(kapı dinlerken)
"Üç kuruşluk şeylere kaldık sanki. Paketi açmadım bile. Veririm fakire fukaraya başımın gözümün sadakası olur."
Gözlerim doluyordu ama ağlayacak kadar değil. Bir iki kırpıştırırdım geçerdi. Hafızaya da bir çare bulsaydım... O zaman daha kolay olurdu her şey. Olduğum yerde bekledim. Alışkın olduğum muhabbetlerdi ama devamını dinlemek istiyordum. Gizliden gizliye söylenenleri duyup acı çekmek istiyordum. Soyulmuş tırnak dibini daha da kanatmak gibi, ağrıyan dişe bastırıp daha da ağrıtmak gibi... Acıyı büyütmeyi seviyor insan.
"Hadi bizi geçtim. Oğluma yanıyorum. Hayatı boyunca öyle insanların kahrını çekecek. İliğini kemiğini ister böyleleri yüz verdikçe." Annesi bunları söylerken Emir belirdi karşımda. Mutfağa doğru bir hamle yapacakken gömleğinin ucundan tutup durdurdum. Parmaklarımla asıldığım gömleğini dursa da bırakmadım. İri iri açılmış gözleriyle bana baktı, karşılık verdim kurumadan dolan gözlerimle. Bekle, dedim dudaklarımı oynatarak.
"Nasıl inandı bunlara bilmem ki, saf bir çocuk da değil." Ablasıydı bunu söyleyen. O, bu ailede bana karşı iyi niyet beslediğine inandığım iki kişiden biriydi. Diğeri benimkiler gibi dolmuş gözleriyle bakarken bana "Özür dilerim," dedi dudaklarını oynatarak. "beni affetme."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top