#3

şato



"Hayallerimdeki kahraman değilsin, hayallerimin kahramanısın"

Sana uçamayacağını söylediler mi? Sihir gücünün sadece masallarda olduğunu duydun mu? Yaklaş, sana bir sır vereceğim. "Biraz klişe olacak ama bunlar gerçek" İnandığın her şey hayatta. Gerçek oldukları için değil, sen onlara inandığın için var ola biliyorlar. Onları öldürme. Sende daha günahsızken bir katil olma.

"Yine mi?" diyerek kahkaha atmaya başladı. Papatyalar gülümsemeni görseydi yılın her mevsimi açardı Taehyung.

"Öyle ama." dedim karşımda yürüyen Tae'nin kahkahasına eşlik ederek. "Sana büyük olmadıklarını söylemiştim neden sürekli bunu tekrarlatıyorsun bana?" diye mırıldanarak arkasını dönüp beni alaycı bakışlarıyla süzdü. Gözlerindeki kan çukuru onu terk etmişti, ama arkasında derin bir iz bırakmayı unutmamıştı. Her acı iz bırakmayı severdi..

Gülümseyerek cenneti anımsatan gözlerine daldım. Gülümseyerek bir cehenneme gittiğimi bilmeden..

"Çünkü koca götlüsün." ona göz kırpıp hızla yanından geçtim. Masum çocukları anımsatan saflıkla kıkırdadım. Oysa bu hikayede tek masum olmayan sahtekar bendim. Arkamda bıraktığım Tae'ye bakmak için arkamı döndüğümde kafamı keskin kokunun sahibinin göğüsüne çarptım. Dudaklarımdan küçük bir inilti fırlarken, gülümseyerek bana bakan Tae'ye baktım.

Ya Taehyung biliyor musun? Çocukların mutlu olduğu bir dünya gibi gülümsemen.

"Komik mi?" diyerek çıkıştım diklenirken. Koca elleriyle yüzümü avuçlayarak kendine yaklaştırdı aniden. "Aigoo. Küçük kahraman alıngan çıktı iyi mi?" Yanağıma değip kanıma karışan nefesi kızarmama neden oluyordu. "Şu an küçük bir çocuktan farkın yok Turuncu" dedi burnunu burnuma sürterek. Neden bu kadar yakın temas ediyorduki?

Yüzümü buruşturdum onun avuçlarından kurtulmayı başardığımda. "Cidden" Derin nefes alarak bakışlarımı ondan kaçırdım. "Seninle ciddi konuşmamız olamayacak dimi?" Dedim bıkkınlıkla.

"Yah! Ne zaman ciddi bir şey konuşsak, konu en sonunda benim kıçıma geliyor. Çok fena takmışsın bana ve kıçıma. Çok mu merak ediyorsun? Sana göstere bilirim. Böylelikle büyük olmadığını kanıtlamış olurum" dedikleriyle gözlerim kocaman açılırken, şaşkınlık kapımı çalmıştı. Bu adamın aklından ne geçiyor Tanrım?! Eli kemerine gitti. "Aklından bile geçirme" diyerek bağırdım endişeli şekilde. Karşımdaki Taehyung'du nede olsa. Ondan her şey beklenilir. "Ben ciddiyim Turuncu"

Adımlarımı yavaş yavaş arkaya attım. Kim bilir beynindeki düşünceler neyi fısıldıyordu ona. "Eğer bir adım daha atarsan seni gebertirim" ifadesizce bana bakan yüzü alayla sırıtarak bana doğru koşmaya başladı. Dilimin altındaki küfürleri yutarak koşmaya başladım bende.

Gerçeklerden kaçmak hiç bu kadar keyifli olmamıştı Taehyung..

"Ya! Buraya gel!" diye bağırdı hemen arkamdan koşan Tae. Bunun acısını fena çıkacaktım senden. "Geliyorum" dedim yalanın kucağına sığınırken. "Rüyana geleceğim. Ölü kızın ruhu olarak. Kolla kendini koca kıçlı Tae" dedim dalga geçerek. Dudaklarıma kahkaha çöreklenirken mutluluğun kapımı çaldığını fark ettim. Bir katile göre fazla mutluydum değil mi? Gülümsüyordum, rahat uyuyordum, öğün atlamıyordum ve eğlenceli bir arkadaşa sahiptim. Peki, hak ediyor muydum? Arkamı dönerek kan ter içerisinde kalan ona baktım.

Hâlâ aynıydın aslında..
Hâlâ gülerken gözlerin uzaklara dalıyordu..
Hâlâ çaresizdin.. ve hâlâ hayallerini toparlayamıyordun..
Hâlâ kırıktın..

Hayallerini öldürdüğüm yabancı, acaba kendi hayallerimi sana vererek seni tamir ede bilir miyim?

Düşüncelerimin ağırlığıyla duraksadım. Bu mutluluğu istemiyorum. Benim olmayan sahtekar bir mutluluk bu. Yavaş yavaş zehirliyor beni. İstemiyorum. "Seni yakaladım" diyerek koluma yapıştı. "Ben mükemmelim" diye ilave etti sesli gülerek. Yere sabitlediğim bakışlarımı ağır haraketle ona çevirdim. Yüzünde çiçek açmış gülümseme solarken ifadesizce bana baktı. "Aferin" diye fısıldadım. Terden alnına yapışmış kaküllerine dokundum yavaşça. Boyu benden uzun olduğu için parmak uçlarımda kalkmak zorunda kalmıştım. Ama sorun değildi. Onun saçlarına dokunmak, bulutlara ulaşmak gibiydi. Öyle imkansızdı ama imkansıza sarılmak benim işimdi. Sonunda acının olduğunu bilerek kalp atışlarımı dinlemeye koyuldum. "Sana süpermen olduğunu söylemiştim" diye fısıldadım. İfadesiz yüzündeki her detay zihnime delicesine kazınıyordu sanki.

Hayalleri ölmüş adam acaba yaşayan tek şey bedenin miydi? Yoksa duyguların hâlâ nefes alıyor muydu?

"Turuncu" dedi ifadesizliğin kucağına kurulan sesiyle.
"Efendim?"
"Bana acıyor musun?" dedi sakince. Yalnızlığına yakınan bir kuş gibiydi. Uçmak istiyordu ama kanadında zincirler vardı. Olduğu yere zincirlenmişti. Kafamı 'hayır' anlamında iki yana salladım. Bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeni kapattı. "Doğruyu söyle" parmaklarının tenime değişiyle irkildim. Parmak uçlarını yanaklarıma sürdü hafifçe. Ağladığımı fark ettim. Ben ağlıyordum. Neden ağlıyordum? Belki onun yüzünden, aptal gibi bana güvendiği için. Belkide sadece mutlu olduğum için. Onun elini iterek arkamı döndüm. Pişmanlığın körüklediği gözyaşı ve hıçkırıkları serbest bırakırken ellerimle yüzümü kapattım.

Kimsesiz sana değil, kalabalık kendime acıyordum.

Hıçkırıklarım kulaklarımda yankılandı. Zihnimde kendi sahtekar ruhumu boğarken arkadan bedenimi saran bedenle duraksadım. Tae arkadan bana sarılmıştı ve masumiyetinin kırıklarını bedenimi kesiyordu. "Ağlama. Kahramanlar ağlamaz ki. Sende benim kahramanımsın, o yüzden ağlayamazsın" diye kulağıma doğru fısıldadı. Ellerimi yüzümden çekerek derim nefes aldım. "Ben kahraman değilim" dedim titreyen sesimle.

"Yalancı. Sen kahramansın" dedi güldüğünü belli ederek. Kolları dahada sıkı sardı beni. Yapma Tae.. yalan söyleme bana. Sonra pinokyo gibi burnun uzayacak.
"Hayallerimi kurtardın" dedi..

Ben kahramandım onun gözünde. Bir ihtimal, gerçeği öğrenince beni görmek bile istemeyecek dimi? Ama o zamana kadar kahraman olmak istiyorum. Sadece 'şimdilik' kahraman olacağım. Şimdilik senin sahte kahramanın olacağım Taehyung..

Gülümseyerek onu kendimden ayırdım. Bakışları hâlâ çaresizliği anımsatıyordu bana. Bu bile kendimden nefret etmek için yeterli sebepti. Elimi ona doğru uzatarak fısıldadım. "Benimle uçar mısın?" Dedim titreyen sesimle. Uzun süre elime baktı kaşlarını çatarak. "Biz zaten uçuyoruz salak" diyerek güldü ve elimi tutarak yürümeğe başladı.

Kaldırımda sessizce yürürken onu izledim. Rüzgar saçlarının arasına dalıp mırıldandığı melodiye eşlik ediyordu adeta. "Karanlık bir parkta şarkı söyleyen isimsiz kuş. Nerdesin? Neden ağlıyorsun?"

O gün iki şeyi fark ettim. Tae'nin sesinin çok güzel olduğunu ve ona aşık olmadığımı. Belkide bu hiss sadece acımaydı. Bilemiyorum..

Kafamı iki yana hızla sallayarak onunla aynı hizada yürümek için adımlarımı hızlandırdım. "O kuş ben olsam olur mu? Ağlamayı seviyorum" dedim mutluluk maskesi takarak. Ama içimdeki gerçek mutluluktan habersizce. "Sen en iyisi Baykuş ol. Biliyor musun, o çok fazla zırlıyor. Aynı sen" dedi gülerek. "Yah!" Diyerek koluna bir tane geçirdim. Kolunu tutarak acıyla inledi. "Zırzır sensin" dedim kafasınada bir tane geçirerek. Buruşturduğu yüzüne bakarak kahkaha attım. Ve yürümeye devam ettim onu arkamda bırakarak.

'şimdilik' zamanım hâlâ varken, kahraman olacağım.

"Beni bekle Kahramanım" diyerek koşarak yanıma vardı Tae. Bakışlarımı ona çevirdiğimde koluma girdi küçük çocukları anımsatan şekilde ve yürümeye başladı. "Gidelim" dedi. "birlikte"

Ne demiştim ben? Katildim öyle değil mi? Aslında, yalan söyledim.. sadece katil değildim.

Peki, bir hikayede bir tane baş karakter olur dimi? Bu hikayedeki Tae olmayacağına göre.? Pembe saçlı çocuğu hatırladınız mı? Hatırladınız. Hatta onu tanıyorsunuz.
Acaba omu asıl karakter?
Bilmem ki.
Nede olsa yalancıyım ben..

"Peki her şey düşündüğümüzün tersi olursa?"

🃏

İletişim:
İnstagram/ gicitken_
Tumblr/ gicitken

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top