TAŞLANMIŞ KALP
Gelmek üzereydi. Sesi duyabiliyordu. Genç kadın metronun içinde yola sıkıca bağlanmıştı. Birazdan bütün bedeni yarıya ayrılacaktı. Ölecekti. Araç gelmek üzereydi.
Ve geldi.
Kadın bütün vücudu parçalara ayrılarak yaşama veda etti. Araç kadını delip geçmişti. Cesetten geriye kalansa adeta bir kan gölü ve kopmuş bir bedenden başkası değildi.
ERTESİ GÜN.
Olay mahallindeydiler.
"Zavallı kadın bunu ona kim? neden? yapmış olabilir ki?".
"Kadını sıkıca bağlamışlar. Araç da delip geçmiş görmemiş".
"Maktülün kimliğine dair bir bilgi var mı? diye sordu" Makbule.
"Henüz yok" dedi Cumhur.
"Bu bir intikam cinayeti olabilir. Bence katil maktülü tanıyor ki böylesine acımasız bir yöntem seçmiş".
"Bir kadını tramvay yoluna bağlamak ve bir aracın onu delip geçmesine izin vermek tahmininde haklı olabilirsin".
"Bu nasıl bir vahşettir böyle bir türlü aklım almıyor".
"Benimde".
"Maktülün adı Zerrin Yıldırım. 24 yaşında bekar. Yalnız yaşıyormuş".
"Ailesi?".
"Hemen iletişime geçelim".
Soluğu maktülün annesinin evinde aldılar. Zile bastılar. Kapıyı açtıklarında 59 yaşında, kumral, balık etli, gözlüklü bir kadınla karşılaştılar. Kadına gerçeği söylediklerinle kadın karşılarında yıkıldı. Neredeyse bayılacaktı.
"Sizi hastaneye götürmemizi ister misiniz?".
"Yok sanki bir an bayılacaktım".
"Daha sonra görüşebiliriz".
"Aslında çok kötü hissediyorum beni hastaneye götürürseniz çok iyi olur tansiyon hastasıyım epey düştü galiba".
Kadını hastaneye götürdüler.
Ertesi gün kadın biraz daha iyiydi. Artık sorularını sorabilirlerdi.
Kadın sürekli olarak durmadan karşılarında ağlıyordu.
"Kızınızın arasının kötü olduğunu düşündüğünüz biri var mıydı?".
"İki tane yakın arkadaşı var. Biri Zeliha diğeri ise Meryem. İkisi de Basmane'de oturuyorlar. Zamanının çoğunu ders çalışarak evinde geçirirdi. Son yılıydı. Üniversite'den mezun olmak üzereydi". Kadın ağlamaya devam etti. Başkomiser Murat, ona mendil uzattı.
"Sağ olun".
"Sizin başınız sağ olsun".
"Dostlar sağ olsun".
"Acaba eşiniz o nerede?"
"Yıllar önce boşandım. Arada telefondan kendisiyle haberleşiriz. O Amerika'ya New York'a, yerleşti. Kızım onu özlüyordu ama göremiyordu. Çok uzakta. Fakat eğer kızım öldürülmeseydi bana hayalinin okul bittikten sonra babasını ziyarete gitmek istediğini söylemişti. Oda Amerika'da yaşamak istiyordu. New York'da değil de Los Angeles'da".
"Henüz çok gençti hayalleri, hedefleri vardı tekrar başınız sağ olsun".
"Keşke onun yerine ben öldürülseydim keşke bu acıyla yaşamak o kadar zor ki içim kan ağlıyor yaşayan birer ölüyüz artık".
Hepimiz.
"Arasının kötü olduğu şüphelendiğiniz biri yok o halde?".
"Yok düşünüyorum, ama, aklıma bir türlü bir isim gelmiyor. Sevgilisiyle de arası gayet iyiydi".
"Sevgilisi hakkında bizi biraz detaylandırır mısınız?"
"Kızımdan iki yaş büyüktü. Üniversite kamu yönetimi mezunuydu. Çalışıyordu. İyi anlaşıyorlardı. Kızımın üzüldüğü tek nokta Yusuf'un evliliğe pek yanaşmamasıydı".
"Evliliğe yanaşmamasının nedeni neydi peki?".
"Korkuyordu. Evliliğin büyük masraf gerektirdiğini düşünüyordu. Oysa kızımın bir diğer hayallerinden birisi anne olmaktı. Çocuk sahibi olmak, evlenmek okulu biter bitmez hayallerinin arasındaydı. Yusuf'a fazla bağlıydı. Çok aşıktı. Yusuf'da iyi çocuktu. Kızımla kafa dengiydi. Kızıma sadıktı. Sadece evliliğin daha erken olduğunu düşünüyordu. Kızım ile otuzlu yaşlarda evlenmenin,çocuk sahibi olmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyordu".
"Peki siz bu konuda ne düşünüyordunuz?".
"Ben kızım ne isterse onu istiyordum. Onun her şeyinin gönlünce olması için binlerce kez dua ettim. Hep ettim. Ederdim de eğer". Kadın lafını tamamlayamadı. Ancak o anda herkes onun öldürülmeseydi diyeceğini anlamıştı.
"Sevgilisiyle nasıl iletişime geçebiliriz?".
"Ondan mı şüpheleniyorsunuz o çocuk kızımı seviyordu ona zarar vermez".
"Bizde bundan eminiz ancak unutmayın ki cinayetlerin çoğu özellikle de kadın cinayetlerinin sevgililer, eşler, kocalar tarafından öldürülüyor. Bunun için illa kadının erkeği de aldatması gerekmiyor. Adama neden öldürdünüz? diye soruyorsunuz aldığımız yanıt onu fazla seviyordum kıskanıyordum oluyor".
"Birde kızınızın sevgilisinin çevresi de oldukça önemli şüpheliler listemizde olabilirler sizin bilmediğiniz kötü arkadaşları olabilir olmuştur".
"Haklı olabilirsiniz size telefon numarasını söyleyeyim dedi" Sevgi.
"Teşekkür ederiz Sevgi hanım".
"Bulun o pisliği dedi" kadın.
"Hiç bir şey çıkmadı".
"Maalesef bakalım şu sevgiliyle de bir görüşelim bakalım".
Alsancak'a, gitmek üzere arabayla yola koyuldular. Yusuf ile bir Cafe' de buluşmuşlardı.
"Tanrım bu bu korkunç onu öylesine seviyordum ki taparcasına diyerek" gözyaşlarına boğuldu çocuk. Adeta şoktaydı.
"Sizce bunu sevgilinize kim yapmış olabilir? diye sordu" Başkomiser.
"Bilemiyorum ki çevremizde kötü insan yoktu bizim zaten Zerrin'in sadece iki tane arkadaşı vardı. Onlarla görüşüyordu. Benim çevrem daha kalabalık. Yirmi tane arkadaşım var. Ben kendi gurubumla ayrı takılırdım. Bazen Zerrin'de bana eşlik ederdi tabi nede olsa sevgilim. Arkadaşlarımda sevgilimi severlerdi, iyi anlaşırlardı".
"Sevgi hanımında bu ilişkiye saygısı büyükmüş".
"Sahi o nasıl? tanrım buda soru mu hastaydı tansiyon hastasıydı".
"Onu hastaneye götürdük şu anda durumu iyi merak etme kızının ölüm haberini alınca yasa boğuldu heyecanlandı ve tansiyonu da çok düştü hastalandı doğal olarak".
Genç adam başını elleri arasına aldı. Ağlamayı sürdürdü.
"Bize yardımcı olmak zorundasın genç adam iyi düşün aranın az bozuk olduğu biri bile bu cinayeti işlemiş olabilir. Katil yakalanmak zorunda. Bunu yapan bunun bedelini ödemeli cezasını çekmeli".
"Bunu bende çok istiyorum elimde olsa o pisliği bulur gebertirdim evet bunu yapar bende katil olurdum sevdiğim kadın artık yaşamıyor ben bu acıyla nasıl yaşayacağım?".
"Yaşadıklarınızı anlıyoruz insanın sevdiğini birisini kaybetmesi çok acı korkunç bir durum".
"Bunu ancak yaşayan bilir".
"Kesinlikle".
"Bize biraz arkadaşlarından bahseder misin?"
"Elbette" diyerek anlatmaya başladı genç adam. Başkomiser, konuşurken onu incelemeye başladı. Yakışıklı, esmer bir adamdı. 26 yaşında iyi bir işi vardı. Sorumluluk sahibi bir gençti. Kıza olan duygularında samimi olduğu konuşurken akmakta olan gözyaşlarından belliydi. Genç adam resmen yıkılmıştı. Sevdiği kadın metro treninin altında ezilerek can vermişti. Ele geçirilen ceset paramparça haldeydi. Bunu ona yapan her kimse kızdan nefret eden biri olmalıydı. Çünkü kızı metro istasyonuna bağlamış bu şekilde ölüme terk etmişti.
Para olabilir miydi acaba?
İşin ucunda çok para varsa da biri bu işe kalkışmış olabilirdi, belki. Olan genç kadına, ailesine, sevdiğine olmuştu, işte.
Ölen geri gelmiyordu. Geriye kalansa sadece anılar, ve geçmişte yaşanmışlıklar oluyordu. Yaşanılanlar korkunç ve son derece acıydı. Trajedikti.
Birer vahşetti... Bu acıyı anlatmaya kelimeler dahi yetmezdi. Bu kötülüğü, ve de vahşeti.
"Yakın arkadaşlarım bunlar. İsimleri Efe, Kadir, Ebru, Ömer, Osman, Zeki, Kerem, Emrah, Zeliha".
"Resimleri var mı?"
"Elbette diyerek" fotoğrafı gösterdi, Yusuf.
"Sizi kıskanan birileri var mıydı?".
"Arkadaşlarımdan mı bahsediyorsunuz?".
"Genelden".
"Bizi neden kıskansınlar ki?"
"Anladığımız kadarıyla çok mutlu bir çiftsiniz bunu çekemeyen birileri olabilir".
"Hayır olamaz yanılıyorsunuz ne yani kız arkadaşımı bana ilgisi olan bir kadın ya da ona ilgi duyan bir erkek mi metro istasyonuna bağladı ve trenin onu ezip geçmesine izin verdi bu işin içinde başka bir iş var".
"Ne gibi? o halde aydınlatın bizi".
"Bir organ mafyası ya da ne bileyim bir tür mafya olabilir çete bilemiyorum kafam çok karışık".
"Organ mafyası dışında haklı olabilirsiniz organ mafyası olsaydı organlar yerinden sökülür başka bir biçimde öldürülürdü bu şekilde değil"
"Çok haklısınız çok saçmaladım ben ben ne dediğimi bilmiyorum sanırım beynim durdu".
"Tamam delikanlı kendini toparla aklına gelen takılan bir şey olursa bizi mutlaka ara katilin yakalanmasını en az bizler kadar hatta daha çok istiyorsun diyerek" telefonunu uzattı, Başkomiser.
"Elbette".
Başkomiser ertesi gün sabaha kadar uyuyamadı. Katile ait en ufak bir ipucu dahi yoktu. Ve bu oldukça canını sıkıyordu. Çok üzülüyordu.
Aradan üç ay geçti. Sonunda parmak izine ulaştılar. Bu oldukça zaman almıştı. Çünkü ceset paramparçaydı. Bunun için çok uğramışlardı. Kurbanı bağlayan kişinin kimliği Cenk Delifişek adlı şahıstı.
Yurtdışındaydı. Türkiye'ye getirilip hak ettiği yere cezaevine götürüldü. Kelepçeyle ilerlerken Başkomiser onun yüzündeki nefreti gördü.
Para için her şeyi yapabilecek olan hırsı da.
"Neden yaptın bunu?".
"Bu işte yalnız değilim. Bu bir çetenin işi. İsimleri elimdeki kağıtta. Bu işi yaparsam yüksek miktarda para alacaktım bende yaptım. Nedeni tamamen para. İnanın bana başka bir nedenim yok. Kızı tanımıyorum bile. Ben para için yaşıyorum. Ve bu teklif geldiğinde düşünmedim bile. Ne denli korkunç olduğunu da. Metroya indim. Kızı bağladım. Tren gelirken oradan hemen uzaklaştım. Kızı trenin fark etmeyeceği şekilde bağlamıştım. Bu işte profesyonelim. Bu işte bu kadar para olduğunu öğrenince bu işten sonra siz benim kimliğimi yakalayıncaya dek kiralık katil oldum. Para üstüne para ekledim. Tecrübeli bir katile dönüştüm. O her şeyi yapabilecek olanlardan. Üzgün değilim. Pişman olduğum tek nokta lanet olsun kızı bağlarken parmak izi bırakmış olmam" diyerek kahkahalarla güldü, çirkin katil.
İğrençti. Öyle ki miğde bulandırıcı derece de.
"Beni yakalamasaydınız lanet olası piç herifler kazandığım parayı İngiltere'de kızlarla yiyecektim".
Taşlanmış kalbin son lafı bu oldu. Mühebbet hapse mahkum edilmesi yitip giden, masum canları asla geri getirmeyecekti.
Ve dünya da bu taşlanmış kalpler olduğu sürece asla aydınlığa kavuşamayacaktık.
Asla.
Aradan bir sene geçmişti. Taşlanmış kalbin hapishanede başka bir katil tarafından içeride öldürüldüğünü öğrenmiştik.
Adalet yerini bulmuştu. Fakat bu yitip, giden canları geriye getirmemişti. Ve sevdiklerini kaybeden tüm o insanlar yaşayan birer ölü olarak hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler.
Hayat her gün yaşlanıp ölen birinin yerini yeni doğan bir bebeğe bırakıyordu.
Her gün...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top