BÖLÜM 2: Kuramaçau Adası'nda Sıradan Bir Gün
"Elizabeth! Elizabeth! Uyan artık."
Elizabeth, içeriden kendine doğru yaklaşan bir sese uyandı. Gözleri açık, yan dönmüş, hafifçe dizlerini karnına çekmiş şekilde bir elini uzun kızıl saçlarına atmış, saçları arasında gezdiriyordu. Yataktan hafifçe doğruldu Elizabeth. Karşısında duran aynaya bir baktı. Saçları dağılmıştı; sersem bir çift mavi göze bakıyordu aynada. Yaşlı bir adam, kapı aralığından aynaya bakan Elizabeth'e, "Elizabeth, ah uyanmışsın. Haydi, kahvaltı zamanı," dedi.
"Tamam baba," diye cevap verdi Elizabeth. "Geliyorum,". Babası alt kata doğru yönelmişti.
Elizabeth yatakta oturur hâldeydi; ayaklarını yataktan aşağı sallandırıyordu. Saçının bir kısmı görüşünü kapatıyordu. Yüzünü buruşturup saçlarını hafifçe üfledi ve 'Yemek değil uyumak istiyorum,' diye söylendi içinden.
Elizabeth yataktan kalktı, yatağının yanında duran bilgisayarına göz gezdirdi. Bilgisayarı masaüstü ekranında boş vaziyette duruyordu. Ekranının sağ altında kutucuk içerisinde bir yazı vardı:
Cutie=Devre dışı
Tespit edilen problem yok
Yine bütün gece Cutie'nin nöral ağını yapılandırmıştı. Ona ses eklemeyi ve konuşmayı öğretecek bir ağ daha tasarlıyordu Elizabeth. Kendi kızı gibiydi Cutie ve o da her anne gibi kızının 'Anne' diyeceği günü sabırsızlıkla bekliyordu. Elizabeth aynanın yanındaki kapıdan, küçük odasından dışarı çıktı. Üst katta bir koridordaydı; karşısında babasının odası, sağında ise alt kata inen bir ahşap merdiven duruyordu.
Elizabeth aşağıya inmek için adım atarken kendi yaptığı temizlik robotu ile karşılaştı. Robot, Elizabeth'e kızıl bir ışık huzmesi çıkarıp onu taradı ve "Günaydın, Bayan Williams," dedi. Elizabeth uykusuzluğun verdiği sersemlikle hiç cevap yermedi; sadece tatlı tatlı gülümseyip hafifçe el salladı robota. Ardından merdivenleri sakin ve yorgun bir hâlde inmeye devam etti.
Elizabeth, merdivenin başına gelmişti. Sağ tarafında salon ve sol tarafında mutfak vardı; mutfağın ve salonun kapıları yoktu, onun yerine bir kemer vardı. Yanında ise bodrum katına inen bir merdiven. Şöyle bir bakındı ve soluna döndü. Mutfağın ortasındaki masada babası, bir elinde kahve diğer elinde tablet bilgisayar; gözlükleri gözünde bir makale okuyordu
"Hah, bu tam da Dr. Kemal'in aradığı çalışma," dedi Thomas. O sırada Elizabeth'i fark edince "Günaydın prenses, sanırım dün gece birileri uyumayı unutmuş," diye devam etti.
"Sanki ilk defa yapıyorum," diye cevap verdi Elizabeth alaycı bir tavırla. "Biliyorsun, dün gece Cutie ile uğraşıyordum işte. Sanırım bu akşam konuşabilecek," diye de ekledi. Hâlâ gözlerini ovuşturuyordu uykusuz genç kadın.
"İyi olur çünkü böyle devam edersen sen unutacaksın konuşmayı."
"Baba, Kuramaçau'nun cahil halkı ile ne yapmamı bekliyorsun ki?"
"Eğitmeye ne dersin? Biliyorsun, bunun için buradayız."
"Yok," dedi gülerek "Belki Cutie' ye bir eğitim için optimizasyon ağı ekleyebilirim. Böylece daha rahat eğitim yaparsın üniversitenizde(!) Buna ne dersin?"
"Anasının kızı işte," diye söylendi Thomas, masadan kalktı kızına doğru yöneldi. "Ben üniversiteye(!) gidiyorum. Akşama seni almaya geleceğim."
"Neden?"
"Profesör Fay, adaya yeni geldi ve seni görmek istiyor."
"Harika, ayak işi yine! Neden bütün profesörlere teknik desteği ben vermek zorundayım? Sizin üniversitenizde bilgisayar bilimi profesörü yok mu?"
"Var hem de yeni geldi!"
Thomas mutfaktan koridoru geçerek salona girdi, salondaki kapıdan dışarı çıktı. Elizabeth babasının çıkışını izledikten sonra masaya döndü. "Kahvaltı!" diye komut verdi mutfaktaki hizmet robotuna. Küçük robot yanlara bağlı pervanelerini çalıştırdı; tezgâha doğru uçup üzerine yavaşça iniş yaptı. Ardından gövdesinden kollar çıkarıp kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Yemeği hazırlamayı bitirince tepsiyi kolları ile tuttu. Götürüp Elizabeth'in önüne, masaya bıraktı. Elizabeth kahvaltısını yapmaya başladıysa da hareketleri oldukça yavaştı. Kahvaltısı bitince "Kaldır!" diye komut verdi robota. Masadan kalktı ve odasına yöneldi.
Bütün gece bilgisayarın başında olmanın verdiği yorgunlukla omuzları çökük, bitkin, hâlsiz odasına girdi Elizabeth. Hiçbir şeye bakmadan doğrudan yatağına yöneldi ve kendini yatağa bıraktı. Güzel uykusundan gürültülü çalan cep telefonu ile uyandı Elizabeth. Sersemlemiş bir şekilde kafasını kaldırdı, telefona baktı; derin bir iç çekti sonra kalkıp telefonu açtı.
"Merhaba," dedi Elizabeth. Yorgun olduğunu karşıya belli etmemeye çalışıyordu.
"Merhaba, D&D R Teknik Departmanı'ndan Margot. Bayan Williams ile mi görüşüyorum?"
"Evet, benim."
"Bayan Williams, MR-16 serisi robotların yapay zekâ modülleri ile ilgili sorunumuz var. Ordu bize, ürünümüzü test eden bir simülasyon sırasında sivillere karşı agresif davrandığını bildirdi. Sizden bize yardım etmenizi istiyoruz."
"Şirket içindeki bu sorunu çözebilecek makine öğrenme uzmanlarınız var biliyorum," dedi Elizabeth. Daha sonra telefonun mikrofonunu kapatıp, "Beni aramak zorunda değilsiniz," diye söylendi. Bu işten kurtulup tatlı yatağına dönmek istiyordu yeniden.
"Doğru, uzmanlarımız bu konu üzerinde çalışıyor ancak Bay Sanders doğrudan sizi aramamızı istedi."
"Pekâlâ detayları bana gönderin, bir bakayım."
"Teşekkürler Bayan Williams." Kadın telefonu kapattı.
Elizabeth, ağlarcasına bir ses tonuyla "Sadece biraz uyumak istedim," diye sitem etti. Ardından telefonundan saate baktı. Sadece yarım saat uyuyabilmişti. Elizabeth istemeyerek de olsa ayaklandı. Sinirliydi; yatağın kenarına hafif bir tekme attı. Sonra derin bir nefes alıp bilgisayarın başına geçti. Terminale Cutie'yi etkinleştiren bir komut girdi. Sağ altta Cutie'nin aktifleştiğine dair bilgi yazısı göründü. . Daha sonra D&D R San Francisco sunucusuna bağlandı. Problem yaratan modelin, yapay zekânın bir kopyası buradaydı. Cutie ile Elizabeth beraber nöral ağa bakmaya başladılar. 'İyi ki yapmışım seni,' dedi içinden Elizabeth. Uykusuzken tek başına böyle bir işi yapmayı hayal bile edemiyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top