KIRIK KALP

Başkomiser Yakup,  ofisinde çayını yudumlamaktaydı.  Bu  esnada  içeriye  yardımcısı Can,  girdi.

"bir  cinayet işlenildi  amirim. Kurban 42 yaşında,  yayınevinde  çalışıyor,  evli,  iki  tane  çocuğu  var. Göğsünden bıçaklanarak  öldürülmüş.  İsmi  Eren,  Yıldırım.

"hemen yakınlarıyla  irtibata geçelim".

"baş üstüne  amirim".  Maktülün eşiyle  görüşmek  üzere  yola koyuldular. Beşiktaş'a,  vardılar. Zile bastılar. Kapıyı kumral,  orta  yaşlarda, zayıf,  bir  kadın açtı.

"buyurun içeri geçin".

Ufak,  sevimli  bir  evdi.  Fakat salonu  genişti.

"anne acıktım".

"ben  acıkmadım" dedi  diğer  çocuk.

"siz bir  odanıza  gidin  ben  birazdan  sizinle  ilgileneceğim  çocuklar".

"peki" diyerek gözden  kayboldu  biri  kız,  diğeri  erkek  iki  küçük  çocuk.

"fazla  vaktinizi  almayacağız bazı sorularımız  var".

"Buyurun  sizi  dinliyorum".

"bize  biraz  kocanızdan  bahseder  misiniz?".

"o  çok  iyi  bir  adamdı. Bu  şekilde  öldürülmesi korkunç".  diyerek  birden  gözyaşlarına boğuldu kadın.  Sakinleşmesini  beklediler. Kadın azda olsa  sakinleştikten  sonra konuşmasına  kaldığı yerden  devam etti.

" hafta  sonlarını genelde  evinde   yazarak  geçirirdi. Kitapları  inceler, ve editör arkadaşlarıyla  birlikte mail  yoluyla  kitaplar  arasından  kötüleri  eler,  iyilerin basılması  için  de araştırmalar  yapardı".

"sıkı,  disiplinli, çalışkan  biriydi  anladığım  kadarıyla".

"öyleydi  işini  sever,  önem  verirdi. Ve  evet çalışkandı  da".

"arasının kötü  olduğu  birileri  var  mıydı?  Sizce  onu  kim  öldürdü?".

"şüphelendiğim  biri  yok onu  iş  yerinde  herkes  severdi".

"peki, ya seviyor  gibi  görünenler  varsa ?".

"anlamadım?".

"bazı  insanlar  iki  yüzlüdür. Kocanızı  seviyor  gibi  görünen,  ancak  onu  sevmeyen, içten, içe ona kötülük  besleyen  birileri  olmuş olabilir".

"belki  de  bilemiyorum".

"bir  düşünün  lütfen bize vereceğiniz  en  ufak  bir bilgi bile  bizim katili yakalamamıza yardım  edebilir".

"düşünüyorum. İsterseniz birde  editör arkadaşlarıyla  iletişime  geçin, çünkü  zamanını  ağırlıklı  olarak  iş  yerinde,  yoğun çalışarak onlarla birlikte   geçiriyordu. Belki  onlar  iş  yerinde eşimi  kimlerin  çekemediğini,  ya  da arasının  bozuk  olduğu  birileri  var  mı?  konusunda  size daha  iyi yardımcı  olabilirler. Eşim benimle  iş  konusunda  konuşmayı pek  sevmezdi.  O  yüzden ben çevresini  açıkçası  pek  de  iyi tanımıyorum".

"teşekkürler  onların  adreslerini  alalım  lütfen".

"elbette".

şimdiki  durakları Kadıköy'dü. İlk  olarak  editör Canan,  hanımla  görüşeceklerdi. Bakalım  o maktül  hakkında  neler söyleyecekti? ne biliyordu?  umuyorlardı  ki,  artık  azda  olsa onları sonuca götürebilecek  bir ipucu elde  edebilsinler. Canan,  hanımla  Kadıköy'de,  bir  cafede oturdular.

"açıkçası  öldürülmesine  çok  şaşırdım. Bu yayınevimiz  için  oldukça  büyük  bir  kayıp".

"acınızı  anlıyoruz".

"teşekkürler  arası  son  zamanlarda Ahmet,  ile kötüydü. Oda  editör  arkadaşımız. Nedeni ise bir  kitapta  fikir  ayrılığına  düştüler. Eren'in  beğenmediği  ,  basılmaya  layık  görmediği kitabı, editör Ahmet  arkadaşımız  beğenmişti".

"anlıyorum".

"tabi  bu onu  katil  yapmaz. Bence  katil  bizim iş  yerinden birisi  değil ben  buna  ihtimal  bile vermiyorum".

"ya  da  vermek  istemiyorsunuz. Eğer  katil  iş  yerinden  birisiyse yayıneviniz  kötü  imaj  çizer  ve  bir  daha  da  kimse  sizlerle çalışmak istemez haksız  mıyım?".

"haklısınız biraz".

"hatta işler  kötüye  giderse işinizden  bile  olabilirsiniz  öyle  değil  mi?".

"siz  beni  üzmek  mi  istiyorsunuz?".

"hayır  hanımefendi   amacım  sizi  üzmek filan  değil ,ben  sadece  sizi  acı  gerçeklere alıştırıyorum o  kadar.  Böyle  bir  ihtimal  var".

"bunu  biliyorum  sadece  henüz  daha gerçeklerle  yüzleşemedim?".

"gerçekler  acıdır  ve herkes  öyle  kolay,  kolay yüzleşip,  uyanamaz,  artık  uyanma vakti.  Bir  an  önce  gerçeklerle  yüzleşirseniz  iyi  edersiniz".

oradan  da  ayrıldılar.

"amirim  ya  kafayı  yiyeceğim  aradan  beş  gün  geçti daha ufak  bir  ipucu dahi  bulamadık".

"sabret elbet  bulacağız.  Unutma  her  katil mutlaka arkasında  istemeden de  olsa  bir ipucu  bırakır. Şimdiye  dek  hangisini  yakalayamadık?".

"haklısınız".

Ertesi  gün Başkomiser ofisinde  oturmuş dosyaları  okuyordu.

kapı  vuruldu.

"gir".

"amirim benim Can, bir  cinayet daha  işlenildi. Kurban  bu  seferde  bir yazar.  45 yaşında, kadın dul. Oda  göğsünden bıçaklanarak  öldürülmüş".

"aynı  yayınevi  mi  peki?".

"evet  amirim. Öldürülen  yazar aynı  yayınevinde  çalışıyor".

"bu  işte  bir  iş  var. Artık  katil o  yayınevi çevresinden  biri diyebiliriz  rahatlıkla , ama , kim?elimizde  buna  dahil  henüz   hiç  bir  ipucu  yok. Haydi  yazarın tanıdıklarıyla iletişime geçelim".

"geçelim amirim".

"Bağdat Caddesine , gitmek üzere yola koyuldular.

yazarın yakın kız  arkadaşı Sezen,  ile görüşeceklerdi.

"hoşgeldiniz".

" neler  oluyor  sizce?".

Sezen, bir  an  için  ağladı. Daha  sonrada konuştu.

"bu  olanlar  beni  şoka  uğrattı,  çok  da  üzdü.  Yayınevinde önce  yakın editör  arkadaş öldürülüyor, şimdi  de yeni  keşfedilen   kitabının  da  satacağından  emin oldukları yetenekli  yazar  adayı  arkadaşım  öldürülüyor. Yıllardır yazar,  durur. Kitapları  hep  reddedildi,  yıllar  sonra  ilk  defa kitabı basılacaktı,  bu yüzden  de oldukça  mutluydu ta  ki".  cümlesini tamamlayamadan yine  ağlamaya başladı.Çok  zordu. Kolay değildi.

Ölüm...

"öldürülünceye  kadar".

"evet".

"şu  yayınevi  nasıl  bir  yerdi?  Bunu  sormamızın  nedeni katilin oradan  biri olduğundan  şüphelenmemiz".

"kaliteli  bir  yerdi.  Öyle saçma  kitaplar  basmazlardı. Akıcı, tarihi,  psikolojik  kitapları  ele  alan yazarlarla  çalışırlardı. Arkadaşım böyle  anlatmıştı".

"arkadaşınız ne türde  bir kitap  yazmıştı?".

"okudum.  Tek kelimeyle  harikaydı. Konusu fakir  bir  gencin  hayatta kalma  mücadelesiydi, acıklıydı".

"arkadaşınızın arasının  bozuk  olduğu  biri var  mıydı?  lütfen acele cevaplamayın. Cevaplamadan  önce  biraz  düşünün".

"peki  düşünüyorum. Bir  dakika  bana  en  son bir  yazar  adayının  çok  kızgın olduğundan  bahsetmişti. Nedeni  ise yazar  adayının yazdığı kitabın ret edilmesiymiş".

"onun kim  olduğunu  biliyor  musun?".

"adı neydi?hatırladım galiba  Nusret Karakoyunluydu".

" Araştıracağız  teşekkürler".

oradan  da  ayrıldılar.

"amirim gene  eli  boş  döndük  desene".

"galiba  öyle".

Başkomiser  o  gün  tüm  gün  evinde   oturdu, Nusret Karakoyunlu'yu,  araştırmaya  başladı. Karşısına çok hırslı, başarılı olmak isteyen, her  şeyi elde  etmek isteyen bir yazar  adayı çıkmıştı. Öyle  ki  bu  adam  da bir  tuhaflık  sezmişti,  sanki  kitabı  basılmasa dünyanın  sonu  gelecekmiş  gibi  bir  profil  çiziyordu,  yazar. Tahmini  şimdilik yazar hakkında  böyleydi. Başkomiser  sezgilerine güvenirdi. Yıllardır polisti,nede  olsa,  dur  bakalım bu  işin  altından ne  çıkacaktı? merak  ediyor,  artık  bir  an  önce  katili bulmak istiyordu. Oda  bunu  hırs yapmıştı.

Başarmak zorundaydı.

bir  masum  daha  öldürülmeden  önce onu hapse tıkmalıydı. Bu iş böyle devam edemezdi.

onu  yakalamalıydı. Bu  işin uzaması canını  sıkmıştı.

Ertesi  gün öldürülen iki  kurbanın üzerindeki parmak izlerini  buldular. Parmak izleri Nusret Karakoyunlu'ya  aitti.

onu  yakaladılar. Kelepçelediler.

"niçin  öldürdün?".

"Yıllardır kitap  yazıyorum. İlk defa çok  güzel  bir  iş  başardım. Yazdığım çok iyiydi. Bunu  bile-bile kitabımı  basmak istemedi,  lanet olasıca Eren  Yıldırım.  Oysa orada üç  editör daha  vardı kitabımı  basılmaya  layık  görmüşlerdi,  o  tek  bir  kişi  buna  engel  oldu,  oda  Eren  Yıldırımdı. Günlerce  ağladım. Siz  hiç  kırık  bir  kalbin  acısını  bilir  misiniz? çok  isteyip  de,  kavuşamamak  gibi  bir  duyguydu,  kitabımın  ret  edilmesi. Karşılıksız aşk  acısı  gibiydi. İçimdeki  öfke bitmek  bilmiyordu. Benim başarılı  olmama engel  olmuştu,  o. Onu  öldürdüm. İçimdeki  nefret  geçmedi. Birde  baktım  ki, benim yerime Canan Esmersoy'u,  seçmişler. Onun  kitabı  basılmak  üzereydi. O  çok beğenilmişti.   Bunu  duyunca aşırı  kıskandım.  Onun  yerinde  ben  olmalıydım. Hırs  yaptım. Sonra    onu  da  düşünmeden   öldürdüm.  Üzgünüm  böyle  olmasını istemezdim.  Ben  sadece kitabımın  basılmasını istiyordum,  o  kadar.  Okunmak  istiyordum. İnsanlar  bana başarısız  bir  yazar  dediler,  beni  beğenmediler,  hakaret  ettiler,  bu  benim  çok  ağırıma  gitti.  Kalbime çok dokundu.  Şimdi  pişmanım  belki,  ama,  artık  çok  geç".

Katil  yazar hapse  götürüldü. Küçük  bir mesele yüzünden iki  kişiyi  öldürmüştü, ve  cezasını  çekecekti.

"bir  davanın  daha  sonuna  geldik  amirim".

"öyle  ne  manyak  insanlar  var  yahu kitabı  basılmadı  diye  düşünmeden  iki  kişiyi öldürdü".

"valla  öyle  amirim  bakalım  daha  neler  göreceğiz?".

"boşver daha  fazla  düşünme  bunları  şimdi hafta  sonu dinlenmene  bak".

"evet  amirim  ya  yoruldum".

"belki  yazlığa  gidersin?".

"olabilir  Fethiyeyi, çok  özledim  de İstanbul' dan,  ta  oraya iki  günlüğüne  kaçmaya  değmez,  ben gene en  iyisi  Kadıköy'de,  arkadaşlarla kafayı çekeyim".

"ne  istiyorsan  onu  yap".

"görüşürüz  amirim  başardık".

"elbet  başaracaktık her  katil  arkasında bir parmak  izi  cinayet işlerken   mutlaka  bırakır".

"öyle  hiç  yakalanamayan  katillerde   var,  ama,  nadir".

"görüşürüz".

"görüşürüz".












Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top