(geçmişte beşinci gün)
"Bunu mu buldun evlenecek?"
Bir iki adım geriledim annesinin söylediklerinden sonra. Ayakkabımın bağcığı yine açılmıştı. Eğilip bağlamak istiyordum -gerçekten istiyordum. Her şey yolundaymış gibi bağcıklarımı bağlamak istiyordum her şey yolunda olmasa da.
"Anne ne söylediğinin farkında mısın?" dedi Emir. Bu tepkiyi beklemediği şaşırmış halinden belliydi. "Yanındayken söylüyorsun üstelik."
İnsan sevdiğinin onu sevdiği haliyle kalması temennisinde bulunurken sevgiden uzak konular da beliriyor bazen. Bağcıklarım hüzünle bakıyordu bana. "Gitmek istiyorum." dedim ama ben bile zor duydum sesimi.
"Tamam gezin tozun, vakit geçirin. Ona bir şey demiyorum ama evlilik de fazla. Hele bu kızla..."
Emir tüm gücü bitmiş gibi kapının yanındaki pufa bıraktı bedenini. Ellerini yüzüne örtüp parmaklarıyla alnını ovaladı. "Dilan özür dilerim. Özür dilerim ben... Ben-"
"Neden özür diliyormuşsun? Göz var nizam var, bu kız bilmiyor muydu daha en başından ikinizin denk olmadığını?"
"Gitmek istiyorum." dedim tekrar. Sesim neden çıkmıyordu?
"Özür dilerim Dilan." dedi tekrar bana doğru her şeyin geçeceğine dair umut vermek ister gibi bakarak. Emir'in hamurundaki umuttan bende yoktu. Gözlerine aynı şekilde karşılık veremiyordum.
"Giydikleri içinse bu çıkışın onu asla başka türlüsüne zorlamayacağım. Asla."
"Sen babana anlatırsın derdini." dedi annesi kollarını bağlayarak son sözü söylediğini belli eder vaziyette. Ama Emir geri adım atacak gibi değildi.
"Sen anlatsana anne. Anlat babama benim hiç olmadığım kadar mutlu olduğumu ve senin bunu istemediğini. İnsanları giyimleriyle, inançlarıyla, gelirleriyle, o an canının istediği herhangi bir sebeple yargıladığını anlat."
"Babanın farklı bir tepki vereceğini mi sanıyorsun sen?"
Emir bir şeyler söyledi ama zihnim anlamama izin vermiyordu. Ben yokmuşum gibi dönen konuşmadan uzaklaşmak istiyordum. Bağcıklarımı bağlamak ve koşarak uzaklaşmak istiyordum. "Gitmek istiyorum." dedim ve ikisinin tepkisine baktım sesimi onlara duyurup duyuramadığımı anlamak için.
Emir ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı. Elini uzatıp kolumdan tutmak istediğinde geri çekildim. "Uzak dur benden."
Eğilip bağcıklarımı bağladım. Önünde durduğum kapıyı açıp koşar adımlarla çıktım o evden. Bahçeden çıkıp ormanlık yolda bir süre yürüdüm. Emir seslense de durmadım. Önüme geçti.
"Dilan özür dilerim."
"Özür dileyip durma hiçbir şeyi değiştirmiyor bu." Sesimin soğukluğuna ben bile şaşırdım. Hayatımın hiçbir anında bu tonda duymamıştım kendi sesimi.
"Böyle olacağını düşünmemiştim. Böyle davranacağını bilemezdim."
Yürümeyi bıraktım. "İnsan dibindekinin kim olduğunu bilmiyor değil mi Emir?" Gözlerimin içine tüm dikkatiyle bakıyordu. "Neden bu yüzüğü bana verdin ha? Beni tanıyacaktın bir ömür değil mi... Annenin beni gördüğünde ne tepki vereceğini bilmiyorsun daha." dedim aynı soğuk sesimle. "Bundan daha fazla aşağılandığım bir anım yok."
"Gitme Dilan." dedi, kollarını açarak önümde duvar gibi bekledi. "Her şeyi düzeltebilirim. Sadece zaman ver."
Emir o an tutamayacağı bir söz vermişti. Ben o an tutamayacağı sözü kabullenmiştim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top