#1
痛み
acı
❦
Gözlerini kapat..
Bunu yapabildiğini biliyorum. Sadece 2 saliseliğine onu gözünün önüne getir, tekrar açabilirsin sonra. Ne gördün? Sana gülümseyen bir ruh mu? Kısık gözleri vardı değil mi? Saçları yumuşacıktı, dokunmasan bile hissettin değil mi? Bir ihtimal parlıyor muydu? Sonuçta o senin hayalin tabii ki parlayacak.
Hayallerini yıkmak istemem ama onlar bir hayal değil, gerçekler. Başkasının hayalini kuran gerçek.
Evlenecekler, çocuk sahibi olacaklar, büyüyecekler. Bunlar acı değil ki. Onların acısı seni büyüttü, senin mutluluğun onları. Şimdi arkana yaslanıp onları daha doğrusu onu izlerken ne düşünüyorsun? Hayalinin çiçeği açmış bak.. parlıyorlar. En güzelide bu değil mi? - Seviliyorlar. Onların adına mutlu ol, en azından sevgisiz büyümediler.
Onları gördüğünde "işte bizim çocuklar" diye gururlandın mı?
Peki, aşık olmak daha da imkansızlaştırır mı hayalleri?
Seni tamir eden ve parçalayan aynı kişi oldu mu hiç?
RM'ın umut verici sözleriyle, Jin'in elimizin ikinci parmağının ona ait olduğunu söylemesiyle, J-Hope'un sadece bizim için şirinlik yapmasıyla, Yoongi'nin onu sevenlere tek tek teşekkür etmeyi istemesiyle, Taehyung'un artık bizi karısı yerinde görmesiyle, Jimin'in bizim için kolye yaptırmasıyla ve onu hiç çıkarmamasıyla, JungKook'un bizi bir yerlerde hâlâ masumiyetin var olduğuna inandırmasıyla güçlendin mi hiç?
Sen hiç birisinin hayaliyle yaşadın mı?
Seni anlamadıkları için insanlardan uzaklaştın mı? Onlara göre hayalini kurduğun şey sana zarar veriyor, gerçeklikle bağını koparıyor. Ama asıl olan senin hissettiğin. Sana zarar verdiğini düşünüyor musun?
-Cahil cahil konuşmayın. İnsanın inandığı tek gerçek onu bir yalana sürükler mi? Yapar mı?
Kimileri o hayalin içinde kaybolarak aklını yitirir. Kimileri onlardan vazgeçerek avizeden asar.
Hayaller ulaşılmazdır.. hayaller imkansızıdır..
ya onlarda vazgeçeceksin, ya hayatından..
Son bir şey daha.
Benimle birlikte yürür müsün? Benimle ulaşılmaza dokunup, imkansıza sarılır mısın? Hayattaki ışığını kapatıp hayallerinde parlar mısın?
Seninle bir anlaşma yapalım. Çok büyük hayaller kuralım, kendi masalımızda sınırları aşalım. Uçalım mesela, dilediğin her şey işte. Sonrada hayallerimizin çakılış sesini dinleyelim. İddiaya varım benimki daha gürültülü olacak.. çünkü onlara aşıktım.
🃏
Geri dönmek istemediğim anlar var - ölmüş ve gömülmüş.
Hissizleştiren duygularım var - acı veren ama merak ettiğim.
Ve, yanlışlarım var tekrarlanıp duran..
Gökyüzü günahlarını üzerime kusuyordu. Tamam, anladım suçluyum. Her fırsatta hatırlatmana gerek yok. Bakışlarımı tekrardan karşımdaki mezarla konuşarak ağlayan çocuğa çevirdim. Ben yapmıştım. Turuncu olmama rağmen birisini kırmızıya boyamıştım. Elimin tersiyle akan gözyaşlarımı sildim az ilerdeki çocuğun hıçkırık seslerini duyarken. Mezara giren cesedi ben öldürmüştüm. Polisten kaçmıştım çünkü yanlışlıkla yapmıştım. Bir insanın mum ışığını üflemek istememiştim..
Bacaklarımı karnıma kadar çekip sarıldım onu izlemeye devam ederken. Hayalleri yıkılmıştı toplamaya çalışıyordu ama elini kesiyordu. Deli gibi kendi kendine konuşuyor, ağlayış sesi burdan bile duyuluyordu. Yapma yabancı, ağlamak sana yakışmıyor.
Çiseleyen yağmurda hayatta kalmaya çalışan kelebek gibi ayağa kalktı. Narin ellerinin tersiyle kan çukuru olmuş gözlerini silerek sendelemeye başladı. Ne kadar güçlü durmaya çalışsanda kanatların ıslanmıştı artık.. Özür dilerim. Ruhuna kelepçelediğin birisini toprağın altına gömmek istememiştim. Yalpalayarak mezar taşına tutundu. Eve gitmek istiyordu, ama bir evi yokmuş gibiydi. Pişmanlık yapışmıştı yakama, korku tetikliyordu ruhumu.
Yorgun gözlerim onun yorgun ruhuyla buluştu. Bu yabancının hayatına daha girmemişten karartmıştım orayı. Oysa kim bilir nasıl çiçekler büyütüyordu kalbinde. Şimdi eve giderse nasıl olacaktı? Belki eskisinden daha sakin ya da belki eskisi gibi bir daha gülemeyecekti. Bir ihtimal, hayalleri ölecekti..
Hayalleri ölen birisinin bedeni yaşayamaz ki! Ya intihar ederse?. O zaman iki yıldızı birden gökyüzüne bağışlamış olacağım. Kulağımı sıvazlayan endişenin acımasız parmaklarıyla ayağa fırladım. Koşar adımlar bacaklarıma ilişerek ışığını söndürdüğüm adamın yanına varınca kolundan tutarak onu kendime taraf çevirdim. Kırmızının en hüzünlü tonuna nasıl bulaşır bir bakış? Acıdım ona, asıl acınası olanın ben olduğunu farketmeden. Suskun bakışlarıyla sadece yüz çizgilerimi tarıyor gözyaşı gözlerinden akmayı bırakmıyordu. O gözyaşının sebebi bendim.
Göğüs kafesime sığmayan yüreğimi umursamadan ona sarıldım. Kollarımı hafifçe beline dolayarak küçük yüzümü göğsüne sakladım. Kıpırdamadı. Bir şey söylemedi. Bunu neden yaptığımı sormadı. Sorsaydıda cevap vermezdim. Cevabı ben bile bilmiyorum ki..
Yağmur daha sıkı atıştırınca kollarımı sıkılaştırdım, sanki avucumdan akıp gidecekmiş gibi. Cehennemin kollarındaki bir cennetti sanki, cehennemin bile ona sığındığı bir cennet..
Kirli bir ruh aşık olabilir miydi cennete? Bir ihtimal, cennette onu sever miydi? Yoksa cennet sadece masumların sığındığı bir yer miydi?
Bilmiyordum..
"Bırak beni" diye fısıldadı. Fısıltının eşlik ettiği hissleri kulaklarıma çöreklenirken. Ses tonu sertti kalbimi kırmaya yetecek, yaptığımın bir aptallık olduğunu yüzüme vuracak kadar sert. Ama sert sesinin kamufle ettiği başka bir tını onu bırakmamam için güçlü bir sebepti. Muhtaçtı, yalnızlığa sığınmış bir bedendi. Yeryüzüne gömülmüş bir ceset gibiydi ruhu. "Ayakta duramıyorsun" diyerek karşılık verdim ifadesiz sesimle. Neden acılarını kamufle etmeye çalışıyorduki? Onlarda bizden bir parçaydı. Bedenimi ona bastırarak daha sıkı sarıldım. Ona acıdığımı farketmişti ama umrumda değildi. İnsanlık acınasıydı, onun haline acımam farkeder miydi?
Onun ıslaklığı tamamen bana karıştı. Gram kıpırdamamış bedeni haraketlendi ve yüzünü kulağıma yaklaştırdı. Nefes alışları kulağıma değerken gözlerimi sıkıca kapatdım. "O zaman beni asla bırakma" diyerek ağır ruhunun sığamadığı bedenini üzerime yığdı. Güçsüz kollarımın beceriksizliğiyle onu taşıyamadım ve yere çakıldık birlikte. Dirseklerim taş yığınına denk gelmesiyle dudaklarımdan küçük bir inilti koptu. Havada asılı kalan acını delip geçtim ve yerde oturup öylece bana bakan adama baktım doğrularak. Hisleri uyuşturulmuştu sanki.
Gözleri gözlerime dalmıştı. Ama benim gözlerim uçurumdu, bilmiyordu..
"Özür dilerim" dedi gözlerini benden kaçırırken. Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettiğimde kan çukuru gözlerini bana çevirerek tekrardan konuştu. "Kolların için" sesi sakindi. Dirseklerimin acısı kendini hatırlattı ama umursamadım onları. Denizdeki vapurlar kadar sakindi, ama çok gürültü yapıyordu. "Önemli değil" dedim gözyaşlarımı silerek. "Sana sarılmam anlamsızdı" diye ilave ettim ifadesiz sesimle. Benim gibi elleriyle ıslak yanaklarını sildi. Özür dilemesi gereken bendim. Özür dilerim yabancı hüzününün sebebi olduğum için.
Birinin tanıdığı kişi bile olmayı beceremezken, birinin en büyük acısı olmuştum. Hayat senden nefret ediyorum.
"Büyükleri sevmiyorum" dedi titreyen sesiyle. Dokunsan boşalacakmış gibiydi. "Bana hayatımın sonuna kadar masal anlatacağına söz vermişti. Ama şimdi kendisi masal olarak gitti. Sözler tutulmak için verilir ama o bunu yapmadı" sustum.. acısı tazeydi, klişe sözlerimle süsleyemezdim. Burnunu çekerek yeni yaşlara yol çizdi teninde. Zihnimi saran endişeyle konuştum. "Polisler ne dedi? Katil bulunmuş mu?" Kaşları ansızın çatılarak sorgulayıcı bakışları acısına çizik atarak öne çıktı. "Cinayet olduğunu nerden biliyorsun?" dedi.
"Cenazede konuşurlarken duydum" diye yalan söyledim.
"Ama polisler intihar olduğunu söyleyip dosyayı kapattılar. Kıçımın polisleri! Bir bok bildikleri yok. O yapmazdı, intihar etmezdi. Edemezdi ki" kırgın gözlerinde dünya yıkılışı vardı sanki. Sıyrılmıştım bu işten ama huzursuz hissediyordum.
"O intihar etmedi. Polisler halt etmiş. Suçluyu birlikte arayalım mı?" Diyerek yüzünü avuçlarım arasına aldım. Zorla açık tuttuğu gözleriyle baktı bana. Bunu neden söylemiştim, başıma neden dert açmıştım bilmiyordum ama onu gülümsetmiştim.
Sadece güzeldi. Gülümsemsi..
"Seni tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum" diye mırıldandı ellerim hâlâ yüzündeyken. "Arayalım" dedi aniden. "Onu bulunca sen tutarsın ben döverim o zaman" gülümsedim. Dediği şey imkansızdı. Ama inanmak istedim vicdanımdan kaçmak için. Zaten hep imkansız olasılıklar gelmedimi başımıza? "Tamam çekik gözlüm. Ben tutarım sen döversin" elleriyle yüzündeki ellerimi indirdi ve kafasını mezar taşının üzerine koydu. Bende onun gibi yaparak kafamı onun karşısına yasladım.
"İsmin ne?" diye fısıldadım.
"Taehyung" dedi. Gözlerine benziyordu ismi. "Peki senin?"
'Katil' demek istedim ama yapamazdım. Bende yalanın koynuna sığındım. "Yalancı. Turuncu yalan gibi" dedim beynimden bağımsız kelimelerle. "İsmin ciddiye alınmayacak kadar komik" diyerek güldü.
"Hayat zaten bütün komik şakalarını benim üzerimde oynuyor" dedim. Gülümsedi, acılarıma.
Taehyung bu kadar güzel gülme, gerçek olmadığını biliyorum..
"Hayatın komikliğine gülerken şakalarını benim üzerimde yaptığının farkında değildim"
🃏
"Y"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top