POLİTİKACILARI KİM NEDEN ÖLDÜRDÜ?
New York'da , güzel bir hava vardı. Yaz mevsimiydi. Başkomiser George, masasında oturmuş, dosyaları okuyordu. Birden yardımcısı Nathan, içeriye girdi.
"bir cinayet işlenildi amirim. Kurban 50 yaşında ünlü bir politikacı. Tüm haberler ABD, şu anda bununla yankılanıyor".
"hemen harekete geçelim". Ünlü politikacının eşiyle görüşmek üzere yol aldılar. İsmi Jennifer, idi. Hollywood'da çok zengin bir malikaneye vardılar. Uçakla epey yol aldılar. George, ne hayatlar var be şu zenginliğe bak dedi içinden. Ne yazık ki adam öldürülmüştü, ve artık bunların hiçbirine de sahip değildi.
"siz Michael'in eşisiniz öyle değil mi?".
"evet eşiyim".
"sizce eşinizi kim öldürdü? şüphelendiğiniz, arasının kötü olduğunu düşündüğünüz birileri var mı?".
"yok. Fakat tahminim onu para için öldürdüklerini söylüyor?".
"seri katil gibi mi?".
"bence öyle birini tuttular ve bu işi yaptırdılar. Birinin ölmesini istemek de cinayet işlemek kadar korkunç ve de vahşice".
"para için birini öldürmek çok alçakça".
"dünya böyle alçaklarla dolu. Siz polissiniz daha önce para için insan öldürenlere rastlamış olmalısınız".
"evet rastladım".
"biliyor da konuşuyorum".
"eşiniz silahla öldürülmüş".
"bunu duydum".
"adli Tabip üç kez kurşun edildiğini söylüyor. İlki bacağına, diğeri, sırtına, en sonda kalbine. İlki bacak kısmı yani tamamen acı çekmesi için atış yapılmış. İkinci ve üçüncü de ise hedef öldürmekmiş".
"ölüm saati hakkında eşimin elinizde bir bilgi var mı peki?".
"gece saat 3".
"tanrım o saatte evde değildi, onun arkadaşlarıyla buluştuğunu, biraz kafa dağıttıklarını, işte kumar filan oynadığını düşündüm".
"normalde eve erken mi gelirdi"
"evet daima en geç akşam 8 de evde olurdu".
"yoğun çalışırdı öyle değil mi?".
"elbette politikacıların işleri yoğundur. Bitmek bilmeyen tartışmalar, uluslar arası toplantılar, görüşmeler".
"dünyada politikacılar pek sevilmiyorlar".
"bu doğru. Dünya şu anda yanlış politika izleyen siyasetçilerle dolu, ama, benim eşim öyle değildi. Solcuydu. Diğer politikacıların aksine o özgürlükleri savunurdu".
"sizce o dinci bir gurup militan tarafından öldürülmüş olabilir mi?".
"belki de. Bunu bilemiyorum. Hiç bir fikrim yok. Sadece bu işin içinde para olduğu hissi bana daha yakın geliyor".
"eşinizin kötü alışkanlıkları var mıydı? Biraz önce bana onun kumar oynadığını söylediniz".
" yılda bir. Özel günlerde. Az içer. Sigara, uyuşturucu hayatında kullanmadı".
peki teşekkürler diyerek oradan ayrıldı Başkomiser George. Bu dava uzayacağa benziyordu. Çok yorulmuştu. Biraz rahatlamak istiyordu. İnternetten uzun zamandır yazıştığı Rus arkadaşı Olga'yı aradı. Olga, Los Angeles'da mankenlik yapıyordu. George, kendisinde ne bulduğunu anlamasa da, Olga, ona zekasından etkilendiğini, ve onu cesur bir polis olarak gördüğünü söylemişti. Onunla yatmak istiyordu. Hem de delicesine. Bu fırsat bir daha ayağına gelmezdi. Normalde New York'da, yaşıyordu ve Los Angeles, onun için dünyanın bir ucuydu. Çünkü iki şehir arasındaki mesafe 4489 Kilometreydi. 1 güne 16 saat ekle uçmuştu. Uçakta yorulmuştu. Ayrıca ilk defa bir Rus kadınıyla yatacaktı. Buda onun hayatındaki ilklerden biri olacaktı. Kadın çok güzeldi. O genelde Amerikalı kadınlarla takılırdı. Tabi kafa dengi olanlarıyla. Amerika karışıktı. Ve insanın o kadar milyon insan içinden kafa dengi birisini bulması çok zordu. Hele ki söz konusu olan New York, gibi Kosmopolit bir şehirse. Los Angeles, daha rahat bir şehirdi. Ve insanlar New York'a, nazaran daha özgürdüler. Tabi bu New York'unda özgürlükler şehri olmadığı anlamına gelmiyordu. Sadece şehir son yıllarda çok değişmişti. Çok göç almıştı. Ve şehirde doğma, büyülü Amerikalı, ya da doğma, büyüme New York'lu, bulmak oldukça zor, hatta nadirdi. Oysa Los Angeles'da, oranın yerlilerini sık- sık görüyordun. Ve tabi zengin insanları da. New York'da, aşırı fakir insana rastlarken, Los Angeles'da, aksine bu oran daha azdı. Tabi istisnalar kaideyi bozmazdı.
o gün Olga, ile saatlerce sevişmiş, denenmedik pozisyon bırakmamıştı. Oldukça tutkulu, güzeldi.
"benim için çok özeldi. Bu harikaydı". dedi George.
"benim için de".
"zevk almana sevindim".
"seni hiç unutmayacağım".
"seni bir daha görebilecek miyim ben".dedi George. Ondan hoşlanıyordu. Ve bunun geçici bir ilişki olduğunu bilmek bir an için kalbini acıtmıştı.
"Los Angeles'a taşınırsan neden olmasın?".
"ah güzelim benim bütün hayatım, işim maalesef New York'da".
"o halde niçin biraz daha sevişip, anın tadını çıkarmıyoruz?".
"haklısın".
ertesi gün uyandığında yanında yoktu. Fazla bağlanıyordu. Üstelik de ilk defa seviştiği bir kadına. Tıpkı bir kadın gibiydi, erkek olmasına rağmen. Bu aşırı duygusallıklar onu yoruyordu.
Ertesi gün iş yerindeyken Başkomiser Naten, içeriye girdi.
"bir cinayet daha işlenildi amirim. Kurban 55 yaşında ve yine ünlü bir politikacı".
"sence bu iki cinayetle birbiriyle bağlantılı mı?".
"bilemiyorum amirim ancak öldürülen iki kişinin de ünlü birer politikacı olmaları tesadüf olamaz gibi geliyor bana".
"bakalım bu işin altından ne çıkacak?".
"bunu bende çok merak ediyorum amirim". Kaldıkları yerden araştırmaya devam ettiler. Fakat bir sonuç elde edemediler. Moralleri oldukça bozuktu.
Ertesi gün önemli bir kanıt buldular. İlk maktülün vücudunda parmak izleri bulunmuştu. Ve bu parmak izleri Jennifer'a, aitti.
soluğu direk Ukraynalı, kadının evinde aldılar.
"kocanızı niçin öldürdünüz?".
"onu ben öldürmedim".
"parmak izleri size ait".
"tamam evet onu ben öldürdüm. Dünyadaki bütün politikacılardan nefret ediyorum. Hepsi insanları sömürüp, kullanıyorlar. Resmen salak yerine koyuyorlar. Dünyayı nasıl yönettiklerine bir baksanıza, bir bakın. Hepsine lanet olsun. Hepsinin para için yapmayacakları şey yok. Bir o kadar da cahiller. Öyle iğrençler ki. Bunun dışında kocamı öldürmemin nedeni açıkçası parasının bana kalacak olmasıydı. Fakat ben bu parayı onun gibi insanları sömürmek için değil, insanlara yardım etmek için kullanacaktım. Tabi eğer yakalanmasaydım. Kocamı asla sevmedim. Onunla sadece parası, ve şöhret için evlenmiştim, zaten. Onu öldürdüğüm için pişman değilim, asla da pişman olmayacağım. Bu arada diğer katil ismi Bradd, adresi elimdeki zarfta. Onu da diğer politikacıyı, temizlemesi için ben tuttum. Oda para için benim istediğimi yerine getirdi. Ona bu iş için çok fazla para vermiştim. İşte artık gerçeği biliyorsunuz".
Jennifer'i, kelepçeledik. Hapse tıktık. Daha sonra da Bradd'i, yakaladık. Bradd, açıkça bana çok fazla para verdi, artık zengin olmuştum, bu yüzden de hiç düşünmeden öldürdüm diyerek itiraf etmişti. İnsanların para için yapmayacakları şey yok diye düşündü, Başkomiser George. Hele ki, söz konusu olan insanı zengin edebilecek kadar yüksek miktarda bir paraysa. Polis olmak ayrıca zor dedi içinden. Gene de işini seviyordu.
Her şeye rağmen...
Eğer bir gün aşık olursa, hayatını değiştirebilecek bir kadına rastlarsa yani belki emekli olurdu. Çünkü hem polis olup, hem tehlikelerin içerisinde olup, her an ölüm tehlikesiyle yaşamak, ve sevdiğin kadını da beraberinde tehlikelere itmek... Bunun düşüncesi bile ona göre korkunçtu. Buna izin veremezdi. Sevdiği kadını da tehlikelere itemezdi. O yüzden eğer bir gün aşık olursa, bir kadın tarafından sevilirse bu işi ne kadar severse sevsin bırakacaktı. Zaten yıllardır çalışıyordu, ve yeterince para da kazanmıştı. Şu anda uçakla New York'a, uçarken bunları düşünüyordu.
Los Angeles, şehri arkada kaybolmak üzereydi...
45 yaşındaydı. Belki bir gün aşık olur, oda sevilirdi. Tek gecelik ilişkilerden o kadar çok sıkılmıştı ki.
onunda sevilmeye ihtiyacı vardı, güzel bir kalbi vardı. İyi biriydi.
bakalım, dedi içinden.
ne olacaktı?
Belki bir gün.
Kim Bilir?
birden aklına Olga, gelmişti. O Rus, kadını bir daha göremeyecekti. Bunu biliyordu. Fakat ilk defa bir kadınla gerçekten hoşlandığı için sevişmişti. Ve geçirdiği o tek gece bile kalbinde özel bir yer edinmişti.
güzeldi.
ve hayat dünyanın farklı şehirlerde bir şekilde devam ediyordu.
ve edecekti de.
ölene kadar...
dünya kötülüklerle dolu olduğu kadar, güzelliklerle de doluydu. Olga'da bunlardan biri olmuştu.
tek günlük bir aşk da olsa, özeldi. Güzeldi.
o tek bir gün...
tutkular...
özlemler...
hayat... devam ediyordu.
Ve bazen yaşamak zorundaydın, ve öğrenmeliydin onsuz da yaşamayı... Gerçekler acıdır. Ve aşkın gözü gerçekten de kördü. İnsan sevince her kim olursa olsun gerçekleri göremiyordu.
tıpkı bir hayal alemi gibiydi aşk. Gerçeklerden kopuk bir etkilenme, karşındakini isteme haliydi.
Gözlerinin ışıldaması gibi.
yıldızlar gibi.
gibi gibi.
George, eline Harlan Coben'in, bir kitabını aldı. Okumaya başladı. Aksi taktirde 1 gün artı 16 saat sürecek olan bu yolculuk geçmek bilmezdi.
Amerika'nın, en batısından, en doğusuna gidiyordu.
Los Angeles, ve New York, dedi içinden. İnsan sadece bir şehre ait olur, sever derlerdi ya, o iki şehri de sevenlerdendi.
İki şehirde onun için özel, ve de farklıydı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top