İkinci Seans
Adımlarını odadan içeriye kendinden emin olmayarak attı. Kapı kapandığında, bir öncekinde olduğu kadar kendini kapana kısılmış veyahut kafese konulmuş gibi hissetse de, ona gösterilen koltuğa yerleşti sakince. Oysa içi içini kemiriyordu kendisinin bile bilmediği bir sebepten ötürü. Genç çocuk yine -fakat daha farklı- kot şortuyla doktorunun karşısına oturduğunda halen ona bakmıyordu. "Hoş geldin Harry."
Sadece başını sallamakla yetindi ve gözlerini odada keşfe çıkardı. Kısa bir sessizlik olmasına müsaade etmeden yeniden konuştu karşısında oturan: "Tatilin nasıldı?" Çocuk anlamadığını belirten bakışlarını kaldırdığı zaman beklemeden ekledi. "Sen buraya gelmeden önce baban tatilde olduğunuzu söyleyerek randevuyu birkaç gün sonraya alıp alamayacağınızı sormuştu da." Rahat hissetmesi için gülümsedi cümlenin bitiminde.
"Güzeldi." Gergince parmak eklemlerini birbirine geçirip gözlerini karşıya doğru iliştirdi. Devam etmesi gerektiğinin farkına varıp boğazını temizledi. "Küçüklüğümden beri her yazın sonunda Malta'ya gideriz. Gerçekten güzel bir yer." Betimlerken hangi kelimeleri seçmesi gerektiğini bir türlü bulamıyordu sanki. Bu yüzden ona en kolay gelenleri kullanıyordu sadece. Olması gerektiğinden daha az heyecanlı hissettiği her halinden belli oluyordu.
"Peki neler yaptın orada?"
Sorusuyla, birkaç saniyelik de olsa yakın geçmişteki anılarını gözünün önüne getirmek için duraksadı hemen cevaplamadan önce. "Her sene olduğu gibi; biraz yüzdüm, sahilde kitap okudum. Tek başıma olduğum zamanlarda da kasabayı gezdim." Doktoru anlattıklarının her bir kelimesini gülümseyerek dinliyordu -yine de, eksik anlattığını ve kuyunun karanlık dibindeki taşı çıkarması için dikkatle uğraşması gerektiğini bilerek.
"Yeni birileriyle tanıştın mı? Arkadaş edindin mi?"
"Hayır." Dedi hemen. "İnsanlarla pek anlaşamam. Alanıma girmeleri genelde beni rahatsız eder." Cevapladıktan sonra, yeni bir sırrı paylaşmanın tuhaf hissiyatıyla bileğini sıktı.
"Sence bunun bir nedeni var mı?"
Başını iki yana salladı yeniden. "Sadece yalnız olduğumda kendimi daha özgür hissediyorum. Nedeni bu."
"Etrafında özgürlüğünü kısıtlandıran insanların olduğunu mu düşünüyorsun?" Bu sefer başını onaylamak istercesine salladı genç çocuk. "Bana bunların kim olduğundan bahsetmeden önce, ilk seansta konuşamadığımız konulara odaklanmak istiyorum. Senden, kafana takılan ve içine atıp seni rahatsız hissettiren şeyleri not almanı istemiştim burada konuşabilmek adına. Hiç bunu yapmaya fırsatın oldu mu?"
Genç danışanının odaya girmesinden beridir gergin hissetmesinin sebebi buydu belki de. "Yapmadım." Diye itiraf etti çekingen bir şekilde. "Çünkü bir daha gelmeyeceğimden emindim. Ailem benim bir kez gelmemden sonra, buna devam etmem için uğraşmaz diye düşünüyordum. Ama..."
"Ama siz daha tatilden dönmeden, baban burayı arayıp seans için randevu ayarladı." Başını utangaçça sallarken hala doktoruna bakmıyordu. "Bak Harry, -sana böyle hitap edebilirim, değil mi?" Yeniden başını salladı hemen. "Buraya zorla gönderilmenin ve baskı altındayken konuşmanın ne kadar zor olduğunu ve kötü hissettirdiğini anlayabiliyorum. Aslına bakarsan, ben onlara değil sana yardım etmek için buradayım." Yeşil gözlerini yavaşça yüzüne doğru kaldırdı aralarındaki mesafeye rağmen. Böyle konuşmasının, onu daha iyi hissettirmesi için çok erken olsa da, derinliklerinde bir yerlerde en azından ailesiyle ilgili kaygılarının bir kısmının silindiğini sezdi. "Bu yüzden benimle sohbet etmene ihtiyacım var. Kendini anlatmana. Fakat bunu ailen yakınlarda bizi dinliyormuş gibi hissederek yapmamalısın." Karşısındaki hastasının daha az gergin suratını görünce suratındaki gülümseme ister istemez büyüdü. "En azından, deneyebiliriz öyle değil mi?"
Yeşil gözler biraz daha tanımadığı adamın suratında dolaşmaya devam etti konuşmasını bitirdikten sonra da. "Pekala." Derken doktorunun kendisinden bu kadar farklı biri olduğunu daha ilk kez fark ediyordu sanki. Yine de odağını yeni gelen soruya yöneltti hemen:
"Basit sorularla başlamak istiyorum." Dirsekleri ve birleştirdiği elleri masanın üzerinde, karşısındakine doğru duruyordu. "Sigara, alkol ve uyuşturucu. Bunlardan birini kullanıyor musun?" Başını cevaben sağa ve sola salladı hafifçe. "Peki kullandığın bir zaman aralığı oldu mu? Bir ya da iki kereliğine olsa bile?"
Hemen yanıtlamadan önce biraz düşündü bu defa. "Sanırım hepsini birer kere denedim." Söylerken duruşunu dikleştirdi. Yalan söylemek istemiyor, aynı zamanda korkuyordu da. Çünkü, ailesinin öğrenmesi durumda alabileceği cezaları aklına bile getirmek istemiyordu. "Ama sadece denemek içindi. Gerçek anlamda kullanmadım."
"Nasıl hissetmiştin peki?" Doktorundan gelen beklemediği soru karşısında dalgın ve endişe dolu düşüncelerinden kafasını kaldırıp ona bakmak zorunda kaldı.
"Sanırım ilk oldukları için hem harika hissetmiştim hem de berbat. Yan etkileri o kadar da güzel değildi tabii." Koltuktan sarkıttığı ve ayaklarının yere değdiği bacaklarını keyifsiz bir şekilde oynatmaya başladı. "Çok benlik olduklarını düşünmüyorum."
Doktoru, anlattıklarından ötürü rahatlamıştı. Çünkü en başından beri sorarken onun zararlı maddelere olan eğilimini kontrol ediyordu. "Peki okulundan memnun musun? Derslerinden, öğretmenlerinden ve arkadaş ortamından?"
"Pek sayılmaz." Derin bir soluk verdi. "Üçünden de memnun değilim aslına bakarsanız. Herkesle arkadaş olmayı sevmediğim için yıllardan beri sadece bir arkadaşım var." Anlatmasını bekleyen mavi gözleri üzerinde gördüğünde yutkundu. "İsmi Jude. Aynı mahallede yaşıyoruz ve evlerimiz çok yakın. Evden okul dışında çıktığım zamanlarda genelde onun yanına giderim."
"Öyleyse, bu kişi seni özgürlüğün kısıtlanmış gibi hissettirmiyor." Sorular onu iyice şaşırtmasıyla, bilmediği açılardan bakıp düşünmek için uğraştı.
"Sanırım." Dedi, yine kararsızca. "Gün içinde en çok konuştuğum kişi o sanırım."
Cevabını aldığında beklemeden sordu: "Peki ya sevgilin ya da hoşlandığın kişi?"
Aniden beliren ironiyi andıran gülüşü, ikisini de şaşırttı sorudan sonra. "Hayır. Yani, sanırım ben o konularda pek iyi değilim." Doktorunun kalkık kaşlarını gördüğünde, daha çok açması gerektiğini biliyordu. Oturduğu pozisyonu biraz daha düzeltti rahatsızca. "Aslında, Jude'un dediğine göre ben biraz şıpsevdi biriymişim. Yani, evet hoşlandığım insan sayısı aynı anda birden fazla olabiliyor ama kimseye gidip çıkma teklifi etmedim." Can sıkıcı bir soluk verdi.
"Reddedileceğini mi düşünüyorsun?"
"Hayır, hayır." Kollarını o günlüğüne giydiği koyu renk tişörtünün göğsünde birleştirdi. "Geçici olduğunu biliyorum, aynı zamanda kafamın içinde kurduğumu da. O kişiyi tanısam, ondan soğuyacağımı, hayal ettiğim gibi olmayacağını da biliyorum."
"Peki ya olmasını istediğin zamanlar olmuyor mu?" Gözlerini doktorundan alıp odanın başka bir köşesine eriştirdi bu sefer.
"O zaman da, az önce bahsettiğim 'hayatıma kimseyi almak istemediğim' gerçeğini hatırlıyorum. Sanırım bazen hayaller, gerçeklerden daha mutlu edici. Hatta çoğu zaman bu böyle."
"Eminim hayalini yaşamak deyimini çokça kez işitmişsindir. Hayalleri olmadan mutlu olamaz insan. Onların gerçekleşmesi için uğraşmak sanırım hayatın en önemli gayelerinden biri. Dediğinde haklısın, her zaman hayal ettiğinden güzel olmuyor gerçekler. Bu her konuda geçerlidir. Önemli olan ne kadar hayal kurduğun ve oradan kendini çıkartamadığın değil; hayallerinin gerçekleşmesi için gösterdiğin çabadır. Eğer etrafını hayalini kurduklarını gerçekleştirmek için hazırlarsan, sadece kafanın içinde olmakla kalmazlar." Sakince gülümserken, masanın üzerindeki elleri ve birbirine geçen parmaklarıyla eklemlerini hafifçe ovuşturdu. "Bu yüzden, imkansız olduğunu düşünüp olumsuzluğa kapılmak yerine bazen denemen gerekir. Ya da asla olmaz deyip gülüp geçiştirmemek."
Hastası anlatılanların ve söylenenlerin etkisinden çıkmak için uzun saniyelere gerek duysa da, biraz sonra ona katıldığını fark etti. "Haklısınız." Gülümsemek için çabaladı bu sefer de. "Sadece her şeyde olduğum gibi insan ilişkilerinde de ne kadar acemi olduğumu söylemek istemiştim."
"Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hele de konu insanlar ve ilişkileri olduğunda." Hafiften iç çeker gibi olsa da, kendi suratının asılmasına izin vermedi. "İnsan yol aldıkça görür ve tanır etrafını, ve elbette kendisini." Genç hastasının karşıya yerleştirilen ikili koltukta başını eğmesiyle oluştu sessizlik. "Birkaç haftaya okullar açılıyor, nasıl hissediyorsun bu konuda?"
Yine ona bakmayarak omuz silkti. "Açıkçası gerginim. Eğer geçen seneki gibi derslerim düşük olursa ailemin beni okuldan alacağını öğrendim. Onları benim duyduğumdan habersizce alt katta yemek yerken konuşuyorlardı."
"Onlar üstünde baskı kurduğu için değil, gerçekten kendin için çalışman gerektiğini unutmamalısın Harry. Ailen geçen seneye kadar, öncesinde derslerinin hep mükemmel olduğunu söylemişti bana, ilk konuştuğumuzda. Üstünde ayrı bir baskı kurmak istemem ama, bu senin başarılı olduğunu gösterir. İstediğinde gerçekten başarabildiğini. Sadece bunu kendine hatırlatman gerekiyor."
Yeniden gergin hissettiğini söylemesine ihtiyaç duymadan kollarını kendine sardı ve ona bakmadan kolunu hafifçe sıkmaya başladı. "Ve bazen yapamadığın zamanlar olacak, bu da çok normal. Kendine yüklenmene gerek yok, hiçbir zaman." Gözlerini zorlukla ona eriştirdiğinde hafifçe gülümsedi yine. "Ve ben, bunun için buradayım değil mi? Sana göremediğin gerçekleri gösterebilmek için. Seni senden daha iyi anlayabilmem için."
"Teşekkürler, bay Tomlinson." Genç çocuk, ilk geldiğine oranla halinden daha memnun bir şekilde başını sallarken söyledi.
Karşısındaki doktoru ise o esnada kolundaki deri kayışlı saatine bakıyordu. "Belli ki bugünlük vaktimizi doldurmuşuz. Peki senin bana sormak istediğin bir şey var mı? Herhangi bir şey."
"Annem ve babam buraya her ay düzenli olarak geleceğimi söyledi." Sormadan önce dalgınca duraksadı. "Gelmediğim zamanlar olursa, onlara haber verecek misiniz?"
Louis, tatlı bir tebessüm gösterdi sorusuna kendisini tutamadan. "Lütfen burayı zorunluluk olarak değil, kendin için bir kaçış olarak gör. Hemen bu açıdan bakamayacağını biliyorum ancak konuşmak istemediğin zamanlar, seni zorlamam, hayır." Rahat sandalyesinden kalkıp masasının diğer tarafına geçti. Bacaklarının yukarısını yeniden masanın yüzüne yaslamasıyla dik duruşundan eser kalmamıştı. "Üstelik, sadece onlar söylediği zaman gelmek zorunda da değilsin. Ofisimin kapısı sana her zaman açık Harry. İstediğin zaman gel lütfen."
Gözlerini kaçırıp mutsuzluk dolu bir nefes daha verdi. "Pekala. Teşekkür ederim tekrardan." Koltuklardan kalktı. Onunla tokalaşma zahmetine girmeyip direkt olarak kapıya yürüdüğünde, doktorunun peşinden geldiğini biliyordu.
"Tekrar görüşmek üzere Harry."
Ve Harry ise, içinden bunun tam tersinin olmasını dilerken ona bakmadı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top