'🕊 | Çiğnenen ceset, tırmanılan merdivenler
-flash go-
" 'Bazı şeyler geç kalındığında mânâsız' dedim,
'Ne mesela?' dedi şair.
'Yaşamak' dedim ona,
Nefes alarak değil,
Anı tadarak 'yaşamak'.
'Bazı şeyler değerini bilmedikçe gereksiz' dedim,
'Nasıl yani?' dedi Mecnun.
'Aşk' dedim ona,
Değerini bilmeyene boş kutu gibi gelir, değerini bilene kutunun içine dünyaları sığdırır,
Öyle iki sarılarak yaşanılan aşk değil,
Araya kilometreler girse bile gözlerini kapayınca yanında hissederek yaşanılan 'aşk'.
'Bazı şeyler, korkularak beklendiğinde anlamsız' dedim,
'Nedir bu?' dedi alim.
'Ölüm, korkarsın fakat ecelin geldiğinde giyecek tek zırhın kefendir, kaçacak yerin olmaz, korkarak da yaşanılmaz' dedim ben de.
Bedenden can çıkarak değil,
İlahi huzura yükselerek gerçekleşen 'ölüm'."
"Sandra... sence bu mektupları yirmi yıl sonra anlayabilmemiz, geç değil mi?"
"Evet sevgilim, geç. Aradan yirmi yıl geçti ve haberimiz bile olmayan sayıda insan öldü, hayvan katledildi ve bu mektupların sahibi gibi yüzlercesine deli denildi."
Gözlerindeki yaşı yok etmek istercesine gözlerini yuman Erison, kendine yediremediği sorunu anlatmaya başladı.
"İşte, burada haklısın. Bunca suç işlendi ve biz bir şey yapamadık, hem de yapabilecekken!"
"Bizim suçumuz değildi... Bilemezdik, tıpkı Rosie gibi, insanlığın bu kadar çirkin olabileceğini bilemezdik. Şimdi yapabileceğimiz tek şey bu suçlara yenilerinin eklenmesini önlemek."
"Bunu, canım pahasına yapacağım..."
-flash go end-
"Erison, uyansana! Hadi ama sabah oldu!"
"Ne yapayım Sandra, çiçek mi açayım?"
"Evet."
Erison, Sandra'nın çekiştirmeleriyle bir sağa bir sola doğru sallanarak minik tahtadan evden dışarı çıktı.
"Nereye gidiyoruz be?"
"Tabii ki de 'Marianna Otlağı'na!"
"Orasının ismi yok bir kere, düz otlak."
"Olsun, ben isim koydum."
₩
"Şey.. ben... nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum..-"
"Hadi ama! Dün gece Juinne sana ne dedi? Söylesen canın çıkmaz!"
"Çıkar! Tanrı almayabilir ama Juin kesin canımı alır!"
"İyi, ben de Terresa'ya John ile çıkması için taktikler veririm."
(Terresa Erison'un aşkısı 🥺)
"Tamam! Söyleyeceğim."
₩
"Şaka mı yapıyorsun Erison? Bunlar vahşet!"
"Öyle... ama bir o kadar da gizemli! Mektupların sahibini bulmaya ne dersin?"
Erison gizemli bir detektif havasına büründü. Heyecanlı ve meraklı görünüyordu.
"Tabii canım, henüz Sibirya'dan bile çıkamadık; ama bu mektupların sahibini kesin buluruz(!)"
Fakat Sandra, Erison'un bu mükemmel derecede gizemli havasını çoktan vakumlamıştı.
"Haklısın... o zaman, yarış?"
"Köye varan kazanır," dedi Sandra koşarak.
"Haksızlık, beni bekle!"
₩
"Ayaklarım ağrıyor!"
"Ama erken vardık, pozitif yönünden bak," diyerek Erison'un sızlanışını iteledi.
"Hey! Şu haki yeşili giyinen askerleri gördün mü?"
Erison'un gözü köy girişinde duran askerlere takıldı. Sandra da merakla oraya bakıyordu.
"O askerlerden biri köy muhtarına bir kağıt mı veriyor?"
"Sanırım."
Muhtar Aeolos, askerden kağıdı alıp başıyla selam verdikten sonra taşlarla döşeli patikada ilerleyerek Erison ile Sandra'nın görüş alanından çıktı.
Haki yeşili giyinen askerlerden sarı saçlı olanı, elindeki kağıt tomarlarını kolunun altına sıkıştırıp tüfeğini diğer eline alarak diğerlerine işaret verdi. İşareti alan kumral saçlı asker sert ve düz adımlarla ilerlemeye başladı, diğerleri de aynı adımlarla peşinden gitti.
"Sandra, eve gitsek iyi olacak."
"Aynen."
₩
Düt-düt, argo vardır!
"Ya sen ne dediğinin farkında mısın be kadın! Sandra'yı bu yaşında şehire yollamak ne demek? Hele ki Moskova'ya!"
"Bu onun eğitimi için, anlamıyor musun?"
"Hay senin eğitimini sikeyim! Bunun sapığı var, hırsızı var, ayyaşı var; nasıl güveneyim! Rusya aptal pedofililerle dolu!"
"Sandra'nın savunma eğitimi var, hem de yedi yıldır! Kendini savunabilir."
"Ciddi olamazsın. Sandra henüz on üç yaşında, yirmili otuzlu yaşlarındaki adamlarla nasıl başa çıkabilir?"
"Naiyan Eğitim Ekibi'nden güvenlik önlemleri alınıyor. Çocuklar yurtta kalacak!"
"Ben kızımı senin yolundan yürütmem!"
"Senim yolun derken? Eğitim almak ne zamandan beri ahlaksızlık olmuş?!"
"Siz şehirliler anlamazsınız. Ben kızımı hiçbir yere yollamıyorum, konu kapanmıştır."
"Hayır kapanmadı! Sandra okuyacak!"
"Cesedimi çiğnesin, sonra okul merdivenlerini tırmanır."
"Gerekirse çiğneriz," diye düşündü Amania.
Sandra elleriyle kulaklarını kapatıp komidinin bir köşesinde kıvrılıp ağlıyordu. Babası neden bu kadar anlayışsızdı ki? Ne olurdu okusa? Ahlakından kaybetmezdi.
Saat: 05:32
"Anuşka, meleğim, haydi kalk."
Hayalet gibi uçup giden fısıltılar Sandra'nın kulaklarını dolduruyordu. Sola sağa silkelenip kendine getirilmeye çalışınıyordu ama nafile; uyanmıyordu.
Birkaç dakika sonra ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Ruhu mu çıkmıştı, yoksa annesi onu mu taşıyordu? Hiç de umrunda değildi, o uykusuna bakıyordu.
"Theodore, Tanrı senden razı olsun. Fakat bir an önce gitmeliyiz, Anastasia nerede? Uyanmadı değil mi?"
Theodore gülümseyerek kenara çekildi, camdan Anastasia ve kucağındaki Erison görünüyordu. Erison'un babası da aynı tepkiyi vermiş olmalıydı ki Anastasia, abisi Thedore'yi kaçmak için ikna etmişti. Sandra'yı kucağında sımsıkı durup Anastasia'nın yanına yerleşti, Thedore de direksiyonun başına geçti.
Bu köyden kaçacaklardı, öyle ya da böyle. Sandra'nın savunma eğitimi ve Erison'un ileri görüşlülüğü onları Moskova sokaklarında korurdu. Anastasia ve Amania da dualarını eksik etmeyecek, kalplerini evlatlarından yana çevireceklerdi.
Sandra annesinin kucağında huzursuzca kıvranıp, el yordamıyla Erison'un elini tutmuştu. Erison da ona karşılık vererek kendini Sandra'ya doğru itti.
İkisi soğuk asfaltlarla döşenmiş, çıplak dallı ağaçlara ev sahipliği yapan patikalardan tut da Rusya'nın verimsiz terk edilmiş tarlalarına kadar uzanan uzun yolda el eleydi. Kalpleri iç içe, hayalleri birdi.
Amania ve Anastasia, evlatlarını sessizce arabadan indirip, bundan sonra onlara eşlik edecek Yana Sudorova'ya teslim etti.
Armut reçeli kokan köyden egzoz saldırısına maruz kalan şehire büyük bir adım atmışlardı.
Bundan sonraki yüzyıl boyunca, Sandra Yuiova ve Erison Sadrovich, psikoloji adına verilen eğitimlerde baş önder olarak varsayılacakları uzun yolculukta, el ele ve yürek yüreğe olacaklardı.
Pekii, bu uzun yolculukta, Rusya onlara acıyacak mıydı?
Hiç sanmam.
₩
Kelime sayısı: 823
AKTİFLİĞİ GERİ GETİRME BÜYÜSÜ!!!
Bölüm nasıldı?
Bu arada Rusça soyisimleri Ley'den aldım, umarım bana yanlış soyisimler vermemişsindir Ley.
Fark ettiniz mi? İlk defa uzun bölüm yazdım 😌
Bunun şerefine dolduralım mı?
Yok, yok kalsın ben bölüm yazmalıyım~
Adios~'
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top