YOL KENARINDAKİ CESET

ABD'nin  New York, şehrinde soğuk,  bir hava  vardı.  Yağmur  yağıyordu. İnsanlar evden  işe,  işten eve  gidiyorlardı. Her  türden, milletin,  ırkın,  rengin,    insanın yaşadığı bir  şehirdi , burası.

Angelina ,  yakın  arkadaşı Jennifer ile  buluşmuştu.Bir cafedeydiler. Angelina,  35  yaşında,  bekar bir  polisti. İki  Amerikalı  kadın  oturmuş,  sohbet  ediyorlardı.

"Nick  ile ne  oldu Angelina?".

"ayrıldık".

"peki  neden?.  Neredeyse üç yıldır  beraberdiniz. Ben yakında evlenirsiniz  sanıyordum".

"bende  öyle sanıyordum,  ta  ki, kendisi beni aldattığını  itiraf  edene  kadar".

"Nick, mi?  buna  inanamıyorum. Onu  öyle  bir erkek  sanmazdım".

"bazen  dış  görünüş  aldatıcı  olabiliyor işte. Son aylarda  çok yoğundum,  işlerim  başımdan  aşkın biliyorsun,  onunla  sevişmedim, o bir  kaç  kez istedi".

"iyi  de bu  seni  aldatması anlamına  gelmemeli".

"öyle. İşte  beni  terk  etti. Onun  için  önemli  olan yatakta  iyi,  ateşli  bir kadın olması, bana  onu  sevdiğini  söyledi.  Ve bir  anda üç  yıllık  ilişki puf".

"anlıyorum".

"kadın  Ukraynalıymış".

"nedense  hiç  şaşırmadım. Fazla  güzeller. Tamam  Amerika'da da çok  güzel,  seksi kadınlar var, ama,  onlar  nasıl  desem  fazla".

"ateşliler".

"aynen  öyle. Aslında fazla  güzeller  de  demek  istemiştim".

"senin  hayatında  biri  var  mı  Jennifer?".

"yok. En son  iki tane adamla  buluştum. Biri Texas'lı,  diğeri  South  Carolina. Neyse aynı  anda   değil  tabi.  Önce ilkini  sepetledim.  Sonra  da diğerini. İkisi  de kırklı yaşlarda  bekardı. İlki  bana ilk  buluşmada eve gel,  sevişelim  dedi. Diğeri  de evliliğe  karşıymış. Kısacası  al  birinden  vur  ötekine. Erkekler için cinsellik  bu  kadar  mı  önemli?".

"önemli  olduğu  bir  gerçek  de duyguların,  aşkın,  sevginin  olmadığı  kısa  süreli  ilişkiler  bir  insanı  sence  ne  derece  tatmin  edebilir?".

"o  da bir yaşam  tarzı  ne  diyebiliriz  ki?".

"sen  öyle bir  kadın  değilsin. Anlayamıyorum. Sen  evlenilecek,  sevilecek bir kadınsın  oysa. Karşına  çıkan  erkeklerin  hakkında öyle  düşünmeleri inan  bana  onların  kaybı".

"sağol".

"takma kafanı".

"bekar  ve  özgürüz.  Bundan  daha  güzeli  mi  var?  ayrıca  unutma  burası  New  York,  biri gelir,  diğeri gider.  Her daim bu  şehirde  birileriyle tanışma  şansın  var".

"haklısın  New  York,  küçük şehirlerin  aksine daima sürprizlerin  de dolu  olduğu bir  kent".

"ve  tehlikelerin  de".

"sorma  polisim  bunu  benden  iyi  kimse  bilemez".

"görüşürüz".

"görüşürüz".

Ertesi  gün kaldırımda bir  ceset  bulunmuştu. Ceset paramparça  bir  haldeydi. Her  yerinden  bıçaklanmıştı.

yolun  kenarı kırmızıya bulanmıştı.  Yol  kenarındaki ceset  korkunçtu. Cesedin hemen yanında bira  şişeleri  vardı. Kurban epey  içip, kafayı bulmuştu.

New  York,  şehrinin  kalabalık  caddelerinin  köşesinin  birinde  böyle  bir  vakayla karşılaşmak tam  bir  dehşetti.

kötülüklerle,  tehlikelerle dolu  olan bir  metropoldü, New  York.  Buna  her  daim hazırlıklı olmak,  kendini korumak  zorundaydın.  Bu  olaydan  sonra  bir hafta kadınlar o  semtte  gece  sokağa çıkmayaya  başlamışlardı. Hatta bazıları gece  hayatını,  barı  seven  kafada  kadınlardı. Şehirde büyük  bir  korku başlamıştı.

"kurban 40  yaşında  ismi Charlotte,  dul."

"hakkında bilgi  edinmek  için  iletişime geçebileceğimiz  kim  var?".

"kuzeni Ben".

"haydi  gidelim".

Ben  ile  Manhatten'da  buluştular. Parktaydılar. Central  Park  da  güzel  bir  hava  vardı. Gençler biralarını  yudumluyor, yaşlılar köpeklerini  gezdiriyor, gençler ,ergenler  bisikletle geziyor,   kimi  de oturmuş  sohbet  ediyorlardı. Angelina,  parkları çok  severdi. Tıpkı  doğayı,  ve  çevreyi  de  sevip, koruduğu  gibi.

"Bize Charlotte,   hakkında  ne  söylersin?".

"o  iyi  bir kadındı. Sadece  boşandıktan  sonra  psikolojisi  bozuldu. Bana  geceleri kabuslar  gördüğünü  hatta bir  keresinde hayalet  gördüğünü  söyledi.  Hristiyandı. Kliseye  gider,  duasını  asla ihmal  etmezdi.  İsaya  tapardı. Cinlere, perilere  de  inanırdı.  İşte  son  zamanlarda  kafayı  onlara  takmıştı.  Ben  inanmam. Oysa  o evinde  onların  olduğunu,  bir  anda  belirdiklerini,ve   Tanrının  kendisine  ceza verdiğini, bu  yüzden  onları  gönderdiğini,  açıkça  gördüğünü, cehenneme gideceğini  söylerdi.".

"bu  ne  kadar  zamandır  böyleydi?".

"3  aydır".

"peki  ya  önceden?".

"önceden  böyle  değildi".

"dul. Kocası, evliliği  nasıldı".

"mutlu  bir  evliliği  vardı. Mick, iyi  bir  adamdı. Evliliklerindeki  tek  sorun  çocukları  olmuyordu. Charlotte ,  kısırdı. Tiroid hastalığı  da vardı  zaten,  hormonları  da gençken  düzenli çalışmıyordu".

"kocasına  ne  oldu?".

"tabi  ya  bunu  nasıl  atladım  ki. O trafik kazasında öldü".

"çok  acı".

"zaten  kocası  öldükten  sonra Charlotte,   yapayalnız  kaldı.  Benim  dışımda  kimsesi  yok. Arkadaşı  da  yok.  Yalnız  yaşıyor. Bunalımda. Kocasını çok  severdi. Kocası  onun  her  şeyiydi. Kocası  öldükten  sonra kafayı  kırdığını  düşünüyorum. Eğer öldürülmeseydi , onu bir psikolağa zorla götürecektim.  Çünkü onunla  bu  konuda  daha  önce  konuştum,  red etti. Psikolağa gitmek istemiyordu. Oysa ben  bunun  ona  iyi geleceğini  söylüyor, öyle tahmin  ediyordum. En  azından  rahatlardı. Yalnızlığını  bir nebze de   olsun  atardı. Yalnızlık  da  bir  yere  kadar. İyi  bir  şey  değil. Çok  üzülüyorum. Ölmesi korkunç. Olayı  duyduğumdan  beri  ağlıyorum,  bende kendime bir  türlü  gelemedim.  Kuzenime çok  yazık oldu. Henüz  çok  gençti. Sadece son aylarda  ruh  sağlığı oldukça bozulmuş, paranormal  vakalar yaşamaya başlamıştı. Uzaylı  gördüğünü  söylese  bu  kadar  şaşırmam , burası  New  York,  ve uzaylılara  inanan,  daha  önce  gördüğünü  söyleyen  insanları da  duydum.  Fakat  o cinlerden, perilerden, hayaletlerden bahsediyordu. Ne  yapacağımı  bilemiyordum".

"anlıyorum.  Çok  zor  bir  durum".

"öyle".

"peki  sizce  kuzeninizi  kim öldürmüş  olabilir?  şüphelendiğiniz  biri  var mı?".

"çevresinin  kötü olduğu  biri  yok,  çünkü  zaten  hiç  arkadaşı  yoktu. Muhtemelen kaçığın  biri  yani  sırf öldürmek istediği  için zavallı kuzenime kıymış  birinden  başkası  gelmiyor  aklıma.  Bu  şehirde  her türden  kaçık,  manyak  var  öyle  ki  sokakta,  kalabalıkta  yolun ortasına  işeyen  Amerikalıla'ra  bile  rastladım,  ben".

"kuzeniniz her yeri  bıçaklanmış  bir  halde  paramparça  bulundu.  Bu  bir  intikam cinayetini  çağrıştırıyor. İyi düşünün lütfen"

"aklıma  ona  zarar verebilecek  kimse  gelmiyor".

"peki  o  halde lütfen  aklınıza ufak  bir  bilgi  gelse  dahi  bizi  arayın.  Kuzeninizi  öldüreni yakalamak istiyoruz".

"umarım  o  pisliği  bulursunuz. Merak  etmeyin  aklıma bir  şey  gelirse hemen  sizi  arayacağım. Zavallı  Charlotte,  umarım  şimdi  cennettedir. Ve çok  sevdiği  kocasına orada kavuşmuştur. Yalnızlık  onu  delirtti.  Psikolojisini derinden  sarstı,  bozdu. Tanrı  kimseye  ölüm  acısı,  ve yalnızlık  hissini  vermesin. O  hastaydı,  ama,  masumdu  da.  Olmayan  şeyler  görmesi  onun  suçu  değildi. Yalnızlık kısacası onu  mahvetti".

Angelina,  uzanmış televizyon  izliyordu.  Birden  telefonu  çaldı. Arayan  eski  sevgilisiydi.Ne  istiyordu ki?

"efendim Nathan?".

"telefona  böyle  mi  çıkarsın  hep?".

"nasılsın".

"iyiyim. Ya  sen?".

"iyiyim  de  iki  yıldır  görüşmüyoruz nereden  esti şimdi  bu?".

"telefonu  Nathan  diye  açtığına  göre  beni  silmemişsin".

"neden  sileyim ki?  yıllardır  görüşmediğim  arkadaşlarım  da  telefon  defterimde  hepsi  kayıtlı".

"buna  eski  sevgililerin  de  dahil  mi?  gerçi benim  dışımda  sadece  üç  erkekle  çıktın  bunu  biliyorum".

"e  ne  olmuş  ki?".

"sadece  seni özledim.  Bu  birdenbire  oldu. Güzel  bir  ilişkimiz  vardı".

"evet vardı fakat bitti. Artık  geleceğe  bakmalıyız".

"o  gelecekte ikimiz  olsak  sen ve  ben. Bana  bir  şans  ver".

"sen  o  şansı  çoktan  kaybettin".

"nedenini  biliyorum".

"neymiş?".

"Nick,  son sevgilini  unutamıyorsun".  Oysa  o  seni  aldattı. Oysa  ben  seni  bir  kez  olsun  aldatmadım. Sadece Texas'dan  gelen  iş  teklifi  çok  iyiydi  red  edemezdim,  sana  benle  gel  dedim,  oysa  sen  bana  bunun mümkün  olmadığını  New  York'daki  işini  asla  bırakamayacağını  söyledin".

"bu  doğruydu.  Nasıl ki  senin  için  Texas'da  yeni  bir  hayat başladıysa,  benimde  işim  burada,  New  York'ı  asla  bırakamazdım.  Burada  iyi  bir  işim  var. Tamam içinde  tehlikeleri  de  barındıran  bir  iş  benimkisi  her  an  ölebilir,  başıma  bir  iş  gelebilir,  ama,  ben  polis  olmayı  seçtim ve  işimi seviyorum"."

"işini  ne  denli  sevdiğini,  önemsediğini  biliyorum".

"Nathan  neden  bu  konuları  konuşuyoruz  ki?  geçmiş  adı  üstünde  geçmiş  yaşandı,  ve  bitti. Şu  anda  aradan  iki  sene  geçmişken  eski defterleri  açmanın  hiçbir  anlamı  yok. Ayrıca  sen Nick'in  beni  aldattığını  nereden  biliyorsun? ".

"şey ona  söz  vermiştim,  ama, bunu  bana Jennifer,  söyledi".

"onu  öldüreceğim".

"bana yalnız  olduğunu  ve bizi  zamanında  birbirimize çok  yakıştırdığını  ve  tekrar denememiz  gerektiğini  söyledi".

"sende  onu  dinledin  öyle  mi?".

"ben  çocuk  ya  da ergen  değilim.  Başkasına  göre,  başkasının  sözüne göre   asla hareket  etmem. Seni  aramamın  nedeni  özlemiş olmam. Artık  New  York'a  kalıcı  olarak  döndüm. Neden  denemeyelim ki?  dedim.Şu  anda  Nick ile olsaydın  bunu  asla  yapmazdım  zaten,  sadece Jennifer, bunu  tetikledi. Ayrıldığını öğrendim. Seni  hemen  değil  sonra  aradım  zaten, önce  bir toparlamanı  bekledim".

"şu  anda  çok  yoğun bir  cinayet vakası üzerinde çalışıyorum".

"benim  için  bir  sıkıntı  yok. Bir zamanlar beraberken  de işlerin  başından  aşkındı,  yine   cinayetlerle, katillerle  uğraşıyordun.  Bir  şey  değişmedi  ki".

"nereden  biliyorsun?".

"neyi?".

"bir  kez  daha  denersek  ilişkimizin  yürüyeceğini?".

"bunu hissediyorum,  öyle  ki  kalbimin  derinliklerinden  geliyor  bu  his".

"bunu  yapamam".

"peki  sen  bilirsin  ancak  unutma  bazen  insanlar  bir  şansı  daha  hak  ederler. Ve  her  erkeğinde  Nick,  gibi  olmadığını  unutma. Texas'da iki  sene kimseyle  birlikte  olmadım. Şans  bile  vermedim.  Çünkü  aklımda  halen  daha  sen  vardın.  Bu  yüzden  başkalarını  aklımda  sen  varken kandıramazdım. Seni  arayamadım. Cesaret  edemedim. Bunu  bir  türlü  söyleyemedim. Sonra Jennifer'dan biriyle görüştüğünü  ve ilişkinizin  ciddi  olduğunu  öğrendim,  yıkıldım. Seni  unutmaya çalışıp, hayata kaldığı  yerden   devam  ettim.  Fakat  kimseyi  de  hayatıma alamadım,  bunu  bir  türlü yapamadım".

"beni  unutmadın?".

"hiç  bir  zaman".

"biliyorum sen sadık  olan  erkeklerdensin".

"o  halde?".

"bunu  bir  düşüneceğim".

"istediğin  kadar  zaman  senin  olsun.  Unutma  seni  bekleyeceğim. Senden kolay  vazgeçmem daha  doğrusu  istesem  de  senden vazgeçemem. Bunu  yapamam".

"görüşürüz".

"umarım  görüşürüz. Seni  seviyorum. Aradan  iki  sene  geçti seni  unutamadım. Üstelik  sen  hayatına  başka  birini  aldın, ondan  ayrıldın,  bunu bilmeme  rağmen sana  geri  dönüyorum  çünkü  bilirsin  bazı hisler asla değişmiyor, bazı  anılarsa  kolayca kalpten atılamıyor".

"bunu  biliyorum"  diyerek  telefonu kapattı,  Angelina. Bir  an  için  geçmişe  gitti. Nathan'ı  da çok  sevmişti.

Nick  gibi.

Nathan,  ile çok güzel  bir  ilişkileri  vardı. Tekrar yürüyüp, yürümeyeceğini  bilemiyordu. Bundan da bir  türlü  emin  değildi. Nede  olsa  aradan  iki  sene  geçmişti.

peki,  ya  bitmiş  olan bir  ilişki  yeniden gündeme  gelirse  bunun  yürüme olasılığı nedir?

Jennifer'ı  arayıp  ona bağırmak  istedi.  Ona  kızgındı. Ondan  habersiz  eski  sevgilisini  nasıl  arardı?  hangi  hakla özeline  karışırdı? o  kim oluyordu?  kendisine karışma  hakkını nasıl  kendinde  bulabiliyordu?

nasıl?

sonra  bundan  vazgeçti. En  yakın dostunun  kalbini  kırmayacaktı. Ancak kısa  bir  zaman  içinde  yine  görüşeceklerdi. Ve  bir  daha  böyle  bir  işe kalkışmaması gerektiği konusunda  onu  uyaracaktı.

ah  şu  ilişkiler,  dedi  içinden.  Bazen  ilişkilerin  yürümesi,  cinayetleri  çözmekten,  katilleri  bulmaya çalışmaktan  çok  daha  zor  olabiliyordu. Kabul  ediyordu,  oda zor  bir  kadındı, kolay  değildi. Yoğun  bir  işi  vardı. Hayatına  girecek  olan  erkek her  şeyden  önce  yoğun  çalıştığını, ve karşısındakine öyle  çok  ilgi gösteremeyeceğini  bilmeliydi. Nathan,  bunu bilen  bir  erkek  olmuştu. Nick'in, aksine o çok  daha  anlayışlıydı. Ayrıca  Nathan  çok  daha  iyi  bir kalbe  sahipti. En  azından onu  ne  aldatmıştı,  ne  de yatakta  çok iyi olan, bir  kadın  için,  ya  da  kendinden  çok  daha  güzel,  seksi olan  bir Ukraynalı,  kadın  için  onu hayatta  terk  etmezdi.

Nick,  terk  etmişti, oysa. Üstelik  yaşça kendinden çok  daha  genç bir kadını  tercih  etmişti. Beter olsun dedi  içinden.

ona  bir  şans  daha verip,  vermeyeceği  konusunu  düşünecekti.

telefonu  çaldı. Arayan  yardımcısı  idi.

"parmak  izleri Charlotte'ın  kendisine  ait  çıktı".

"anlamadım?  nasıl  yani?  bu  kendi  kendini  öldürdüğü  anlamına  mı  geliyor".

"evet  intihar  etmiş".

"neden?".

"bunu  bizde  bilemiyoruz".

hayat  tuhaftı. Galiba  kadın  kafayı  yedi, intihar  etti  diye  düşündü.

fakat gene  de  içinden  bir  ses  bunun  sır  perdesinin  farklı olduğunu  söylüyordu.

elbette  gizemli  bir cinin,  ya   da hayaletin  onu  öldürdüğüne inanmıyordu. Ancak  tahmini kadının inancı  gereği  bir  şeytan  gördüyse  korkudan  dolayı  da  kendine zarar  vermiş  olabileceği ihtimaliydi.

sebep  her  ne  ise  yazık  olmuştu. Kadın  kendi  kendini  öldürmüş,  kafayı  yemiş, intihar  etmişti.

New  York,  şehrinde intihar vakalarına  arada  bir  rastlanıyordu. Kimi  kafayı  yiyordu,  kimiyse  parasızlıktan  dolayı  şehrin  ortasında ölüveriyordu.

parklarda  uyuyanlar  bile  vardı,  bu  şehirde.

gözlerini  kapattı. Uyudu. Hava  esiyordu. Aklına  bana  bir şans ver  diyen Nathan'ın  sesi  geldi. İnsanın  evi  gibisi  yok  dedi  içinden.

bu  esnada  pencerenin kenarına bir gök  cismi gelmişti. Kondu. Uzaylıydı. Sonra hiç kimseye  görünmeden yavaşça  gözden  kayboldu.

gökyüzü  pırıl  pırıldı.

onu  hiç  kimse  görmemişti.

gizemli  vakalar   devam   edecekti.

sapıklar,  cinayetler  de  sürecekti.

iyi  insanlar  da  olacaktı.  Tıpkı  kötülerin  de  olduğu  gibi.

her  türlü  vardı, işte.

New  York,  şehrinde hayat  devam  ediyordu. İnsanlar  kalabalıklar  halinde durmadan  yürümeyi,  sürdürüyorlardı.

trafikse  ince bir  şerit  halinde  durmadan ilerleyip,  duruyordu.

bu  şehir  24  saat  yaşıyordu.

durmadan...









Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top