METRODA CESET
Başkomiser Nurettin çalışma ofisinde oturmuş davaları inceliyordu. Elindeki dosyaları okurken bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Bu esnada her zamanki gibi not almayı da ihmal etmiyordu. Birden içeriye yardımcısı Doruk, girdi.
"Amirim yeni bir cinayet işlenmiş".
"anlat bakalım. Nedir durum?"
"Olay metroda gerçekleşmiş. Tramvay yolunda bulundu ceset. Hatta metro seferleri iptal edildi. Kurban 41 yaşında evli, iki çocuklu, İzmirli bir adam".
"ilginç cesedi bırakacak öldürecek başka yer mi bulamamış? ilk defa tramvayın ortasına bırakılmış bir ceset duyuyoruz".
"haklısınız amirim de ortalık manyak dolu bu katil de bunlardan biri işte. Umarım onu en kısa zamanda yakalarız".
"umarım Doruk"diyerek bir sigara yaktı Başkomiser Nurettin, gerilmişti.
Olay mahallinde cesedin kollarının, bacaklarının koptuğu, kurbanın gözlerinin de yerinden çıkarıldığı haberini almışlardı. Katil kim? bilmiyorlardı ancak bu denli öfke, ve işkenceyle dolu olması akıllarına katilin, maktülden nefret ediyor, hatta onu tanıyor olabileceği şüphelerini doğuruyordu.
Maktülün karısı Muazzez hanım ile görüşmek üzere yola koyuldular. Bornova' ya çabuk vardık. İzmir'de ulaşım, İstanbul'a göre oldukça rahattı. Başkomiser Nurettin işi gereği on yıl İstanbul' da çalışmıştı buradan biliyordu. İzmir'i, daha çok sevmişti. Artık 55 yaşındaydı ve emekli olup bu kentte yaşamak istiyordu. Bu yaştan sonra hiç bir güç artık onu İstanbul'a geri götüremezdi. Bu şehirde karısı, ve kızıyla birlikte huzur içinde yaşamaktaydı. Gerçi onun mesleği gereği huzurdan söz etmek pek de mümkün değildi. Şehir gereği böyle düşünüyordu.
Yaşam anlamında.
Muazzez, hanım sarışın, orta yaşlarda, güzel, güler yüzlü İzmir'li, sevecen, sıcak kanlı bir kadındı.
"buyurun" diyerek onları içeriye davet etti. Ufak, ama, sevimli bir evdi. Evde kendilerini Golden karşıladı. Muazzez, hanım köpeği kendilerini rahatsız etmemesi için arka odalardan birine götürdü, ve kapıyı kapattı. Köpeğin şimdilik orada kalması daha doğru olurdu. Kızları ise yan odada ders çalışmaktaydılar.
"Muazzez hanım bize biraz eşinizden bahseder misiniz?" diye sordu, Başkomiser Nurettin.
"Sessiz kendi halinde bir adamdı. Fakat işinde çok hırslıydı. Avukattı. Çevresi epey geniştir.Çok arkadaşı var çoğunu da tanırım hepsi çok iyi insanlar".
"Eşiniz biliyorsunuz ki öldürüldü, hem de işkenceyle. Sizce bunu ona kim? niçin? yapmış olabilir?" diye bu sefer Başkomiserin yardımcısı Doruk, araya girdi.
"Size az önce de söylediğim gibi arasının kötü olduğu biri olsaydı eğer bundan mutlaka haberim olurdu. Çünkü eşim bana her şeyi anlatırdı. Aramızda gizli hiç bir şey yoktu bizim" diyerek ağlamaya başladı kadın. Daha sonra gözyaşlarını eline almış olduğu mendille kuruladı.
"Acınızı anlıyoruz. Tekrar Başınız sağ olsun. Belki de sizden çekindiği, bahsetmediği gizli bir düşmanı vardır, ve sizinde bundan haberiniz yoktur" dedi Başkomiser Nurettin.
"Sanmıyorum".
"biz sadece burada tahmin yürütüyoruz olmayadabilir elbette sadece eşiniz sizi üzmemek için eğer geçmişinde anlamaşadığı birileri varsa belki de anlatma gereği duymamış olabilir. Bu sadece bir tahmin elbette. Çünkü olay mahallinde elimize gelen raporlara göre eşiniz öldürülmeden önce epey bir dövülmüş, sonra da kolları, ve bacakları kesilerek işkenceyle öldürülmüş. Bu bize eşinizi tanıyan biri olduğu şüphesini doğuruyor" dedi Başkomiser Nurettin.
"Belki de haklı olabilirsiniz" dedi Muazzez. Olay mahallinde ceset fotoğrafı Başkomiser Nurettin'in, eline ulaştığında Nurettin, adeta şoka uğramıştı. Çünkü cesedin etrafında adeta bir kan gölü oluşmuştu. Manzara da son derece korkunçtu.
Tam bir vahşetti.
Dehşet. Hatta bir ara fotoğrafa bakarken midesi bulanmıştı kusacak gibi olmuştu o derece. Aynı zamanda korkmuştu da.
Tüyler ürpertici bir cinayetti bu. Katili bir an önce bulmaları gerekiyordu. Katilin cinayeti niçin işlediği? bu sır perdesi yakın zamanda aralanmalıydı.
Kadın tekrar ağlamaya başlamıştı.
"Bu şekilde acı çekerek öldürülmeyi kesinlikle hak etmiyordu katil her kimse bulun o orospu çocuğunu Allah onu kahretsin" dedi kadın gözyaşlarını bu seferde elleriyle kurulayarak.
"Elimizden geleni yapacağız size söz hanımefendi" dedi Başkomiser Nurettin.
Ertesi gün gene ofisteydiler.
"Amirim bu cinayet davasında henüz katile dair elimizde en ufak bir ipucu bile yok" dedi Doruk.
"Merak etme elbet bir şey çıkacaktır her katil mutlaka bir yerde hata yapar ve sonunda yakalanırlar".
"istisnalar hariç"
"Elbette dünyada hiç yakalanamamış katillerde var ve olacaktır da".
"Çok kötü bir durum be amirim".
"Orası öyle tabi acı gerçekler".
Ertesi gün sonunda başardılar. Çünkü maktülün üzerindeki parmak izini bulmuşlardı. Katilin ismi Orçun Yıldırım diye birini gösteriyordu.
Hemen onu yakaladılar. Kelepçeleri taktılar.
"Evet seni dinliyoruz masum bir adamı niçin işkenceyle öldürdün?"
DÜNYA ADİL DEĞİL
"Böyle olmayı kötü olmayı ben seçmedim. O şerefsiz suçsuz olduğum yerde beni suçlu gibi gösterdi. Davada yanımda yer almadı. Onun yüzünden suçsuz yere iki senem hapiste geçecekti. Buna izin veremezdim. Oy birliğiyle davada herkes benim yanımda oldu ve sırf bu şerefsiz hakkımda olumsuz oy verdiğinden dolayı davada kaybeden taraf oldum. Çok sinirlendim. Ona acı çektirmek istedim. O yüzden de evet korkunç şeyler yaptım. Onu önce dövdüm. Çok acı çekiyordu ve çok tuhaf onun içi acırken ben üzülmüyor adeta seviniyordum. İntikamımı alıyordum. Aslında onu iyice dövdükten sonra direk silahla vuracaktım. Fakat ben daha çok acı çekmesini istedim. Bu yüzden de kollarını, bacaklarını kestim. Zaten o anda aşırı kan kaybından dolayı anında öldü, ama, acı çekerek öldü. Korkunç bir şekilde. Yaptığım korkunç haklı değilim haksızım büyük kötülük yaptım evet ama elimde değildi yaşanılanlar ben haksızlık ve adaletsizliğe gelemiyorum. Zaten dünya ne zaman adil oldu ki? hiç bir zaman için. Ben artık cezamı çekmeye razıyım. Ömür boyu hapis yatmak inanın bana koymaz. Ben hakkımı aradım o pisliğe hakkımı haklıyken yedirtmedim. Oh be bir pislik daha dünyadan silindi ya ben onu öldürdüğüm için pişman bile değilim. Gene olsa gene yapardım. Çünkü ben intikamımı aldım".
Katili kelepçeli bir halde hapse tıktılar.
"Amirim bir dava daha böylece çözüldü".
"Evet bak sana ne demiştim? her katil mutlaka bir yerde hata yapar".
"Valla haklısınız amirim".
"Birer çay içmeye ne dersin Alsancak'da".
"Valla iyi olur amirim harika bir fikir".
İş yerinden çıkarak kendilerini direk arabaya attılar.
İzmir güzeldi.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top