BAŞLANGIÇ
Aldattı.
Nişanlım beni aldattı.
Hemde duyduklarıma bakarsak defalarca. Hemde en yakın arkadaşımla. Onları yatakta basacak kadar ne yapmıştım onlara bilmiyorum. Beni bu aşağılık konumuna soktuklarında ellerine ne geçti onu hiç bilmiyorum..
Dağ evine gidip ona sürpriz yapacak olan saf ben, aptal ben, salak ben, asıl sürprizin bana yapıldığından habersiz olan ben.
Hayatımın en büyük şokunu yaşamıştım.
Kulağımda yankılanan o iğrenç sex seslerini silmek için neler vermezdim.
İğreniyorum şuan herkesten.Onları bastım evet ama görünmeden ordan ayrıldım. Onların karşısında dik duramazdım. O kadar gücüm yoktu.
Kahrolmuş bedenimi sürüklercesine sessizce oradan uzaklaştırmaya çalıştım. İçimdeki sesleri susturmaya çalışıyordum. Çok zordu çok çok zordu. O şerefsiz ile evlilik hayalleri kuruyorduk. Bu hayalleri mi o sürtüğe anlatıyordum.
Arabama atlayıp gaza basacaktım ama sorun şu ki bir de sürpriz bozulmasın diye arabayı uzağa park etmiştim. Yürü bakalım Elif yürü.
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker miş.
Ağaçların gölgesinde kalan yol kenarında sanki derdim yok muş gibi yürüyordum. Huzurlu bir oratmdı ama huzurum yoktu.Deli gibi ağlamak hemde deli gibi gülmek istiyordum şuan.Lanet olsun kafayı yedirecek bunlar bana sonunda.
Üzerimdeki kırmızı askılı elbiseye bakıp iyice çıldırdım.Bir de bu piç için sabahın köründe kalkıp hazırlık yapmıştım.Gerizekalı herif.
Ayağımda ki topuklu ayakkabıları çıkarıp elime aldım.Kırmızı ojelerimi ve kırmızı rujum ile bu ıssız ormanda başıma neler gelebilir tahmin bile edemezdim.
Ayaklarıma batan taşlara aldırmadan yürümeye devam ederken arabamı görünce derin bir oh çektim.
Çantamdan anahtarımı alacakken koca bir siktir çektim.Olamaz çantam orda kaldı ölsem oraya geri dönmem. Dönemem.
Yolda kaldığıma mı üzülsem yoksa onları gördüğü mü anlayacak olmalarına mı bilemedim.Bir dakika telefonu eve girerken sessize almak için elime almıştım şuan elimde olan telefonun varlığını şuan fark etmiş olmam benim suçum değildi.
Bu yaşadığım şeyi hangi bünye kolay hazmedebilir ki?
Her neyse telefonun ekranına bakınca ekrandaki yazı ufak bir kalp krizi geçirmeme sebep oldu.Şarjınız bitti.. Telefon kapanıyor. Titreyerek elimde kapanan telefona bakıp çığlık atmak istedim. Bir sen eksiktin daha aksilik var mı dünya? Verebilirsin bana?
Arabaya yaslanıp gözleri mi kapattım. Sakin olmalıyım dedikçe daha da panik oluyordum. Çantamı orda önceden unuttum derim. Onları gördüğü mü bildiği mi asla bilmeyeceklerdi.
Bunu onlara ödetmek için hain planlar kurmam lazımdı. Tabi önce şu ıssız masallar diyarı ormandan çıkmam lazım. Araba bile geçmiyordu şansıma.
Karanlık çökmeye başlamıştı.
Ayılara yem olacaktım net. Akşam olmaya başlayınca esen akşam rüzgarı tenime çarpınca irkildim.
Arabanın yanına çöküp dizlerimi kendime çektim.
Öylece yolu izlemeye başladım.
Başka yapacak bir şey yoktu.
Ölümü beklemeye razıydım geriye dönmektense.
İğrenç şeyler. Aklıma geldi bak yine midem bulanıyor gerizekalı lar.
Tövbe estağfurullah ya.
Beklemektense yolun sonuna doğru yürümeye karar verdim. Sonuç olarak arabaya binemeyecektim. Biraz yürüdükten sonra uzaktan gelen arabayı görünce sevindim.Duracağını bildiğim den dolayı otostop çekmedim.
Ani frenle yanımda tozu dumana katarak durdu. Camı indirmesini bekledim. İnen camın ardından orta yaşlı bir adam belirdi. Gevşek gevşek konuşmaya başlayınca bir adım geri gittim.
-Hayırdır güzelim yolunu mu kaybettin?
-Ha. Hayır arabam var benim mo..mola verdim sadece.
Korktuğunu belli etme korktuğunu belli etme. Gözleriyle üzerimde geziniyordu sapık abaza dayı.
-Hadi güzelim kurtlar yer seni burda atla götüreyim gideceğin yere.
-Yok teşekkür ederim dediğim gibi arabam var.
Arabayı kenara çekip aşağıya indi yanıma kadar gelip yüzüme eğildi.
-Çocuk mu var karşında basbayağı araban bozuk. Ve kıyafetine bakılırsa da sen o yolun yolcususun anlarsın ya.
Çirkin çirkin bakıp sırıttı. İmasından kurduğu cümleden ne demek istediğini anlamıştım tabiki. Normal şartlar da ince uzun parmaklarımı ona tokat atmak için kaldırmam lazımdı. Ama deli gibi korkuyordum.
-Yanlış anladınız ben o tür kadınlar dan değilim.
İçimde patlayan öfke tohumlarını dört bir yana bırakmam an meselesiydi. Hala sırıtarak bana bakması işimi zorlaştırıyordu.
Elini bacağıma götürüp okşamaya başladı.
- Atla şu arabaya hem senin iş görülsün hemde benim iş ne dersin. Neyse hakkın veririz.
-Seni piç kurusu orosbu değilim dedim sana beyinsiz ucube.
Önce yüzüne tokatı indirdim. Sonra bacak arasına tekmeyi bastım. Ters yöne doğru koşmaya başladım. Arkama baktığımda yere düşmüştü.
Ayağa kalkmaya çalışırken öfkeyle bağırmaya başladı.
- Fahişe bunun bedelini ağır ödeyeceksin. Elime geçeceksin. Elimden kaçamazsın kaçacak hiçbir yerin yok. Bence kendini de beni de boşuna yorma.
Koşmaya devam ederken arkamdan geliyor olması beni daha da tedirgin etti. Domuzu sinirlendirmiştim.
Domuz lakabı tam ona göreydi.
Bir ara buna bolca gülerim.
Şuan ne yeri ne de zamanıydı.
Birden kolumdan tutup yere fırlattı beni. Ne ara bu kadar yakınıma gelipte beni yakalamıştı. Korkuyla yerde öylece dururken üzerime doğru eğilip o pis nefesiyle fısıldadı.
-Şimdi nereye kaçacaksın seni küçük fahişe.
Sonuna gelmiştim. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak tam da buydu. Kaderime razı mı gelecektim.
Pis elleri tenimde gezmeye başladı.
Gücüm yetmiyordu hayvan herife.
Gözümden akan yaşın toprağa değmesiyle toz dumanı arasında siyah bir jeep yanımız da durdu. Hemen üzerimden itip ayağa kalktım.
Arabadan kimse inmedi ama gitmiyorduda. Kurtulmuştum. Yani galiba. Erken sevinmek olmazdı bu durumda. Karışık duygular içerisinde kalınca çenem düşer hep.Tamam sustum.
-Bu da kim zevkimizin içine ettiler dimi güzelim.
Güzelim diyen ağzının içine domuzlar sıçsın. Kusmuk herif. Nihayet kapı sesi duyuldu. Adım seslerini duyunca rahatladım.Yanımıza gelen adamı baştan aşağıya doğru süzdüm.
Siyah ayakkabı siyah takım elbise siyah gömlek siyah gravat siyah saat siyah gözlükler siyah gür saçlar ve keskin çenesinde ki siyah sakallar ile siyah kahramanım karşımdaydı.
Heybeti karşısında dili tutulan sapık konuşmayı unutmuştu adeta. Dili tutulan sadece abazan dayı değil aynı zamanda bende an itibariyle konuşmayı unutmuş gibiydim.
Dilimi çekip bağlamış gözlerimi kendine hapsetmişti. Duruşu ile bütün ormanı yerinden oynatırdı bu adam.
Gözlüklerini çıkarmak zahmetinde bulunmayan siyah kahramanım sapığımın üzerine doğru yürüdü.
-Ne oluyor burda?
Evet hadi cevap ver abaza şerefsiz. Ağzını yaya yaya güzelim diyordun ne oldu sustun bi.
-Hanım efendiye yolu tarif ediyordum.
Yalancı adi herif. Kahramanım ona inanmadı tabiki. Bakışları bana bir anlık kaydı. Sonra tekrardan adama baktı.
-Kızın üzerine çullanmış bir şekildemi yolu tarif ediyordun lan!
Boğazına yapışıp onu ağaca yasladı. Nefesinin kesildiğini anlıyordum. Büyük damarlı elleri kaslı kolları ile adamı resmen ağaca asmıştı. Adamın ayakları yerden kesilmiş yüzü mosmor olmuştu. İçimin yağları erirken titreyen sesi ile yalvarmaya başladı.
-Abi bırak gideyim yanlış anladınız.
-Ulan it.. Öldüre öldüre bitiremedim lan sizi. Tükenmedi şu siktiğim dölünüz.
-Abi vallahi kimseye bir şey demem bırak beni köpeğin olayım.
Resmen zevkten eriyordum şuan.
-Senin gibi köpeğe ihtiyacım yok. Ben sadık it severim. Senden bir bok olmaz.
Cümlesi biter bitmez belinden çıkardığı silah ile adamın kafasını dağıttı. Adam yere yığılırken eline kan bulaşmış olacak ki yere yığılan adamın ceketine ellerini sürdü. Bana döner dönmez yüzüne sıçrayan kanı görünce gözlerim karardı. Bilincim kaybolurken belimdeki güçlü kollar son hissettiğim şeydi. Birde burnuma dolan koku...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top