Bölüm-19
Bu bölümü de her bölümümü okuyup oy veren değerli destekçilerimden olan @tftvrf ithaf ediyorum.
Samatya'da İlk Rakı, Melike Şahin
Uykumun Boynunu Bükme, Melike Şahin
Baharmış en sevdiği mevsim...
●○●
BÖLÜM - 19
Kraliçe Lydia, Kraliçe Elenor' unmoralinin bozulduğunu anlayınca konuyu dağıtmak için gülümseyerek kraliçeyebaktı. "Sen ne yapıyorsun Elenor? Edward nasıl?"
"İyiyiz. Duymuşsundur belki okulu erken başlattık. Müdire Sandra ile eğitim kadrosunu düzenlediler."
"Güzel."
Kraliçe Elenor Prensese döndü. "Sen ne yapıyorsun Lexa'cım?" Annesine yandan bakıp tekrar kraliçeye döndü. "Annemler ile uğraşıyorum Elenor Teyze ne yapayım."
Kraliçe Elenor kahkalara boğulurken, Kraliçe Lydia kızına öyle olsun der gibi bakmaya başladı. "Lydia, zorla toplantılara götürmeye mi başladın?" Omuz silkip prensese kızgınca baktı.
"Sende nedenini biliyorsun ama... Gelmek zorunda!" Kraliçe, arkadaşına hak vermiş gibi.
"Biliyorsun sende Lexa. Yakında on sekiz yaşına gireceksin. Resmi taht varisi olacaksın. Bu yüzden toplantılarda ne olduğunu ve neler konuşulduğunu öğrenmen gerekiyor. Şu an sıkılıyor musun?" Dehşetle eğildi.
"Yok artık Elenor teyze. Senin yanına geleceğimizi duyunca ne kadar sevindiğimi annem biliyor. Hatta yanlışlıkla su fıskiyesinin su hızını da arttırmış olabilirim..." Kraliçe Elenor uzanıp Prenses Lexa' nın elini tuttu. Prenses bana bakıp yeniden Kraliçe ye döndü. "Özel şovalye ha?"
"Evet." Kısa süre birbirleri ile bakıştılar. En son bana döndü. "Annabeth gidip Edward' a gelişme olup olmadığını sorup gelir misin? Muhafızlara Kral Edward' dın çalışma odasını arıyorum dersen yardımcı olacaklardır." Ayağa kalkıp reverans yapıp kapıya ilerledim. Önünde durdum.
"Kapı!" dedim. Çıkıp Kral Edwardın çalışma odasını aramaya başladım.
KRALİÇE ELENOR'UN AĞZINDAN
Annabeth ayağa kalkıp reverans yapıp gitti. Kapı kapanana kadar konuşmadan birbirimize baktık. Kapı kapanır kapanmaz Lexa çığlık attı. "Ona bakıp durmamak için kendimi ne kadar tuttum bilemezsiniz! Neden sana o kadar benzediğini biliyor musun Elenor teyze?"
"Çünkü benim kızım da ondan Lexacım."
Lyida, dehşetle elindeki çatalı düşürdü. "Nasıl kızın? Emin misiniz?"
"Bilgenin yanına da gittik. Ayrıca bazı şeyleri bildiğine göre anıları yavaş yavaş geliyor demektir. Bilge Annabeth'in zihnine girdiğinde saklanmış anılar olduğunu söyledi. Her gün kâbus görüyor. Kızımız olduğunu söyleyince kesinlikle bu kâbus yani ileri görüş hakkında kapsamlı bir araştırma yapacağım."
"Biz gelmeden önce ağladı mı? Gözünün yarısında kırmızı damarlar kendini çok rahat gösteriyordu." Bunu bende fark etmiştim. Nasıl sormayı unuturum! "Büyük ihtimalle anılarından birini görmüştür. Ayrıca Layla'yı bulmamız an meselesi."
"Ciddi olamazsın!" Kafa sallayarak ellerimi birleştirdim. Konu ciddi. "Ciddiyim..."
"O adi karının Tut olmadan bir toplantıda yargılanmasını istiyorum Elenor. Kesinikle mecliste yargılanmalı!" Sinirle konuşunca ona döndüm. Belki. Ama bu bizim meselemiz.
"Bu fikrini düşüneceğim Lydia."
Lexa ellerini çırpıp konuyu dağıtmaya çalıştı. Hiçbir zaman ciddi konuları sevmedi. "Şimdi senin şovalyen kızın! Kayıp Dört Element Krallığının Prensesi Annabeth Salvatore... Aman tanrım çok heyecanlandım!"
Bu heyecanlı konuşması beni gülümsetmeye yetmişti. "Tek adı Annabeth değil canım."
"Ne?" Aklıma gelen konuşmayla göz devirip ikisine baktım. "Edward, Annabeth Bertilda Salvatore olmasını istiyor." Lexa, sevmiş gibi duruyor. "Bertilda garip ve ilgi çekici bir isim."
Lydia'da hak verdi. "Anlamı savaşan kadın dimi?" Kafa salladım. Yaygın bir addı.
"Onu neden şovalyen yaptınız?"
"Lydia savaşçı olmak istiyor! Bilmese de şu an Dört Element Krallığının tek varisi. Öğrenince biz ona savaşçı olmamasını söylersek bize kafa tutabilir. Savaşçı olmayı neredeyse kafasında takıntı haline getirecek. Şimdilik bununla oyalıyoruz. Şovalye dediğimiz zamanda hemen itiraza geçti."
"Bence de doğru yapmışsınız. Tanrım Elenor hamilelik zamanında kime benzeyecek konusunda konuşurken kesin Edward diyorduk. Görünüşe göre tahminlerimiz zıt çıktı. Sana çok benziyor, hele gözleri... Tam bir prenses diyeceğim ama şu an kötü kızlara benziyor. Siyahın herkeste güzel durduğunu düşünmüyorum. Annabeth in rengi bence siyah." Güldüm. Doğru söylüyor.
"Değil mi? Siyah ona çok yakışıyor!"
"Anneme katılıyorum. İlk defa Caroline dışında birisine siyahın bu kadar yakıştığını görüyorum."
"Sana da çok yakışıyor canım!" Kapının açılması ile kafalarımız otomatikman oraya döndü. Tabi sinirli bir Annabeth beklemiyordum. Reverans yapıp yanımıza yaklaştı.
"Sorun ne Annabeth?" Gözlerindeki ifadeden çıkaramıyordum, ne düşündüğünü de.
"Layla, bulundu Kraliçem!"
Annabeth'in Gözünden
Kralın odasını muhafızlardan öğrenip dümdüz yürümeye devam ettim. Merdivenlerden çıkıp sağ koridora saptım. Kapıyı görünce hızlandım. Durup tık tıkladım. Kral Edward'ın sesini duyunca kapıyı muhafızlar açınca içeriye adımlarımı attım. Odada müdire Sandra da vardı. Kralın karşısında durup reverans yaptım.
"Kralım, Kraliçe Elenor bir gelişme olup olmadığını sormamı istediler."
Gergin gözüküyordu. "'Evet bulunduğunu ve mahzende tutulduğunu söyle." Biraz durup tavana baktı. "Kralım mahzende olan kim?"
Müdireye sorarcasına baktı. "Bilmek istemezsin." Biraz daha masasına yaklaştım.
"Lütfen efendim, buna ben karar verebilirim." Kral Edward'ın konuşması ile ona döndük.
"Layla' nın bulunduğunu ve mahzende tutulduğunu söyle!"
Layla ve mahzen kelimeleri beynimde dönüyordu. Yine var ile yok arasında bir eğilme yapıp odadan çıktım. Merdivenlerden hızla aşağı inmeye başladım. Sinirden kıpkırmızı olduğuma eminim. Bilmek istemezmişim. Sana ne! Salonun kapısına gelince muhafızlara başımla açmalarını belirttim. Hızla içeriye girip Kraliçe Elenora reverans yapıp yaklaştım. Beni böyle görmeyi beklemediği apaçık belliydi.
"Ne oldu Anabeth?"
"Layla bulundu Kraliçem!" Hepsi ellerindeki bardakları bırakırlarken çıkan sesle kulağım çınlamaya başladı. "Nerede?"
"Mahzende tutuluyor." Ayağa kalkıp odadan çıktılar. Arkalarından bende takip ediyordum. Gerçeklere ne kadar yaklaşmıştım? Peki ya öğrenmeye hazır mıydım? Galiba bunda da benim fikrime gerek yok. Kraliçe Elenor çalışma odasını muhafızlardan önce davranıp açıp girdi.
"Doğru mu?"
Müdire Sandra ayağa kalkıp reverans yaptı. Bakışları Kralı buldu. Kral ayağa kalktı. "Doğru. Gitmek mi istiyorsunuz?"
"Hemen!"
Kral Edward önümüze geçip odadan çıktı. Arkamızdan birkaç muhafız da takip ediyordu. Demir kapıyı açınca dümdüz aşağı inen merdivenlerden inmeye başladık. Bir tane de tahta kapının şifresini girip açınca içeride odacıkların olduğunu gördüm. En sonda ki odacığa geldik. Sandalyeye eli kolu bağlanmış bir kadın vardı. Kapıyı anahtar ile açınca kadın başını kaldırdı. İçeriye girince kahkaha atmaya başladı. Bense daha içeriye girmemiş, şimdilik dinliyordum.
"Waow Elenor! Hala genceciksin... Sizde öyle Kraliçe Lydia!"
Gülmeye devam ederken dayanamayıp içeriye girdim. Beni görünce kahkahası söndü. "Annabeth... Çok büyümüşsün. Beni hatırlıyor musun?"
"Tam değil! Bazı şeyleri hatırlıyorum. Ama öğreneceğim!" Sinsi sinsi gülümsemeye başladı. "Neden bu anı hızlandırmıyoruz? Savvenirs!"
Bir anda gözlerimin kararması ile muhafızlardan biri beni düşmeden tuttu. Gözlerimin önünden sürekli görüntüler geçiyordu. Benim hepsi? Benim anılarım... Birinde Layla tarafından diğerinden tut tarafından dayak yemelerim... Zorla element kullandırtmaya çalışmaları. Başarıyorlar da... Buna benzer birçok görüntü. Yapamayınca yaptıkları işkenceler... Görüntüler bitmek üzereyken Tut 'un şu sözleri kulaklarımda yankılandı.
"Dört Element Krallığı Prensesi Annabeth Salvatore. Acınası haldesin! Annen yazık her gün kendini bitiriyor!"
Gözlerimi açınca yerde oturur pozisyonda olduğumu fark ettim. Yerden kalkıp gözlerimi Layla'ya çevirdim. Bana korku ile bakan gözlerini hiçe sayıp ayağa kalktım. Üzerine atlayınca ikimizde sandalye ile devrildik.
●○●
Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.
Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top