çat kapı sürpriz

keremubay: bulmak zorunda

hiitsmebeg: Niye? Ayrıca bu benim sorumun cevabı değil ki...

Kerem anında mesajıma dönmüştü ve şu an konuşuyorduk. Aynı anda hem gergin hem de heyecanlı hissediyordum.

keremubay: beni bulacağına inanıyorum diyelim o zaman

keremubay: ve bulmak zorunda çünkü kaybolmak istemiyorum

hiitsmebeg: Neden kaybolasın ki?

keremubay: bu uzun bir mesele ya

keremubay: şu an yazarak anlatmaya üşendim

hiitsmebeg: Merak ettim...

Yazıyor...

keremubay: başka bir zaman anlatırım

Derin bir nefes alıp telefon ekranına boş gözlerle baktım. Ona kızmıştım, gerçekten fazlaca kızmıştım. Amaan, içinde kalacağına onu zehirlesin diyerek aklıma gelen o cümleyi yazdım.

hiitsmebeg: Bu kadar gizemli olmak sağlığa zararlıymış, bil istedim.

Ve daha sonrasında Instagram'dan çıkarak yatağa uzandım. Uyumak için ilk yaptığım şey yastığıma sıkıca sarılıp bu kez kendimi Kerem'i boğazlarken hayal etmek oldu. İkinci sırada bana yine yazmayan anonim vardı.

-o-

Öğlen vakti geldiğinde annemi bir şekilde ikna edip ev temizliğinden kaytarmıştım. Motora atladığım gibi soluğu Emir'le buluşmak için sözleştiğimiz gibi sahilde almıştım. Hava öyle sıcaktı ki, sanki nem üstüme yapışıyordu. Kaskımı daha önce sahil civarında kaptırdığım için yanımdan ayırmama kararı alıp oturduğum masaya koymuştum. Emir henüz gelmemişti. 

Nil Karaibrahimgil'den Rüzgar çalıyordu içeride. Çenemi avuçlarıma bırakıp dirseklerimi masaya yasladım. Yanıma gelen garsona bir arkadaşımı beklediğimi söylemiştim. Gözlerim masaya bıraktığım telefonuma kayıp duruyordu. "Hayır Begüm, sen telefon bağımlısı değilsin," diye kendimi telkin ediyordum. Instagram'a bakmayacaktım. Anonimden yediğim yetmiyor gibi bir de Kerem'den görüldü yedikten sonra beyefendi nerelerde neler yapıyor diye asla kontrol etmeyecektim. 

Ama yine de en azından saate bakmak için uzandığımda mesaj bildirimiyle telefonun ekranı zaten aydınlandı. 
emirbelen: lütfen yanlış anlama ve ektiğimi düşünme ama bir saat kadar gecikebilirim. çok özür dilerim

Saate bile bakmayıp sinirle homurdanarak garsonun dikkatini çekmek için hafifçe elimi kaldırdım. Beni görünce hemen yanıma gelmişti ve yüzünde "Ne oldu ezik, ekildin mi?" ifadesi, keyifli bir sırıtma vardı. İnsanların mutsuzluğundan mutlu olan pislik...

"Ne alırdınız efendim?"

Suratına bir yumruk...

"Karadut karlama."

Arkamdan gelen sesle irkilerek baktığımda karşımda Kerem duruyordu. İzin bile almadan karşımdaki sandalyeyi tutup oturdu. "Bir tane de limon karlama," diyerek elinde tuttuğu araba anahtarını ve telefonunu masaya bıraktı. 

Tam o sırada Nil'ciğim "Rüzgâr esti üstüme üstüme oof / Seni vurdu yüzüme yüzüme oof" diyordu. Garson gittikten sonra kendimi gülmemek için zor tutmuştum. "Sen beni mi takip ediyorsun ya? Her gittiğim yerde karşıma çıkıp duruyorsun."

"Hayır," dedi sessizce gülerken. "Amerika'da birkaç kursa gitmiştim kendimi geliştirmek için. Oradan aldığım sertifikalar bari bir işe yarasın diye buralarda bir yer açmıştım kendime."

Onu merakla dinlerken kaşlarım şaşkınlıkla kalkmıştı. "Ciddi misin yoksa şaka mı yapıyorsun," diye sordum dehşete uğramış gibi. "Bunu beklemiyordum gerçekten."

"Niye? Boş gezen biri gibi mi duruyorum?"

"Hayır da işle uğraşacak biri gibi de değilsin. Sanki böyle her şeyin eğlencesinde gibisin. Ya da Bartu'nun arkadaşı olduğun için böyle bir ön yargım var sana karşı." Ellerimi çenemden indirip sandalyede arkama yaslandım. Söylediklerimin yüzündeki ifadeye olan etkisini izlemiştim. Başını eğip hafifçe gülmüş, sonra iki yana sallayıp arkasına yaslanmıştı benim gibi.

Konuşmaya başlamadan önce garson siparişleri getirip kararsız kalarak Kerem'e döndü. "Karadut, hanımefendiye." Bu kibarlığı gülümsememe sebep oldu. Karlamalar masamıza bırakıldıktan sonra tadını merak ederek kendiminkini aldım ve hemen bir yudum içtim. Gerçekten güzeldi, güzel ve soğuk.

"Ben Bartu'nun arkadaşı değilim," dedi aklımı daha çok karıştırarak. "O benim arkadaşım."

"O nasıl oluyor?"

Karlama limonatasından bir yudum alıp bana güldü. "Bartu geldi arkadaş olmak için. Okula ilk başladığında yalnız kalmamak için. Eh, yalan yok, o zamanlar da çevrem genişti."

Bu dediğine elimde olmadan gülmüştüm. "Senin çevren hâlâ geniş Kerem?"

"İşte bu yüzden bulunmam gerek. Seni yutan, değersiz hissettiren bir kalabalık oldu mu hiç?"

Düşündüm... Kızları, ailemi, okuldaki diğer arkadaşlarımı ve yazılarımı paylaştığım platformu... Elbette olmuştu, elbette çok kez kaybolduğumu ya da boğulduğumu hissetmiştim ama yalnız değildim, tamamen çaresiz değildim.  Bu noktada belki onu doğruca anlayabilecek kişi de değildim. Bu yüzden sessiz kalmıştım, o da sessiz kalmayı tercih etmişti. Şarkılar değişip sözler bir an anlamsızlaştı çünkü bulunduğum o anda hâlâ Nil Karaibrahimgil - Rüzgar çalıyordu.


-

Gece bir bölüm daha yayınlayacağım için bunu kısa tuttum. Şarkıdan mı bilmem, biraz duygusallaştığım için eğlenceli bir şeyler de yazmak istemedim.

Yorumlarınızı bekliyorum, ne kadar çok yorum o kadar erken bölüm!

Seviliyorsunuz,

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top