PEDOFİLİ KATİLİ
Hava soğuktu. Ocak ayıydı. New York' da kış oldukça sert geçerdi. Başkomiser Mike ofisindeydi. Telefonla konuşuyordu. Bu esnada içeriye yardımcısı Jack, girdi.
Jack, Başkomiserin telefondaki konuşmasının bitmesini bekledi.
"Hoşgeldin Jack" dedi Mike.
"Haberler kötü. Üç çocuk parka oynamaya gidiyorlar ve bir daha da onlardan haber alınamamış".
"Ne zamandır?".
"Aileler perişan haldeler yaklaşık bir haftadır".
"Bu korkunç".
"Henüz ortalıkta ceset filan yok" diyordu ki Mike bu sefer içeriye Emma girdi. O diğer polis arkadaşlarının aksine İngiliz idi. Amerika'da yıllardır yaşayan bir İngiliz idi. Amerika'yı sevmiş alışmıştı. New York'un Kozmopolit olmasının avantajlarını görmüştü. Her ırktan insanın yaşadığı şehirde insan nispeten Amerika'nın diğer şehirlerine göre daha az ırkçılığa uğruyordu. Yoksa göçmenlik her yerde oldukça zordu. Kolay değildi. Ailesini arada bir ziyaret ederdi. LOndra'da arkadaşları vardı. Ailesi de oradaydı.
Başkomiser Mike ve Yardımcısı Jack sevdiği Amerikalı meslektaşlarıydı. New York'da epey arkadaşı olmuştu. Londra, Ve New York onun yuvasıydı.
"Haberler çok kötü. Çocuklar ormanda ölü bulunmuşlar".
"Hemen aileleriyle iletişime geçmeliyiz". dedi Mike.
Bir aradaydılar. Özel soruşturma ofisindeydiler.
İlk lafı alan Lucas oldu.
"Zavallı kızım benim onu bütün arkadaşları çok severdi anlaşamadığı birisi düşmanı hiç yoktu tanrım o henüz yedi yaşındaydı". diyerek gözyaşlarına boğuldu, kırklı yaşlarda bir adam.
Araya giren Susan isimli kadın oldu.
"Oğlum sakin kendi halinde birisiydi bu bir tür psikopatın işi olmalı küçücük çocuklara kıyan bir pislik bulun onu".
"Elimizden geleni yapacağız hanımefendi çocuklarınız aynı gün aynı saatte parkta öldürüldüler".
"İyi anlaşırlardı biz üçümüz birbirimizi tanıyor, iyi anlaşıyoruz".
"Katilin sizi tanıyan birisi olduğunu tahmin ediyorum bence bu cinayet çocuklarla ilgili değil siz üçünüzle ilgili lütfen iyi düşünün sizin herhangi bir düşmanınız var mıydı siz üçünüzün?".
Sonuçta söz konusu olan birbirlerini tanıyan, arada görüşen ailelerdi. Öldürülen çocuklar da birbirleriyle yakın arkadaşlardı. Hatta aynı okula gidiyorlardı.
"Katil her kimse sizden nefret eden bu yüzden de hedef olarak sizin çocuklarını seçen birisi olabilir " dedi Mİke.
"Ya da rastgele gece yarısı avlayan aklı dengesi bozuk öylesine öldürmüş biri" dedi bu seferde Jack.
"Haklı olabilirsin Jack ancak ben ilk olasılığın, senin dediğinden daha olası olduğunu tahmin ediyorum tabi fikirler değişebilir gün gelir cinayeti çözeriz katil nedensiz yere öldüren birisi çıkar".
"Cesetlerin sağ elleri de kesilmiş" diyerek olay yeri görüntülerinin resmini Başkomiser Mike'a doğru uzattı Emma.
Bunu duyan aileleri tekrardan gözyaşlarına boğuldular. Jack onlara mendil uzattı. Su ikram etti.
"İşte bu katilin rastgele öldürmediğini kanıtlıyor çünkü kurbanlarının parmaklarını da kesmiş".
"Birde onlara tecavüz etmiş. Sperm izlerine rastlanmış".
"İki kız bir erkek. Yani iki kıza tecavüz etmiş öyle mi?".
"Üçüne de. İki kızın da vajinasında sperm izleri bulunmuş onlarla cinsel ilişkiye girmiş erkeğe de anal yolla tecavüz etmiş".
"Karşımızda bir pedofili katili var. Tanrım kızın birisi henüz yedi yaşında diğeri ise sadece dokuz yaşında. Diğer erkek çocuğun yaşıysa altı. En küçükleri".
"O bir ruh hastası sapık yakalanması için dua ediyorum. Böylelerini bana kalsa direk hadım ederek, işkenceyle öldüreceksin".
"Ölüm bunlar için sadece kurtuluş olur Emma, ama, işkence konusunda haklısın. Her gün öyle bir işkence edeceksin ki ölmek için dua edecek çok acı çekecek ölen geri gelmeyecek belki, ama, yaşattıklarının bedelini çok az da olsa ödeyecek".
"Keşke" dedi Emma. Aileleri yollamışlardı.
"Tecavüz meselesini öğrenmemeleri iyi oldu" dedi Jack.
"Aslında bilmeleri gerekiyor ancak bunu o anda söyleyemedim siz de araya girmediniz teşekkür ederim" dedi Mike.
"Amirim yani sonuçta işkenceyle öldürüldüklerini biliyorlar bu bile acıları için yeter de artar bile" diyerek konuştu Jack.
Ertesi gün Mike sevgilisi Jennifer ile buluştu. Tüm gün evde seviştiler. Doyasıya eğlendiler. Mike 44 yaşındaydı. Evliliği, çocuğu düşünmüyordu. İngiliz Emma ise 41 yaşında dört yıldır evliydi. Kocası Amerikalıydı. 5 yaşında ufak bir kızı vardı. Jack'in ise beş yıllık ciddi bir ilişkisi olmuştu. Ayrılmıştı. Şimdi kalbi aşka tamamen kapalıydı. Arada takıldığı, cinselliği yaşadığı 25 yaşında bir kız vardı. İkisi de sevgili değillerdi. Asla da olmayacaklardı. Arkadaş da değillerdi. Arada gezer, sohbet eder, takılır, ihtiyaç içinde sevişirlerdi. Jack 30 yaşındaydı.
Mike o pisliği yakalamak için sabırsızlanıyordu. Yaptığı pisliğin cezasını çekecekti.
Kötülük, sapıklık dünyada çok artmıştı.
Göğsünden bıçaklanan, cinsel organları kesilen, ondan önce tecavüz edilen, kesilmiş parmaklı üç çocuğa ait fotoğraf bir türlü aklından gözünün önünden gitmiyordu.
Bu korkunçtu.
Bir tür vahşet.
Aklına yıllar önce yaşadığı organ mafyası katili gelmişti. Onu yakalamayı başarabilmişti.
Peki, ama, ya bu?
katil yakalanmıştı. Parmak izi bulunmuştu. Adı Leonardo Anthony idi. Yaşı 40 idi.
"E pislik anlat bakalım küçücük çocuklara tecavüz edip, işkence edip, onları niçin öldürdün?".
"Suçluluk duyan insanlar için üzülüyorum. Bence onlar katil filan değiller. Mecbur olduğum için öldürdüm, başka çarem yoktu. Haha. Öldürdüm, çünkü bunu o anda istedim ve yaptım. Bir sebebim yok. Benimkisi intikam cinayeti filan değil kısacası. Ayrıca taze kana doyum olmuyor doğrusu. Çocuklara dokunurken inanılmaz zevk aldım. Bağırışları o anda aldığım o zevk çığlıkları, o mis acı hala kulaklarımda. Hiç bir şey için kendimi suçlu hissetmiyorum".
Katilde cinsel sadizm vardı. Sadistti.
Ayrıca Pedofiliydi de. Sınır kişilik bozukluğu, Psikopat, bir ruh hastasıydı.
Hastaydı.
Sapıktı.
Onu müebbet hapse tıktılar.
Aradan henüz üç ay geçmişti ki, pisliğin kendisini hapishane de öldürdüğünü duydular.
İntihar etmişti.
Bunu duyan Başkomiser Mike oldukça üzüldü. Cezasını çekmemişti. Ölüm bu sapıklar için kurtuluştu , ancak.
Katil kurtulmayı kolay yoldan seçmişti.
Ölüm onu hiçliğe yollamıştı. Olansa öldürülen çocuklara olmuştu. Ve onların yaşarlarken ölmeden önce çektiği acıları yaşayamayan asla anlayamazdı.
Anladığını sanırdı o kadar.
New York'da hayat devam ediyordu. Mike birasını yudumlarken ofise sevgilisi Jennifer geldi.
"Seni özledim".
"Bende".
"Çok yorgun görünüyorsun".
"Son vaka biraz sarstı".
"Tahmin edebiliyorum biraz eğlenmeye, rahatlamaya ne dersin?".
"Nereye gidelim?".
"Çok güzel bir mekan biliyorum Times Square'da".
"Haydi o zaman".
İki sevgili el ele gecelere aktılar.
Eğlenebildikleri kadarda eğlendiler.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top