#24
天国
cennet
❦
Jimin evinin olduğunu düşündüğüm kapıda durarak onu açmak için çabaladı. Zorluk çektiğini düşünerek kucağından inmeye çalıştığımda beni daha sıkı tutarak buna izin vermedi.
Kapını açmayı başardığında gülümseyerek içeri girdi ve kapını kapattı. Salona doğru yürüdüğünü farkederek kollarımı gevşetmiştim. Salona vardığımızda hâlâ sessizdi. Yavaşça beni yere bıraktığında mavi bol kazağının içinden çıkarak halıda oturdum.
Bıkkınlıkla nefesini soluyup ensemden tuttu ve beni yerden kaldırdı. "Oturmak için evimde koltuk olduğunu düşünüyorum açıkcası." diyerek koltuğa oturdu ve beni kucağına oturttu.
Ah, neden bu kadar yakın temas ediyorduki? Rahatsız olmuş bir şekilde ona baktığımda gülümsedi ve sehpanın üstündeki kağıtla kalemi aldı. "Ne yazıyorsun?" dedim merakla.
"Seni iyileştirmek için formulü. İlk adım; Yıkanmak. Her çamur suyla temas edince yok olur." diyerek kağıda bunları kazıdı ve burnundan nefes alıp devam etti. O konuştukça parmaklarım benden bağımsız pembe saçlarına giderek onlarla oynuyordu.
"İkinci adım; İyilik toplamak. 1 doğru 3 yanlışı götürür diye bir laf vardı sanarım. Biraz iyilik yaparsan hatalarının bir kısmı silinir. Üçüncü adım; su içmek? Su içmek ruhu temizler değil mi?" diyerek bakışlarını saçlarıyla oynayan bana çevirdi.
"Hayır" dedim ifadesizce.
"Önce bunları yapalım gerisini sonra düşünürüz. Gidiyoruz." diyerek beni kucağına aldı aniden. Koltuktan ayağa kalktığında rüyadan uyanır gibi sordum aceleyle. "Nereye?"
"Yıkanmaya." diyerek yürümeğe koyuldu.
"Birlikte mi?" dedim Jimin koridordan geçip beyaz bir kapını açmaya çalıştığında.
"Evet," diyerek beni kısaca cevapladı ve banyo olduğunu düşündüğüm yere girdik.
Afallamak saçlarıma tutunurken ne diyeceğimi şaşırmıştım. Küvetin yanındaki küçük beyaz halıya bıraktı beni. "Seni ben iyileştireceğim Turuncu." diyerek küvetin suyunu açtığında tekrardan yanıma gelip oturmuştu. "Bu yüzden seni ben yıkayacağım."
İkimizde küvetin suyunun dolmağını beklerken Jimin üzerindeki mavi kazağı çıkartarak bana yaklaştı. Gözlerim zihnimden bağımsız tenine kaymıştı. Kaslı vücudu çok fazla çekiciydi. Yutkunma gereği duyarak sertçe yutkundum. Dibime girdiğinde tam karşımda oturdu ve tekrardan kazağı ikimizin üzerine geçirdi. Kazak kafamdan geçerken zorluk çıkardığında Jimin belimden kavrayarak bedenimi kendisine çekmişti.
Ani haraketi yüzünden bacaklarımı onun beline doladım bacaklarının üzerinde oturarak. Kafamı kazağın boynundan çıkardığımda Jimin'in dağılmış saçları gülümsememe neden olmuştu.
Pembe saçlı adamdın işte.
Ellerimi kazağın içinden çıkartarak Jimin'in saçlarına dokundurdum. Anlık dokunuşumla küvetteki bakışlarını bana çevirdi. Göz göze geldik.
Biliyor musun? Güzeldi sadece, gökyüzünün de beni izlemesi.
Saçlarını düzelttikten sonra ellerimi kazağın içine geri soktum. Jimin belimdeki elini çözüp kısa kollu bluzumun düğmelerine götürdü. Bakışlarımı ondan kaçırmadan ellerini tuttum.
"Sana zarar vermeyeceğim." diyerek yaklaştı ve burnuma küçük bir öpücük kondurdu. Ellerim yavaşça gömleğimin düğmesine tutunan ellerinden çekilirken her birini yavaşça açarak kazağın içinden dışarı fırlattı. Sütyenle kaldığım için utanıyordum ve çıplak teni bedenime sürtünüyordu. Bu yüzümün kızarması için yeterince köklü bir sebepti.
Jimin kollarını tekrardan belime sardı. Çıplak tenime değen dokunuşları kanımın sıcaklığının arttığını haykırıyordu. Kalbim hâlâ ölüsün değil mi? Huzur içinde yat. Senin sessizliğin bana güç veriyor.
Yavaşça beni kucağına alıp küvetin içine girdik. "Turuncu," diye fısıldadı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde aniden küvetin içine oturdu ve küvetin kenarlarından taşan sular dikkatimi dağıttı. Bakışlarım yere çakılan sulara sürgün edildiğinde Jimin'in sakin sesini duydum.
"Ben galiba sana çok fazla aşığım."
Bedenimi ele geçiren suyu umursamadan Jimin'in gözlerinin içine baktım. Bana aşıktın. Bir melek bana aşıktı, hem se bu melek senken.
Jimin ağır haraketle bana yaklaşarak dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Yaşadığım binlerce anının üzerine birde bu. Kaldıramıyordum. Çok fazla güzeldiler.
"Seni ilk gördüğüm gün vardıya aslında o zaman seni tanıyordum." diyerek bir kez daha küçük bir öpücük kondurdu.
"Seni Taehyung'la görmüştüm. Ona sarılmıştın yağmurda. Mezarlıktaydınız" diyerek nefesini dışarı üfledi. Onu şaşkınlıkla dinleyen bana bakarak gülümsedi ve belimdeki kollarını çözerek yavaşça boynumdan tuttu.
"O günden sonra seni izledim. Neden biliyor musun? İnşaatta bende vardım çünkü. Sen beni göremesende oradaydım. O kadını gördüm. Senin isteyerek onu öldürmediğini biliyorum. Ordaki adamıda gördüm meleğim. Aslında sen yapmamıştım hiçbir şeyi. Bunu en başından beri biliyordum ben. Ve sana inanıyordum. En önemlisi seni seviyordum." diyerek boynumu kavradı ve dudaklarıma daha uzun bir öpücük bıraktı.
Ona karşılık veremiyordum. Kendime bile karşılık veremiyordum.
"Seni o zaman gördüm ben. Güçlü maskesi altına saklanan darmadağın olmuş o kızı ben zaten hep görüyordum. Sen farkında bile değildin. Ve takmanı istemediğim maske yalan konuşmamağın değildi. O gün takmanı istemediğim maske ayakta sımsıkı durmandı. Yıkılmadan, yere çakılmadan ayakta durabilen masken sana yakışmıyordu. Çünkü her kız biraz kırıktır.." dediğinde gülümseyerek tekrardan öptü dudaklarımdan.
Yavaşça ayrıldığındaysa alnını alnıma dayayıp derin nefes aldı ve devam etti. "Ve kırılınca arkanı yaslaman içim birisi hep var olacak burada." dedi ve sustu. Bu sessizlik hayatımdaki en doğru karardı. Çünkü eğer tek bir laf bile edersem sihir bozulacaktı.
Bende susmayı seçtim. Hep yaptığım gibi.
Aniden avuçlarımı yanağına yerleştirerek onu öptüm. Ama o benim gibi değildi. Bana karşılık verdi.
Ve cennetin en güzel günahıydı bu.
"Y"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top