12. Bölüm ● Ziyaret ●
İyi okumalar 💫
Garajın içinde sağa sola volta atarken kafasında binbir türlü plan kuruyordu Nilay.
"Mahvedicem o kızı ya."
"Önce bir sakin mi olsan artık Nilay."
Onun sağa sola sinirli bir şekilde yürüyüşünü izliyordu Merve. Arkadaşının bu hali ona fazlasıyla kontrolsüz geliyordu.
"Nasıl sakin olayım Merve? Sen söyle ne yapayım?"
"Böyle saçma saçma etrafta dolaşıp terör estirmek dışında bir şeyler yapabilirsin Nilay."
Nilay sakinleşmek için duraksadı.Elleri birbirine karışmış sarı-pembe saçlarının arasına giderken ne yapabileceği konusunda düşünmeye başladı.
"Bu kızın beceriksiz olduğunu biliyoruz. Öyle değil mi?" Diye kısık sesle sordu Merve. Kafasından geçen sinsi düşüncelerden keyif almaya başlamış gibiydi.
"Ahmağın teki! Hiçbir halttan anladığı da yok."
"O zaman bırakalım sizin gruba dahil olsun. Çetenin içine girmeye başladıkça ve onun da omuzlarına yük bindikçe daha çok bocalayacak. Yanında yardım isteyebileceği birini arayacak. Bu kişinin Kerem ve Aybars olmasını istemiyorsak..." Gözleri keyifle parıldadı. Nilay ise ne olduğunu anlayamadan Merve'nin yüzüne baktı. "O sen olmalısın."
"Ne? Sen ne saçmalıyorsun Merve? Ben kıza iki dakika bile tahammül edemiyorum diyorum. Sen ise arkadaş mı olmamı istiyorsun! Yardım falan etmem. Kendi beceriksizliğinde boğuluşunu izlerim."
Merve Nilay'ın karşısına geçerek onu omuzlarından tuttu. "Sakin ol. Sana kızın en iyi arkadaşı ol demiyorum." Diyerek gözlerini devirdi. "Hala anlamıyor musun? Sadece onun öyle düşünmesini sağla."
Alayla güldü Nilay. "Tanıştığımız günden beri kızla uğraşıyorum. Bunca olaydan sonra gelip benim arkadaşlık numaralarıma inanacak kadar da aptal olamaz."
"Sen inandırırsın. Güveniyorum sana." Diyerek onu cesaretlendirdi Merve. Durumdan sıkılarak derin bir nefes alıp verdi.
"Şimdi... Hadi yeni arkadaşının evine bir ziyarete git."
****
"Bak bu işi bence bir düşün Kemal. Aklına yatmayan nesi var anlamadım?"
Berin tembel tembel salona inip akşam yemeği için masada toplananlar arasında yerini aldı. Amcası Bülent her zamanki gibi yarı sarhoş durumdaydı. Babası Kemal'i yine bir şeyler için ikna etmeye çalışıyor gibiydi fakat babası onu hiç kaale almıyor gözüküyordu. Bülent ağabeyinin ilgisiz oluşunu fark ederek daha çok zorladı.
"Yoksa bana mı güvenmiyorsun sen Kemal?"
"Yemekten sonra konuşalım bunları Bülent."
Diyalogları bu noktada sonlanırken Bülent keyifsiz bir şekilde tabağına konan pilavdan bir kaşık aldı. Kısa bir an sessizliğe bürünen masa zil sesinin yayılmasıyla tekrar bozuldu.
"Birini mi bekliyorduk?" Diye sordu Kemal Bey eşine.
"Aslında Hayır. Kızım kapıya bir bakar mısın kim gelmiş."
Berin çatalını bırakıp ayaklandı. Merakla kapıya gidip bir kere daha zilin çalmasıyla direkt açtı. Karşısında gördüğü kişiyle şaşkınca donakaldı.
"Senin burada ne işin var Nilay?" dedi hızlıca. "Evimin yerini nereden biliyorsun? Neden geldin?"
Nilay istemeyerek de olsa sevecen gözükmeye çalışarak elinde tuttuğu cupcake kutusunu ona doğru uzattı.
"Elinde yiyecekle gelmiş arkadaşına böyle davranman çok kaba değil mi Berin? Girebilir miyim?" Berin'in cevabını beklemeden içeriye adımını attı ve kutuyu onun eline tutuşturdu. "Teşekkür ederim."
Berin ona aldırış etmeden yanından geçip salona ilerleyen Nilay'a öfkeyle baktı. Hızlıca kolundan kavrayıp onu durdururken öfkesini sesine yansıtmamaya çalışarak konuştu.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Evime öylece giremezsin. Hem neden geldin? Neyin peşindesin?"
Nilay onun sert tavrı karşısında sakin kalmak için çabaladı. Aklına Merve ile konuştukları geldi. Plana sadık kalmalıydı. Berin'in koluna sıkan eline doğru kaydırdı gözlerini ve bir kaşı havaya kalktı.
"Berin?"
Şaşkın bakışlarla yanlarına gelen annesinin sesi ile kendine gelerek elini geri çekti Berin.
"Neler oluyor?"
"İyi akşamlar. Ben Berin'in arkadaşı Nilay."
Nilay, kendinin bile şaşırdığı bir sakinlikle gülümseyip sevecen sayılan bir tavırla annesine selam verdi.
"Yeni taşındınız biliyorum. Çok rahatsızlık vermek istemem ama Berin ile kardeşim aynı okuldalar. Ona geçen haftanın ders notlarını getirdim. Kardeşim biraz rahatsız da..."
"Ah hoş geldin kızım. Biz de yemek yiyorduk. Buyur gel."
Annesi Nilay'ı sofralarına davet ederken Berin tekrar araya girdi.
"Yok anne Nilay kardeşinin yanına geri dönsün. Madem rahatsız-"
"Aslında size eşlik edebilirim. Annem evde kardeşimle." Sinsi bir gülümseme ile Berin'e doğru çevirdi kafasını. "Anneni kırmayayım şimdi. Ayıp olmasın değil mi Berin?"
Berin onun oyununa geldiğini hissederek iç çekti. Daha fazla karşı koyup annesinin ilgisini çekmek istemiyordu. Elindeki kutuyu gösterip "Ben bunları mutfağa bırakıp geliyorum." diyerek yanlarından ayrıldı. Annesi ve Nilay masaya geçerken o da mutfağa girip gri eşofmanının cebinden telefonunu çıkarttı. Mesaj bölümüne gelip Aybars'a yazdı.
'Nilay'ı bizim eve sen mi gönderdin? Yine neyin peşindesiniz?'
Telefonu tekrar cebine koyup kutuyu mermer tezgahın üzerine bırakarak salona geri döndü. Nilay masaya yerleşmiş, hatta ailesiyle sohbet etmeye başlamıştı bile.
"Kızım arkadaşına servis getirmedin mi? Ah neyse ben hemen hallederim."
Berin, Nilay'ın yanına oturdu. Onun gülümsemesine pek içten olmayan bir gülümseme ile karşılık verirken kulağına doğru eğildi.
"Neden buradasın Nilay?"
Nilay gülümsemesini bozmadan ona doğru yaklaştı.
"Arkadaş olmaya çalışıyorum. En azından deniyorum. Bunun nesini anlayamıyorsun?"
Berin ona gülmemek için kendini zor tuttu. Daha geçen gün onun için söylediği, hissettiği şeyleri kendi kulaklarıyla duymuştu. Nilay ona hiç samimi gelmiyordu.
"Arkadaş mı?" Dedi gülmesini bastırmak için dudaklarını eliyle kapatırken.
"Evet. İdrak edemiyorsan heceleyeyim mi Berin?"
"Sen bizim kızla aynı okulda değilsin yani öyle mi?"
Babasının sesi ile birbirlerinden uzaklaştılar. Berin cebinde titreyen telefonu yavaşça çıkarıp masanın altından gelen mesaja bakarken Nilay tekrar sohbete başlamıştı.
"Hayır. Ama ben de o okuldan mezun olmuştum."
Berin telefonun titremesi ile cebinden çıkarttı. Gelen mesaj Aybars'tandı.
'Hayır.'
Net ve kısa mesajın ardından Berin daha çok meraklandı. Annesinin servisinden sonra gerginliğini azaltmak için önündeki su bardağından büyük bir yudum aldı.
"Ama yine de Berin ile de görüşüyoruz. Bizim grupla bu ara daha fazla takılıyor."
Berin kuru bir öksürükle araya girdi. Neredeyse içtiği suyu geri püskürtecekti.
"Berin? İyi misin kızım?"
Annesi telaşla kızının sırtını sıvazlarken Nilay konuşmaya devam etti. Berin'in ailesine motorcular hakkında hiçbir şey söylemediğini o an anladı.
"Ben kardeşim sayesinde Berin ile tanışmıştım. Sonra kendi arkadaş grubumla da tanıştırdım. O şekilde oldu yani."
Berin korkuyla açılan gözlerle Nilay'a baktı fakat beklediği gibi olmamış Nilay durumu çabucak toparlamıştı. Nilay ona dönüp güven verici bir gülümsemeyle baktı. Sarı pembe saçlarını neşeyle savurup önüne konulan yemekten bir kaşık aldı. Berin her ne kadar hala ona güvenemiyor olsa da kafası karışmıştı. Şu an yaratmaya çalıştığı sahte samimiyetin arkasında ne gizlediğini merak ediyordu.
♤
Akşamın sonunda Nilay hiçbir sorun çıkartmadan evden gitmiş ve aile üyeleri de Nilay'yı çok sevmişti. Berin onların sorularını geçiştirip uyumak için odasına çıktı.
Üzerindeki siyah hırkayı çıkartıp dolabına attı ve beyaz vücudunu saran askılı badisi ile kaldı. kapının hemen çaprazında kalan beyaz çerçeveli elips şeklindeki boy aynasına yaklaştı ve dağılmış topuzunu toparladı. Tam o anda boy aynasında arkasında kalan pencerenin kenarındaki görüntünün yansımasıyla irkildi. Dudaklarından ufak bir çığlık kaçarken elini direkt ağzına götürdü.
Yavaşça arkasını dönüp pencerenin kenarında dikilen kişiye baktı. pencere sonuna kadar açıktı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun burada ne işin var!?"
Berin korkuyla yüksek çıkan sesini fark edip direkt odasının kapısını kapatıp kilitledi. Ardından tekrar arkasına dönüp pencereden içeriye gizlice girmiş Aybars'a doğru ilerledi. Aybars onun kızgın yüz ifadesini sırıtarak izlerken gayet rahattı.
"Ufak bir ziyaret diyelim." Dedi sarı saçının önüne düşen tellerini geriye yapıştırırken. Berin korku ve heyecanı aynı anda yaşıyordu. Ne yapacağını bilemeyip sağa sola bakındı ve tekrar kapıya doğru gitti. Kapıya kulağını yaklaştırıp birisinin gelmediğine emin olduktan sonra derin bir nefes alıp verdi. Ardından sinirle arkasını dönüp ona doğru gelen Aybars'ın üzerine yürüdü.
"Önce Nilay şimdi de sen! Ne oluyor!? Derdiniz ne? Yatak odamda ne arıyorsun Aybars?"
Aybars sanki onu hiç duymamış gibi Gözleri odada çevirdi. Açılmamış bir iki koli, beyazlı pembeli yatak örtüsü ve krem rengi duvarlara asılmış birkaç tablo.
"Şirin."
"Dalga mı geçiyorsun?"
Berin sesini kısarken öfkeden yanaklarının pembe pembe olduğunu hissediyordu. Aybars bugün onu gördüğü gibiydi. Sadece biraz daha dağılmış gözüküyordu ve tam karşı karşıya geldiklerinde ise parfümüne karışan içki kokusunu artık net bir şekilde alıyordu.
"Buraya nasıl girdin?"
Aybars tekrar gözlerini yüzü tamamen pembe renge dönen kıza çevirdi. Keyifle bir dudağı yukarı kıvrıldı.
"Işınlanma yeteneğim var."
"Burada ne arıyorsun?"
"Benden kaçamayacağın için buradayım. Konuşacağız."
Berin şaşkınlıkla dudaklarını araladı.
"Konuşmak için bu saati ve yatak odamı mı tercih ettin Aybars?"
Aybars ona doğru bir adım daha attı. Yüzünde hala imalı bir gülümseme vardı.
"Genelde bu konumda konuşmayı tercih etmem ama evet."
Berin birkaç saniye duraksadı. Karşısında yarı sarhoş yarı uyanık duran adamın ne demek istediğini anlamıştı.
"Nasıl geldiysen git. Yarın sabah konuşuruz. Site çıkışında buluşalım."
"Olmaz." Ona doğru bir adım daha attı. "Seni beklemekten sıkıldım. Canım şimdi konuşmak istiyor."
Gözleri yatağın üstündeki küçük, beyaz renk oyuncak ayıya takıldı.
"Hoş. Pembe olmaması şaşırtıcı."
"Aybars! Ne diyeceksen de ve git o zaman ya. Ailem evde farkındasın değil mi? Ne yaptığını sanıyorsun?"
O an kapıya yaklaşan bir çift ayak sesi duydu Berin. Annesinin boğuk bir sesle ona seslenişi ile yerinden sıçradı.
"Annem! Annem geliyor!"
Telaşla bir kapıya bir Aybars'a doğru git gel yaparken Aybars bundan hiç rahatsız olmamış gibi gülümsedi. Kendini Berin'in yatağına sert bir şekilde bıraktı.
"Basıldık mı?"
Dedi gülerek. Eline aldığı oyuncak ayıyı havaya atıp tutarken Berin onun rahatlığı karşısında şaşkına döndü. Ardından kapının tıklatılmasıyla toparlandı.
"Salak saçma davranma Aybars! Hadi kalk!"
Fısıldayarak konuşup onu çekiştirdi. Aybars ona ayak uydururken kendisini giysi dolabına sokmasına izin verdi.
"Burası benim için küçük-"
"Konuşmayı kes! Sakın buradan çıkma!"
Berin hızlıca onun yüzüne kapağı kapadı ve hızlı adımlarla kapıya gitti. Kilidi yavaşça çevirip açtı ge sanki uykuluymuş gibi davrandı.
"Anne? Ne oldu?"
Annesi merakla kızını inceledi. Ardından içeriye doğru birkaç adım attı ve etrafı gözetledi.
"Ne oluyor Berin? Sanki çığlık atıyordun?"
"Ne çığlığı? Bir şey yok. Uyumaya hazırlanıyorum." annesi biraz daha içeri girdi ve şüpheci bir tavırla kızını süzdü.
"Kapın neden kilitliydi?"
"Eve yeni taşındık anne. Ne olur ne olmaz diye hala kilitliyorum. Bir sorun mu var?"
Sessiz geçen birkaç saniyeden sonra annesi ikna olmuş gibiydi. Kızına iyi geceler diledikten sonra odadan çıktı. Berin onun gidişiyle kapıyı kapatıp tekrar kilitledi.
Onun gidişiyle dolabın içinden çıkan Aybars'a doğru hızlıca yürüdü.
"Beni ne hale düşürdün farkında mısın? Artık git!"
"Pekala." Dedi Aybars bu defa onu şaşırtarak.
"Gidiyorum. Yarın sabah site çıkışında buluşalım. Bu defa kaçmaya çalışma Berin."
Ona doğru uysalca yaklaştı Aybars. Mavi gözleri bir an için parlarken onun neredeyse düşecek durumda olan siyah lastik tokasını saçlarından çekip çıkarttı.
Berin onun dokunuşuyla duraksadı. Aybars giderek yaklaşırken kımıldamadan öylece durdu. Aybars bir elini yavaşça onun yanağına kondururken tenini okşadı. Tokayı kolunda gezdirip eline ulaştırdı ve yaklaştığı gibi aniden kendini geriye çekti.
"İyi geceler."
"İyi geceler..." diyerek mırıltılı bir sesle ona karşılık verdi Berin ve onun pencereden gidişini izledi.
♤
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top