eğlencenin derinlikleri
"Parti fikrinden emin misin Elif," diye sordum yüzüm buruşurken. Partilerle pek aram yoktu. Elif'in bıkkın sesini duyunca gardımı kaldırdım hemen: "Tamam tamam. Hemen giyinip sahile iniyorum ama sen de o sırada annemi arayıp izin al. Biliyorsun ki bu saatte dışarı çıkan Kül Kedisi iki adım atmadan balkabağına dönüşür."
Aslında saat geç sayılmazdı, dokuzdu. Yine de bunun eve dönüş kısmında bazı sıkıntılar olacağı için annemin bana izin verme ihtimali Elif'e izin verme ihtimalinde çok çok daha düşüktü. Mesela Dünya'nın merkezindeki çekireğinin de çekirdeği kadar uzaklıktaydı.
"Tamam izin işi bende," dedi Elif mutlu olduğunu gizlemeden. "Gelip beni almak da sende."
Dolabımı açıp sevdiğim, üzerindeki baskıları tek tek kendim yaptığım yüksek bel şortumu ve baskılı, beyaz renk tişörtlerimden birini giyerek ne olur ne olmaz diye yanıma bir hırka aldım. Bütün ihtiyacım belime kemer niyetine taktığım bel çantamın içindeydi. Odamdan çıkıp merdivenleri indiğim sırada annemin sesi de yukarı geliyordu: "Anladım Elif'ciğim, geç kalmayın ama kızım olur mu? Oldu... Bizim kıza mukayyet ol he mi çocuğum?"
Son cümle kaşlarımın çatılıp homurdanmama sebep olsa da gülümseyerek indim aşağı. Annem de telefonunu kapamış beni bekliyordu. Bana yine o manidar bakışlarını atarken konuşmasına müsaade etmeden onu yanağından öptüm ve babama seslenip hemen evden çıktım. Evde ne kadar çok durursam iznimin iptal olma olasılığı yükselecekti. Kapının önünce paşalar gibi yatan Vespa'ma atlayıp iki sokak arkadaki Eliflerin evine doğru sürdüm, zaten o da beni kapıda bekliyordu.
Hemen ona yedek kaskı uzattığımda hemen başına geçirdi. "Bir an Zehra abla iznini iptal etti sandım," dedi korku dolu gözlerle bana bakarken ama hemen neşesi yerine gelmişti. Arkama yerleşip bana sarıldıktan sonra seslendi: "Gidebiliriz, tamamım!"
Ona gülerek motoru yine çalıştırdım ve sahile doğru sürmeye başladım. Yollar çok dolu değildi, Muğla'nın en sevdiğim yanlarından biri de buydu. Yazın belli başlı yerleri hariç kalabalık değildi. Bu yüzden yarım saatlik bir yolculukla rahat rahat sahile varmıştık. İnsanlar çoktan toplanmış, ateşi kurmuştu. Motoru uygun bir yerde bırakıp kalabalığa karıştık ama güzel elbisesinin altına yazlık kovboy botlarından giyen Elif bu kararını memnuniyetsizce sorguluyordu şu an. Ayakkabısının deliklerinden giren kumlar onu rahatsız ediyordu ve bu da yerinde dövünmesine sebep oluyordu. Ona gülerken omzunun üstünden gördüğüm yüzle dudaklarımı ısırdım saçma salak kahkaha atmamak için.
"Pusat burada, doğal davran diyeceğim ama zaten öyle yapıyorsun."
Dehşetle önce bana, sonra hızla arkasını dönüp Pusat'a baktı. Arkasını dönmesiyle bana dönmesi arasında en fazla bir saniye vardı. Ki o bir saniyede de Pusat, Elif'i görmüştü. "İnanamıyorum ya, hep böyle zamanlarımı buluyor bu çocuk!"
Elif de benim gibi platonikti ama işin iyi tarafı şuydu ki, Pusat kesinlikle zampara değildi.
Bizim yanımıza gelip ikimizle de selamlaştı ama sonra tüm dikkatini Elif'e vermişti. "Sizin de muhabbetinize doyum olmuyor ya," dedim samimiyetsiz samimiyetsiz gülerek. "Ben gideyim de etrafa bakınayım."
Çalan şarkılar insanları gayet havaya sokan, dansa teşvik eden şarkılardı. Kimisinin elinde içkiler varken kimisi uslu uslu diğer gazlı içeceklerden içiyordu. Hemen büfeye gidip kendime gazoz aldım. Tabii bunda en büyük pay zihnimde dönüp duran "Gazoz olma, efsane ol!" repliğiydi. Ücreti ödeyip cam şişenin kapağını açtırırken şortumun arka cebinde titreyen telefonum irkilmeme sebep olmuştu. Heyecanlanarak ekranı yukarı kaydırdım.
oylekolayasikolmam: bir şarkı isteğinde bulundum
oylekolayasikolmam: şimdi çalacaklar
Kaşlarım çatılırken etrafımda dönerek elinde telefon olan ve mümkünse bana bakan birilerini aradım. Elbette elinde telefon olan bir sürü insan vardı ve bu işimi zorlaştırıyordu. Telefonuma geri döndüm biraz sinirlenerek.
hiitsmebeg: Sen de mi partidesin? Eğer buradaysan seni görmek istiyorum.
oylekolayasikolmam: kibarlığı elden bırakıyoruz yan
Ve gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep olan bir şarkı çalmaya başladı: Mirkelam'dan Tavla.
Elimdeki telefon yine titredi, tabii ki mesaj sapığımdandı.
oylekolayasikolmam: hadi beğendiğini itiraf et
Başımı iki yana sallayıp telefonu cebime sıkıştırdım. "Hasbinallah," diye sayıklıyordum içimden memnuniyetsizce. Arkamı dönmek yerine biraz daha etraftaki erkekleri kıstığım gözlerimle incelerken gözüme birilerini kestirmeye çalışıyordum. Tabii miyopum buna izin vermiyordu. Geri geri attığım birkaç adımın sonunda omzumda soğuk ve ıslak bir şey hissettim, buz gibiydi.
"Ay!"
Hışımla arkamı döndüm. Merve, Bartu'nun koluna yılışık yılışık girmiş korkuyla bana bakıyordu. Omzumdaki soğuk şey tişörtümden kayarak yere düştü, ayaklarımın hemen dibine. Üç top dondurma.
Bartu ve sevgilisi gülmemek için dudaklarını yerken sinirden kıpkırmızı olmuştum ve elimdeki telefon titriyordu.
-
Saçma sapan bir şeyler oldu ama ben eğlendim ya.
Yorumları coşturalım mı? ^^
Sevgilerle,
(Begüm'ün anlatmaya üşendiğim giysisi)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top