Bölüm 22: Şüpheli Sayısı Artıyor...
Bölüm 22: ''Şüpheli sayısı artıyor.''
Ezgi, koşturan Serdar'ın peşinden hızlıca hastaneye girdi ve sadece 1 gün önce Doğu yüzünden karışmış olan hastanenin şimdi Kerim yüzünden karışmış olduğunu gördü. Her taraf polis kaynıyordu, telsizlerden yankılanan gıcırtılı sesler koridorları doldurmuştu.
Serdar Ezgi'ye işaret verip merdivenleri yöneldi. Bir kat yukarı çıkıp koridorları aştıktan hemen sonra ameliyat salonunun önündeki kalabalığa ulaştılar. Polislerden birisinin gür sesi duyuldu.
''Ne demek fark etmedik! Ne diye nöbet tutuyoruz biz!'' Öfkeyle bağıran kişi Komiser Vural'dı.
Ezgi kaşlarını çatıp Serdar'ın ardından sessizce kalabalığa yanaştı. Komiser Vural oldukça sinirli görünüyordu, ellerini aklaşmış saçlarına daldırmış oflayıp duruyordu.
''Komiserim, Doğu'nun Oktay ile görüşmesinden sonra Kerim polislerle uzlaşma konusunda sorun yaşadı. Onların güvenliği için söylediğimiz her şeyi reddetti. Onu durduramadık, söz dinlemeyip dışarıya çıktı.''
Vural, polise yaklaşıp işaret parmağını yüzüne doğru savurdu. ''Onun çıkmasına izin vermemeliydiniz! Adam şimdi ameliyatta! Kerim ölürse Doğu'ya ne olacağının farkında mısınız?''
Komiserin haykırışı koridorda yankılandıktan hemen sonra polislerin bakışları yere düştü.
''Nereye gitmiş ki?'' diye sordu Serdar, merakla. Bakışlar ona yöneldi.
''Hastanenin biraz aşağısında bir kafeye gitmiş. Ne için gittiğini bilmiyoruz.''
Ezgi tek kaşını kaldırdı, önüne düşen koyu renkli saçlarını taradı. ''Kerim Doğu'nun yanında ayrılmayacağını söyleyip sürekli başında bekliyordu. Üstelik görüşmeden sonra polislere güveni kalmadığından onu kesinlikle yalnız bırakmazdı. Neden böyle bir vakitte dışarı çıktı?'' dedi Ezgi. Serdar onu hemen onayladı.
''Doğru, kendi isteği ile gitmiş olamaz.'' Polislerin bakışları ikili arasında mekik dokudu. ''Onu oraya birisi çağırmış olmalı. Görgü tanığı ya da kamera kaydı yok mu?'' Ezgi'nin sorusu üzerine Vural Komiser elini beline yaslayıp polislere döndü. ''Kafeye giden ekipten haber var mı?''
''Kafedekiler yalnızca 3 el silah sesi duymuş, vuran kişiyi gören yok.''
''Kamera kaydı?''
''Kameranın görmediği bir noktada vurulmuş. Onunla görüşmeye gelmiş ya da daha sonra oradan kaçmaya çalışan birisi yok.''
Serdar omuzlarını silkti. ''Hiç şüpheli birisi görmemişler mi? Sonuçta eli silahlı bir adam, polislerin sıkça gezdiği sokaklardan kaçmaya çalışacaktır.''
Komiser Vural Serdar'a yaklaştı. ''Serdar git ve bana Kerim'i vuran adamı bul!''
Serdar duruşunu düzeltip komiserini onayladı ve öfkeli adamı ikiletmeden saniyeler içinde ortadan kayboldu.
Ezgi sırtını duvara yaslayıp bacaklarını çaprazladı.
''Eğer biri onu oraya çağırdıysa bunu kim, neden yaptı?'' diye sordu, boşluğa. Komiserin çatık kaşları kendisine döndü.
''Doğu'nun katilinin geleceğini biliyorduk, muhtemelen o yapmıştır. Adam burnumuzun dibine girecek kadar yürek yemiş.''
Ezgi öfkeden yerinde duramayan komiserini izlerken düşündü. Kerim'i vuran Doğu'nun katili miydi, yoksa onu döndüren kişi miydi? Onu ilk almaya gelen hangisiydi?
Doğu'yu kendine isteyen kişi katil değildi; bu yüzden Kerim'i vuranın o olmadığını düşünüyordu Ezgi. İlk harekete geçen kişi belli olmuştu, sırada daha tehlikeli hamleler vardı. Sıra katile gelmişti...
Sıra katildeydi... Onu ikinci hamle gelecekti... Ve ilk hamle tamamlanmıştı...
Ezgi aniden yerinden doğruldu. Elini havaya kaldırıp herkesin durmasını işaret etti. ''Doğu'ya bu durumu haber verdiniz mi?''
Koridordaki sessizlik, Komiser Vural'ın alaylı gülüşü ile dağıldı. ''Tabii ki söylemedik. Zaten delirmenin eşiğinde, bir de 'kocan vuruldu' mu diyecektik? Katilin geldi şimdide kocanı mı vurdu diyecektik?''
Komiser Vural öfkeyle Ezgi'ye yaklaştı ve burnunu kırıştırdı.
Komiser Doğu'nun katilinin Oktay olduğunu savunup dururken şimdi neden böyle bir cümle kurmuştu.
''Hem senin burada ne işin var Ezgi! Sana git ve dinlen demiştim!''
Ezgi gözlerini devirdi, ''Size katili arayacağımı söylemiştim, bu yüzden buradayım.'' Derin bir nefes aldı, ''Önemli olan bu değil. Önemli olan Doğu'nun tehlikede oluşu... Ona tehlikede olduğunu söylemediniz mi?''
Komiser Vural kaşlarını çattı. ''Dalga mı geçiyorsun? Doğu'nun kalp krizi geçirmesini mi istiyorsun? Kalbi bir daha durursa yeniden çalışacak mı sence?''
Ezgi, komiserini umursamadan koridorda hızlı adımlarla ilerlemeye başladığında şaşkınca dikilen polislere omzunun üzerinden seslendi.
''Katil gelmiş ve Kerim'i vurup ortalığı karıştırmışken bir başına bıraktığınız Doğu'nun tehlikede olduğunu gerçekten söylemediniz mi?''
Adımlarını iyice hızlandırırken birkaç polis peşine takıldı. Öylece yerinde kalakalan Komiser Vural'ın bakışları Ezgi'de takılı kaldı. ''Kerim'i kim vurduysa, bunu boşuna yapmadı.''
Ezgi arkasını döndü ve koşar adımlarla Doğu'nun odasına adımladı. Peşindeki polislerle birlikte Doğu'nun odasına ulaştığında, kapıdan bekleyen iki polis şaşkınlıkla Ezgi'ye yol verdi. Ezgi hızla kapıyı açtı ve odaya girdi.
Karşıdaki pencere, ortada ki dağınık sedye ve hala yerli yerinde olan çiçekler...
Ezgi koşup odadaki banyoya girdi ancak aradığı kişiyi bulamadı.
Doğu burada değildi.
İki polis odada bir iz ararken Ezgi kapıda bekleyen polislerin yanına geldi, ''Doğu nereye gitti?''
''İçeride değil mi?'' Ezgi ofladı. ''Ne oldu burada?!'' Uzun boylu polis cevapladı. ''Eşinin vurulduğunu duyunca aşağıya indik, geri döndüğümüzde de Doğu'nun doktoru Kazım odadan henüz çıkıyordu. Bir sorun olmadığını söyleyince, odaya girip bakmadık.''
Ezgi'nin kaşları çatıldı. ''İyi halt ettiniz! Ne kadar süre geçti aradan?''
''15 dakika geçmiştir.''
''Hemen Doktor Kazım'ı bulun!''
Polislerden birkaçı anında harekete geçerken Ezgi iki polis ile kalabalık koridorlarda ilerlemeye başladı. ''15 dakika içinde gidebilecekleri her noktanın takip edilmesini istiyorum. Emniyete haber verelim destek ekip yollasınlar. Doğu'nun kaçırılmasına izin veremeyiz, onların izlerini bulun.''
Polis başıyla onaylayıp hemen merdivenlere yöneldi, Ezgi diğer polise çevirdi bakışlarını. ''Hastanenin kamera kayıtlarına ulaşmamız gerekiyor. Onu kimin götürdüğünü öğrenmeliyiz.''
***
''Komiserim, buradayız.''
Genç bir polis, kayıt odasının kapısından Komiser Vural'a seslenince Vural hızla içeriye girdi.
''Evet, kayıtları buldunuz mu?''
Ezgi eli ile ekrandaki saati gösterdi. ''Kerim 13.25 civarında vurulmuş. Bu sırada haber geliyor, hastane karışıyor ve koridorlar kalabalıklaşıyor.''
Komiser ekrana yaklaştı, ellerini beline yasladı. ''Doğu'nun odasına giren var mı?''
Kaydın başındaki kadın, birkaç tuşa basarak kaydı ilerletti ve Doğu'nun odasını gören kamerayı açtı. ''Odanın kapısında bekleyen polisler ayrıldıktan sonra girmiş olmalılar.''
Kamera kayıtlarında, kapıda bekleyen iki polis yerinden ayrıldıktan hemen sonra Doktor Kazım telaşlı adımlar ile odaya girdi. Henüz iki dakika geçmişti ki, kayıtlarda beklenmedik birisi daha görüldü. Genç bir kadın doktordan hemen sonra odaya girdi, bakışlar anında Ezgi'ye çevrildi.
Ezgi kaşlarını çattı, neler olduğunu anlamaya çalıştı.
''Ezgi?'' diye şüpheyle sordu Komiser Vural. ''Doğu'nun odasına mı girdin?''
Kayıtlardaki genç kadın, başarılı komiser Ezgi'den bir başkası değildi. Ezgi'nin koyu gözleri üzerindeki şaşkın bakışlara çevrildi. ''Hayır, elbette girmedim. Bugün hastaneye ilk gelişim.''
Gözler kamera kayıtlarına kayınca Komiser Vural doğruldu. ''O zaman görüntülerde ne işin var Ezgi?''
Ezgi başını iki yana salladı. ''Bilmiyorum, bir yanlışlık olmalı... Kerim'in vurulma haberini alana dek Serdar ile Merkez parkta oturuyorduk. Bunu kanıtlayabilirim.'' Cebindeki telefonunu önündeki masaya bırakıverdi telaşla. ''Telefon kayıtlarımı ya da parktaki kamera kayıtlarını inceleyebilirsiniz. Bugün Doğu'nun odasına girmedim.''
Kayıtlar akmaya devam ederken 2 dakika içinde Ezgi odadan çıktı ve hemen ardından Doktor Kazım onu takip etti. Kazım, yaklaşan polislerle konuşmaya başlarken Ezgi saniyeler içinde koridorda kayboldu.
''Gerçekten, bu nasıl olabilir?'' diye mırıldandı Ezgi. Kaşları çatılmış, yüzü düşünceli bir hal almıştı.
''Üzerindeki kıyafetler sizce de farklı değil mi?'' dedi, kaydın başındaki kadın. Kaydı geriye sarıp eli ile Ezgi'yi işaret etti.
''Şuan üzerinde siyah tişörtü var ancak kayıtlarda siyah bir gömlek giymiş olarak görünüyor.''
Ezgi kadının gösterdiği yeri dikkatle inceledi. ''Doğru, bu bugün çekilmiş bir görüntüm olamaz.''
Vural elini masaya vurdu. ''Biri görüntüler ile mi oynadı?''
Kadın cevap vermeden önce kayıtları defalarca inceledi. ''Sanırım görüntüler ile oynamışlar. Ezgi komiserin geldiği anda arka planda koşuşturan insanların görüntüsü tekliyor. Kayıt bozukmuş gibi görünüyor. Eğer böyle bir durumda olmasaydık bunu kesinlikle fark etmezdik. Çok ince ayarlanmış bir görüntü.''
''Üstelik Doğu'nun odadan çıkarıldığı anlarda görünmüyor. Sanırım o dakikalar silinmiş ve komiserin görüntüsü eklenmiş.''
Ezgi saçlarını dağıttı. ''İyi de, benim görüntümü neden oraya koydular?''
Odada gergin bir hava oluştu. ''Diğer kameralarda böyle mi? Herhangi birinde de mi Doğu görünmüyor?''
Kadın hastanenin çıkışlarına dek ilerleyen görüntüleri takip etti. ''Üzgünüm ancak Doğu'nun hastaneden ayrıldığına dair tek bir iz bile yok. Komiserin olduğu görüntülerde 1. Kattaki poliklinik koridorunda son buluyor.''
Ezgi kadını gösterdiği yeri takip etti. O an fark etti ki, bu Doğu'nun döndüğü ilk zamanlardaki bir görüntüsüydü. Yani görüntüler ile oynayan kişi bunu bilerek ayarlamış, o zamandan beri plan kurmuş demekti.
''Bu kadar kısa sürede bu görüntüler ile oynayabilmesi mümkün mü?''
Görevli kadın omuzlarını silkti. ''Bu oda neredeyse hiç boş olmaz, vardiyalı şekilde burada bekleriz. Üstelik odaya yalnızca görevlilerde bulunan kartlar ile giriş yapılıyor. Bu kadar kısa bir sürede fark edilmeden girip kayıtlarla oynanılması mümkün değil.''
''Daha önce planlanmış olduğu kesin...'' diye mırıldandı Ezgi. ''Buraya girip çıkan kimse görmediniz mi''
''Kayıtlarda böyle birisi yok. O dakikalar tamamen kayıp...''
Vural ellerini yumruk yapıp sinirle havada salladı. Komiser oldukça öfkeliydi, ''Çevredeki kameraların takibine devam edin. Mutlaka bir yerden açık vermiş olmalı...''
Ezgi onu onayladı, ''Ve muhtemelen Doğu'yu zorla götürdüğünden birileri bunu fark etmiş olmalı.''
''Her şeyi geçtim, senin bu görüntülerde ne işin var!'' diye yeniden sordu Komiser. ''Ne diye görüntüleri sadece silmedi de seni ekledi?''
Ezgi'de bunun cevabını bilmiyordu. Tıpkı daha önceki gibi katil kendisi ile oynuyor muydu?
''Benim olduğum görüntü nerede son buluyordu?'' diye tekrar sordu Ezgi, hızlıca. Kadının gösterdiği yeri hafızasına kazıyıp kimseye bir şey demeden hızlıca odadan çıktı. Merdivenleri ikişer ikişer inip kayıtlardaki alana geldiğinde, durup etrafına bakındı.
Sol tarafında dâhiliye polikliniğinin olduğu koridor, sağ tarafta ise tuvaletlere giden bir dönemeç vardı. Hemen arkasındaki büyük pencereler etrafı aydınlatırken biraz ileride duran kapı dikkatini çekti. Ağırca kapının önüne geldi, üstünde ''Yalnızca personel'' yazıyordu.
Başını çevirip en yakınındaki kameraya baktı, Komiser Vural'ın kendisini kameralardan takip ettiğini biliyordu. Eli ile içeriye gireceğini işaret etti ve kapıya döndü. Kapıyı açmak için kolu indirdi ancak kilitliydi.
Bir adım geriledi ve beklemeden ayağını kaldırıp kapıyı tekmeledi. Ahşap kapı zorlanmadan açılıp ardındaki duvara çarparken Ezgi gördüğü şey ile öylece donakaldı.
Karanlık odanın tam merkezinde, tavandan sarkıtılmış ipe bağlı küçük bir ışıltı vardı. Pencereden vuran ışıkların pürüzlü yüzeylerde kırılması ile açığa çıkan bu kolye, Ezgi'nin defalarca yarasını kanatan, biricik ablası Gazel Çetin'e ait kolyeydi.
Ezgi kaşlarını çatıp bir adımla kolyeye yaklaştı, sallanan kolyeyi parmakları arasına aldı. Bu bir mesajdı... Kimden olduğu bilinmeyen ancak amacının ne olduğu belli olan bir mesajdı.
Tıpkı birkaç gece önceki gibi katil Ezgi ile oynuyor, daima ondan bir adım önde olduğunu bildiriyordu.
''O benimle oynuyor... Şimdi de Doğu'yu aldı...''
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top