Bölüm 3.4

  Elizabeth eve geldiğinde hovercraftın içinde öylece duruyordu. Cutie, "Eliz iyi misin?" diye sordu yine. Yolculuk boyunca bu soruyu defalarca sormuştu. Elizabeth ellerini anlamsızca salladı, âdeta sarhoş gibiydi. Evin mutfağında bulunan robot, havada süzülerek geldi, ellerini çıkarıp hovercraftın kapısını açtı. "Kullanım kılavuzuna göre 150 kg kaldırabiliyor," dedi Cutie, mutfak robotunun sesinden. Ve devam etti, "Telefondaki sağlık bilgilerinde yazan kilon doğru ise seni taşır." Elizabeth kafasını salladı. Robot ellerini Elizabeth'e uzattı. Taşırken tam denge kuramıyordu ancak bir şekilde Elizabeth'i eve sokmayı başarmıştı. Robot Elizabeth'i yukarı taşıdı ve onu yatağına koydu. Elizabeth'in aklındaki düşünceler uyumasına engel oluyordu. Bu sırada dışarıda bir ışık belirdi, mavi bir ışık. Mutfağın robotunun aşağıya indiğini gördü. Cutie, "Sağlığından emin olmalıyım," dedi. Odanın kapısından başka bir robot belirdi, bu bir acil sağlık hizmeti uçan robotuydu. Elizabeth'in üstüne uçan robot, mavi ışıklar saçmaya devam ediyordu. Yavaşça ona yaklaştı, gövdesinden bazı cihazlar çıkardı. Birini koluna sardı; genişçe bir plak şeklinde olan diğerini göğsüne yerleştirdi. Bir başka cihaz diğer elinin bileğini sarıyordu. Robot bekledi biraz daha sonra "Hanımefendi beni duyabiliyor musunuz?" diye sordu Elizabeth'e. Biraz kendine gelen Elizabeth, "Evet," diye cevap verdi. Robot biraz havalanıp "Lütfen konunuzu kaldırın," dedi. Elizabeth denileni yaptı. Robot biraz geriye gitti. Önünde bir ekran çıktı. "Lütfen başınızı hareket ettirmeden ekrandaki noktayı takip edin." dedi. Elizabeth önce sağa sonra sola giden noktayı takip etti. Robot tüm cihazları topladı. "Devam ederse bir sağlık merkezine başvurun," dedikten sonra odadan çıktı. Robot odadan çıkınca Cutie konuşmaya başladı.

"İyi olmana sevindim."

"Sadece uyumak istiyorum," diye yanıtladı Elizabeth. Sersemlemiş bir hâldeydi.

"Peki, iyi geceler," dedi tatlı yapay zekâ ve ışıkları söndürdü. Elizabeth yatakta kıvrıldı, uyumaya başladı.

...

Nix'in bir elinde votka, bir elinde pompalı tüfeği; içmekten sarhoş olmuş, salına salına ilerliyordu. Önceden viski hastası olan bu adam beş sene önce Rus bir sevgilisi olunca votkaya başlamıştı. Ancak her ilişkisinde olduğu gibi Rus kadın da ona en fazla altı ay dayanabilmiş, daha sonra onu terk etmişti. Nix votkadan her yudum aldığında onu hatırladığından viskiye içmeye dönmemişti. Nix önce elindeki şişeye sonra silahına baktı, daha sonra salınarak karşısındaki binaya yürümeye başladı. Bir yandan da 'Smuglyanka'yı mırıldanıyordu. Karşısındaki bina yanmıştı; evsizlerin kaldığı türden bir yerdi, çoğunun kapı ve penceresi yoktu. Ancak üst katlara doğru arka taraflarında biraz olsun korunmuş odalar vardı. Nix salınarak binaya doğru yürürken , 'Nix, synteronik devreler aldığın etil alkol etkisiyle optimal çalışmıyor. Bu durumda çatışmaya girmemeyi öneriyorum,' şeklinde bir ses geldi içinden.

"Sus lan çokbilmiş, bir avuç..." bir kez hıçkırdıktan sonra konuşmaya devam etti, "bir avuç beyinsizden mi korkacağım?"

'Zombiler beyinsiz değil Nix.'

"Her neyse işte," dedi Nix. Hiç aldırmıyordu içinden gelen sesin ne dediğine.

'Raporuma göre synteronik devrelerin sadece %35'i opti...'

Nix içindeki sese, 'Roporomo goro sontoronik...' dedi alaycı bir ifadeyle. Bir ses çıkarmıyordu aslında; sadece düşünüyor , içinden gelen sesle kavga ediyordu. İçinden konuşmaya devam etti. 'Her neyse haydi yürüyelim.'

Salınarak yürümeye devam etti. Bir ara Nix'in kafası kaşındı. Elini kafasını götürdü ancak elinde votka şişesi olduğunu unutmuştu. Kafasını kaşımaya çalışan Nix kafasına şişeyle vurmuş oldu. Sonra durup elini kaldırdı, şişeye baktı. "Ahbap!" dedi ve kafaya dikti şişeyi. Şişe bitince "Kendime not: Votka alınacak. Duydun mu lan çokbilmiş?" deyip şişeyi attı.

'Anlaşıldı efendim ancak TIMOS optimal çalışmıyor, kayıt başarısız olabilir. Ayrıca onayınız gerekiyor.'

'Anladık; sarhoşum, salak değil.'

'Emin değilim efendim. Hâlâ onayınızı bekliyorum.'

"Sus be!" diye bağırdı Nix, daha sonra nedensiz yere gülmeye başladı.  "Ah Jax, komik olmasan hiç çekilmezsin," dedi.

'Teşekkürler. 'Votka alınacak.' cümlesini, 'Yapılacaklar.' adlı synteronik veri kümesine dönüştüreyim mi?'

'Evet.' diye düşündü Nix.

Binadan içeriye girdi. Büyük bir odadaydı Nix. Muhtemelen duvarlar yandığı için yıkılmış, ortada bu büyük boşluk kalmıştı. "Nerede kalmıştım?" Biraz durduktan sonra, "Hah!" dedi ve kaldığı yerden mırıldanmaya devam etti. Bu büyük odada birkaç kişi de yerde yatıyordu. Biri Nix'in sesine uyandı. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Sesinde hiçbir tonlama veya duygu yoktu. Ses âdeta bir robottan geliyordu. Nix çenesini okşadı, sağ gözünü kapadıktan sonra parmağını kaldırıp "İşemeye," dedi. Sonra arkasını döndü, bir eli hâlâ silahındayken işer gibi yaptı. Bu sırada gözünün önünde birkaç siyah siluet belirdi Nix'in. Arkası dönük olan siluet kendine aitti. Bir siluet konuştuğu adamdı, diğerleri ise yerde yatıyordu. Sonra gözünün önündeki siluetler hareket etmeye başladılar. Ayakta duran siluet, ki az önce Nix'in gözünde '1' olarak işaretlenmişti, arkasından bir şey çıkarıp çıkardığı şeyi Nix'e doğrulttu. Diğer siluetlerin de kafalarının üzerinde numaralar belirdi: 2, 3, 4... Daha sonra gözünün önüne gelen siluetler yok oldular. Nix hızlıca arkasını döndü, adam silahını çıkaramaya çalışken tetiği çekti. Diğerleri de sese uyansa da hareket edemden Nix hepsine teker teker ateş etti. Nix'in sağ gözünde ise bir kırmızı noktayla birlikte bir kırmızı bir yazı belirdi: 'Dikkat!' Nix kırmızı noktaya doğru döndü, merdivenlerden biri iniyordu. Merdivene doğru adım attı, bir el de ona ateş etti. Dengesini kaybeder gibi oldu ama toparlamıştı. 'Hani çalışmıyordu?' dedi içinden. İçindeki sesten yanıt geldi. 'Sizi kurtarmaya çalıştığım için özür dilerim.' Yine gülmekten alamadı kendini Nix. Merdivenlere yöneldi. Birkaç adım attıktan sonra "Tuvaletim geldi," dedi sesli bir şekilde. Duvara dayanıp bu sefer gerçekten işemeye başladı.

Duvara tutunarak yukarı çıktı. Bu sefer çıktığı kat yanmış değildi; bu kat yangından, daha sağlam bir hâlde kurtulmuştu. Merdivenin sonuna geldiğinde düşecek gibi oldu; hemen merdivenin kenarına tutunup toparlanıp merdivenden uzaklaştı. Koridor, merdivenin bitişinden iki yana ayrılıyordu. Nix sol tarafa yöneldi. Öncesine göre biraz daha düzgün yürümesine rağmen hâlâ sağa sola savruluyordu. Tekrar sola döndü. Döndüğü yerde kapısı olmayan bir odaya açılan koridor olduğunu fark etti. Koridorun başında durup derin bir nefes aldıktan sonra odaya yürüdü. Bir ofisin içindeydi. Sağ taraftan, "Buradayım Nix," dedi bir ses. Nix sağına döndü ancak duramadı, pozisyonunu düzeltmek zorunda kaldı. Kafasını uzattı, gözlerini iyice açtı ve "Takamoto, seni p....k" dedi. Takamoto, Nix'e dikkatlice bakıyordu. Bir masaya oturmuş; dirsekleri masada, ellerini çenesinin önünde birleştirmişti.

"Oturmaz mısın Nix?"

"Nereye?" diye sordu Nix. Önündeki sandalyeyi fark etmeyecek kadar sarhoştu. Takamoto eliyle sandalyeyi işaret etti, sonra ellerini tekrar çenesinin önünde birleştirdi. "Ha!" dedi Nix, işaret parmağını havaya kaldırıp daireler çizerek. Sonra tekrar hıçkırdı.

"Anladım, lütfen otur."

Nix silahını daha sıkıca sarmıştı. Takamoto'nun dediği gibi sandalyeye oturdu.

"İzninizle bunu takmak zorundayım," dedi masanın altından bir maske çıkararak. Bu arada Nix'e fark ettirmeden masanın altındaki sarı bir düğmeye basmıştı. Devam etti, "Astımım var."

Nix oturduğu yerden adamı eğilerek selamladı. Takamoto maskeyi, ağzını ve burnunu kaplayacak şekilde yerleştirdi. Sonra Nix'e, "Bay Sackville nasıl acaba?" diye sordu.

Nix dudaklarını büzerek omuz silkti. "Ne bileyim?" dedi. "Kendisine sor."

"Sen neden buradasın Nix, pazarlığa mı geldin?"

"Yok," dedi Nix. Önce hıçkırdı. "seni öldürmeye." diye devam etti.

"Sackville'in beni düşman gibi göstermesine bakma. Birlikte çok büyük işler başarabiliriz."

Bir süre güldü Nix, hâlâ alkolün etkisindeydi. "Evet, tüm dünyayı köleleştirdikten sonra kaç cariye alabiliyorum?"

"Dünya'yı köleleştirmek için böyle bir teknolojiye ihtiyacım yok. Ayrıca bizim amacımız, insanlığı yeni bir seviyeye götürmek."

"Hangi insanlık?" dedi Nix ve olduğu yere kustu.

"Sağduyulu olanları. Gördüğün gibi Nix, tarih bize yeterince felaket gösterdi. Dünya'yı anlamak istemeyen, her şeyi bildiğini sanan insanların verdiği zarar oldukça kaotik ve ilerleyen teknoloji ile daha da geri dönüşsüz bir hâl alacak. Sıradan her zaman çoğunluktadır, eğer uygun düzenlenmezse hepimize zarar verebilir. Merakı olmayan bir primat şeklinde yaşamak bir tercihtir. Yeni Düzen'in görüşü sadece bu tercihi herkes için güvenli bir hâle getiriyor."

"Köleleştirmek için güzel bir bahane," Tekrar hıçkırdı Nix. "Neyse izin verirsen işimi yapacağım." Silahını Takamoto'ya doğrulttu. Takamoto ayağa kalktı, maske yüzündeydi. Nix'e arkasını döndü yanındaki pencereden dışarı bakıp "Üzgünüm, buna izin veremem," dedi.

Nix öksürmeye başladı. Zor oturuyordu. Bu sırada gözlerinde kırmızı bir yazı belirdi: TIMOS hatası: Motor emir gerçekleştirilemedi. Nix, 'Kontrolü bana bırak.' dedi içinden. Tekrar kırmızı bir yazı: 'İstek başarısız' yazıyordu. Artık görüşü de bulanıklaşmıştı. Sandalyeden düştü. Duyduğu hiçbir şeyi anlamıyordu. Biraz dikkatini verince Takamoto'nun konuştuğunu anladı.

"Gaz on... içinde... etki... bugün ölme..." Nix yerde kıvranırken Takamoto odayı terk ediyordu. Dönüp "Mesela konuşmama izin vereceğine beni vurmalıydın; bu senin perspektifinden aptalca bir tercihti. Tabii ki senin bundan haberin olmadan önlemimi almıştım," dedi. Konuşma boyunca odanın diğer tarafında saklanan iki silahlı adam da saklandıkları yerden çıkmış, Takamoto'nun yanına gelmişlerdi. Onlarda da Takamoto'nun taktığı maskeden vardı. "Tercih Bay Clerk, modern dünyada cehalet sadece bir tercihtir," Gazın etkisinden dolayı Nix'in anlamadığını biliyordu, yine de söylemek istemişti; başka birine mesaj veriyordu sanki. Takamoto adamlarıyla birlikte odayı terk etti.

...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top