Elif'in Gözyaşları
Son model arabasını gazlarken Kenan, okuldan çıkmadan önce son anda kulüp odasına uğradığı için kendine sövüyordu. Odada Timur'a rastlamış ve Timur ondan kendisini uygun bir yere atmasını istemişti. Yetişmesi gereken bir yer, içini sıkıntıyla dolduran önemli bir işi olmasına rağmen Timur'a hayır diyememişti. Belki de sebebi aslında oraya gitmek istememem, diye düşündü. Kesikli yol çizgileri bir bir akar geçerken sağ koltukta herşeyden habersiz Timur'sa günlük dertlerini sayıp döküyordu.
"Ama sosyal hizmetlerle konuşacağım yarın. Gerekirse rektöre kadar çıkarım. Bizim kulüp diğerlerinden yeni diye ne olmuş yani? Bu bizim haklarımızı geçersiz kılmaz ki? Diğerlerine torpil geçmek ne demek?"
"Siyasi abi herşey. Sen de biliyorsun."
"Biliyorum, biliyorum da kanıma dokunuyor işte."
"İstersen babamla konuşurum. Bir tanıdığı var mı, yapabileceği bir şey var mı diye?"
"Ya şimdi Cevdet amcayı bu işe karıştırmak olmaz. Ayıp olur."
"Bence o kadar önemli bir durum da değil zaten."
"Sen de böyle diyorsan biz boşuna uğraşıyoruz." Timur kızmıştı. Kenan dalgındı.
"Değmez yani bence."
"Abi sen benim anlattıklarımı başından beri dinledin mi?"
Dinlememişti.
"Kafam dalgın bugün biraz Timur. Kusura bakma."
"Önemli değil de, neden anlatmıyorsun madem ben de burada kafanı şişiriyorum."
"Yok ya. İyi oluyor sen konuş böyle."
"Yok yok. Anlat. Sude'yle mi takıştınız yine?"
Yine? Kenan bu cümleye takılmıştı. Sude'yle sık tartışıyor olabilirlerdi. Ama evlenmek üzere olan çiftler tartışırdı. Normaldi, değil mi? Bundan Timur'a neydi? Ne diye soruyordu ki Sude'yi? Burnundan soluyuşunu bastırmaya çalıştı.
"Yine mi?"
"Elektrik akımları hiç dinmiyor ya aranızda." dedi Timur saf saf gülerek. Kenan iyice kaşlarını çattı.
"Yok Sude'yle ilgili değil." dedi. Sude'yle ilgili ne olabilirdi ki? Sevdiği kızla evlenmek ve ondan çocuk sahibi olmak üzereydi. Çocuk sahibi olmak... midesi bir sıkışır gibi oldu. Önündeki arabayı solluyordu tam, ani fren yaptı. Lastikler yere acı acı sürttü. Kenan şerit değiştirdi. Öndeki araba basıp giderken yanlarından geçen diğer araçlarda küfür niteliğinde kornalar basarak uzaklaştılar.
"Sakin ol oğlum! Neyin var senin?" Timur da şimdi bir şeylerin yolunda gitmediğini farketmişti.
"Yok bir şey amına koyayım yok!!" diye kükredi Kenan.
Birkaç saniye ikisi de sessiz kaldılar. Yol çizgileri gibi akıp giderken hayat onlar sessiz ve gergindiler.
Bir zaman sonra Kenan kendini topladı ve,
"Seni nerede indireyim?" diye sordu. Timur bu anı beklermiş gibi,
"Başlarım senin atarına Kenan." dedi. "Düzgünce anlat neler oluyor yoksa pis bozuşuruz."
"Abi valla üstüme gelme bak. İşin içinden çıkamıyorum. Moralim bozuk zaten."
"Anlat ki yardım edeyim. Seni en iyi ben bilirim. Bana anlatamayacaksan kime anlatacaksın?"
Kenan derin derin nefesler aldı. Ana yoldan sapıp ara yollara girdi. Trafiğin kalabalığından uzaklaşıp sakin bir yerde arabayı kenara çekti.
"Ben bir bok yedim. Şimdi toparlayamıyorum."
"Orası belli."
"Bu Kaya'nın kız kardeşi Elif var ya..."
Timur, kendilerinden birkaç yaş küçük ve kulübün hevesli gençlerinden olan Kaya'yı severdi. Saygılı ve akıllı bulurdu. Aralarında abi kardeş ilişkisi vardı. Kaya'nın kulübe kız kardeşiyle geldiği günü hatırlıyordu. Esmer güzeli minyon bir kızdı. Liseden yeni mezun olmuş üniversiteye hazırlanıyordu. Sürekli yere bakıyordu, çok utangaçtı. Bu hovarda Kenan'ın nasıl olup da küçücük kızı baştan çıkardığını aklı almıyordu. Şaşırmaması da gerekiyordu aslında çünkü benzer şeylere defalarca kez şahit olmuştu. Yine de kendini şaşırmaktan alıkoyamıyordu. Kaya'nın kız kardeşiyle olmasına daha bir içerlemişti. Sanki kendi kardeşiyle olmuş gibi bozulmuştu.
Kenan detayları anlattıkça, Timur kendini tutamadı.
"Allah belanı versin senin!" diye patladı. "Kız liseden yeni mezun olmuş ulan. Nasıl bir şerefsizsin sen! Nasıl bu kadar ileri gidersin ayrıca! Dur durak nedir bilmez misin? Kaya'nın kardeşi oğlum! Bizim Kaya'nın!"
"Oldu bir kere abi."
"Bir keresi on keresi var mı? Ayıp değil mi? Kızın ailesine ne söyleyeceksiniz?"
Kenan da hararetlendi.
"Bir şey söylemeyeceğim tabi ki! Sessizce sonlandırmaya çalışıyorum."
"Sessizce?"
"Bir şekilde."
"Anladım ne demek istediğini."
"Sude'nin öğrenmesine izin veremem."
Kenan mutsuzdu. Timur hem mutsuz hem huzursuzdu.
"Sude'yle evleneceksin oğlum sen. Tabi ki öğrenmesine izin veremezsin." dedi.
Sude'yle.
"Duyarsa çok kötü şeyler olur."
Timur bir an için, şu şerefsize yardım etmeyeyim de ne olacaksa olsun diye düşündü. Sude duyarsa kesinlikle Kenan'ı terkederdi. Ve sonrasında istediği herşeyi yapmaya hakkı olurdu. Herşeyi... Sude istediği herşeyi yapabilirdi ve herşeyin de en güzelini hak ederdi. Ama ben, diye düşündü Timur, ben herşeyi yapamam. Çok istesem bile...
"Sude de hamile abi."
Kenan koyu birer dehliz gibi gözlerini üstüne dikerek bu cümleyi kurduğunda Timur beyninden vurulmuş gibi oldu.
"Ne?" dedi, avazı çıktığı kadar bağırmak istese de sesi pürüzlü bir fısıltı gibi çıkmıştı.
"Timur bana yardım et!"
Timur yolcu koltuğunun kapısını açıp kendini dışarı atarken,
"Siktir git. Sana bundan sonra asla yardım etmem." dedi.
Timur'un o an tek ihtiyacı temiz hava almaktı. Yoksa kusacaktı. Sanırım. Kesinlikle. Kusacaktı. Sude hamileydi. Sude bu Kenan kertenkelesinden mi hamileydi? Parası için mi? Ne için? Seviyor, diye hatırlattı kendine. Onu seviyor. Seni değil. Kaldırımı hızlı hızlı adımlarken bir sigara yaktı. Aynı anda Kenan arabayla yanaşıp tekrar yanında durdu.
"Senden yardım isteyemem. Tamam kabul. Ama hiç değilse dostluğumuzun hatırına anlattıklarımı Sude'den saklar mısın?"
Timur öfkeli bir hareket yapmamak için çenesini kasıp adımlarını hızlandırırken Kenan'ın yüzüne bakmadı. Kenan yalvarmaya devam ediyordu. Duymamaya çabalasa da miyavlar gibi sesi kulaklarını dolduruyordu. O berbat ses tonu kulaklarından içeri sızıyor, gözlerini, burnunu, ağzını, nefes borusunu yakıyordu. Kurtulmanın iki yolu vardı. Biri kolaydı ama yapamazdı. Bugüne dek en yakın arkadaşı saydığı Kenan'ı öldürecek değildi. Bu yüzden zor olanı seçti.
Kafasını sallayarak onu onayladı.
Sırf sussun diye. İşe de yaradı. Fazla uzatmadı Kenan. İstediği sözü alınca gaza basarak hızla uzaklaştı.
***************
Kenan, Elif'in söylediği adrese sözleştikleri saatten çok geç ulaştı.
Arabayı park edip binanın girişindeki zillerde yazan isimlere baktı. Kadın doğum doktorunun adını görünce irkildi. Neler olduğunu anlayamayarak gittikçe sıkışan bir nefesle merdivenleri çıktı. Tam dairenin kapısına gelmişti ki kapı açıldı. Elif içeriden gözü yaşlı bir şekilde çıktı. Tam karşısında Kenan'ı görünce korktu birden. Üstünü başını düzeltti. Kabanına sıkı sıkı sarıldı. Hiçbir şey söylemeden Kenan'ın yanından geçip basamakları inmeye başladı. Kenan kızın peşinden koştu.
"Elif ne oluyor? Neden çağırdın beni buraya?" diye döküldü.
"Tam vaktinde geldiğin için mi soruyorsun?"
"Yetişemedim. İşlerim vardı. Neler oluyor? Kadın doğum doktoruna niye geldin?"
İçinde ufacık bir ses, ufacık bir umut filizlenmişti Kenan'ın. Kızı kat arasında yakalayıp durdurdu.
"Yoksa," dedi umudun dolup taştığı sesiyle, "aldırdın mı yoksa?"
Onun gözlerindeki umudu gördüğü an Elif'in boncuk boncuk kara gözleri yaşlarla doldu. O bakışlarda ne biçim bir canavar olduğunu gördü Kenan. Yine de umut etmekten kendini alamadı. Elif uğruna Sude'den vazgeçemezdi. Hiç kimse uğruna, hiçbir şey uğruna Sude'den vazgeçemezdi.
"Evet." dedi sonunda Elif, yaşları yutkuna yutkuna. "Aldırdım. Öldürdüm bebeği. Rahat mısın şimdi? Kafanı yastığa rahat koyabilecek misin?"
Rahattı. Hem de nasıl rahattı. Hem de üstünden dağlar kalkmışçasına rahattı. Ama bunu itiraf etmemeyi bilecek kadar tecrübeli bir çapkındı. Elif'i hayatına katarak çok büyük bir hata yapmıştı. Bir şekilde telafi edecekti artık. Elif'in gazını alıp susmasını sağlamak zorundaydı.
"Yaşımız küçük daha güzelim." dedi kızın avuç içi kadar yüzünü elleri arasına alarak yaşları sildi. "Sen çok küçüksün daha. Okul okuyacaksın. Önünde güzel bir gelecek var. Benden daha iyilerini hak ediyorsun. Ödedin mi doktorun ücretini? Sana yardım edeyim mi?"
Elini cebine attı, cüzdanını çıkardı.
Elif onun yüzüne tükürmemek için kendini zor tutarken, nasıl olup da bu adamı sevdiğine inanamadı.
"Sana güvendiğim güne lanet olsun. Sana da, yalancı sevgine de, acınası merhametine de binlerce kez lanet olsun."
Öyle büyük bir yıkımdı ki genç kızın yaşadığı, kehanet oldu ahdı, beddua oldu dudaklarından zehir oldu döküldü.
"Umarım sevdiğinin binde biri kadar bile seni sevmeyen bir kadına bağlanır ve ömrünün sonuna kadar acı çekersin. Umarım ömrün boyunca şüpheler ve hayal kırıklıkları içerisinde kıvranırsın. Umarım Kenan, umarım acınası bir hayatın olur da bir gün ben nerede yanlış yaptım diye sorgularsın. İşte o gün, beni ve bu anı hatırlayacaksın. Beni bir daha ömrün boyunca görmeyeceksin ama bu anı hep hatırlayacaksın."
Selamlar...
Hatırlayamayanlar için küçük hatırlatmalar; Kenan, Atlas'ın babası. Sude, Atlas'ın annesi. Timur, İpek'in babası. Peki Kaya kim hatırladınız mı??
Yeni bölümde Yol'u okuyanlar için ufak bir sürprizim olacak🤭😇
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top