firdevs hanım olmadığına emin misin

Eve geldiğimde en iyi ve tek kuzenim Fatma'yı beni beklerken görmüştüm. Onunla hemen sarıldık kocaman ve uzun uzun özlem giderdik. Aile yemeğimizin sonunda benim için pasta kesilmişti, mumları üflemiştim ama bu kez dilek dilememiştim. Dün gece Kerem'le dilediğim dileğin geçerliliğini korumasını ve ona özel kalmasını istemiştim. Yirmi iki yaşında olmama rağmen hâlâ bana hediye alan ailem, Fatma ekstra ekstra sevinmeme sebep olmuştu. Fatma'nın hediyesi Harry Potter'daki ev cini Doby'nin baskısı olan bir çift çoraptı. Kış boyunca giyeceğim çoraplara sahiptim artık.

Fatma'yla odama çıktıktan sonra ilk işimiz hazırladığımız cips tabaklarını ortamıza koyup içi gazoz dolu kupalarımızla yatağıma oturmak olmuştu. Bana bakışlarında bir sinsilik vardı. "Teyzem bana bir şeyler anlattı," dedi sırıtarak.

"Allah aşkına ne dedi?"

Kıkırdamaya başlarken kısılan gözleriyle beni izlemeye devam ediyordu. Yüzünde "Hadi hadi, ben her şeyi biliyorum kızım!" ifadesi vardı. Beni sinir etmek için biraz daha pişkin pişkin gülüp ağzına cips attı ve oyalanmaya devam etti. 

"Kızım hadi, çatlamasana beni!" Eline hafifçe vurup elindeki cipsi düşürmesini sağladım.

Omuz silkti homurdanarak. "Seni buraya dalyan gibi bir çocuk getirmiş. Arabası da çok güzelmiş, kendi de. Git benim yarım akıllının ağzını ara, dedi bana." Tabağa düşen cipsi geri alıp ağzına attı.

Bense ona şaşkınca bakıyordum, esas şaşırdığım annemdi. "Gerçekten beni evermek istiyor ya, başına kalacağım diye korkuyor. Hasbinallah!"

Hemen yanımdaki telefon titreyince göz ucuyla gelen bildirime bakmıştım. Kerem'den mesaj vardı.

keremubay: daha iyi misin?

Bir Fatma'ya bir de telefona baktım, sonra derin bir nefes alıp Fatma'ya tüm hikâyeyi anlattım. Anonimi hâlâ bulamadığımdan, Kerem olduğuna şüphe ettiğimden ama sonra ne olduğunu anlamadığım bir şekilde Merve'nin karşıma anonim gibi çıkmasından... Her şeyi anlattım. En sonunda nefesimi bırakıp "Ya, işte böyle," demiştim omuzlarımı düşürerek.

Fatma dumura uğramış, ifadesini yutmuş gibi bakıyordu bana. "Ne yani Merve cadısı kendini bunca zaman anonim olarak mı gösterdi?"

Yüzümü buruşturdum. "Merve o kadar zeki değil ve eğer öyleyse çok saçma çünkü Bartu'nun bana ilgi göstermeye başladığı gün bizim zaten ilk karşılaşmamız sayılırdı, yani daha önce ben Bartu'nun hayatında yoktum."

Bir süre ikimiz de sessiz kalınca aklıma düşen fikirle gözlerim kısıldı. Dilek balonumun başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Öyle olsa bile bunu kim bilecekti?

Gazozu bırakıp telefonu cebime tıktım ve Fatma'yı çekiştirdim. "Gidiyoruz!"

Fatma'nın bir şey demesine izin vermeden aşağı inmiş ve doğruca bahçede duran bisikletimi almıştım. O da mecburen kardeşimin bisikletine binip beni takip etmeye başladı ama arkamdan söylenmeden de geçmiyordu. Ona hiçbir şey söylemeden bir sokak altımızda oturan Mervelerin mahallesine  doğru sürmeye devam ettim. 

Eğer yanlış hatırlamıyorsam bu mahallenin çöpleri ya yarın boşaltılacaktı ya da bugün boşaltılmıştı. 

Frenleri tutmaya bisikleti ayaklarımla durdurmaya çalışıp, ayaklarıma son ada giydiğim parmak arası terliklerin neredeyse altını yakarak bir şekilde durmuş ve bisikleti durduğum yere resmen atıp Mervelerin evine en yakın çöp kutusuna ilerledim gergince. Kendimden iğrenebilirdim ama buna müsaade etmeyecek kadar gözü karartmıştım. Fatma bana yaklaşırken temkinli adımlar atıyordu. Ne yapacağımı anladığında yüzü buruştu ve sordu: "Aklımdan ve aklından geçeni yapmayacaksın, değil mi?"

"Ben yapmayacağım," dedim gülerek ona bakarken. "Birlikte yapacağız!"

Tüm itirazlarına rağmen tüm yalvarıp yakarmalarım sonuç bulmuştu ve Fatma'yı benimle birlikte çöpü kurcalamaya ikna etmiştim. İkimizin de elinde telefonu vardı, telefonlarımızda fenerler açıktı. Bir poşeti indiriyor, diğerini öbür yana çekiyor ve kokudan öğürerek aramaya devam ediyorduk. Gözüme takılan kırmızı renkli bir poşeti kaldırdığımda elim havada asılı kalmıştı. 

"Fatma, şu mavi şeyi görüyor musun?"

Onun hemen üstündeki Migros poşetini kaldırdı Fatma ve sonrasında gözlerimiz buluştu.

"Dilek feneri..."

Elimdeki poşeti öfkeyle çöp kutusuna atıp geri çekildim. Bağırmak, hatta Merve'yi dışarı çıkarıp onu bir güzel pataklamak istiyordum. "Nasıl olur ya, nasıl!"

Hemen yanıma gelen kuzenim üstümün kokmasına aldırmadan bana sarıldı sakinleşmem için ama fayda etmiyordu. Derin bir nefes alıp sonra yüzümü buruşturdum, Fatma da ben de aşırı derece de çirkin kokuyorduk. İstemsizce ondan uzaklaştım ama dudağımı sarkıtıp üzgünce gözlerine baktım. "Ponçik kalbimi kırıyorlar Fatma..."

"Sen Begüm Özdemir'sin, aptallık etme!"

Eve geçtiğimiz de ikimiz de sırayla duşa girip temizlenmiş, sonra benim birbirinden şeker pijama takımlarından giymiştik. Başımızda havlular, yanı başımızdaki bardaklarda soğuk çikolatalı sütlerimiz... Çöplüğe dönen midemiz tabii bundan rahatsız değildi, alışıktı ama bu gecenin yeni başlıyor oluşu anonim için asla alışık olmadığı şeyler olacağının habercisiydi.

"Demek ki Merve tahminimizden biraz daha zeki çıktı ve senin anonimin hesabını hackledi." Fatma Sherlock edasıyla mırıldanıp çenesini iki parmağıyla tutmuştu. Kısılı gözleri, bir şeyleri tarttığını gösteriyordu. "Niye bunca zaman stalk yapmadın Begüm? Tüm kraliçeliğin yerlerde şu an benim gözümde."

Ona hafifçe dirsek atıp bilgisayarımda iki yeni sekme açtım. Arama motoruna Kerem Ubay yazıp çıkan site profillerini, haberleri inceliyor; diğer yandan da Facebook'ta Kerem'in hesabı olup olmadığına bakıyordum. Gözüme takılan bir Twitter hesabını açtıktan sonra yeniden Facebook'a döndüm.

"Kızım ben stalk yapsam ne heyecanı, eğlencesi kalacaktı? Kendim öğrenmek istedim."

"Ee, şimdi de mecbur kaldın." Fatma da yanıma iyice yanaşıp ekrana dikkatle bakmaya başladı. "Şu hesap çok şüpheli duruyor?"

İkimiz de aynı hesaba dikkat kesilmiştik. Profili hemen yeni sekmeye atıp Twitter'a bakmış ama sahte bir hesap olduğu ve +18 şeyler paylaştığı için profile girer girmez kapamamız bir olmuştu. Yeniden Facebook profiline döndüğümüzde ilk işim bilgileri, sonra da profil fotoğraflarının açık olup olmadığını kontrol etmek olmuştu. Bilgiler zaten uyduğu için fotoğrafları incelemeye başladım. İlk fotoğraf falezlerde duran bir motora aitti ve bundan sekiz yıl öncesine aitti.

İkinci fotoğrafa geçtiğimde ise beni bir gülme aldı. 

Kerem'in yaklaşık on yedi yaşındaki haliydi. Bunu yüzünden değil de ensesine uzanan kıvırcık saçlarından anlamıştım. BMW marka, lacivert renkli bir arabanın önünde durup ellerini ceplerine soktuğu bir fotoğraftı.

Fatma'nın şaşkın bakışlarını fark ettiğimde ona doğru profilde olduğumuzu söyleyip hemen duvarında bir gezintiye çıktım. Apaçi dediğimiz tayfadan değildi anladığım kadarıyla, saçma sapan gönderileri yoktu ama hayatının bir döneminden ask.fm belası geçmişti. Profilini açtığımda bu hesabın kapandığını görmek beni üzmüştü.

Telefonum yine titrediğinde Twitter linkine basmıştım. Gelen aramaya bakınca elim ayağıma bir güzel dolaştı, kendimi bir an gözetleniyor gibi hissettim. Bilgisayarı yanlışlıkla kapamadan direkt Fatma'nın kucağına bıraktım ve aramayı yanıtladım. 

"Efendim?"

Derin bir nefes aldı. "Merak ettim seni. Hâlâ üzgün müsün?"

"Hayır," diye mırıldandım gülümserken. Birden bir sıcaklık basmıştı resmen beni, heyecanlanmıştım. "Yani üzgün değilim. Kuzenim geldi de onunla doğum günümü kutluyorduk, pijama partisi falan." Fazla detay verdiğimi fark ederek alnıma vurdum. "Ee, sen nasılsın? Kızgın mısın hâlâ?"

Güldü ve bekledi, ben de gülümsemiştim. "İyiyim, sesini duymak istedim."

Ona cevap veremeyip aptal aptal gülerken Fatma kolumu deşmekle meşguldü. Ona kızgınca baktığımda ekranı bana çevirdi ve Kerem'in bir tweet'ini işaret etti. 

"Şey, ben seni sonra arayayım mı? Kuzenim film açtı da."

"İyi geceler Çolpan."

Yine tüm anotomim darmaduman olurken kendimi toparlamak için burun kemerimi sıktım, birkaç derin nefes aldım. Kerem'in kapadığına emin olduktan ve toparlandıktan sonra ekrana baktım. 

@keremubay öyle kolay aşık olmam

@keremubay ama cidden ayrı bir havası var

Tarihlerine baktığımda anonimle konuşmaya başlamadan iki gün önce atıldığını ve bunun son tweet'leri olduğunu görmüştüm. Gözlerimi Fatma'ya çevirip yutkundum, o da aynı ifadeyle bana bakıyordu. Derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Bilgisayarı kapayıp sütünden son yudumunu içmişti. "Hadi artık, bir iki saat uyuyalım da yüzümüz dinlensin," demişti sırıtırken. "Tabii sen bu merakla uyuyabileceksen."

Öyle de oldu, uyuyamadım.



-

Çok saçma bir bölüm oldu ama araya zaman girdiği için bir türlü sonunu bağlayamadım. Bacağımı yaktığım için bölümlerin gelme süresi de aksadı.
Bu yüzden bu kızı sevindirip bol bol yorum yapmak ister misiniz? Bence mükemmel olur!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top