(kaçarken)
"Emir gelme peşimden." dedim arkama hafifçe dönerek. Bırakma beni Emir. Adımlarımı daha büyük atmaya çalıştım. Onun yürüyüşü benim koşmama denkti. Çok sürmeden önüme geçip durdurdu beni.
"Gideceğiz buradan. Söz veriyorum onları görmeyeceksin. Biraz daha sabretmemiz lazım."
Güldüm son cümlesine, ağlayabilseydim karşısında utancımı kırıp, anlardı beni. Gülmek en iyi yalan olmalıydı.
"Sabretmemiz... Emir sen sabretmiyorsun. Sabreden benim." dedim parmağımı kaburgamı deşercesine kendime bastırarak. "Biliyorum az kaldığını, sözünde duracağını da biliyorum ama içim almıyor artık. Kendime söylenenlere alıştım. 'Kara Fatma' dediler diye renkli giyinmeye çalışıyorum, meğerse esmerim diye öyle diyorlarmış. Derimi soyabilsem düşünmez soyardım Emir, senin için. Onlar beni ittikçe senin yüzündeki şu ifadeyi silebilmek için yapardım. Ama ailemi soyup atamam. Atmam Emir, senin için bile yapmam bunu. Onların rencide olmasına da müsaade etmem, duymasalar bile." O kadar çok dik durmuştum ki bir kale gibi yıkılmaz olabilmek için, ayaklarım beni taşıyamadı. Dizlerimin üzerine düşüverdim.
"Dilan kalk."
Yere baktım. Toprak alsaydı ya beni. Bu kadar sevmek iyi gelmiyor insana. Sevgi acıyı doğuruyor.
"Dilan kalkmazsan ben kaldıracağım."
Başımı sağa sola salladım. "Gücüm yok Emir. Gece üstümü örterdi annem, toprak örtsün istiyorum şimdi. Seni sevmek neden bu kadar zor?"
Benim gibi dizlerinin üzerine çöktü. Göz hizama inebilmek için sere serpe oturdu toprağa daha sonra. " 'Seni sevmek neden bu kadar kolay?' Bunun bir cevabı var mı, yok. Seninkinin de yok. İstersen git Dilan, bir şey demem."
"Gidemiyorum ki." dedim. "Emir düğün yapmayalım. Şu saçma âdetleri boş verelim. Kolay olsun seni sevmek."
Gözlerine baktım umutla. "Annem," dediğinde umut gitti, sadece baktım gözlerine.
"Ben gidemiyorum Emir," dedim ayağa kalkarken. "sen git bari. Bırak beni."
Hıçkırık seslerini duyduğumda öylece kaldım. Omuzları sarsılırken ona bunu yapanın ben olduğumu bilmek sağır olmak istememe sebep oluyordu. Duymayayım ağlayışını, görmeyeyim dahası.
"Dilan ben..." Hıçkırıkları konuşmasını bölüyordu. "Ben de yoruldum. Çok yoruldum. Ailemden utanıyorum. Sana yaptıkları için... onları affetmeyeceğim. Senin için... onlardan vazgeçmeme izin versen... vazgeçerim."
O koca adam yerde küçücük bir çocuk gibi ağlıyordu. Gözyaşlarım bile donmuştu.
"Emir kalk." dedim. "Emir sen kalkmazsan ben seni kaldıramam."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top