(geçmişte üçüncü gün)
"Tekrar teşekkür ederim."
"Tekrar rica ederim." dedim çantamın kulpunu parmaklarımda sıkıştırırken. Dünyanın en yanlış şeyini yapıyormuşum gibi geliyordu. Dünyanın en doğru şeyini yapıyormuşum gibi geliyordu.
"Nasıl anlatılır ki?.." dedi sağa sola üstünkörü bakıp çevresindeki insanlardan rahatsız olmuş gibi görünürken. "Ben sana dair her şeyi istiyorum. Cimriymişsin, kabaymışsın, yürürken ayakların aksıyormuş gibi şeyler bile olsa istiyorum. Yani bunlar sende var diye değil. İnan nedenini bilmiyorum. Sabah akşam seni neden düşünüyorum bilmiyorum. Geçer mi diye bekledim. Ararsın diye iki hafta beklerken kendime bu hissin yavaş yavaş geçeceğini söyledim. Aksine daha da arttı. Sana bugün sevgili olalım, benimle çıkar mısın gibi şeyler söylemeyeceğim. Bunlar şu hislerle doluyken yanlış geliyor."
Önümdeki tabağa bakarken gözlerim dolmuştu. Birden bu kadar karmaşık olmasına rağmen basit görünen duyguların içine girmek fazla gelmiş olmalıydı.
"İyi misin?" dedi masaya yaklaşıp yüzüme bakmaya çalışırken.
"İyiyim. İyiyim, sadece hayatımda bir şeyler üst üste gelmişti son zamanlarda. Söylediklerinden sonra kendimi kayıtsız kalmaya ikna ettiğim ne varsa kafamda patladı sanki." Parmaklarımla çekiştirip durduğum çantanın kulpuna baktım. Biraz daha çekiştirirsem koparacaktım. Parmaklarımı gevşettim. "Dersimin başlamasına az kaldı." Kolumdaki saate göz atarak söylemiştim bunu.
"Tamam, tamam vaktini almayayım. Bir saniye..." dedikten sonra çantasını karıştırmaya başladı. Küçük siyah bir kutu çıkardı ve yine titrediğini fark ettiğim eliyle masada bana yakın yere bıraktı. "İkisi de sende kalsın. İstersen at, istersen sakla... İstersen birini bana ver. Ben sadece bekleyeceğim." Güldü ardından. "Bu sefer gerçekten bekleyeceğim. Beklerken seni arayıp rahatsız etmeyeceğim." dedi.
"Estağfurullah," dedim. "Rahatsız etmedin."
Gülümsedi. "Sevindim. Açsana kutuyu." Parmaklarıyla iterek biraz daha bana yaklaştırdı. Kutuyu alıp bir süre baktım.
İçinde ne olduğunu anlamıştım ama açmaya cesaretim yoktu. "Her şey çok ani olmuyor mu? Sanki sondan başladık. Yani daha beni tanımıyorsun."
"Az önce birbirimizden bahsettik."
"Öyle değil, sevdiğimiz kitapları, yemekleri, görmek istediğimiz yerleri konuştuk. Bunlar bizi tanımlamaz ki."
Yine gülümsedi. "Haklısın, tanımlamaz ama bizi yine biz tanımladığında bu ne kadar doğru olur ki? Yansız olur mu dahası? Yaşamın içinde tanır insan karşısındakini. Ben seninle yaşamak istiyorum bundan sonraki anlarımı, yani seni bir ömür boyu tanımak istiyorum." dedikten sonra avucumda duran kutuyu çekip aldı, açtıktan sonra bıraktı önüme. İki tane ince yüzük vardı. "İstersen bir yıl bekle, istersen şimdi ver tekini. Sabırla bekleyeceğim."
Kutuyu kapatıp avucuma hapsettim. "Ben senin gibi düşünmüyorum bu konuda. En azından seni tanıyan insanlarla konuşmam için bana zaman tanı."
Gülümsedi. Gülümsemesine karşılık bir gülümsemem vardı ama şimdilik ona bunu göstermedim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top