ne yaptın asuman

O gün Emir'le birlikte parka gidip çocuklara birlikte bakmıştık. Gerçekten çocuk bakma konusunda benden katbekat daha iyiydi ki bunu her seferinde yüzüme vurmuştu. Çocukları Sanem ablaya bırakıp bir süre daha Emir'le takılmıştık. Cidden beklediğimden çok çok daha iyi esprileri olan biriydi. Sohbet ederken bir inekle konuşuyor gibi hissettirmiyordu en azından.

Artık evlere dağılmak üzere birbirimizi gördüğümüz ilk yere geri döndüğümüzde motoruma binmiştim ama bir ayağımla hâlâ yerden destek alıyordum. Arkada duran kaskını benden önce alıp başıma geçirdi ve benim uğraşmaya üşenip bağlamadığım kemer kısmını taktı. "Uzun zamandır seninle konuşmaya cesaretim yoktu," diye söze başladığında kalbim de heyecanla çarpmaya başlamıştı. "Gerçi o zamanlar sen benim farkımda bile değildin."

Aşırı gerilmiştim. Bunları şimdi konuşmak zorunda mıydık?

Güç bela gülümseyip gözlerimi kaçırmıştım. Aramızda geçen birkaç dakikalık sessizlikten konuşmak istemediğimi fark ettiğinde konuyu değiştiren de o olmuştu. "Ama bu buluşmaları sürdürelim, olur mu?" Sorusunun ardından tatlı bir tebessümle kocaman gülümsedi. "Yani benimle gerçekten keyif alarak konuşan nadir insanlardan birisin ve kaybetmek de istemem."

Elimde olmadan ben de onunla birlikte gülümseyip onu onayladım. "Ben de istemem... Yani buluşuruz tabii."

Daha sonra görüşmek için sözleştikten sonra motoru çalıştırdım ve eve doğru sürmeye başladım. Saçma bir şekilde kulağımda Nasıl Derler Bilirsin'in Sevilmemişim şarkısı çınlıyordu ve bu da dikkatimi fazla dağıtıyordu. Sola döneceğim sırada kulaklarıma çalınan başka bir ses direksiyon hakimiyetini kaybetmeme sebep oldu. O anki gerginlikle elim ayağım da boşalınca frenleri sıkmayı unutmuş, çığlık atarak kaldırıma doğru ilerliyordum.

Bir toslama sesinin ardından motorla birlikte yere düştüm. Böyle bodoslama kapaklanmıştım yüzüstü ve dizlerim acıyordu. Kaşlarım çatılırken sımsıkı yumduğum gözlerimi açıp etrafa bakınmaya çalıştım. Başım yan döndüğü ve  kask tarafından korunduğu için yüzümde hiçbir yer kanamıyordu ama başım zonkluyordu. Derin bir nefes alıp yerden kalkmaya çalıştığımda bir el beni durdurdu ve kulağıma çok uzaklardanmış gibi gelen bir ses çalındı.

"Yerde kalkma, hareket etmeden yatman gerek."

Acıyla inleyip kalkmak için başka bir çaba göstermedim.

Orada öyle kaç dakika boyunca yattığımı bilmiyorum bana çarpan ya da bana yardım etmeye çalışan kişinin ettiği küfürleri duyuyordum. Biraz sonra ise siren seslerini işitince küfür eden ben olmuştum. Polisi aramış olabilir miydi? Hatalı kullanan bendim, ehliyetime el koyarlar mıydı? Ceza yersem evdekilerden yiyeceğim azarı düşünmek bile istemiyordum.

Yanıma koşan ayakkabıları görünce biraz rahatlamıştım. Ambulanstaki ATT ekibinden ikisi yanıma gelip bana sorular sormaya başlamış, içlerinden biri kaskımı başımdan alarak ilk yardım müdahalesi yapmaya başlamışlardı. Nihayetinde onların yardımıyla doğrulup oturduğumda karşımda Kerem'i gördüm. Kenara çektiği kırmızı renkli Jeep'i benim motorumun hemen yakınındaydı. Telaşlı bir şekilde  bir yakınıma geliyor, bir motorun yanına gidiyordu. 

Gözlerimin önüne tutulan sopa dikkatimi dağıtırken onu takip ettim. Dengemi ve konsantrasyonumu ölçüyorlardı. "İyiyim," dedim kaşlarım çatılırken. "Yani gerçekten bir sarsıntı hissetmiyorum."

Kadın olanı başını sallayarak onayladı beni. "Herhangi bir baş dönmesi hissederseniz ya da kendinizi iyi hissetmezseniz hemen acile gelin."

Kerem yanıma gelip bana elini uzattığında iyi niyetini tüm gıcıklıklarına rağmen sorgulamayarak tuttum ve yardım etmesine izin verdim. Ayağa kalkınca ilk hissettiğim şey dizlerimdeki acı olmuştu. Yüzüm bu acıyla buruştu. Koluna tutunarak bekledim biraz ama bu durum onu tedirgin etmiş gibiydi. "Yürüyebilecek misin?"

"Daha ölmedim," dedim homurdanırken. "Sen motorumu kaldırsana, eve gitsem iyi olur."

"Saçmalama Begüm, bu halde bir de motorla mı eve gideceksin?"

Ona, bana bir elimde kaç parmağım olduğunu sormuş gibi bakmıştım ya da pilavın kuru fasulyeyle yenmeyeceğini söylemiş gibi. "Evet," derken yüzümü buruşturmuştum. "Niye binemez miyim?"

"Sabır!"

Kolumu bırakıp, hatta beni de kolumla birlikte bırakıp yerdeki motoru kaldırdı ve Jeep'inin bagajına tıkıverdi. Onu şaşkın şaşkın izlerken bagajın kapağını kapayacağı sırada bağırarak koşmayı denedim ama canımın acısıyla öylece kalakalmıştım. "Hırsız mısın, ne yapıyorsun!" Yine de acıyı umursamamayı deneyip ileri doğru bir iki adım attım.

"Seni evine götürüyorum," demişti gülerek. Yanına ulaştığımda yolcu kapısını açtı ama basamak yüksekte olduğu için ona baktım. "Bazen cidden bu dünyaya sırf benimle dalga geçmek için geldiğine inanıyorum."

Kapının yanındaki kola tutunup kendimi yukarı çekerken dişlerimi sıkmıştım. Sonra yerdeki ayağım birden havalandı, kendimi içeri doğru itilirken buldum. Zor olsa da rahatça koltuğa oturur oturmaz yaptığım ilk şey emniyet kemerini takmak olmuştu. O da şoför koltuğundaki yerini alınca arabayı çalıştırmıştı.

"Ne kadar kısaymışsın, tek başına çıkmanı beklesek yarını falan bulurdu herhalde."

Hayat Bilgisi'ndeki Ortega gibi güldüm. "Aha ha ha. Sen ne komiksin böyle. ayrıca kısa değilim ben, Türkiye ortalamasındayım."

Kıkırdarken sol kolunu camını açtığı kapıya yaslayıp başını avucuna bırakmıştı. Gülerken başını iki yana salladı. Sonrasında konuşmamıştı. Ben de arkama yaslanıp sadece evi tarif etmeyi, onun haricinde hiç konuşmamayı tercih etmiştim. Eve geldiğimizde kapıyı açıp utana sıkıla indim aşağı. Şimdi mahallede gören Kamile teyze, boklu Hasan'ın karısı Cadaloz Esma, karşı komşu Büyük Burun Öznur... hepsi dedikoduyu mahalleye zehir gibi salacaktı.

Kerem bagajdan motoru indirip kaskı bana uzattığı anda sanki beş dakika daha bekleyemezmiş gibi annem tarafından kapı açılmıştı. Gergince gülümseyerek arkamı döndüm, annem takım tenis maçı izler gibi bir bana, bir motoruma, elimdeki kaska, Kerem'e ve bir de onun arabasına bakıyordu. Sessizce yutkunup elimdeki kaskı yerine bıraktım ve anneme el salladım her şey yolundaymış gibi gülerek. Ama bunun anneme yeterli gelmeyeceğini adım gibi biliyordum ki öyle de oldu. Ev terlikleriyle olmaya aldırmadan yanımıza doğru gelmeye başladı çatık kaşlarla bizi izlemeye devam ederek.

"Annem ne bu üstün kan içinde?"

Omuz silktim sessizce ama Kerem konuşmadan hemen olaya el attım. "Görünmez kaza anne, önüme birden köpek çıkınca direksiyon hakimiyetini kaybettim. Kerem de fakülteden arkadaşım, şans eseri oradan geçiyormuş. Bana yardım etti."

Kerem şaşkın bir şekilde bana baktıktan sonra hemen onayladı. "Evet, ilk yardım ekipleri kontrol etti efendim. Eğer akşam herhangi bir rahatsızlığı olursa mutlaka hastaneye gitmesi gerekmiş."

Annem tüm bu söylediklerinin içinden sadece "efendim" kısmını çekip gülmüştü. "Efendim ne çocuğum ya, efendi miyim ben?"

Dumura dönene Kerem alnından ter akıtarak anneme bakıyordu. Dudaklarını hafifçe ıslatıp bana baktı yardım isteyerek. Hafifçe parmak ucumda yükselip ona doğru fısıldadım: "Zehra," diyerek. Kerem ise sanki annemin ismi vahiyle inmiş gibi ışıldayan bir yüzle anneme döndü. "Affedersin Zehra Abla!"

Annem zafer kazanmış gibi güldü çünkü Kerem onu bildiğin tam can evinden vurdu. Teyze yerine abla dediğinde kendini daha genç hissedenlerdendi annem de, o tayfayı hiç anlamıyordum.  Keremle biraz muhabbet ettiler ve annemin tüm ısrarlarına rağmen Kerem bir şekilde yemeğe kalma kısmını atlatıp "Annenlere selam söyle e mi çocuğum," kısmında kıkırtılarını kahkahaya dönmeden zor tutmuştu. Kerem gittiğinde annem benim koluma girdi eve sürüklemek için.

"Anne bir de arkasından su dökseydin. Ne bu samimiyet ya?"

"Kız kim bu çocuk? Ben sana her zaman huyu huyuna, suyu suyuna, boyu boyuna demiyor muyum? Ama yakışıklıymış da ha şimdi..."

Homurdanırken annemin kolundan çıktım. "Anne Allah aşkına ya, Allah aşkına sen 1.70 misin? Babam senden ne kadar uzun. Kimse sana boyu boyuna dememiş belli. Ayrıca ben çocuklarımın geleceğiyle oynayamam, uzun koca alacağım kendime."

Annem sırıtarak bana baktı. "Ha, bu damat adayımız yanı?"

Kaşlarım önce bir çatıldı, sonra dehşetle anneme döndüm. "Ben öyle bir şey demedim!"

Oysa annem beni dinlemeyip bir de üstüne orada bırakarak eve girmişti. Ben de arkasından söylene söylene ve canım acıyarak eve girdim. Ayak üstü bir de babamla muhabbet ettikten sonra akşam yemeği niyetine bir şeyler atıştırdım ve odama zorlanarak çıktım. Yeni ve temiz kıyafetler alıp doğruca banyoya geçmiş ve orada bir güzel keyif yapmıştım. Beyaz-turuncu renkli ve Garfield'lı şort takımımı giyip başımda havluyla odama geçtiğimde kendimi gerçekten rahatlamış hissediyordum. Telefonumu alıp hemen yatağıma uzandım ve kızlara bugün olanları özet geçen bir ses kaydı aldım.

Esy: Kaderin bitmek bilmez oyunu mu bu?

Elif: Birilerinin şarkılarla arası yine çok iyi

Melek: Zehra teyzeme abla mı dedi? Cidden?

Dilara: Bu çocuk işi biliyor

Melis: Aynen. Kaleyi içten fethetmek lazım

Siz: Destek misiniz, köstek mi anlamıyorum...

Esy: Oyum Kerem'den yana

Melek: Bence Emir de iyi ya. Hem çocuğun dinledikleri = anonimin attıkları

Melis: Melek +1

Elif: Eslem +1

Dilara: Ben tarafsız köşeyim

Derin bir iç çekerek WhatsApp'ten çıktım ve Instagram'a girdim yeni bir şeyler var mı diye merak ederek. Kerem bir fotoğraf atmıştı saatler öncesinden.

Beğenenler bartuozden ve 347 diğer kişi

keremubay find me when i'm lost

Bu fotoğraf yoruma kapatıldı

Yüzümde aptal bir gülümseme oluştuğunu yanaklarıma giren ağrıyla fark etmiştim. Hemen gülümsememi bozup telefonu yatağa bıraktım ve içimdeki Begüm Ziyagil'e seslendim. "Aptal olma, bizim mantığımız var!"

Yataktaki telefonum gelen bildirimle titreyince hemen onu elime almıştım ama heyecandan ellerim titremiyor değildi. Bildirimleri açtığımda hem Bartu'dan hem de Emir'den birer mesaj geldiğini gördüm.

bartuozden: her şey yolunda mı

bartuozden: görüşemiyoruz ve ben seni merak ediyorum

emirbelen: Nova Norda - Varım, bana seni hatırlatıyor hep

Şarkıyı biliyordum, daha önce defalarca dinlemiş hatta bir kısmını hayat mottom haline getirmiştim. Bundan memnundum da. Ama yine de rahat etmeyen içim beni iyice dellendirmek üzereyken o an mantığımı hiçe sayıp Kerem'e mesaj attım.

Silmeden, silmeye bile yeltenemeden yollayıp ekranı kapayarak kendimden uzaklaştırdım.

hiitsmebeg: Ya bulamazsa?

-

Minik bir ara vermek zorunda kalmıştım... Tatildeyken yazamadım maalesef ama bu 1400 küsur kelimelik bölüm minik bir telafi olmuştur bence.

Eveet bol bol yorum istiyorum çünkü finale yaklaşıyoruz.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top