Birinci Bölüm~Riley

Yayımdan kaldırdıktan sonra ilk kez hikayeyi tekrardan yayınlamaya karar verdim. Bir emeğim vardı ve bu emeğimin gerilerde solmasına göz yummak istemedim. Hikayeyi düzenlemedim. Talep olursa yeni bölüm yazmayı düşünebilirim

Keyifli okumalar :)

Elli yıl önce dünyaya güneşten bir parça düştü. Bilim adamları yıllarca o parçayı bulmaya çalıştılar ancak bulamadılar.

O yıllarda insanlar kimsenin anlayamadığı bir şekilde öldürülüyordu. Bilim adamları yirmi yıl boyunca ölümleri araştırdılar ve sebebini buldular.

Dünyaya düşen parçaya Öfke Taşı adını verdiler. Öfke Taşı seçtiği insanlara özel güçler vermişti.Bilim adamları, Öfke taşının seçtiği insanlara Güneşin Elçileri dediler ve bunları sıraladılar.

Öfke Taşının ışığını en çok alan kişi Mayka idi. O ölüm perisi idi. Mayka'dan sadece bir tane vardı. En güçlüleri oydu.

Öfke Taşının ışığını en az alan tür Taros'tu. Onlar güç perisi idiler. Sınırsız güçleri vardı.

Öfke Taşının ışığını orta seviyede alan türe Biyrex deniyordu. Onlar Şifacı idi. Doğa onlarındı.

Aradan yıllar geçti. Bilim adamları onları öldürmenin yolunu buldu ve öldürdüler. İki kişi tek kaçmıştı. Geriye sadece Mayka kaldı. O sırada Mayka doğum yaptı ve bir kızı oldu. İnsanlar Mayka'yı öldürdüler ancak kızını öldüremediler. Çünkü o Mayka'dan da güçlüydü.

Askerler, Mayka'yı aldılar. Garip bir şekilde yaptıkları hiçbir biyolojik ilaç, Mayka'yı öldüremiyordu. Sonra bir şey fark ettiler. Mayka, güneşten gelen ışıkla Güneşin Elçisi olmamıştı. O, annesinden gelen bir genle Elçi olmuştu. Ve bu yüzden onun DNA'sında bir kristal bulunuyordu. Yapılan araştırmalara göre, eğer Mayka, yirmi yaşına kadar hiç güneş ışığına maruz kalmazsa, o parçayı alabilirlerdi. Bu yüzden beklediler.

İnsanlara göre Dünyanın geleceği iki yola ayrılıyordu:

1-Mayka ölecek ve bu savaş sonlanacaktı.

2-Mayka kurtulacak ve insan ırkının sonunu getirecekti.

Peki ya Mayka, bu iki seçeneği de gerçekleştiremeyecekse?

***

Karanlık... Kendini bildi bileli bu karanlık odanın içinde. Hiçbir şey görmüyor, öylece karanlık odaya bakarak zamanını geçiriyor. Yanında küçük bir faresi var. Onunla konuşuyor, zamanın geçmesini bekliyor. Her gün bunları yapıyor. Neden burada olduğunu bile bilmiyor. Sadece oturuyor, yemeği gelince yiyor, uyuma vakti geldiğinde uyuyor. Arada bir uyandığında kendini başka bir odada buluyor. Adının 'film' olduğunu öğrendiği şeyi izliyor. Uyuyana kadar bu böyle devam ediyor. Bazen yıkanıyor. Bunu da çok eğlenceli buluyor. Oturmak dışında her şeyi seviyor. Başka şeyler yapınca zaman geçiyor.

Bildiği şeyler çok az. Kendini bildi bileli burada oturduğu için fazla bir şey bilmiyor. Bildiği şeyleri de hiç yüzünü görmediği bir adam anlatıyor. Konuşmayı da o şekilde öğrenmişti zaten. Aile, arkadaş, gökyüzü, güneş, ay, yıldız gibi şeyleri de izlediği filmlerden öğrenmişti.

Kendisinin de bir ailesi olduğuna inanıyor. En çokta aile sevgisinin nasıl olduğunu merak ediyor. Onların yanında olmak istiyor. Onlarla yemek yemek, uyumak, konuşmak istiyor. Bunları yaparsa ne kadar mutlu olacağını düşünüyor. Tanımadığı insanları özlüyor. Onların olduğuna ve bir gün gelip onu buradan alacaklarına inanıyor. Umudunu hiçbir zaman kaybetmiyor.

Arkadaş... Onun için çok değişik bir kelime. Gerçekliğini bilmiyor. Filmlerde insanlar arkadaşlarıyla çok eğleniyorlar ama arkadaşları sonra kötü oluyor. Bu yüzden arkadaş konusunda tereddütlü davranıyor.

Güneş, ay, yıldız... Bunları da çok seviyor. Bunların arasında en çokta güneşi merak ediyor. Güneşin altında beklemeyi, güneşe bakmayı merak ediyor. Merak ettiği o kadar çok şey var ki...

Bunların dışında biriyle sohbet etmek istiyor. Karşılıklı oturup saatlerce sohbet etmek... Arkadaşının olmasını en çokta bu sebepten dolayı istiyor.

Koşmak, ağlamak, gülmek, sarılmak istiyor. Bunları elbet bir gün yaşayacağına inanıyor.

Onun adı Riley. Geleceği parlak olmayan kız.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top