Bölüm 11

  Yine koridorlarda o gülüşmeler... Sesler bu sefer daha yakından geliyor. Çünkü kliniğin ortasındayım. Nasıl geldim buraya? En son bilgisayar tamir ediyordum ben. Bilgisayar tamiri dediğimde önemli bir şey yok. Arayüzü değiştirmişler, aradıklarını bulamıyorlar. Ancak hiç söylenmiyorum. Bu saatte herkes mezarlarında ben ise özgürüm, mezarlıkta dolaşıyorum.

"Söz verdiğin gibi bahçeye çıkabilecek miyim?" diye sordum.

"Bahçe saati değil biliyorsun," diye cevap verdi yanımdaki. Bu sırada konuşmamız diğerlerinin de dikkatini çekiyor. Yüzlerini bize dönüp bizi dinlemeye başlıyorlar. Bize bakanların arasında biri dikkatimi çekiyor ki nedenini biliyorsunuz.

"Bu saatte odamda (tabi mezar demiyoruz kızıyorlar) olmalıyım biliyorum," dedim. Herhalde söylediğimi anlamıştır. Yüzüne baktım, anlamış.

"Peki öyle olsun," dedi yanıma gelen bir diğeri. Yemyeşil gözleri ile bana bakan meleğimdi bu gelen. Koluma girdi ve "Birlikte çıkalım olur mu?" diye sordu. O kadar çok sevinçliyim ki!

Beraber koridorları yürüyoruz. Etrafıma baktığımda herkesin bana baktığını fark ediyorum. Sonuçta iki saat daha erken bahçeye çıkabilmiştim. Diğerleri beni kıskanıyor, bunu hissedebiliyorum. Onlardan farklı olarak işe yarar bir insanım, her ne kadar buranın bir hastası olsam da. Yanıma dönüp baktığımda meleğimi görüyorum. Yüzündeki mutluluk hemen belli oluyor. Yüzüme bakmıyor şu anda; gideceğimiz yere odaklanmış durumda. Dikkatini çekmek için bir şeyler yaptım ancak ilgilenmedi. Ancak gördü, biliyorum. Profesyonellik bu olsa gerek.

Bahçeye çıktığımda senelerce hapisten serbest bırakılmış gibi hissettim. Uzun süren bir esaret bitmiş gibiydi. Ancak esaret demir parmaklıkların ardında olmaktan ziyade daha çok zihnimde gibi. Biri beni düşüncelerime hapsetmişti. O biri kimse anahtarı iyi bir yere saklamış gibiydi.

Meleğim yanıma yaklaştı ve "İyi misin?" diye sordu.

Başımı evet anlamında sallayarak cevap verdim. Ancak bu konuyu konuşmak istemiyorum. Hatırlamak bile acı veriyor.

Koluma dokundu yeşil gözlü melek. "Halbuki tedavin de iyi gidiyordu."

"Bilemedim, bir anda içimden öyle davranmak geldi," dedim. Gerçekten de öyle olmuştu, "Ben sanki başka bir ben gibiyim."

"Bunu doktoruna söyleyelim, tamam mı?" diye sordu, bana biraz daha yaklaşarak.

Yine konuşmadım, başımı sallayarak onayladım. Bana gülümsedi. Sonra önlüğündeki cebinde duran gözlüğü çıkarıp taktı. Sonra beni incelemeye başladı, "Bakalım bir hasar var mı," diye dalga geçercesine. "Bir yerin ağrıyor mu?"

Hayır anlamında başımı salladım. Aslında başım biraz ağrıyordu ancak çok da kötü değildi. Bu yüzden ben de söylememeyi tercih ettim. O da beni incelemeyi bıraktı ve "Ben şu bankta oturacağım," dedi. "Bitince beraber gideriz."

Ben de sevdiğim ağacın altına doğru yürüdüm. Kitabım da yanımdaydı.

"Fazla uzaklaşmak yok ama," dedi yeşil gözlü tatlı şey, elleri önlüğün cebinde.

"Tamam," dedim arkamı dönmeden. Ağacın altına oturup kitabımı okudum.

Beraber içeri yürüme vakti geldi. Hemen yanımda bitiverdi. Bu koluna girdim bu sefer. Bir şeyler söylemeye çalıştı ama ben ona sessiz olmasını söyledim. Beraber yeşiller içindeki bu yürüyün tadını çıkarmak lazım. Yavaş yavaş adımlarla tekrar mezarlığa doğru yürüdük beraber.

Odanın ortasına geldik. Zaman sanki hızlandı ve güneş hızla battı. Bir anda etrafımız karanlığa gömülmüştü. Yanımdaki yeşil gözlü güzel kadın yavaş yavaş gözümün önünde orta yaşlı bir adama dönüştü. Duvarlarda bu dönüşüme ayak uydurdu; beyaz duvarlar bir anda koyu kahverengi oldu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top