Bölüm-25
Bedelini Ödedim, Melike Şahin
Samatya'da İlk Rakı, Melike Şahin
●○●
BÖLÜM - 25
Profesör belli etmemek adına kaşlarını kaldırdı. Bunlarda çok zekiler...
"Güzel soru Annabeth. Eğer olumlu ise dediğimiz gibi erkenden güçleri ortaya çıkar. Tabi bunun hangi güç olduğuna bağlı. Mesela burada on yaşından sonra güçler ortaya çıkar. Zaten bazı aileler çocuklarının hangi elemente sahip olacaklarını tahmin edebiliyorlar. Bir zamanlar elementler hakkında çok bilgili bir büyüğümüz vardı. Adı Antonio Williams'tı. O bir çaprazlama yaptı. Ama bazen çaprazlama da ki gibi sonuçlar çıkmıyor. Şöyle düşün;
Hava - Toprak = Ateş
Su - Ateş = Toprak
Hava - Ateş = Su
Toprak - Su = Hava
Bunun bir sürü daha çaprazlanmaları var ama süre ile yarışıyoruz. Çocuğun gücünün ne olduğunun' da önemi var. Elementi ateş ise bu o çocuğun yaşına bağlı. Ateş çok güçlü bir elementtir. Diyelim ki beş yaşında veya yedi yaşında gücü ortaya çıkarsa hayati tehlikesi olabilir."
Zilin çalmasıyla profesörün konuşması yarıda kaldı. Sınıf hızla boşaldı. Ayağa kalkıp profesörün masasının önüne geldim. "Profesör bu büyü yapıldıktan sonra işleri bittiğinde koruma ya da saklama büyüsü yapabilirler mi? Daha doğrusu söylediğim büyüler var dimi?"
Gülerek sandalyesinde geriye yaslandı. "Tabi ki de böyle büyüler var. Dediğin yüksek bir teori. Yapılmış sonra da saklama büyüsü yapılmış olabilir." Gülümseyerek ellerimi cebime koydum.
"Yardımınız için teşekkürler profesör."
"Rica ederim Annabeth." Kızlara döndüğümde hala oturuyorlardı. "Oturacak mısınız?" Ayağa kalktıklarında Elena yanıma gelip koluma girdi. "Dersin ne?"
"Toprak elementi." Lena heyecanla el çırpıp Benjamin'in yanından ayrılıp koluma girdi. Elena el sallayıp yanıma gelen Lena'dan gözlerini çekti. "Sonra konuşuruz o zaman görüşürüz." Onaylayarak el salladım. "Görüşürüz El."
"Hadi Lena, bizde gizde gidelim." Sınıftan çıkıp element dersliğine doğru ilerlemeye başladık. Lena aklına önemli bir şey gelmiş gibi durup önüme geçti. "Hangi şubedesin?" Sanırım A olmalıydı. "A"
"İyi, bende." Kaşlarım çatık şekilde giderken insanların sınıfların içerisinde ki hararetli koşuşturmalarına da göz gezdiriyordum. "Bu şube olayı ne?"
"A = En iyi elementler yani güç konusunda.
B = Orta seviyeli yani elementleri üzerinde en az beş yıl çalışmış kişiler.
C = Bu gruptaki kişilerden bazıları ya da tamamı umutsuz vaka olarak görünüyor."
Ne kadar değişik bir sistem. Hatta kötü bir sistem. "Bu şube sistemi hakkında ne düşünüyorsun?"
"Bilmem, onlar için belki daha iyi olabilir. Senin gücün açığa çıkmak için diğerlerininkine göre daha dikkat gerektiriyor ama onlar zorlanmadan yapıyorlar. Bu onların morallerini bozabilir. Bu sistemde ise ona göre derslerde ilerliyorsun. Herkes için daha iyi gibi... Zaten bu düzey sadece element derslerinde var." Dezavantajları da var.
"Peki, küçük düşürüyorlar mı?" Yan yana ilerlerken aklına gelenlerle yüzünü buruşturdu. "Evet, özellikle yarışmalarda. Diğer okullarla olan yarışmalara hep A sınıfı seçiliyor. Zaten olması gereken bu. B sınıfı ile A sınıfı arasında hep bir çekişme var. C şubesi ise zaten söylemeye gerek yok." Diğerlerine göre umutsuz vakalar tabi...
Sınıfın önüne gelince maalesef susmak zorunda kaldı. Sınıfa girip cam kenarında ki en ön sıraya oturduk. İçeriye şu kız grubundan Fiona girdi. Bana garip bir bakış atıp duvar kenarına oturdu. Eh, beni ateş olarak biliyorsa bu kızın burada ne işi var diye sorgulaması normal. Sorgulamaya devam etsin... Kapı kapanınca tüm dikkatim dağıldı. Camdan başımı çevirince hocanın girdiğini fark ettim. Ayağa kalktım. Yine bir bayan profesör var.
"Oturabilirsiniz." Gülümseyerek masanın üstüne oturarak bana baktı. Bakma bana ya! Öyle bakmasana ya...
"Ben Profesör Kendall. Zaten seni tanıyorum arkadaşlarında seni ilerleyen zamanda tanırlar. Şimdi tanışma faslıyla kısıtlı olan zamanı kaybetmek istemiyorum. Çantalarınızı alın gençler bahçeye iniyoruz."
Sevdim seni... Lexa zaten açmadığı çantasını askılıktan alıp ayağa kalktı. Çantaya ne gerek var ki? Masadan çıkıp profesörü takip etmeye başladık. Merdivenlerden toplu olarak inmemizin sonucu olarak çıkan gürültünün ardından kapıya geldik. Bahçeye geldiğimizde kenarda tahminen otuz tane minder ve masa olduğunu gördüm. Ortalarında da daha büyük bir masa ve minder bulunuyordu. Profesör Kendall, gördüğüm alana ilerleyip ortaya oturmasıyla bizde minderlere yürümeye başladık. Profesörün karşısında ki mindere oturdum. Lena' ya bakmak için ona döndüğümde Danıel ile konuşuyordu. Benjamin hakkında soru sorduğu kesin. Bizim yaşlarımızda erkek dört katlı plastikten yapılmış servis arabasını buraya doğru getiriyordu. İçinde de saksı vardı. Herkesin masasına birer tane saksı ve tohum koyduktan sonra geldiği gibi geri gitti. Profesörün ellerini çırpması ile fısırdaşan sesler kesildi.
"Size nasıl yapacağınızı söylemeyeceğim. Beş dakika süreniz var. Başladı!"
Saksıya biraz daha yaklaştım. Toprağın ortasından ayırıp tohumu oraya koydum. Toprağın ayırdığım kısmını tohumun üstüne tepeleme geri boşalttım. Masanın kenarında ki su şişesini uzanıp aldım. Kapağını açıp tohumun olduğu bölgeye çok aşırıya kaçmayacak şekilde suyu döktüm. Profesör'e elimdeki tohumu gösterdim. "Profesör, bu ne tohumu?"
"Tohum, bir papatya Annabeth... İki dakikanız kaldı!"
Şimdi ben bunu canlandırabilirim? Tabi ki de canlandırabilirim! Toprak elementi bu işe yarıyor zaten! Elimi toprağın üzerine koydum. Papatya'nın uzadığını düşündüm. Elimin altında hissettiğim titreşimler doğru yolda olduğumun kanıtı. Titreşimler durduğunda tek gözümü açıp toprağa baktım. Karşımda tek tohum ekmeme rağmen büyümüş halde olan dört tane papatya duruyordu. Bende dahil olmak üzere birkaç kişinin bitkileri açmıştı.
"Süre bitti! Kimse saksısına dokunmasın." En başta oturan mor saçlı kız elini üzgünce kaldırdı.
"Profesör ben yapamadım." Omzuna dokunup gülümsedi. Anlayışlı en azından.
"Sorun değil. İlla ilk denemede yapacaksın diye bir şey yok. Sonuçta ilk defa yapıyoruz. Sanırım bir arkadaşımız diğerlerine göre daha fazla efor sarf etmiş. Annabeth, bize nasıl yaptığını anlatır mısın?"
Herkes yapmış zaten ne diye anlatıyorum? Sol taraftan omzumun pat patlanmasıyla kafamı çevirdim. Lena destek vermek amaçlı iki gözünü birden yumup sırıttı. Oturduğum yerden ayağa kalktım. En azından hocaya yalakalık yapmaktan zarar gelmez.
"İlk önce toprağı ortasından yardım ve papatya tohumunu koydum. Üstüne de tepeleme toprağı döktüm. Sonra su döktüm. Elimi toprağın üstüne koyup uzun bir papatya düşündüm. Bu kadar."
Profesör Kendall ayağa kalkıp üstünde ki toprakları sirkeledi.
"Toprağında bitkisini çıkartabilen ve çıkartamayan herkesi tebrik ediyorum. Herkes uğraştı... Bugün ki denediğimizi size ödev olarak yeniden veriyorum. Bir daha ki dersimizde herkesin başarıyla yapmasını istiyorum. Zaten arkadaşınız nasıl yapacağınızı tekrar söyledi. İşin temeli zaten size her zaman söylediğim gibi, hayal gücünüzde. Sizin düşüncelerinizde. Geriye uygulamak kaldı. Ders bitmiştir."
Şimdi ki ders saldırı ve savunmaydı. Ayağa kalktım. "Spor odasına gitmem gerek, sonra görüşürüz."
"Peki, Lauren'a selam söyle." Benjamin yanımıza adımlarken el salladım. "Tamam, iyi dersler." Spor salonuna doğru yürürken kapıdan girecek olan arkadaşımı görünce koşmaya başladım.
"Lauren!" Kafasını arkasına çevirdi. İfadesiz suratında anında gülümseme belirdi. "Bende burada seni görmeyi ummuştum ama bulamadım. Neyse ki gördüm seni."
"Bir sorun mu var?" Kafasını sallayıp kalktı hemen. "Hayır, sadece senle birlikte odaya gireriz diye düşünmüştüm. Neyse odaya girelim mi?"
"Tamam."
Kapıdan geçip soyunma odasına girdik. Dolabımı açıp geçen dersten kalan aldım. İlk kabine girip kapıyı kilitledim. Üstümü değiştirip eşofmanları giydim. Çıkardıklarımı elime alıp kilidi açtım. Dolaba koyup Lauren'i beklemek için sandalyeye oturdum. Kabinlerden birinden açılma sesi gelince ayağa kalktım. O da dolabına koyduktan sonra odadan çıkıp salona girdik. Profesör yanında üç kız ile yaklaştığını görünce afallasakta hemen sıraya dizildik. Hoca önümüzde durup kollarını arkada bağladı.
"Kenardaki minderleri çekin gençler!"
Erkekler ikişer gruplar halinde uzun minderleri tutup yaklaştırdılar. Oturup profesöre baktım.
"Karşınızda ki üç kız okulun en iyi dövüşen kızları. Bugün ki dersimizde değişik bir şey yapacağız. Kızlar dövüşecekler, sizde dövüşün sonunda kusurlarını yani hatalarını söyleyeceksiniz. İlk olarak Victoria ve Scarlett'ı izleyeceğiz. Hazırlanın kızlar!"
Ortamızda bulunan boş alana geçtiler. Pozisyonlarını alıp birbirlerine baktılar. Profesör düdüğü çalıp dövüşü başlattı. Çekişmeli bir dövüşün galibi Victoria oldu. Profesör Danıel ayağa kalkıp alkışladı. Bize döndü.
"Neden Scarlett yenildi?" Dikkatle izlediğim dövüş sırasında aklıma kaydettiğim tüm bilgilere güvenerek elimi kaldırdım. "Evet Annabeth?" Cevaplar basitti.
"Sürekli sağ bacağı ile hareket ediyor. Aynı zamanda sanki beyni tamamen saldırıya odaklanmış gibi. Ama Victoria sürekli hareket edip rakibini yoruyor. Bu sırada rakibinin zayıf noktasını arıyor. Sonra Victoria atağa geçiyor ve bulduklarını deniyor. Yani Scarlett'ın yenilmesinde ki en büyük etken savunmayı hiç denememiş olması." Ellerini çırpıp gülümsedi.
"Mükemmel." Victoria ve Scarlett omuz omuza duruyorlardı. Yakın arkadaş olabilirler. Bu da düello başlamadan önce ki bakışlarını açıklar.
"Lauren kalk ve Skyler ile dövüş. Yenersen eğer bu dönem dersimden tam puan ile geçersin."
Heyecanla ayağa kalktı. Tek isteğim arkadaşımın linç olmaması... Skyler'ın karşısına geçip pozisyonunu aldı. Düdüğü çalması ile karşılaşma başladı. Aradan beş dakika geçtikten sonra durum hala eşitti. Lauren savunma yapıyordu. Profesör bu durumdan sıkılmış olmalı ki düdüğü çaldı. Eliyle arenayı gösterip bağırdı.
"Victoria, Skyler ve Scarlett arenaya geçin. Annabeth ayağa kalk ve Lauren ile sende arenaya geç. İki takım karşı karşıya. Yine söylüyorum kazanırsanız tam puanla dersimi geçeceksiniz. Bu karşılaşmanın hakkını vermenizi umuyorum. Kuralları arenaya geçince anlatacağım. Hızlı olun!"
Bir haltta olmasam ne olur yani? Sinirle ayağa kalkıp arenaya ilerlemeye başladım.
●○●
Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.
Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top