#8
孤独
yalnız
❦
"Gökyüzü yalnızların biliyor muydun meleğim?"
İnanamayacağınız hayallerim var benim. Hiç dokunulmamış düşlerim ve hiç göremediğiniz umutlarım var.
Çocukça mı? Sahnede parlayan birisine aşık olmak imkansız mı? Kalbinin, seni hiç tanımayan ve tanımayacak olan birisi için atması gülünç mü? Gerçekçi değil miyim? Bırakın o zaman beni, ben hayalperestim belki. Sizi neden bu kadar ilgilendiriyor?
Bir yıldızı sevmek mümkün, bir yıldızı uzaktan izlemek normal, bir yıldızın seni gülümsetebilmesi inanılmaz değil.
O bir yıldız çünkü..
Yıldızlar imkansız değildir, gökyüzü bizim olduktan sonra.
Bırakın beni, ben böyle mutluyum. Benim gökyüzüm, samimi. Beni sever. Sahte değil, o mavi.
Karanlıktan korktuğum için geceleri yıldızları asar. Mesela asla onu izlerken yıldız kaydırmaz. Dilek tutacak kadar aptal olduğumu bilir çünkü. Umutlarımın suya düşmesine dayanamaz ki. Benim gökyüzüm beni sever. Çünkü onun yıldızlarına aşığım. Çünkü onun mavisine inanıyorum.
Benim hayallerim herkes gibi pembe değil, onlar mavi.
Hayallerimde uçmuyorum mesela. Yere daha sağlam basıyorum. Bir yıldıza sahip olmuyorum ama bir yıldız yaratıyorum. Büyüttüğüm çiçek ondan güç alsın diye.
Bak ben aslında mutluyum. Çünkü gökyüzü bir gün beni sevecek.
Eminim.
❦
Ve şimdi yine.
Sindiğim duvarın arkasından onu izliyordum. Ellerini karşısında birleştirmiş çaresizlik tutunmuş bakışlarını yere dikmişti. Cezalandırılıyordu. Pembe saçları ne kadar saklasada gözlerini, ıslak yanakları ele veriyordu onu.
Kır çiçekleri gibiydin Jimin, gökyüzü bile seviyordu seni.
Birşeyi çok merak ediyordum meleğim. Cehennemin kapısından kovulmuş bir gardiyan cennete girebilir miydi? Yoksa seni uzaktan izlemek bile uzaktı bana?
Karşısındaki adam acımasızlıkla azarlıyordu onu. Ağlıyordun Jimin. Çocuk gibi hıçkırıyordun. Ağır haraketle elimi kalbimin üzerine koydum.
Acaba, göğüsümü parçalayan şey kalbim miydi?
Bedenimin üşümesine rağmen, ruhum cayır cayır yanıyordu.
Jimin'in karşısındaki adam elindeki kalın kitapla onun kafasına vurdu acımasızca. Darbenin etkisiyle birkaç adım arkaya giderek kafasını tuttu. Endişe sıvısı öfkeyle karıştırılıp bel boşluğuma çöreklenmişti. Ona ben bile dokunamazken sen nasıl vurmaya cüret edersin pislik? Ruhuma atılmış imzayla ayağa fırladım.
O adamın ben..
Öfkeli bakışlarım onu mahv ederken adam dilinin altında küfürler savurarak Market'e geri girdi. Adımlarıma yapışmış ağırlık kendini çaresizce hatırlattı. Kilitlendiğim zaman diliminden geleceğe adımlayan ona bakmıştım sadece. Küçük parmaklarıyla yüzünü kapatarak ağlamaya başladı.
Yapma Jimin, melekler ağlamaz ki, oyunbozansın işte.
Birkaç adım ona yaklaşmıştımki yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başladı. Küçük adımlarla yürüyerek onun arkasında yerimi aldım sessizce. Sana en son ne zaman bu kadar yakındım ben? Dur tahmin edeyim, hiçbir zaman dimi?
Hüzün çöreklenmiş parmaklarımı saçlarına yakınlaştırdım. Ama dokunamadım. Bulutlara ulaşmış parmaklarım onlara dokunamazdı ki.
Keşke ellerimi yıkayınca günahlarımda temizlenseydi. En azından sana dokunabilirdim adres sormak bahanesiyle. Olmuyor ama. Kirliyim meleğim..
Zihin hatlarıma umutsuzluk gömüldü, sessizce ruhuma çekilmiş perdeye diktim bakışlarımı. Yağmur yağıyor musun? İnsanların yıkanmaya ihtiyacı var, ruhları kokuyor.
Birkaç adım arkaya attım gözyaşlarım yağmura eşlik ettiğinde. Ayağa kalkarak giden meleği izledim. Sırtında yaralar var kanıyor, ama sadece ben görebiliyorum Jimin. Sana yakışmayan izler var teninde.
Bacaklarım komut götürürcesine beni arkada bırakarak onu izledi. Yağmurda ıslanan saçlarına baktım. Uçlarından çile damlıyordu. Sırılsıklam olmuş vücuduna kaydı gözlerim.
Uzun zaman bundan önce yürüyerek bir meleğin kalbine ulaşmıştım. Herkes koşmuştu, ama herkeste kaybetmişti. Herkesin bildiği yolun doğru olmadığını o zaman anladım.
Ne olmuş bir katilin masumluğu dillere destan birisine aşık olması?
Çok mu imkansız?
Fakat bizim işimiz imkansıza sarılmak değil miydi zaten?
Yolun sonundaki banka bedenini yığarak uzandı aniden. Bacaklarıma ilişen duraksama kendini hatırlattı acımasızca. Onun karşısındaki banka doğru komut aldım ve düşünmeden oraya uzandım. Bakışlarım onun izlerine takılan gölgesine kaydığında bana baktığını fark ettim. Öyle güzeldiki göz göze gelmemiz. Gökyüzü gibi.
O gün aramızda mesafeler vardı. Milyarlarca insanlar geçip gitmişti belkide. Sen bakışlarını benden hiç çekmedin, ben kalbimi.
Umursayacak kadar önemli miydi dünya karşımda sen varken? Değildi, değil mi? Öyleydi işte..
Sen pembe saçlı çocuktun Jimin. Pembeni sevme sebebimdin. Şimdi ben pembeyi nasıl bırakayım?
Derin nefes alarak yanaklarımı ıslatan yaşlarımı sildim. Seninkileride silmeyi o kadar çok istemiştim ki. Bir ihtimal, hala ağlıyor musun? Yağmur yüzünden göremiyordum çünkü.
Annem bana hep "bulut" derdi. Bulut olmakla yazılmış kaderim ona göre. Bulutlar kadar bağımsız, onlar kadar güzelmişim. Ama bulutların evi yoktu. Evsiz kaldım ben yıllarca. Ama sorun değildi biliyor musun? Çünkü evim olsa bile onları ısıtacak birisine hiç sahip olmadım ki.
Ama senin varlığın bile ısıtmaya yetiyordu içimi. Ne garip, hep en uzaktakiler sıcak gelir kalbimize.
Son kez soracağım sana. Çünkü tam da şu an sormaya ihtiyacım var. "Bir ihtimal, beni görüyor musun?"
Parlaklığı solmuş bu katili görüyor musun?
Uzun süre ona bakarak bekledim. Şimdi görmelisin beni Jimin. Tam da şu an bana bakarken görmelisin ruhu kırık bu kızı. Görmek zorundasın.
Umut kırıntıları tenime dikişler atarken imkansıza ulaşacağım yalanı sarmalamıştı zihnimi. Ama görmüyordu işte. Göremezdi.
Jimin'in aniden ayağa kalkmasıyla umutsuzluk kendi kamburuna çekilmeye yemin etti. Yağmura imza atan adımlarıyla bana doğru yürüdü.
Sen,
Kalbimin yerinden çıkacağını bilerek bana doğru geldin. Gördün.
Uzandığım bankın yanına varınca gülümseyerek yere oturdu. Küçük parmaklarıyla kafamı hafifçe kaldırıp kolunu koyarak tekrardan indirdi kafamı kolunun üzerine. "Bu kamelyalar çok fazla rahatsız. Az önce benim kafamı deştiler resmen"
Gülümsemesi genişlerken yüzüme değen nefesini hissettim. O nefesteki huzuru buldum. "Kolun acıyacak" diye fısıldadım titreyen sesimle. Bana biraz yaklaşarak diğer eliyle saçlarıma dokundu.
"Kahramanların canı acımaz." diyerek saçlarımı arkaya doğru götürdü.
Kahramandın. Hemde benim gibi 'şimdilik' kahraman bile değildin. Sen bütün zamanların kurtarıcısıydın. Ve ben öldürücü olarak senin yanına bile yaklaşamazdım.
Nasılda masumdu. Adil midir şeytandan bile kirli olan birisinin meleği andıram bir insana aşık olması?
İlk kez onu bu kadar yakından inceliyordum. Gözleri çok güzeldi. Gülümsüyorlardı. Aralara özenle serpiştirilmiş zarif kirpikleri vardı. Sol gözü biraz şişti sanki. Dolgun dudakları vardı küçük burnuna karşın. Saçları vardı düğümleyince sabırla tek tek çöze bileceğim. Nasılda pürüzsüzdü yüzü.
Burdan bile görüyordum meleğim geleceğin parlıyor senin. İşte o zaman karar verdim karşına çıkmayacağıma dair. Çünkü ben kirliyim eğer hayatına dahil olursam siyah bir mürekkep gibi boyayacağım beyaz sayfalarını.
"Bir ihtimal, beni görüyor musun?" dedim. Gözlerini bakışlarıma daldırdı aniden. Kirpikleri ıslaktı. Ağlıyordu hala. Yağmur bile yağsa, belliydi.
"Görmek istiyorum," dedi benim gibi fısıldayarak. ".ama yetmiyor."
Gökyüzüne bakarken bir yıldızda takılı kalırsın ya, işte sen benim için o yıldızsın..
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top