bilemiyorum altan

Filmlerde gerçek aşıkların birleştiği ve mutlu olduğu sahneler bir şekilde beni rahatsız ederdi. Sadistik bir şekilde aşıkların asla kavuşamamasını isterdim ama bu sadece filmler için geçerliydi. Bize yıllardır ebedi aşkların kavuşamayan aşıklardan oluştuğunu öğretmişlerdi, bunu empoze etmişlerdi ve ben bu konforlu çizgiden oldukça memnundum. Ama dediğim gibi, bu sadece filmler için geçerliydi. Gerçek hayatta birbirini karşılıklı seven iki insanın mutlu olmasını destekleyen polyanna bir yanım vardı. Şimdi içinde bulunduğum durumu düşününce, bir şeyler fazlaca karışıktı.

Dilara'nın olmadığı bir WhatsApp grubu açıp derin bir nefes aldım. Kızlara bunu açıklamalı mıydım, açıklayacaksam nasıl yapacaktım hiç bilmiyordum. Yine de, bir yerden başlamak gerekiyordu işte.

EMERGENCY

Siz: Konuşmamız gerek.

Melis: Konuşalım

Melek: Dilara neden yok?

Esy: Oha fark etmedim bile

Elif: Bu durum beni biraz gerdi

Siz: Konu onunla ilgili zaten

Siz: Ben de çok gerginim

Esy: Oha yine

Esy: Sen de gerginsen kesin bu işin içinde bir bokluk

Melek: Dökül bakalım

Siz: Akşam önce anonimle buluşacaktım ama Kerem'le de sözleşmiştim.
Hani anonim Kerem'se eğer bari komple günü birlikte geçirelim demiştim ya

Siz: Anonimi beklerken işte Dilara'yı gördüm

Melek: Begüm gerilim katarak anlatmasan şunu

Elif: Aynen gerdin bizi de

Esy: Menopoza giren kadınlar gibi her yerim şişti

Siz: Durun bi ya ben de gerginim burada

Siz: Dilara geldi işte yanıma beni görünce konuşmaya başladık

Siz: Anonimin kendisi olduğunu söyledi

Esy: What da fck

Melis: HAHAHA şaka mı

Siz: Değil

Siz: Dalga geçmek için mi yaptığını sordum ama değilmiş

Siz: Ben bizim kızlardan biri misin diye sorunca bocalayıp erkek olduğunu söylemiş

Siz: Kerem'le de baktı ki iyiyiz, o da devam etmiş işte bu erkek olma yalanına

Melek: Kafam almıyor şu an

Elif: Yani seni mi seviyormuş bunca zaman

Siz: Evet. Ben de anlamadım başta.
Seviyordun o zaman niye arkadaş gibi geldin başta niyetini belli etmedin dedim

Siz: Sinirliyim şu an

Melis: Vay anasını ya 

Melek: Güzelim arkadaşlık grubu çöp oldu yeminle

Esy: Çöp değil bayağı bildiğin BOK oldu bu

Elif: Eslem şu an o kadar haklı ki

Siz: Neyse işte öyle

Melek: Grubu dağıtsak mı?

Siz: Saçmala

Siz: Gruptan çıkayım ben, siz arkadaşsınız ne olursa olsun


Kızlardan ses çıkmayınca kendimi yatağa bırakıp derin bir nefes aldım. Dilara'yı sosyal medya hesaplarımdan çıkarmalı mıydım? Yani hiçbir şeyi onun için de zorlaştırmak istemiyordum ama karaktersiz gibi davranmak da istemiyordum. Derin bir nefes alıp yüzüstü dönerek yastığı kollarımın altına çektim ve Instagram'a girdim. Aklımdaki şey bambaşkeyken gördüğüm şey ne yapacağımı bile unutturdu bana. Yüzümde salak bir gülümsemeyle Kerem'in son attığı fotoğrafa baktım.

Beğenenler muglaitiraf ve 159 diğer kişi

keremubay bu kez güzel şeyler oluyor hissediyor musun sen de kızım

muglaitiraf baş harfi B
    aslıkosak oha ciddili mi
         tahaozen bana, unutmayın ki hiçbir şey olmaz

Yorumlar kapatıldı

Fotoğrafı beğenip Kerem'e mesaj olarak gönderdim. Yüzümdeki aptal sırıtma hâlâ yerinde duruyordu ve birinin, o kişi annemdi, odaya girip beni böyle görmesi halinde kendimi nasıl toparlayacağımı da bilmiyordum. Bir elimle yanaklarımı sıktıktan hemen sonra mesajımı yazdım:

hiitsmebeg: Yorumları açsana

keremubay: saçma sapan konuşanlar var ama canın sıkılmasın?

hiitsmebeg: Kimseyi takmıyorum artık ya

keremubay: ilerleme var desene

hiitsmebeg: Yanında çok durdum galiba senden bulaştı

keremubay: keşke daha fazla durabilsen

Dudaklarımı ıslatıp bu kez de sırtüstü döndüm yattığım yerde. Salak gülümsemem daha da büyümüştü. Derin bir nefes alıp telefonu karnıma bıraktım. Ne yazacaktım ki ben şimdi? Keşke desem dünden hevesli gibi durur muydum? Görmezden gelsem çok saçma olurdu, bir cevap yazmam gerekiyordu ama hem elim ayağıma karışmıştı hem de ne yapacağımı şaşırmıştım. Tam telefonuma uzandığım sırada karnımda telefonun titremesiyle hemen alıp gelen mesaja baktım.

keremubay: açtım yorumları güzellik

Son mesajını beğenip fotoğrafını açtım bu kez de. Genelde bizim kızların fotoğrafı altına saçma sapan kamyon arkası sözler yazar, kendi kendime eğlenirdim. Daha önce çok nadir flörtlerimin fotoğrafına yorum yapmştım. Ya da yapmış mıydım? Sakin ol Begüm... Alt tarafı bir yorum yapacaksın!

hiitsmebeg: Bu kez güzel şeyler oluyor ama umarım kızın çok kıskanç değildir

Dudaklarımı dişleyerek Kerem'i beklemeye başladım. Gözlerimi bile kapamıştım üstelik. Allah'ım bu kadar gergin bir elektrik topu olmak zorunda mıydım?

Yeni bildirimle soğuk soğuk terleyen ellerimi askılı bluzuma sildim. Ekran kilidini açıp Kerem'in yorumunu okudum:

keremubay: daha önce hiç bir kadınla tanıştırmadım ama seni seveceğini hissediyorum

Ve telefonum çalmaya başladı. Kerem'in ismini görmek telefonu gülümseyerek açmama sebep olmuştu. "Aloo," derken yataktan kalkıp pencere önündeki yerime ilerlemeye başladım. Odamı aydınlatan far ışıkları beni tam olarak far görmüş tavşana çevirdi. Cama uzandım ve pencereyi açtım. Tam karşımda duran arabanın tanıdıklığı kalbimin deli gibi atmasına sebep oldu. Kerem'in burada yine ne işi vardı?

"Kerem," diye mırıldandım şaşkınca. "Neden geldin ki?"

Gülüş sesi ahizenin uzundan kulağıma dolduğu anda Kerem kapıyı açıp aşağı inmişti. Arabasının önüne geçip pek de zorlanmadan kaputun üstüne oturdu. "Senin kızlar sana haber vermedi mi," diye sormuştu benim sorumu direkt es geçerek. "Belki sana sürpriz yapacaklardı ama ben daha önce davrandım demek ki." 

"Neyi? Ne oluyor ya?"

"Bizim gençler durmuyorlar yerlerinde. Yine eğlence var ve artık birlikte gitmeliyiz bence."

Kaşlarım çatıldı ve ona bir dakika işareti yapıp telefonu kulağımdan uzaklaştırarak WhatsApp'e baktım. Bildirimleri yine sessize aldığım için her şeyden en son haberi olan kişi olmuştum. Kızlar eğlenceden bahsedip bunun kafamızı dağıtmak için en güzel an olabileceğini söylemişlerdi. Hatta Melis annemi arayıp izin bile almış, beni almaya geleceğini haber vermişti. Omzumun üstünden kapıya, sonra dolabıma, en son da Kerem'e geri döndüm. "Tamam," dedim son heceyi istemsizce uzatırken. "Bekle sen geliyorum!"

Ona söz hakkı tanımadan doğruca telefonumu kapayıp perdeleri çektim, dolabıma resmen koştum. Kapakları açıp hemen lacivert tonlarında bir kot pantolon çektim. Buruşup kırışmasından deli gibi korktuğum turuncu renkli, annemden çarptığım ve çarptıktan sonra orasını burasını dikerek giyilecek hale getirdiğim ipek badiyi aldım. Üzerimi hızlıca değiştirdikten sonra üstümdeki badiye uygun turuncu tonlarındaki farı göz kapaklarıma gelişi güzel dağıtmış, renksiz bir parlatıcı sürerek yüzümü hafif bir allıkla renklendirmiştim. Herhangi bir fondöten ya da BBCream kullanma gereği duymuyordum ama özellikle rimel ve farlarım vazgeçilmezimdi. Annemin üşürsün diye tutturacağını bildiğimden bugün yanıma almayıp giymediğim gömleğimi yine çantama asarak telefonumu aldığım gibi odadan çıkmıştım. 

Merdivenleri neredeyse koşarak indim. Tabii bu sırada annemin söylenmeleri de başlamıştı ve annem her zamanki gibi tam yerinde, merdivenin sonunda beni beklemeye başlamıştı. "Kız üşüyeceksin öyle!"

"Gömleğimi aldım anne..." Onu hemen yanağından öpüp beni tutmaması için kendi etrafımda dönerek ev kapısına doğru ilerlemeye başladım. "Melis aradı, gelmiş. Geç olmadan gelirim, telefonumun sesi açık ve senden gelecek her haberi anında duymama için nazır bir şekilde emrine amade. Son olarak, Juliet'e yem vermeyi unuttum!" Kapıyı açıp çıkmak üzereyken son anda anneme sırıttım: "Hadi ben kaçtım!"

Kapıdan çıkınca ilk işim paranoyak gibi etrafı kolaçan etmek olmuştu. Kimsenin, hatta annemin bile izlemediğine emin olduktan sonra rahat bir nefes alıp evin arkasına doğru ilerlemeye başladım. Anneme yalan söylemeyi hiç sevmezdim ama Kerem'le aramızdaki şeyin net bir adı olmadan da anneme kalkıp Kerem'le gideceğimi söylemek istememiştim. Çok aşırı sıkı bir ailem yoktu, ben sadece kendi kuralları olan biriydim.

Kerem ellerini pantolonun ceplerine sokmuş arabanın önünde iki adım ileri dört adım geri yürüyerek volta atıyordu. Ona gülümserken koşmamak için kendime son anda hâkim oldum. Kerem'in de adımları beni görünce yavaşlayarak durmuştu. Yüzünde oluşan gülümseme büyüdükçe benim ki de büyüdü. Hemen yanına gitmiştim, koşmadan ama sanki koşmuş gibi. Ben ne yapacağımı bilemezken o bir elini belime doğru sarıp hafifçe eğilmiş, yanağımdan usulca öpmüştü.

"Hoş geldin..."

Sessiz mırıltısını duyduğumda gülümseyerek gözlerimi kapadım. "Hoş buldum," diye mırıldandım tıpkı onun gibi sessizce. Sonrasında hafifçe çekilip ona baktım. Gözleri gülümsemekten kısılmıştı ve enfes görünüyordu.

Kendine hâkim ol Begüm!..

"Hadi sahile gidelim..." Bunu söylerken gözlerimi de kaçırmıştım. Kerem bu halime biraz daha gülse de beni onaylamış, sonrasında kapıyı onaylayıp tek başıma binemeyeceğim için arabaya binmeme yardım etmişti. Kendi yerine geçtikten sonra arabayı çalıştırıp arabanın müzik çalarını açtı ve daha fazla vakit kaybettirmeden yola koyulmuştu. Yaşlı Amca'nın Giderdi Hoşuma şarkısı çalıyordu ama ortalarında kalmıştı. Kerem yine gülerek göz ucuyla bana baktı ve şarkıya eşlik etmeye başladı:

"Dalgalarla demlenirdik
Tuz kokardı şarkılar
Utanırdı atardı içine"

Dudaklarında bir sırıtma varken bana göz kırpıp söyleyeceği şeyi epey vurguladı: "Aşk tutardı yengenizi..."

Kıkırdayarak balımı iki yana salladım ve camı açtım usulca. Converse'lerimi de çıkarıp hemen bağdaş kurdum oturduğum yerde. Şarkının nakaratı geldiğinde ise kendimi daha fazla tutmayıp ben de ona eşlik etmeye başladım.

"Ne giyerse giderdi hoşuma
Öyle tatlı bela ki başıma
Darlamasa bide her durumda
Öyle bir sevicem ki sonra"



Neredeyse tüm yolculuğumuz böyle şarkılar eşliğinde, saçma sapan danslarla geçmişti. Kerem'le müzik zevklerimiz cidden birbiriyle aşırı uyumluydu ve onun listesinden bir şeyler dinlerken sanki kendi kendime bir şeyler dinliyormuş gibi rahattım. Sahile yaklaşmadan önceki son şarkımız yine Yaşlı Amca'dan olmuştu ve bu şarkıyı, İstanbul Beyefendisi'ni dinleyip söylerken aşırı eğlenmiştim. Kerem arabayı park ettikten sonra kemerimi açıp bu kez yardım almadan aşağı inmiştim. İnsanlar çoktan toplanmaya başlamıştı bile. Kızlara da Kerem'le geleceğimi haber verdiğim için rahatça topluluğa doğru yürüyordum.

Tabii sosyal fobim tam olarak bizi tanıyan ve muhabbetten haberi olan herkesin bize dönüp bizi izlemesiyle devreye girmişti. Gergince gözlerimi Kerem'e kaldırdım. "Gelmese miydik acaba?"

"Saçmalama Begüm," derken göz devirmişti. "Hani ne oldu o "takmıyorum" diyen haline?"

Oflayarak nefesimi bıraktım. Önüme dönecekken Kerem'in elimi tutmasıyla daha çok gerilmek, heyecanlanmak ve mutlu olmak arasında kalmıştım. Sessizce gülümseyip eline karşılık verdim. Daha fazla öküzlük yapmak istememiştim. Birlikte içeri doğru yürürken kendimi gençlik filmlerinden birinin herhangi bir sahnesindeymiş gibi hissetmiştim. İnsanlar önümüzden çekilerek bize yol açıyordu ve çoğu şaşkın ifadelerle, resmen magazin izler gibi bizi izliyordu. Merve ve Serhan'ın evindeki yılbaşı partisine katılan Oya Toksöz gibiydim, her an kafayı sıyırabilirdim.

Kerem'den önce davranıp sakin bir köşeye doğru onu çekmeye başladım. "Sosyofobim var benim galiba," dedim ona masum masum bakmaya çalışarak. "Bu kadar insan bize bakarken ben düşüp bayılırım."

Kerem başını hafifçe iki yana sallayıp gülerek yere atılan armut koltukları işaret etti. "Sosyal fobin olduğunu dondurma üstüne düştükten sonra verdiğin tepkiden anlamamak aptallık olur zaten," demişti oturduktan sonra. "Ama sosyal medyada çok rahatsın aksine."

Omuz silktim usulca. "Yani tabii tanıdığım insanlarla iletişim halinde olsam da tanımadığım veya görüşmediğim çok kişi var orada. Sosyal medya, ne bileyim, hem çok riskli hem de aşırı rahat bir yer."

Tam ağzını açıp bir şey söylemek üzereydi ki ismini bile hatırlamadığım ama şekerliğiyle tanıdığım bir kız bize doğru gelerek ellerimizi tuttu. Benden bile minikti. Beni kaldırabilirdi, bu ihtimal dahilindeydi ama Kerem? Çocuğu köşeye kenara çekmek için resmen ondan izin almadığım kalmıştı. Çok aşırı kaslı falan değildi Kerem, kaslı bile sayılmazdı. Normal bir vücudu vardı görünen kadarıyla ama boyu uzun olduğu için ve zayıf olmadığı için direkt güçlü kalıplı kategorisine giriyordu. Kızın bu çabasına gülerken ayağa kalkıp Kerem'e de elimi uzattım. Nereye gideceğimiz, ne yapacağımız hakkındaysa en ufak bir fikrim bile yoktu. Bir an paniklesem de kız hemen konuşmaya başladı biz kalkınca.

"Dans edin yahu, oturmaya mı geldiniz?"

Kıkırdarken ortaya geçtiğimizde kız hemen etrafımızdan yok oldu. O sırada bizim kızları da etrafta görebilme şansı yakalamıştım. Melek Diyar'laydı, Elif Pusat'la, Melis ve Eslem birilerinin yanında fısır fısır dedikodu yapıyordu. Gülümseyerek Kerem'e döndüğümde şarkı başlamıştı. Arkada çalan müzikten direkt olarak şarkının 90'lar şarkısı olduğunu anlamıştım, hatta müzik ilerledikçe bunun bir Yaşar şarkısı olduğunu da anlamıştım. Aydınlanma yaşarken Kerem gülerek bir elini yine belime sarmış, diğer eliyle benim elimi tutup birleştirdiği ellerimizi kalbinin üstüne bırakmıştı.

"Gel benimle," diye mırıldanmıştı şarkıyı çıkaramadığımı büyük ihtimalle bakışlarımdan anlarken. "Bir gün sana bunu ateş başında kendim söylemek isterim."

Gülümserken şakağımı usulca omzuna yasladım, dudağımı dişlememek için kendimle savaş veriyordum ve gülümsememi kesinlikle bastıramıyordum. Gözlerimi usulca kapayıp derin bir nefesle parfüm kokusunu soludum. Şarkı yavaş bir tempoda başlamıştı. Kerem'in dudaklarını önce saçlarımın arasında hissetmiştim, sonrasında kulağıma sesi dolmuştu. Şarkıya eşlik ediyordu.

"Gel benimle çok çok uzaklara
Hüzünlerimi bir parça aşkla değiştir
Gel benimle bilinmez duraklara
Mevsimlerimi bir dalga yaza dönüştür

Bırak dudaklarından benler okunsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun
Bırak kulaklarımda sesin uğulsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun

Söz veriyorum her şey çok güzel olacak
Sadece sen ve ben"

O kadar güzeldi, o kadar içtendi ki; kalbim patlayacak gibi hissettim. Daha önce hiç böyle yoğun bir şey yaşamamıştım. Aşkın güzel bir şey olduğunu biliyordum ama bunu tecrübe etmek bambaşkaydı, bunu Kerem gibi değer vermeyi ve güzel sevmeyi bilen biriyle tecrübe etmek bambaşkaydı. O an gerçekten dünyanın en güzel kadını gibi hissedebilmenin ne demek olduğunu şimdi öğrenmiştim mesela. Birinin sevgisini hissetmenin insanı nasıl uysallaştırdığını... Bir şeylerin bozulmasından deli gibi korkmanın ne demek olduğunu ama kendini bir anda kaptırıp her şeyi unutmayı... Bu liste o kadar uzundu ki!

Gözlerimi kaldırıp Kerem'e baktım. O da beni izliyordu ve yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Elimi elinin arasından çekip usulca yanağına yasladım ve başparmağımla tenini sevdim. Yanaklarını saran kirli sakalları biraz gıdıklanmama sebep olsa da bu probleme değildi, mutluydum. "Seni biraz geç fark ettiğim için kendime çok kızıyorum şu an."

"Bence kızma, şimdi olması belki doğru olandır?"

Gülümseyerek omuz silktim usulca. Konuşmak için dudaklarımı araladığım anla Kerem'in arkadan çekilmesi bir oldu. İkimiz de dengemizi sağlayamayıp bocalamıştık. Şaşkın gözlerle Merve'ye bakıyorduk. Gözleri hırsla ikimizi de tararken şarkıyı durdurmuşlardı. Merve beni omuzlarımdan itmek için hamle yaptığında Kerem yine bir şekilde aramıza girip onu durdurmuştu.

"Merve gerçekten çok oluyorsun. Buraya rezillik çıkarmak için mi geldin?"

Merve gülerek bana baktı. "Esas rezilin yanındaki olduğunu biliyor musun?"


-

Begüm'ün anlatmaya üşendiğim kombini tam olarak ektedir.

SONUNDA BİTTİ.

Finale de son iki, belki üç bölüm kaldı ve bu bölüm abartısız 2100k kelime. 

So, pamuk eller klavyeye ve yorumlara aşkolar!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top