SÖZ


Kız hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Mert ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Onu sakinleştirmek için yanına yaklaştı ve sırtını sıvazladı. Bir yandan da hala şüphe duyuyordu. Aylardır hayalini kurduğu kız yanındaydı ama şimdi de şüphe yakasını bırakmıyordu. Ancak güvendiği şey kızın sözleriydi. Kız ona, eğer daha önceden şizofren değilsen sonradan şizofren olamazsın, demişti. Şizofrenlerin beyin yapılarında farklılıklar olduğunu okumuştu. Demek ki bu doğuştan gelen bir hastalıktı. Bu durumda kız gerçekti. Mert onun vestiyerin önünde duran valizine baktı. Kız kendisi için gelmişti. O ise hala sorguluyordu. Bunu yapmaya hiç gerek yoktu.

Aklındaki düşünceleri bir kenara bırakıp kıza odaklandı tekrar. Kız hala ağlıyordu. O ağladıkça Mert'in içi acıyordu. Onun bu haline dayanamıyordu. Sırtını sıvazlamaktan vazgeçti. Bunu yerine kolunu beline doladı. Onu nazikçe kendisine çekti. Kulağına fısıldadı "Ben seni asla bırakmam." Dedi. Kız bir anda onun böyle sıcak davranmasına şaşırdı. Ağlaması hemen kesildi. Kafasını kaldırıp Mert'in yüzüne baktı. Mert onun gözlerinin en derinine baktı. Kız merakla sordu "Nasıl böyle derin bakabiliyorsun?".

Mert çünkü sen burada değilken bile gözlerim baktığı her şeyi sana benzetiyordu. Gözümü kapattığım her anda senin görüntünü sundular bana. Sen gittikten sonra bile yüzüne dair hiçbir ayrıntıyı unutmadım biliyor musun?" dedi. Kız gülümsedi. Mert kızın gözyaşlarının hala yanaklarının üstünde durduğunu görünce ellerini kızın ensesinde birleştirdi ve başparmaklarının ucuyla gözyaşlarını sildi. Kızın yanakları al al oldu. Mert dayanamayıp yanağına küçük bir buse kondurdu.

Kız elektriğe yakalanmış gibi titredi. Bu hali Mert'i gülümsetti. Sonra kız Mert'in anlattıklarını hatırladı. "Sahi nasıl oldu da yüzümün bütün ayrıntılarını hatırlayabildin?" diye sordu. Bu sorunun cevabını da merak etmişti. Ama asıl derdi oluşan duygusal ortamı biraz dağıtmaktı. Daha ilk günden bu kadar istekli görünmek istemiyordu. Bir anlığına Mert için Ankara'dan ailesinin yanından kaçıp buraya geldiğini unutmuştu. Mert "Çünkü her gece senin hayalinle uyuyordum." Dedi. Kızın yanakları daha çok kızardı.

Üstelik öyle bir yanıyorlardı ki kız ne yapacağını bilemedi. Ayağa fırladı ve valizine gitti. "Sanırım eşyalarımı yerleştirmem iyi olur." Dedi. Mert şaşkınlıkla kıza baktı. "Burada benimle mi kalacaksın?" diye sordu. Bunun düşüncesi bile harikaydı. Her an her saniye kızla birlikte olmak muhteşem olurdu. Kız utandı. Başını öne eğdi. "Başka yerde kalamam. Ailem her yerde beni arıyordur. Buraya bakmak onların aklına gelmez. Hem uzun bir süre dışarı da çıkmamam gerekiyor." Dedi. Mert çok heyecanlandı. Sevinçten ne yapacağını bilmiyordu. Aylardır beklemesinin karşılığını almıştı sonunda. "Burada istediğin kadar kalabilirsin. Dışarı çıkmana gerek yok. Sen ne istiyorsan bana söylersin ben getiririm. Hem canın sıkılırsa terasa çıkabilirsin. Harika bir terasım var." Dedi.

Kızın merakla başını kaldırdığını görünce "İstersen sana göstereyim." Dedi. Kız "Olur." Dedi düşük bir onda. Kız yaklaşırken Mert kalkıp teras kapısını açtı "Buyurun kızıl saçlı hanım." Dedi. kız gülümsedi. "Benim adımı bilmene rağmen bana neden böyle hitap ediyorsun." Dedi. Mert gülümsedi. Kızın gözlerinin içine baktı. "Çünkü ben sana aşık olduğumda sen kızıl saçlı kızdın." Dedi ve ekledi

"Sana dair hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim kızıl saçların ve mükemmel gülüşündü. Bu yüzden ben de sana bu adı verdim." Dedi. Kız "Ama şimdi adımı biliyorsun. Bana adımla hitap edebilirsin." Dedi. Mert "Sen benim için hep kızıl saçlı kız olarak kalacaksın. İlk gördüğümde aşık olduğun halinle yani. Eğer seni rahatsız etmiyorsa ben sansa bu şekilde hitap etmek istiyorum." Dedi. Kız gülümsedi. "Peki derin bakışlı çocuk. Hadi terasa çıkalım." Dedi.

Birlikte terasa çıktılar. Hafif bir rüzgâr vardı. Mert hemen içeri yöneldi. Kız "Nereye?" diye sordu. Mert "Hemen geliyorum." Dedi. Mert içeriden üstüne hırka giymiş, bir tane hırkayı da omzunun üstüne atmış halde geldi. Her iki elinde de birer tane sandalye vardı. Sandalyeleri terasın en ucuna koydu. Manzaranın en net görünen yerini seçmişti. Sandalyeleri bıraktıktan sonra omzunda getirdiği fazladan hırkayı kıza uzattı. "Burası biraz soğuk gibi duruyor. İstersen hırkayı giy, yoksa üşütebilirsin." Dedi.

Kız "Neden centilmen erkekler gibi onu omuzlarıma atmıyorsun?" dedi ve gidip sandalyeye oturdu. Mert de artık bütün aşk filmlerinin bir klişesi haline gelmiş o sahneyi elleri titreyerek gerçekleştirdi. Hırkasını kızın omuzlarına örttü. Kız gülümseyerek "İşte şimdi gerçek bir centilmen oldun." Dedi.

Mert kızın yanına oturduğunda bir süre sessizlik oldu. Yan yana oturmuşlar denizi izliyorlardı. Dalgaların sesi terastan duyuluyordu. Mert'in kalbi inanılmaz hızlı atmaya başlamıştı. Kalbinin atış seslerini etraftaki seslere rağmen duyabiliyordu. Sanki kalbinden kulaklarına doğrudan bir ses kanalı açılmıştı. Öylesine yakından duyuluyordu ses. Mert bir süre sonra deniz yerine kızı izlemeye başladı. Kız sanki bir şeyler düşünüyordu. onun düşüncelerini bilmeyi çok isterdi. Acaba şuanda ne düşünüyordu.

Sessizliği bozan kız oldu. "Sana bir şey sormak istiyorum ama vereceğin cevap beni korkutuyor." Dedi. Bu sözler Mert'in düşünmesine sebep oldu. yoksa onu hala sevip sevmediğini mi soracaktı. Korktuğu şey bu bir ay içinde duygularının değişmiş olması mıydı? Mert aklında bu ihtimaller varken "Soru sormadan ne cevap vereceğimi bilemezsin ki." Dedi sevecen bir ses tonuyla. Gülümseyerek onu cesaretlendirmeye çalışmıştı. Kız "Haklısın. En iyi sormak galiba." Dedi. Sonra Mert'e baktı. Ondan bir tepki bekledi. Mert kafasıyla onayladı. Bunun üzerine kız "Sen çok zayıflamışsın. Ayrıca gözaltların da simsiyah olmuş. Gözlerinin beyaz kısmıysa kıpkırmızı olmuş. Bunların nedeni nedir? Hasta mısın?" diye sordu.

Mert yalancıktan öksürdü. "Evet hastayım hem de çok hastayım." Dedi. Kız hemen ona döndü. "Ciddi misin? Nedir hastalığın?" diye sordu. Mert gülümsedi "Benim hastalığım kara sevda. Bir insanı bütün her şeyi yok sayarak sevmek deniyor. Onun sevgilisi olduğunu bilmene rağmen yüzsüzce ona aşk yazıları yazmana sebep oluyor. Ona kavuşamadığın için yemeden içmeden kesilmene, uykularının kaçmasına sebep oluyor. Bütün hayatını tek bir düşüncenin esir almasına neden oluyor. Hayatın resmen ikiye bölünüyor. Ondan öncesi ve ondan sonrası. Başka hiçbir şey yok. Sevdiğin olmayınca yaşamayı unutmuş birisine dönüşüyorsun. Baktığın her yerde onu görüyorsun. Gece yastığa başını koyduğunda onun kokusunu duyuyorsun. Yani bütün hayatın tek bir insan bağımlı hale geliyor. O yoksa sen de var olmuş sayılmıyorsun." Dedi.

Kız başını öne eğdi. "Ben yazdıklarına inanıyordum ama biraz da abarttığını düşünüyordum. Ama şimdi görüyorum ki her şey gerçekmiş. Seni bu hallere düşürdüğüm için özür dilerim. Beni affedebilir misin?" diye sordu. Mert'in elini tutup avuçlarının arasına aldı. Mert onun avuçlarının arasındaki eline baktı. Yüzü kızardı. Kalbi çığırından çıkmıştı. "Hayır affetmem." Dedi. kıza biraz nazlanmak istiyordu. Kız bu cevabı beklemiyordu. Şaşkınlıkla kafasını kaldırdı ve Mert'e baktı "Neden?" diye sordu.

Mert "Çünkü bana söz vermedin." Dedi. Kızın şaşkınlığı daha çok arttı "Ne sözü?" diye sordu. Mert olayın istediği gibi ilerlemesine seviniyordu ama bu sevincini kıza belli etmiyordu. Gayet ciddi bir tavır takınarak "Yanımda kalacağına söz vermelisin." Dedi. kız bu cevabı duyunca gülümsedi. "Ama daha seni çok fazla tanımıyorum ki." Dedi. naz yapma sırası ona geçmişti. Mert "Tanımıyorsun ama bana güveniyorsun." Dedi kendinden emin bir şekilde. Kız "Bunu nasıl anladın?" diye sordu.

"Ailenden kaçıp benim yanıma gelmenden olabilir mi?" diye sordu Mert gülümseyerek. Kız hala Mert'in elini avuçlarında tutuyordu. elini usulca okşadı. "Evet doğru söylüyorsun. Seni tanımıyorum ama sana güveniyorum. Çünkü yazıların bana gerçekten aşık olduğunun birer kanıtı. Gerçekten seven insanlar asla zarar veremez sevdiğine. Çünkü onun canı acırsa kendisinin de canı yanar. Gerçek sevenler sevdikleriyle yekvücut olurlar. Kalpleri birlikte çarpmaya başlar. Birinin acısını diğeri de hisseder. Birbirlerinin sevincinden mutlu olurlar. İşte bu yüzden ben seni tanımasam da sana güveniyorum. Sen bana zarar veremezsin." Dedi.

Mert boş duran elini kızın yüzüne götürdü. Elini yanağına koydu. kızın yanağını biraz okşadı. Sonra birden ayağa kalktı. "Senin yüzün buz gibi olmuş. Hadi hemen içeri geçelim." Dedi telaşla. Belki farkında değildi ama bu hareketiyle kızın söylediklerini bir kere daha haklı çıkarmıştı. Kız gülümseyerek ayağa kalktı ve içeri geçti. Mert de onun peşinden sandalyeleri alıp içeri girdi.

Kız L koltukta oturuyordu. Mert sandalyeleri masaya bıraktıktan sonra "İstersen sana battaniye getireyim. Çok üşümüş gibiydin." Dedi. Kız "Hayır, gerek yok." Dedi. Ayağa kalktı ve mutfak tezgâhının önüne geldi. Orada gözleri bir şeyler aradı. Bulamamış olacak ki buzdolabına yöneldi. Mert onun buzdolabını açtığını görünce hemen sordu. "Aç mısın?". Kız yine olumsuz anlamda kafasını salladı. "İçecek bir şeyler arıyorum." Dedi. Mert "İstersen sana kahve yapayım." Dedi.

Kız o sırada buzdolabının kapağında duran şarabı gördü. "Demek kendini bunlarla avutuyordun." Dedi. Şişeyi kaldırıp Mert'e gösterdi. "Hiçbir şey senin yokluğunun verdi acıyı teselli edemez." Dedi. kızın yanakları şişedeki şarap gibi kırmızlaştı. "Nasıl bu kadar duygu dolu sözler kurabiliyorsun." Dedi. Mert elini göğsünde kalbinin olduğu noktaya koydu ve "Çünkü buradan konuşuyorum." Dedi. Kız gülümsedi. Elindeki şarap şişesini yerine bıraktı. "Kahve iyi bir fikre benziyor. Ama bana yerini söylersen ben yaparım." Dedi. Mert işaret parmağıyla göstererek "Orada." Dedi.

Aksiliğe bakın ki kahve kavanozunun yanında uyku hapları vardı. kız kahve yerine onu aldı. "Bu ne hapı?" diye sordu. Mert "Uyku." Diyebildi sadece. Başını öne eğmiş suçlu bir çocuk gibi çok kısık bir ses tonunda konuşmuştu. Kız hap kutusunu aldığı yere bıraktı. Mert'in yanına yaklaştı. Elini çenesinin altına koyup öne eğdiği başını kaldırdı Mert'in. "Senin hiçbir suçun yok. Sen sütten çıkmış ak kaşık kadar temiz ve safsın. Sana bütün bunları yaşattığım için özür dilerim. Az önce terasta benden bir söz vermemi istemiştin. Sana söz veriyorum. Sen beni böyle sevdikçe ben hep senin yanında kalacağım." Dedi.

Mert onun söz vermesine çok memnun oldu. Gözlerinin içine baktı. Onun sözlerinin doğruluğunu sorgulamadı bile. Kendisini bir hayali içerisinde gibi hissediyordu. Daha dün burada bu kızın aşkının verdiği acıyla kıvranırken şimdi karşısında duruyordu. Üstelik yanında kalacağına da söz veriyordu. Bütün bunların rüya olmasından korkuyordu. Birazdan uyandığında kızı yanında bulamamak cehenneme düşmekten farksızdı. Mert kızın gözlerine baktı bir kez daha. Elini kızın beline doladı ve kendisine çekti. Kız bunu beklemiyordu. Vücutları birleşmişti. Gözlerinin en derinine bakarak onu öptü Mert. 

İnstagram: bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top