Madam Giry'nin Opera Hayaletiyle Kişisel İlişkisine Dair Şaşırtıcı İfşaatı
Komiserin yöneticilerin odasına girişinden önce, Remy ile Mercier'in boş yere girmeyi denedikleri ve Mösyö Richard ile Mösyö Moncharmin'in kendilerini yanlarına aldıkları ve okurun henüz haberdar olmadığı bir şeyle birlikte kendilerini kilitledikleri ofiste gerçekleşen ve bir tarihçi olarak benim daha fazla geciktirmeden açıklamayı görev edindim. Bazı sıra dışı olayları izah etmeliyim.
Bir süre önce, yöneticilerin hallerinin hiç de hoş olmayan bir şekilde değiştiğini söylemiştim. Bu değişimin sadece o ünlü gala gösterisinde avizenin düşmesiyle ilgili olmadığını söylememin de bazı sebepleri vardı.
Okur, hayaletin yirmi bin franklık ilk ödemesini gizlice aldığına emin olabilir. Ah, ne iniltiler ne diş gıcırtılarıydı onlar öyle!
Yine de her şey mümkün olan en basit şekilde hallolmuştu. Yöneticiler bir sabah masalarında. Mösyö O.H. 'ye özel yazan ve yanında bizzat O.H.'den bir not bulunan bir zarf buldular.
Protokol maddesinde belirtilenleri uygulamanın vakti geldi. Lütfen yirmi tane bin franklık banknotun tamamım bu zarfa koyun, zarfı kendi mührünüzle mühürleyin ve gereğini yapacak olan Madam Giry'ye teslim edin.
Yöneticiler hiç tereddüt etmeden, bu baş belası mesajları özenle kilitli tuttuktan ofislerine nasıl teslim edilebildiğini soruşturmakla vakit kaybetmeden, bu gizemli şantajcıyı yakalama fırsatının üzerine atladılar. Olan biten her şeyi kimseye söylememeleri şartıyla Gabriel ve Mercier'e anlattıktan sonra, yirmi bin frankı zarfa koyup işinin başına dönmüş olan Madam Giry'ye, hiçbir açıklama istemeden teslim ettiler. Loca görevlisi bu işe hiç şaşırmamıştı. Herhalde kadının ne kadar iyi izlendiğini söylememe gerek yok. Kadın doğruca hayaletin locasına gidip zarfı locanın çıkıntısındaki küçük rafa bıraktı. İki yönetici, Gabriel ve Mercier'le birlikte gösteri sırasında ve sonrasında zarfı görebilecekleri yerlere saklandılar. Çünkü zarf hâlâ yerinden kımıldamamıştı. Bu yüzden, onu gözleyenler de yerlerinde duruyorlardı. Yöneticiler, Gabriel ve Mercier hâlâ orada saklanırken. Madam Giry locadan ayrıldı. Sonunda beklemekten sıkıldılar ve zarfın mührünün kırılmamış olduğunu görüp onu açtılar.
Başta Richard ve Moncharmin, banknotların hala zarfta olduklarını sandılar ama kısa sürede, bunların aynı banknotlar olmadığını fark ettiler. Gerçek yirmi banknot gitmiş, yerine "St. Farce" damgalı banknotlar gelmişti.
Yöneticilerin yaşadıkları öfke ve dehşet apaçık görülebiliyordu. Moncharmin polise haber vermek istedi ama Richard itiraz etmişti. Kuşkusuz ki bir planı vardı çünkü "Kendi kendimizi rezil etmeyelim! Tüm Paris dalga geçer bizimle. O.H. ilk raundu kazandı ama İkincisi bizim olacak," dedi.
Gelecek ayın tahsilatını düşünüyordu. Bununla beraber, öyle bir aldatılmışlardı ki, morallerinin bozulmamasına imkan yoktu. Morallerinin bozulduğunu anlamak hiç de zor değildi. Yöneticilerin, bu garip olayın seleflerinin yaptığı tatsız bir eşek şakası olabileceği ve gerçeğin erkenden ifşa edilmemesi gerektiği fikrinin bunca zamandır akıllarının bir köşesinde durduğunu unutmamalıyız. Diğer yandan, Moncharmin de, aklına sık sık gerçek dışı hevesler düşen Richard'dan şüpheleniyor ve bazen bunun sıkıntısını çekiyordu. Bu yüzden, gözlerini Anne Giry'den ayırmadan, gerçekleşecek olayları beklemekten memnunlardı. Richard kadınla muhatap olmamaya kararlıydı.
"Eğer o, suç ortaklarından biriyse banknotlar uzun zaman önce tüydü demektir ama bana göre, kadın tam bir salak."
"Bu işte tek salak o değil ama." dedi Moncharmin kös kös.
"Yahu kimin aklına gelirdi?" diye inledi Richard. "Ama korkma... Gelecek sefer, tüm tedbirlerimi almış olacağım." Gelecek sefer. Christine Daae'nin kayboluşuna denk gelmişti. O günün sabahında hayaletten gelen bir not, onlara tahsilat vadesinin dolduğunu hatırlatıyordu. Notta şunlar yarıyordu:
Geçen sefer yaptıklarınızı yapın. Son seferinde her şey yolunda gitmişti. Yirmi bini zarfa koyun ve seçkin Madam Giry 'mize teslim edin.
Notun yanında aynı zarftan vardı. Onlara sadece banknottan zarfa koymak kalmıştı
Bunlar, Fausf un ilk perdesi açılmadan yarım saat kadar önce olmuştu. Richard zarfı Monchannin'e gösterdi. Ardından yirmi bin frankı onun önünde sayarak banknotları zarfa koydu fakat zarfı kapatmadı.
"Şimdi." dedi. "Hadi, Madam Giry'yi içeri alalım." Çağrılan yaşlı kadın coşkulu bir nezaket göstererek içeri girdi. Rengi süratle liladan pas rengine dönmekte olan, siyah taftadan elbisesini giyiyordu ve soluk renkli bonesini de taktığını söylemeye gerek yok. Keyfi yerinde görünüyordu. Hemen söze girerek. "İyi akşamlar, Beyler! Zarf için çağırdınız galiba, ha?" dedi. "Evet, Madam Giry," dedi Richard en candan şekilde "Zarf için ve başka birkaç şey için daha." "Hizmetinizdeyim, Mösyö Richard. Hizmetinizdeyim Sedir bu başka şeyler?"
"Öncelikle, Madam Giry size sormam gereken küçük bir soru var."
"Buyurun, Mösyö Richard. Madam Giry sorunuzu cevaplamaya hazır."
"Hayaletle aranız hala iyi mi?"
"Daha iyi olamazdı, efendim. Daha iyi olamazdı."
"Ah, buna memnun olduk. Bakın, Madam Giry." dedi
Richard, ciddi şekilde güven veren bir tonda. "Şunu söylemeliyiz ki, aramızda enayi olan siz değilsiniz!"
"Ah, Bayım," dedi loca görevlisi, soluk renkli bonesinin sallanan siyah tüylerini durdurarak. "Emin olun, kimse bundan şüphe edemez."
"Sizinle tamamen aynı fikirdeyiz ve kısa sürede birbirimizi anlayacağımıza inanıyorum. Bu Hayalet hikayesi zırvanın dik alası, değil mi? Eh. Her şey yine aramızda kalacak.
Bu iş yeterince uzadı." Madam Giry, yöneticiler sanki Çince konuşuyorlarmış gibi bakıyordu. Richard'ın masasına doğru yürüyüp epey tedirgin bir halde. "Ne demek istiyorsunuz? Anlamıyorum," diye sordu.
"Ah, siz yok musunuz, gayet de iyi anlıyorsunuz. Her halükarda, anlamak zorundasınız. Öncelikle, onun adını söyleyin."
"Kimin adım?"
"Suç ortağınız olan adamın adını. Madam Giry!"
"Ben hayaletin suç ortağı mıymışım? Ben? Hangi konuda su; ortağı peki. Tanrı aşkına" "Ne istese yapıyorsunuz." "Ah! Pek meşakkatli sayılmaz, hani." "Size hala bahşiş veriyor mu?" "Şikayet edemem." "Bu zarfı ona götürmeniz karşılığında size ne kadar veriyor?" "On frank." "Vah zavallı! Pek de fazla sayılmaz, değil mi?" "Neden?" "Nedenini az sonra açıklayacağım Madam Giry. Şu anda sadece hangi olağanüstü neden yüzünden bedeninizi ve ruhunuzu bu hayalete adadığınızı öğrenmek istiyoruz. Madam Giry'nin dostluğu ve sadakati beş ya da on kuruşa satın alınamaz."
"Bu gayet doğru size nedenimi de söyleyebilirim. Aksine bunda utanılacak hiçbir şey yok." "Buna eminiz. Madam Giry!"
"Ama şöyle ki. Hayalet onunla ilgili konular hakkında konuşmamı istemiyor."
Richard, "Hadi ya?" diyerek dalga geçti. "Ama bu konu yalnızca beni ilgilendirdiğine göre şey, bir akşam loca beşteyken, şahsıma yazılmış bir mektup buldum. Kırmızı mürekkeple yazılmış bir tür nottu. Size çıkarıp mektubu okumama gerek yok çünkü onu yürekten ezberledim. Yüz yaşına dahi gelsem asla aklımdan çıkmayacak!" Madam Giry yerinde doğruldu ve dokunaklı bir hitabet allanarak mektubu ezberinden okudu.
"Madam, 1825. Matmazel Menetrier, baş balerin. Cussy Markizi oldu. 1832. Matmazel Marie Taglioni, dansçı. Kontes Gilbert des Voisins oldu. 1846. La Sota, dansçı. İspanya Kralının erkek kardeşlerinden biriyle evlendi. 1847. Lola Montes, dansçı. Bavyera Kralı Louis'in alt sınıftan gelen eşi olmayı başardı ve Landsfeld Kontesi unvanım aldı. 1848. Matmazel Maria, dansçı. d'Herneville Baronesi oldu.
1870. Theresa Hessier, dansçı. Portekiz Kralının kardeşi Don Femando'yla evlendi. ''
Richard ve Moncharmin bu görkemli evliliklerin listesini sayarken göğsü kabaran ve yüreklenen bu ihtiyar kadını dinledi. Kadın sonunda gururdan patlayan bir sesle, bu kehanet mektubunun son cümlesini adeta haykırdı.
"1885. Meg Giry, İmparatoriçe!"
Loca görevlisi, gösterdiği üst gayretlerin sonucunda tükenmiş bir halde sandalyelerden birine yığılarak, "Beyler, bu mektup 'Opera Hayaleti' imzasını taşıyordu. Onun hakkında çok şey duymuştum ama onun varlığına pek de inanmamıştım. Hayaletin canımın parçası, dölüm, karımın meyvesi, küçük Meg'imin imparatoriçe olacağını bildirdiği günden beri ona tamamen inanıyorum."
Bu zarif zekadan "hayalet" ve "imparatoriçe" kelimelerinden başka neler alınabileceğini anlamak için. Madam Giry'nin heyecan dolu yüz hatlarını uzun uzadıya incelemeye hiç gerek yoktu.
Peki bu sıra dışı kuklanın iplerini kim tutuyordu? İşte, asıl soru buydu. "Onu hiç görmediniz. Sizinle konuşuyor ve siz de onun dediği her şeye inanıyorsunuz, ha?" diye sordu Moncharmin.
"Evet, öncelikle benim küçük Meg'imin dans sıralarından birinin liderliğine getirilmesini ona borçluyum hayalete. 'Eğer 1885 yılında imparatoriçe olacaksa, vakit kaybetmemeliyiz. Liderliği öğrenmeli hemen,' dedim. 'Olmuş bil,' dedi. Mösyö Poligny'ye ettiği tek kelimeyle bunun olmasını sağladı." "Demek, Mösyö Poligny, hayaleti gördü, ha?"
"Hayır, benden daha fazla değil. Ama onu duydu. Hayalet. Mösyö Poligny'nin kulağına bir sözcük fısıldamıştı. Hani, epey solgun bir halde loca beşten ayrıldığı akşam." Moncharmin derin bir of çekti. "Ne iş ama!" diye homurdandı. "Ah!" dedi Madam Giry. "Hayalet ile Mösyö Poligny arasında bazı sırlar olduğunu hep düşünmüşümdür. Hayalet. Mösyö Poligny'den ne yapmasını istediyse, Mösyö Poligny yapmıştır. Hayaleti hiç reddedemezdi."
"Duydun mu, Richard? Poligny. Hayaleti hiç reddedemezmiş.*'
"Evet, evet. Duydum!" dedi Richard. "Mösyö Poligny, Hayaletin arkadaşıymış ve Madam Giry de Mösyö Poligny' nin arkadaşıymış. İşte, bu kadar! Ama Mösyö Poligny beni ilgilendirmiyor," dedi. "Kaderiyle gerçekten ilgilendiğim tek kişi Madam Giry. Madam Giry, bu zarfın içinde ne olduğunu biliyor musunuz?"
"Hayır, elbette bilmiyorum," dedi.
"Peki, bakın o halde."
Madam Giry, zarfa donuk gözlerle baktı. Gözlerinin parlaklığı hemen geri geldi.
"Bin franklık banknotlar!" diye bağırdı kadın.
"Evet. Madam Giry bin franklık banknotlar! Siz bunu biliyordunuz!"
''Ben mi efendim? Yemin ederim ki..."
"Yemin etmeyin. Madam Giry! Şimdi gelelim sizi çağırmamın ikinci nedenine. Madam Giry, sizi tutuklayacağım."
Soluk renkli bonenin üzerindeki, genelde iki soru işareti etkisi yaratan iki siyah tüy. Şimdi iki ünlem işaretine dönüşmüştü. Tıpkı bonenin kendisi gibi, bu iki ünlem, ihtiyar kadının dehşetli topuzunun üzerinde gözdağı verir şekilde sallanıyordu. Küçük Meg'in annesi, yan sekip yarı kayarak, onu sandalyesini geri çekmeden duramayan Mösyö Richard'ın burnunun dibine getiren, incinmiş iffetinin abartılı bir hareketiyle, şaşkınlıktan küskünlüğe, itirazdan umutsuzluğa kadar birçok duygu sergilemişti.
"Beni tutuklatmak mı?"
Bu sözleri söyleyen ağız, kalan üç dişini de adeta Richard'm yüzüne tükürür gibiydi. Mösyö Richard tam bir kahraman gibi davranmıştı. Daha fazla gen çekilmedi. Tehditkar işaret parmağıyla, adeta loca beşin görevlisini, orada olmayan soru yargıcına göstererek şikayet eder gibiydi.
"Bir hırsız olarak, tutuklayacağım sizi!"
"Yine söyleyin bakayım!"
Madam Giry, Yönetici Mösyö Moncharmin engel olma şansı bulamadan. Yönetici Mösyö Richard'in kulağına tokadı patlattı. Ama yöneticinin kulağına, öfkeli ihtiyar kadının pörsümüş eli değil, tüm bu sorunlara neden olan, sihirli zarf çarpmıştı. Zarf patlayarak açıldı ve içindeki banknotlar, dev kelebeklerin oluşturduğu olağanüstü anaforlar gibi dönerek etrafa saçıldı.
İki yönetici de çığlığı bastılar. Ortak bir fikirle koşup diz çökerek, kıymetli kağıt parçalarını telaşla yerden toplayıp hemen incelemeye koyuldular.
"Hepsi hala gerçek mi, Moncharmin?"
"Hepsi hala gerçek mi, Richard?"
"Evet, hala gerçek para bunlar!"
Başlarında duran Madam Giry'nin üç dişi, berbat nidalarla dolu bir gürültüyle, şiddetle birbirlerine çarpıyordu. Ama hepsinin arasında net bir şekilde ayırt edilebilen ana motif şuydu:
"Ben, hırsızım ha? Ben, hırsızım? Ben?"
Öfkeden soluğu kesilmişti resmen. Haykırdı.
"Böyle şey görmedim!"
Aniden tekrar Richard'a doğru yöneldi. "Her halükarda," diye ciyak ciyak bağırdı. "Siz, Mösyö Richard, bu yirmi bin frankın nereye gittiğini benden daha iyi biliyor olmanız gerekir!" "Ben mi?" diye sordu Richard. Şaşkın bir şekilde. "Nasıl bilebilirdim ki?" Haşin ve memnuniyetsiz görünen Moncharmin, iyi yürekli bayanın sözlerini hemen açıklaması için ısrar etti. "Ne demek bu, Madam Giry?" diye sordu. "Mösyö Richard'ın yirmi bin frankın nereye gittiğini sizden iyi bilmesi gerektiğini neden söylediniz?" Moncharmin ona bakarken kızardığını hisseden Richard, Madam Giry'yi bileğinden tutup şiddetle sallıyordu. Hırlayıp gürleyen bir fırtına gibi kükredi. "Yirmi bin frankın nereye gittiğini neden sizden iyi bilecekmişim? Neden? Cevap verin!" "Çünkü para sizin cebinize girdi de ondan!" dedi ihtiyar kadın soluk soluğa: Richard'a adeta insan suretindeki şeytanı görmüş gibi bakıyordu. Eğer Mösyö Moncharmin onun intikam için kalkan elini tutmasaydı Mösyö Richard, Madam Giry'ye saldıracaktı. Moncharmin bu sırada ihtiyar kadına aceleyle ve oldukça kibar bir şekilde. "Ortağım Mösyö Richard'ın yirmi bin frankı cebine attığından nasıl şüphelenebilirsiniz?" diye sordu.
"Böyle bir şey demedim." dedi Madam Giry. "Yirmi bin frankı Mösyö Richard'ın cebine koyan ben olduğum için, diyemem zaten." Kısık sesle. "İşte! Söyledim gitti! Hayalet beni affetsin!" diye ekledi. Richard tekrar bağırmaya başladı ama Moncharmin otoriter bir biçimde ona sessiz olmasını emretti. "İzin ver! İzin ver bana! Bırak da kadın anlatsın. Onu sorgulamama izin ver." Moncharmin, "Bu hallere düşmen de epey şaşırtıcı! Böyle davranmakla hata ediyorsun. Ben şahsen son derece eğleniyorum." diye ekledi. Madam Giry sanki kendisi bir kurbanmış gibi başını kaldırdı. Yüzü, kendi masumiyetine olan inancıyla ışıldıyordu. "Mösyö Richard'ın cebine koyduğum zarfta yirmi bin frank olduğunu söylüyorsunuz. Ama tekrarlıyorum, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyordum. Mösyö Richard'ın da hiçbir şeyden haberi yok!" "Aha!" dedi Richard aniden, Moncharmin'in hiç hoşlanmadığı, kasıntı bir hava takınarak. "Benim de bir şeyden haberim yok! Cebime yirmi bin frank koyuyorsunuz ve benim de bir şeyden haberim yok! Bunu duyduğuma çok memnun oldum. Madam Giry!" "Evet," diye onayladı kadın. "Evet, doğru. İkimizin de bir şeyden haberi yoktu. Ama siz, sizin tüm bunları keşfetmiş olmanız gerekirdi!" Moncharmin orada olmasaydı, Richard, Madam Giry'yi canlı canlı yer yutardı! Ama Moncharmin kadını himayesine alarak sorularına devam etti.
Mösyö Richard'ın cebine ne tür bir zarf koydunuz? O zarf, bizim size verdiğimiz, gözlerimizin önünde loca beşe götürdüğünüz zarf değildi. İçinde yirmi bin frank olan zarf değildi yani."
"Kusura bakmayın ama sayın yöneticinin cebine gizlice koyduğum zarf, bana verilen zarfın ta kendisiydi," diye açıklık getirdi Madam Giry. "Hayaletin locasına götürdüğüm ise, ona tıpatıp benzeyen, başka bir zarftı. O zarfı bana hayalet önceden vermişti. Onu elbisemin koluna saklamıştım. "Madam Giry bunları söylerken, elbisesinin kolundan, daha önceden hazırlanmış ve içinde yirmi bin frank bulunan zarfa benzeyen bir başka zarf çıkardı. Yöneticiler zarfı ihtiyar kadından aldılar. Zarfı incelediler ve zarfın kendi yönetim mühürleriyle mühürlendiğini gördüler. Mührü kıırıp zarfı açtılar. Geçen ay onları şaşkına çeviren "St. Farce" damgalı banknotların aynısından yirmi bin tane daha buldular.
"Ne kadar da basit!" dedi Richard.
"Ne kadar da basit!" diye tekrarladı Moncharmin. Adeta onu hipnotize etmek istermiş gibi. Madam Giry'ye diktiği gözlerini azıcık bile kıpırdatmadı.
"Demek Hayalet, bizim verdiğimiz zarfta değiştirmeniz için, size bu zarfı verdi, ha? Öbür zarfı Mösyö Richard'ın cebine koymanızı söyleyen de hayaletti yani?"
"Evet, hayaletti." "O halde, bize bu küçük becerinizden bir örnek sergiler misiniz? Biz hiçbir şeyden haberdar değilmişiz gibi hareket edin."
"Nasıl isterseniz. Beyler." Madam Giry içinde yirmi bin frank olan zarfı alıp kapıya döndü. Tam odadan dışarı çıkacaktı ki yöneticiler hemen ona yöneldiler. "Yo! Ah, hayır! İkinci kez 'aldatılmayacağız'! Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer." "Kusura bakmayın. Beyler." dedi yaşlı kadın, kendini affettirmeye çalışarak, "bana hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi davranmamı söylemiştiniz. Eh, hiçbir şeyden haberiniz yoksa zarfınızı alıp gitmem gerek!" "O halde, zarfı cebime nasıl koyacaksınız ki?" diyerek itiraz etti Richard.
Bu sırada sağ gözüyle Madam Giry'yi izleyen Moncharmin'in sol gözünün takibindeydi. Bu şekilde güç bela görünüyor olsa da, Moncharmin gerçeği öğrenebilmek için her şeyi göze almaya hazırdı. "Sizin en ummadığınız anda zarfı cebinize koyarım. Bayım. Hani akşamlan sahne arkasında küçük bir geziye çıkarım ya genellikle de annesi olarak iznim olduğundan, kızımla birlikte fuayeye giderim. Bale başlamak üzereyken ona ayakkabılarını getiririm. Aslında oraya gönlümce gider gelirim. Aboneler de gelir gider. Elbette siz de, Bayım. Ortalıkla bir dolu insan olur. Bu sırada arkanıza geçerek zarfı, frakınızın arka cebine koyarım. Bunların hiçbirinin sihirli bir yanı filan yok!" Richard, "Sihirli yanı yokmuş!" diye gürledi. Gözlerini Jüpiter Tonans edasıyla devirerek, "Sihirli yanı yokmuş! Şimdi yalanını yakaladım, işte seni ihtiyar cadı!"
Madam Giry, ağzından dışarı fırlamış üç dişiyle, tüyleri diken diken olmuş bir haldeydi. "Peki, sorabilir miyim, neden?" "Çünkü o akşam boyunca loca beşi ve senin koyduğun sahte zarfı gözledim. Fuayeye bir an için bile gitmedim."
"Hayır, Bayım, zaten zarfı size o akşam vermemiştim. Sonraki gösteride cebinize koydum. Güzel Sanatlar Müsteşarlığı'nın o akşam..."
Bu sözler üzerine Mösyö Richard, aniden Madam Giry'nin sözünü kesti.
"Evet, doğru, şimdi hatırlıyorum! Müsteşar sahne arkasına gitmiş, beni sormuştu. Bir dakikalığına gitmiştim bale fuayesine. Fuaye basamaklarında duruyordum. Müsteşar ve başkatibi de fuayedeydi. Arkamı döndüm aniden, siz geçmiştiniz, Madam Giry. Bana abanmıştınız sanki. İteklediniz sanki beni... Ah, her şey dün gibi gözlerimin önünde, dün gibi!"
"Evet, Bayım, aynen Öyle. Küçük çalışmamı henüz tamamlamıştım. O cebiniz. Bayım, epey kullanışlı!"
Madam Giry bir kez daha sözcükler yerine harekete geçmeyi tercih etti. Mösyö Richard'ın arkasına öyle hızla geçti ki, Moncharmin bundan son derece etkilendi. Ardından, zarfı Mösyö Richard'm frak kuyruklarından birinin cebine koydu.
"Elbette!" diye bağırdı Richard, biraz solgun görünerek.
"O.H.'nin becerisi bu, işte. Şu sorunu çözmesi gerekiyordu. Yirmi bin frankı veren ile onu alan arasında gidip gelen ve onun açısından risk oluşturan herhangi bir aracıdan nasıl kurtulabilirdi? Bulabileceği en iyi çözüm, gelip benim haberim bile olmadan cebimdeki parayı almaktı, ki ben paranın orada olduğunu bile bilmiyordum. Olağanüstü!" "Ah kesinlikle olağanüstü!" diyerek onayladı Moncharmin. "Ama şunu unutuyorsun Richard, o yirmi bin frankın on binim ben vermiştim ama kimse benim cebime bir şey koymadı!"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top