Bölüm-29
Bu bölümde güzel yorumlarından ötürü ebrartastan18 'e gelsin. 👋
In Madness, Constance
Tattoo, Eva Timush
●○●
BÖLÜM - 29
3 YIL ÖNCE
"Hey Annabeth!"
Arkamdan seslenene aldırış etmeden sınıfa doğru yürümeye devam ettim. Koluma bir el değince mecburen arkama döndüm. Muhtemelen birinci sınıflardan bir kızdı. Nefes nefese kalmıştı. Parmağını bir dakika anlamında kaldırdı. Kollarımı bağlayıp soluklanmasını bekledim. Ne yani şimdi de bu veletlerle mi uğraşacağım? Başını kaldırıp doğrudan gözlerime baktı.
"Hakkında bir iddia var! Dikkat etmelisin."
Kız cebindeki peçeteyi çıkartıp yüzünün yanında koşmaktan akan ter damlalarını sildi. Lanet olası bir iddia daha mı? "Tamam."
Arkamı hiç bir şey olmamış gibi dönüp kalan yolumu ilerlemeye devam ettim. Kızın arkamdan nasıl baktığını merak etmiyor değilim. Sınıftan içeriye adım attığım anda herkesin dikkatini çekmeyi başardım. Gerçekten şunu merak ediyorum. Herkes popülarite kazanmak için her türlü pisliği yapıp saçma saçma hareketler yapıyorlar. Peki ben? Sadece kimse ile konuşmayarak popüler olmuştum. Güzelliğimden dolayı popüler olduğumu düşünenler de var elbette. İkinci sınıfların gizemli ve soğuk kızı Annabeth. En arkadaki tekli sırama oturup çantamı masanın yanında ki askılığa astım. Sınıf dolmaya başlayınca kafamı sola çevirip bahçeye bakmaya başladım. Kapının sertçe açılmasıyla otomatikman ayağa kalktım. Edebiyat hocası tüm siniriyle sınıfa daldı.
"Oturun!" Kitaplarını sertçe masanın üzerine bıraktıktan sonra sınav kağıtlarını masadan alıp elinde sallamaya başladı. "Bir kişi dışında tüm sınıfın sınav kağıtları aynı!"
Sınıftan uğultular yükselince Bayan Samuel sinirle kağıtları masaya fırlattı. "Kesin sesinizi!"
Sınıf anında sessiz oldu. Soğuk rüzgarlar esiyor... Melek gibi kadının bu gün cinnet geçirmesine şahit oluyoruz. "Annabeth ayağa kalk."
Ben mi? İtiraz etmeden ayağa kalkıp Bayan Samuel'e *ne oldu hocam?* gibi baktım. "Kopya çekmediğin için teşekkür ederim. Bu hareketin dönem sonunda sana çok iyi yansıyacak. Her konuda..."
Gülümsedim. "Teşekkürler hocam!" Sıraya oturup rahatça arkama yaslandım. Bayan Samuel'in gazabında boğulmadığım için şanslıyım. Gerçi ben zaten kopya çekmedim ki.
"Siz budalalar defterleri kaldırın sınav yapıyorum. Size ben sıfır yazmayacağım siz alacaksınız! Ayrıca dönem sonunda görüşeceğiz!"
Sınıfta bana olan bazı bakışları fark ediyorum. Ağlayın! Teneffüste toplu katliam olmazsa iyi. Sınav olurlarken ben boş boş oturuyorum. Elimi kaldırıp beklemeye başladım. Hoca buraya bakarken beni de gördü. Yanıma gelip eğildi. "Sorun nedir?"
"Çıkabilir miyim?" Göz kırpınca içimde neredeyse çığlık atacaktım. Bugün iyi huyunda mı bu kadın? "Tabi ki. Ama fazla göze çarpmamak şartıyla! Kuralları biliyorsun."
Hızla kafa sallayıp ayağa kalktım. "Evet hocam kuralları gayet iyi biliyorum." Yanımdan ayrılmadan önce sadece "Güzel." dediğini duydum. Gerisi umurumda değil zaten. Çantamı da alıp çıkarken arkamdan fısıldaşmaları duymak için kapıyı azıcık açık bırakmış olabilirim. İkinci sırada oturan adını bilmediğim bir kız ayağa kalktı. "Nereye gitti hocam?"
Sana ne nereye gittiğimden! Bayan Samuel elinde nerede aldığı hakkında en ufak bir fikrim olmadığı cetveli sertçe masaya vurarak "Sana ne! Sen önünde ki sınav ile ilgilen!"
Kapıyı olduğu gibi bırakıp kantine ilerlemeye başladım. Bomboş. Abla camı açıp gülümsedi. Gülümsemek zorunda değilim dimi? Neyse bende çok fark edilmeyecek bir gülümseme ile cevap verdim. Parayı çıkartıp uzattım.
"Bir sıcak çikolata ve sade çubuk kraker. Para üstü kalsın." Çubuk krakeri uzatınca alıp çantamın önüne koydum. Sıcak çikolatayı tezgaha bırakınca elime alıp arkama dönmemle birisinin bana çarpması bir oldu. Sıcak çikolata doğruca yeri boylarken sinirle kafamı kaldırdım. Karşımda sarışın , yeşil gözleriyle ben müdür yardımcısının yeğeni duruyordu. Gözlerinin içine adeta delercesine bakıyordum.
"Kör müsün kızım?" Üstüme gelip gözlerini kırpmadan bakmaya başladı. "Asıl sen dikkat etsene!" Ne o en son kim kırpacak oyunu mu oynuyoruz? "Elinde kahve olan ninem mi?" İleriye itip aramıza bir adımlık mesafe bıraktım.
"Madem elimde kahve olduğunu ve sonucunu da biliyorsun dibimde duracak kadar düşüncesiz misin? Herhalde saçını kestirirken kalan beynin de saçlar ile birlikte gitti!"
Elini tehditkar bir şekilde sallayıp uzaklaşmaya başladı. "Görüşeceğiz Annabeth Anderson!" Gülerek göz kırptım. "Bekliyorum Hanna Clark!"
Bir kahve ile ne olabilir ki! Birinin omzuma dokunmasıyla döndüm. Elinde yeni bir sıcak çikolata vardı. Elinden alıp sıkıca tuttum. "Dikkat et kızım bardak çok sıcak maalesef bardaklar bitti." Bardak o kadar sıcak değil ki?
"Teşekkür ederim. Yer için o çakma sarışın adına kusura bakmayın. Görevliyi çağırayım mı?"
Omzuma vurup gülümsedi. "Ben hallederim sen kahveni iç." Köşede ki masaya oturup bardağı masaya bıraktım. Bu bardakta o kadar sıcak değildi ki. Galiba ablanın acı eşiği çok düşük. Kahvemi bitirdikten sonra kenarda duran çöp kutusuna attım. Tam kantinden çıkıyordum ki karşıdan nöbetçinin adımı seslenmesiyle durdum.
"Annabeth Anderson?" Ne beklenirdi ki o salaktan. "Evet?"
"Müdür Yardımcısı seni çağırıyor." Göz devirip yanından geçtim. "Hadi gidelim."
Birlikte odaya yürüdükten sonra kapıyı çalıp içeriye girdik. Bayan Clark yanımda ki çocuğa bakıp "Çıkabilirsin Robert." Bana acıyan bakış atıp çıktı. Sen kimsin! Sağ tarafta oturan çakma Barbie Hanna'yı görünce neden geldiğimi sorgulamaya gerek kalmadı. "Sorun ne Bayan Clark?"
"Hanna'nın üstüne bilerek sıcak çikolata dökmüşsün?" Banim gözüme bakan gözleri tamamen aksini söylüyor. Sanki yapmak zorundaymış gibi.. Ama bu kadarını da beklemiyordum da değil yani! "Bilerek mi?"
Kafa sallayıp kısa süreli ona baktı. "Evet." Her ne olursa olsun benim sinirlerim ses arttırma oranında beşer beşer artmaya başladı.
"Yeğeniniz bana çarptı, Bayan Clark!" Kaşlarını çatıp ellerini masaya birleştirdi. "Özürde dilememişsin?" Ne kadar uzatıyor ya! Anlamada da problem var. Genlerle ilgili.
"Az önce bu sorunun da cevabını yanıtladığımı düşünüyorum!" Korkusuz bakışlarıma karşılık kafasını eğdi. "İki gün uzaklaştırma cezası!" Ne! Sinirle masaya yaklaştım.
"Sırf yeğeniniz olduğu için böyle yapma hakkınız yok Bayan Clark! Üstelik hatanın yeğeniniz de olduğunu bile bile! Ailemin bu okulun en büyük bağışçıları olduğunu unuttunuz herhalde! Bu konunun burada kapanacağını sakın düşünmeyin Bayan Clark!"
Gözlerinden geçen endişe ile tespitlerimin yerinde olduğunu anladım. Ayağa kalkıp kapıyı işaret etti. "İkinizde derhal odamdan çıkın!"
Sinirle çıkıp kapıyı çarptım. Arkamdan Hanna'nın da çıktığını duydum. Köşede durup ona baktım. Cebinde ki telefonu çıkartıp birisini aramaya başladı. Gülerek söylediği şeyler beni deli etmeye yetmişti. Bende hemen ses kaydını açıp dediklerini kayıt etmeye başladım. Eh , bende yerinde zekamı kullanmayı biliyorum.
"Ben her zaman kazanırım! Bilirsin iddia oldu mu bende akan sular durur."
Ses kaydını durdurup geri cebime koydum. Tanımadığın birisine bu şekilde davranırsan böyle olur. Okulun en büyük bağışçılarının benim ailem olduğunu bilmiyordu. Hadi bakalım Hanna sen mi büyüksün ben mi!
GÜNÜMÜZ
Gözlerim o zamanları hatırlayınca yanmaya başladı. Anneme biraz daha yaklaşıp kafamı omzuna koydum. Devamında olanlar aklıma gelince gözlerimin yanması anında geçti. Bayan Clark hakkında soruşturma açıldı bu arada tabi ki açığa alındı. Çakma sarışın ise yalan söylediğinden dolayı on gün uzaklaştırma almıştı. O an ki yüzünü hiç unutmuyorum. Sınıftakiler kendi elleriyle dersten kalmışlardı. Gözlerimi kapatıp gelecek rüyamın korkutucu olmamasını diledim. Öyle olur mu? Kesinlikle hayır!
●○●
Oy verip bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın.
İyi akşamlar... 👋
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top