek. Var olduğunu ve asla ölümsüz olmadığını hatırlamak için. Çenem kaşınınca bacağımda ki hissin gitmesi için sallamaya başladım. Sandalyenin üstünde ki havluyu alıp yüzümdeki terleri sildim. Karşı duvarda ki resmi görünce gülmeye başladı. Jane'in on yedinci doğum gününde çekildikleri bir ifşaydı aslında. Çalışmaya devam etmem lazım!
Camdan dışarıya bakınca hala fırtınanın devam ettiğini gördüm. Burada ki en şiddetli fırtına olabilirdi sanırım? Masanın üzerinde boyutlarına göre dizdiğim bıçaklardan küçüğünü elime alıp çevirdim. Karşıda ki hedefe odaklanıp elimde ki bıçağı kavradım. İki gözümün önüne getirip ezbere bildiğim hedefe fırlattım. Ortada ki kırmızıya sert bir şekilde saplandı. Zaten evde tekim. Bazı eğlencelerden zarar gelmez... Kenarda ki boomerang'a benzeyen bıçağı alıp öne döndüm. Umarım kapımı delip geçmez. Acaba falsolu atarsam nereye saplanır? Aman en kötü cama gelir kırılır. Hafif elimi yana yatırıp fırlattım. Gerçekten falso aldı!
Kapı aniden açılınca bağırdım.
"Dur!"
Chris'in yüzünün önünden geçen bıçağı takip ettim. Kum torbama saplanıp aşağı doğru düştü. Kumlar içeriden hızla dışarıya doğru akıyordu. Kahretsin! Bu hafta aldığım beşinci kum torbasıydı... Chris'e dönünce şaşırdım kaldım. O gözler neden kırmızıydı? Hemen sporcu atletimin üzerine tişörtümü geçirip yaklaştım. Omzunu tutarken yerde olan saç tutamları gözüme çarptı. Hii! Onun bunu görmemesi lazım. Geriye doğru itelerken aynı zamanda tutamları hafiften kuma doğru itmeye çalışıyordum.
"Ne oldu Chris? Ne bu hal böyle?"
Gözünde biriken yaşlar hızla akarken elimi omzundan indirdim. Neden ağlıyorsun be!
"Ne oldu söylesene!"
Burnun çekip sarayı işaret etti. Şimdi elimde kalacak ya! Tekrar bağıracak iken konuşmaya başladı.
"Ne tür bir manyaksın sen? İvan ve yeni gelen kız hani İvan bahsetmişti Annabeth yaralanmışlar. Durumları kötüymüş."
Yo! Hayır! Sarah gibi İvan'ı da kaybedemeyiz.. Giysilerimi umursamadan kapıdan çıkıp sertçe kapattım.
"Oranın saray olması beni ilgilendirmiyor! Bir kardeşimi daha kaybetmeyeceğim anladın mı! Şimdi salya sümük ağlamayı bırak da gidelim."
Jane'de burada değil! Saraya doğru koşarken aklımda sorular dolanıyordu. Nasıl oldu? Karşıdan gelen muhafızlar bize durmamız için işaret verdi. Bize yaklaştıkça nedensizce geriliyordum. Bir şey yapmadık ki şimdi bunlar bizi durduruyor. Theo'ya bakıp kafa salladım. Fazla muhattap olmaya gerek yok!
"Kral Edward ve Komutan Aaron sizi çağırıyor. Saray toplantı odasında sizi hemen bekliyorlar."
Acaba İvan'ın bizimle konuştuğu konu hakkında mı? Chris'e bakıp yeniden önüme döndüm. Saraya doğru muhafızlarla ilerlemeye başladık.
●○●
-YILDIZLAR-
(1) Chris Paul: Karakterler bölümünde de olan hikayemize katılan yeni karakterimiz. Hikayede aynı diğer arkadaşlar gibi artık olacak. Katherina Kayne de dahil. Önemli karakterler...
(2) Cartart: Bizde ki defibrilatör cihazı. Bir çok kişinin bildiği adıyla elektroşok cihazı.
(3) Özel Solüsyon: İki yada daha fazla maddenin herhangi bir oranda bir araya gelerek oluşturdukları homojen karışım. Her cihazın temizliği için vb. durumları için özel solüsyonu vardır.
(4) Medcop: Bizdeki biyomedikal bölümündekilerin paralel evrende ki adı. Medcop'lar orada cihazda olabilecek arızayı önlemek , gidermek ve ya cihaz üretmek için bulunuyorlar.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top